Diyanet ?kadın hakları' metnini yumuşatacak

Kaynak : NTV
Haber Giriş : 13 Mart 2008 18:35, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Diyanet İşleri Başkanlığı, 8 Mart'ta çıkan ve kadınları ayağa kaldıran ?kadın hakları? metnini yeniden incelenip, kadını inciten ifadeleri yumuşatma kararı aldı.

?Çağımızda feminizm adı verilen hareket, tarihte kadının kiliseye girmesini, İncil'e dokunmasını bile yasaklamış olan zihniyete karşı bir tepki hareketi olması sebebiyle, çıkış noktası bakımından haklı ise de, ahlâki ve sosyal bakımdan çok olumsuz sonuçlar doğurmaktadır.?

Bu ifadeler, Diyanet İşleri Başkanlığı'nın web sitesinde yer alan ?İlmihal 2-İslam ve Toplum? konulu eserin 312-325. sayfalarında yer alan ?Kadın Hakları? başlıklı bölümden... 8 Mart Dünya Kadınlar Günü'nde, Diyanet'in web sitesine ?Feminizm ahlaksızlıktır? görüşü taşıyan yazı koyduğu şeklinde, basında yer alınca kıyamet koptu. NTVMSNBC tartışmayı Diyanet'e ve kadınlara sordu. Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı Prof. İzzet Er, kadın örgütlerine ?yanlış anlaşıldığını? belirten açıklama gönderildiğini, söz konusu yazının 2 yıldır web sitesinde bulunduğunu, feminizme karşı olmadığını, ancak incitici ve rahatsız edici sayılan ifadeler varsa, bunların yumuşatılabileceğini açıkladı. Kadınlar arasında ise, İslami kesimden olanlar da olmayanlar da aşağı yukarı aynı görüşte buluştu. İlahiyatçı Profesör Beyza Bilgin ?aydın müslümanlığı?ndan söz etti; ?Müslüman feminist' olarak adlandırılan Hidayet Şefkatli Tuksal ?feministlere ahlaksız denemeyeceğini, onların farklı bir ahlakı olduğunu? söyledi; Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Derneği'nden Pınar İlkkaracan ise ?Diyanet özür dileyip, yazıyı geri çekmezse savaş başlayacağını? duyurdu. NTVMSNBC'ye yapılan açıklamalar şöyle:

Prof. Dr. İzzet Er (Diyanet İşleri Başkan Yardımcısı):

BAĞLAMINDAN KOPARARAK DEĞERLENDİRMİŞLER

Bizim basında yer aldığı tarzda, ?Feminizm ahlaksızlıktır? tarzında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle yaptığımız bir açıklamamız yok. Bahsedilen İslam İlmihali, 2 yıl önce web sitemize koyduğumuz bir kitaptır. Oradaki bilgiler de, haberlerdeki bağlamda verilmemiştir. Biz bunu hoş değerlendirmiyoruz. Kadın haklarının savunulması orada gayriahlaki bir tavır olarak nitelendirilmiyor zaten. Bizim böyle bir açıklama yapmamız da mümkün değil. Diyanet olarak kadın çalışmasında 7 tane müftü muavini çalıştırıyoruz. Aşağı yukarı 2-3 bin civarında bayan Kuran kursu öğreticimiz var. Biz bunu nasıl söyleriz? Kendi memurumuzu ahlaksız diye nitelendirebilir miyiz? Dolayısıyla kadın haklarını, kadının çalışmasını, kadının insan olarak hayatını devam ettirmesi hususunda çalışmalara destek veren derneklerin çalışmalarını böyle nitelendirmemiz mümkün değil. Basındaki arkadaşlar olayı yanlış bir şekilde, bağlamından kopararak değerlendirmişlerdir. Böyle değerlendirmemelerini temenni ederdik.

