Eski bakandan Özallı yılların hikayesi

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 30 Mart 2008 14:10, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

- Siyasete Anavatan Partisi'nin kuruluşuyla atılan ve çeşitli dönemlerde Devlet, Maliye ile Dışişleri bakanlıkları görevlerinde bulunan Ahmet Kurtcebe Alptemoçin, "Özallı Yıllar..." adlı kitapta merhum cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın bilinmeyen bazı yönlerini okuyucularıyla paylaşıyor.

Editör Semra Topçu'nun "nehir söyleşi" tekniği ile hazırladığı kitapta, "hiç düşünmediği siyasete" ANAP'ın kurulduğu dönemde gelen teklifler üzerine nasıl atıldığını anlatan Altemoçin, partinin kurulduğu dönem ve ana hedefleri hakkında detaylı bilgi veriyor.

Bu dönemde yapılan mitinglerle ilgili ayrıntılara da yer veren Alptemoçin, Turgut Özal'ın partinin teşkilatlanmasındaki tutumu ve çalışmalarıyla ilgili anılarını aktarıyor.

Seçim döneminde, dönemin Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in yaptığı son konuşmada Turgut Özal'a yüklendiğini, Turgut Sunalp'i işaret ettiğini iddia eden Alptemoçin, bu konuşmanın aslında partilerinin seçimi kazanmasındaki etkenlerden biri olduğunu savunarak, "Kenan Evren'e müteşekkirim. Turgut Bey de teşekkür etmiştir, çünkü tereddütlerin çoğunu o konuşma bitirdi" ifadesine yer veriyor.

Kitapta, ANAP'ın seçimden zaferle çıkmasının ardından ilk kabinenin nasıl oluşturulduğu, Özal'ın bakanlık görevlerini hangi kriterleri dikkate alarak belirlediği de anlatılıyor.

Türkiye'nin o yıllarda tanıştığı Katma Değer Vergisi ile ilgili kendilerine gelen tepkileri de kitapta paylaşan Alptemoçin, halkın "faturalı, fişli" yaşama nasıl alıştığını irdeliyor, bu konudaki anılarını esprili bir dille anlatıyor. "KDV'nin artırılmasının bir hata olduğunu" vurgulayan Alptemoçin, "bu nedenle Turgut Özal ile münakaşa ettiğini" ve ardından yaşanan gelişmeleri aktarıyor.

Dönemin önemli sorunlarından biri olan özelleştirme çalışmalarını da ele alan Alptemoçin, bu konuda istenilen sonuca varılamamasının nedenlerini ve özelleştirmeye karşı olan direnci açıklıyor. KİT'lerin birer istihdam deposu olarak kullanıldığı görüşünü savunan Alptemoçin'in "Buralara eşinizin, dostunuzun adamını, ahbabınızı yerleştirdiniz mi sizden iyisi yoktur, yerleştiremezseniz dünyanın en iyi milletvekili olun, en iyi bakanlığını yapın yine de birilerinin gözünden düşmüşsünüzdür " ifadeleri yer alıyor.