Ahlaksızlık demek, mümkün değil

Biz kadına karşı şiddetle ilgili, mesela 2006'dan beri yaptığımız faaliyetler içerisinde 5975 vaaz yapmışız. 1280 konferans, 59 panel yapmışız. Bu faaliyetlerin 215'inde kadın haklarını, 71'inde aile içi şiddeti, 144'ünde insan haklarını, 45'inde kız çocuklarının eğitimini, 144'ünde aile içi iletişimi ele almışız. Üstelik de geçen yıl Antalya'da il müftüleri toplantısında aldığımız bir kararla, kız çocuklarını okutmayan ailelerle görüşerek, onları ikna etmek suretiyle 3 bin 25 kadar da kız çocuğunun masraflarını üstlendik. Halen de onlara burs veriyoruz. Bunları yapan bir kuruluşun bu tür faaliyetleri ahlâksızlık olarak nitelendirmesi mümkün olmaz ve doğru da olmaz. Bunu yapan kişi de insaflı hareket etmiş olmaz.

İncitici ifadeler yumuşatılabilir

Tekrar konuyu inceleteceğiz. Başkanımızla konuştuk meseleyi. İncitici ve rahatsız edici kabul edilen ifadeler daha yumuşatılabilir. Ama iyice okumak, konsantre olmak lazım. Oradaki ifadeler, ?Kiliseye gidilmesinin yasaklandığı ve İncil'e el sürülmesinin yasaklandığı bir noktada çıkan Feminizm hareketinin çıkış nedeni haklı ise de...? deniyor, ?ahlaki ve sosyal bakımdan birtakım olumsuz sonuçlar doğurmaktadır? diye olumsuz sonuçlara odaklanıyor. Orada yazar mesela bana göre haklılık nedenleri üzerinde biraz daha dursaydı, olumsuz sonuçlar tolere edilebilecek konumdaydı. Şahsen, o haklılık nedenlerine biraz daha vurgu yapmalarının faydalı olacağını düşünüyorum. O zaman dengelenmiş olur diye düşünüyorum.

Prof. Dr. Beyza Bilgin (İlahiyatçı):

AYDINLAR, AYDIN MÜSLÜMANLIĞI İSTİYORLAR

Müslüman toplumların bugünkü haline bakarak yargılarda bulunanlar var. Bir de Müslüman toplumlardaki kadın-erkek eşitsizliğinin aslında Kuran'ın içerisinden olmadığını söyleyerek, Kuran'ın yeniden anlaşılmasını isteyen bir kesim var; ben onlardanım mesela. Aydınlar artık aydın müslümanlığı olsun istiyorlar. Tıpkı daha önceki mütefsirlerden bazılarının yaptıkları gibi... Benim elimde şimdi Muhammed Yusuf Ali isimli Hintli Müslüman bir alimden Kur'an tefsiri var. 1953'te öldü, artık yaşamıyor. Bakıyor ki, bütün tefsirlerde erkek üstünlüğü ile ilgili yorumlar var, tefsiri yazıyor. Bu kadar çok tefsir varken, biz niye yanlışa yöneliyoruz?

İki tür feminizm var

Niçin, ?Kuran'a en uygun hangisidir?? diye araştırmıyoruz? Araştırdığımız zaman, İslam'daki feminizmi irdelemiş oluruz. İki türlü feminizm vardır. Biri, din hesaba katılarak yapılan feminizm. Kadın haklarını savunmak, tamamen Kuran'la beraberdir. Diyanet buna karşı çıkamaz, çıktığını da sanmıyorum. Diğeri de, Kuran'ı hiçe sayarak, ?Kuran zaten kadın haklarını vermemiştir, bunu ladini (din dışı) olarak yapabiliriz? diyenler. Aydın müslümanlığı olarak klasik tefsirleri ya da geleneksel söylemleri öne çıkaran tefsirleri biz almıyoruz. Bunlar aydın değil mi? Şüphesiz bunlar ulemadırlar, onlar eskiden yapılmış tefsirleri hala geçerli kılmak istiyorlar.

Pınar İlkkaracan (Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler)

ESAS HEDEF KADININ CİNSEL BAĞIMSIZLIĞI

Ben Müslüman toplumlar ve İslam üzerine çok çalışan biri olarak şunu da söylüyorum. Orada söylenen şeyler kesinlikle İslam'a aykırı. İslam'ın feminizme aykırı hiçbir yanı olduğunu görmüyorum. İslam'ı kullanarak kadın haklarına karşı düşmanlık yapılıyor burada. Esas hedef aldıkları, kadının cinsel bağımsızlığı. Ahlaksızlık diye kasdettikleri bu. Kadının cinsel özgürlüğünden anladıkları da, hedef aldıkları da bu. BM de kabul etmiştir; kadın kendi bedeni ve cinselliği üzerinde hak sahibidir. Esas olarak bunu hedef alıyorlar ve Emine Şenlikoğlu da bunu kasıtlı olarak çarpıtıyor. Bundan kadının kendi bedeni ve cinselliği üzerindeki denetimini, sanki evli erkeklerle birlikte olmak, sanki bir sapıklıkmış gibi, çarpıtarak söylüyorlar.

Diyanet özür dilesin, yazıyı kaldırsın

?Kadına karşı şiddet, namus cinayetleri kesinlikle İslami değildir, günahtır, yasaktır? diyen Bardakoğlu'ydu. Tepkinin Ali Bardakoğlu'na yönelmesini yanlış buluyorum. Diyanet'in sitesinde böyle bir şeyin kesinlikle olmaması gerekiyor. Bütün Ortadoğu ve Güney Asya'da, bütün Müslüman ülkelerde çalıştım; son derece tipik... ?İslam'da feminizme gerek yoktur, zaten İslam kadın haklarını veriyordur, feminizmin Batı'da çıkmasının nedeni Hıristiyanlığın kadınlara karşı çok kötü olmasıdır? söylemi... Pakistan'da aynı, Endonezya'da aynı, Mısır'da aynı. Diyanet'in buna bir an önce cevap vermesi, özür dileyerek bu yazıyı siteden çıkarması gerekiyor.

Aksi halde uzun soluklu bir savaşa döner

Çıkarmazlarsa, bence esas sorun burada başlıyor. O zaman bu bir savaşa döner. Hakikaten uzun soluklu bir savaşa döner. Diyanet'in kadın haklarını kabul etmesi gerekiyor. Türkiye'de 20 yıldır çok güçlü bir kadın hareketi var. BM'nin bu konuda bir sürü kararı var ve bunların bir an önce entegre edilmesi gerekiyor. Onların bakışı hep böyleydi ama bugüne kadar Diyanet, Türkiye'deki kadın hareketine hiç bir yanıt vermedi. Mesela, Endonezya'da İslami dernek ve kadın hakları aktivistlerini davet ediyorlar, kadın hakları eğitimi veriyorlar. Ama burada yapılmadı. Türbandı, Erdoğan'ın ?Batı'dan ahlaksızlığı almışız? sözü... TCK kampanyasında da Vakit gazetesinin bizi suçlaması, ?ahlaksız kadınlar? şeklindeydi. Manşet attılar. Şimdi bu açıklama tabii gözleri Diyanet'e çevirttirdi. Bu oldum olası olan birşeydi, ama şimdi yeni yeni ortaya çıkıyor.

Hidayet Şefkatli Tuksal (Başkent Kadın Platformu Derneği):

DİYANET'İN YENİ YÖNETİMİ O TABİRLERİ AŞAN GÖRÜŞTE

Kesinlikle bu yazı Diyanet'in kadına bakışını doğru yansıtmıyor. Kaç sene öncesinin yazısı bilmiyorum. Diyanet içinde tek tük o görüşe sahip insanlar da olabilir, ama yeni yönetim kesinlikle buradaki cümleleri doğrulayacak bir icraat içinde değil, aksine yanlışlayacak icraat içerisinde. Diyanet'in yeni yönetiminin ben o tabirleri çok aşan işler yaptığını düşünüyorum. Yeni yönetim, kadın örgütleri ile işbirliği yapmak konusunda çok önemli girişimlerde bulundu. Mesela Güldünya Tören öldürüldüğünde yayınlanan 8 Mart mesajı var. O dönemde yapılanlar var, ondan sonra kadın sorunlarına gösterilen ilgi var, şiddet konusunda Uluslararası Af Örgütü'yle birlikte bir çalışma yapıldı. Şimdi BM Nüfus Fonu ile yeni bir çalışma yapılıyor. Bu çalışmayla kadına karşı şiddetin engellenebilmesi için Diyanet personelinin bilinçlendirilmesi hem de halkı bilinçlendirmesi anlamında bir projeyi Diyanet kabul etti mesela. Yani kadın örgütlerinin Diyanet'ten istediklerine Diyanet şimdiye kadar hiç ?hayır' demedi.

Feministler farklı bir ahlakı savunuyor

Feminizm, klasik ahlak anlayışlarını sorgulayan hatta özellikle radikal feminizm bağlamında alırsak, bunları altüst eden bir akım. Geleneksel ahlakı sorgulayan, geleneksel aile kurumunu feminizm sorgulamıştır ama bu feministlerin ahlaksız, hiç bir ahlaki anlayışları olmadığı anlamına gelmiyor. Feministler farklı bir ahlakı savunuyorlar. Dolayısıyla ahlaksız değil, farklı ahlaki duruşları, anlayışları var. Bunu böyle kabul etmek lazım. Ben o ifadede biraz kötü niyet görmekle birlikte, çok da düşmanlık etmek için söylenmiş olduğunu zannetmiyorum. Biraz durum tespiti ama, biraz da karşı yönden bir durum tespiti olarak görüyorum.

AK Parti'de kadına bakışta kafalar karışık

Türkiye'de pek çok şey, çok karışık biçimde konuşuluyor. Hükümet açısından bakılırsa bir yandan kadınlara yönelik şiddetle mücadele genelgesi yayınlanıyor, çok önemli bir seferberlik ilan ediliyor. Ama Başbakan'ın üç cocuk meselesi nereden esti? Demografik olarak düşündüğünü söylüyor. Ben bunu da, ?Kadınlar çocuk doğurup eve dönsünler? zihniyeti olarak görmüyorum. Ama şunu görüyorum. Bir dağınıklık var. AK Parti Hükümeti kadın politikasının ne olduğu net değil. Kendi kafaları karışık. Hem çalışan kadınlarla gurur duyuyorlar, hem de geleneksel rolleri teşvik ediyormuş gibi görünmekten de kurtulamıyorlar. Bence bu karışıklığın netleşmesi gerekiyor.

Avukat Hülya Gülbahar: (Ka-der Başkanı):

ZİHNİYET ORTALIĞA DÖKÜLÜYOR

Tesadüf değil, arka arkaya geliyor bunlar. Doğurun, kreşleri kapatıyorum, kadınları işe almıyorum, sokakta gezen kadının donu... Zihniyet ortalığa dökülüyor diye düşünüyorum. Çok ciddi bir şey bu. Zaten bunlar böyle düşünüyor deyip geçemeyiz. Yasalar var, feminizmin uğraştığı konular belli; aile ve eşitlik, kadın-erkek eşitliği, kadınların toplumsal hayata bağımsız bireyler olarak katılabilmesi. Feminizmin dertleri bunlar. Feminizmin bu çabasıyla, bu felsefesiyle sorunu olan bütün iktidarların ve bütün kurumların ve bütün erkeklerin bakış açısı bu.

Zihniyeti değiştirecek noktalara dev tıkaçlar kondu

Mücadele etmeyi sürdürecek kadın hareketi. Arka arkaya gelen bu açıklamalar bir tehdit ve meydan okuma. Kadın hareketi olarak her noktada kamuoyunu ve siyasileri uyarmıştık. Anayasa değişirken 2004 yılında ?kota? konmadı, ?pozitif ayrımcılık? kavramları konmadı. Medeni Kanun değişirken eski evlilerin 1 Ocak 2002'den önceki mallarına, emeklerine el kondu. TCK tartışılırken namus kavramı kullanmamak için ?töre cinayeti' dendi. Bekaret kontrolü dememek için ?genital organ muayenesi' dendi. Tüm bu değişiklikler yapılırken zihniyeti ve kadınların hayatını değiştirecek noktalara dev tıkaçlar koydular. Konulan bu tıkaçlar bu kanunların hayata geçmesini engellemek için kondu, diye biz kamuoyunu uyardık. Sözde değişikliklerdi bunlar, özde değiştirmek için iradeyi hiç bir zaman ortaya koymadılar. İkincisi de, dünyanın her yerinde erkek egemen sistem taviz verdiği noktada refleks olarak intikam operasyonu yapıyor.

Erkek egemenliği teyakkuza geçmiş durumda

Türkiye'de de bütün bu yasal değişikliklerle kazanılan hakların uygulanmasını engellemek için bir rövanş hareketiyle karşı karşıyayız. Bu hareket, sistematik bir hareket. Mahalle camisindeki, ?kadının elini sıkmayın, kadın dokuz nefislidir, çalışan kadın namussuzdur? beyanlarından, Diyanet'in ?feministler ahlaksızdır? beyanına, Başbakan'ın ?Kadınlar en az üç çocuk doğursun? açıklamasından, Başbakan'ın danışmanı Zapsu'nun sokaktaki kadının iç çamaşırını ima eden açıklamalarına... Bütün bunların arka arkaya gelmesi bir tesadüf değil. Gerçekten rövanşist bir saldırı bu yapılan. Bütün kurumlarıyla erkek egemenliği teyakkuza geçmiş durumda.

Liz Amado ( Kadının İnsan Hakları-Yeni Çözümler Derneği):

ZATEN TOPLUMUN BAKIŞI ENDİŞE VERİCİ

Böyle bir açıklamayı günlük tartışmanın içine oturtmadan cevap veremeyiz, sanıyorum. Keşke din adamlarıyla feministler, aktivistler, her konuda çalışan insanların uzlaşmaya yönelik çabaları daha fazla olsaydı. Bu konuda Türkiye'de içinde bulunduğumuz ortama rağmen, özellikle Ayşe Sucu'nun açıklamalarından sonra dinin nasıl yorumlanabileceğinin, hayatlarında nasıl yeri olup olmayacağının tartışılmasında bir sağduyu ve açıklık beklediğimiz bir dönemde, feminizme ahlaksızlık diye bakılması bizi çok üzüyor ve endişelendiriyor. Öte yandan baktığımızda sadece Diyanet'e bakıp, onlara indirgemek yanlış olur. Koşullar içinde bakmamız gerekir. Toplumda feminizme karşı önyargı, düşman, ahlaksızlık yakıştırmasının yapılıyor olması yeterince endişe verici.

Yapıcı bir tartışma yapılabilir

Buradaki saldırganlık, bir anlamda niye ve nasıl şimdi oluyor? Feminizm deyince ne düşünüyor insanlar? Bunca yıl, bunca mücadele sonunda hâlâ bir kurumdan bunun gelmesi... Buna tepkinin de sadece kadın örgütlerinden değil, başka kesimlerden de gelmesi gerekir. Hükümet, devlet de bunu sorgulayabilir ya da başka sivil toplum örgütleri sorgulayabilir. En azından bunun üzerinden yapıcı bir tartışma yapılabilir. Açıkçası, Diyanet İşleri, kadınları, feministleri ahlaksız diye damgalıyor diye düşünmek istemiyorum. O metnin içeriği üzerinden, metinde yer alan diğer ifadelerin de ne anlama geldiğini, dinle bağdaşıp bağdaşmadığının da sorgulanması gerektiğini düşünüyorum.

Diyanet'le diyalog içinde olmamız gerekiyor

Biz güçlü olduğumuzun farkındayız, sanırım herkes de farkında. Ama yine de en temel noktalara dönerek, Diyanet'le diyalog içinde olmamız gerekir. Açıklama gelir mi bilmiyorum. Ama Hükümet'in tutumu da bizi çok ilgilendiriyor. Geldiğimiz noktada tamamen kazanımları, sivil toplumu, kadın hareketini yok sayan ve çözüm ve gelecek üretemeyen bir noktadayız.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber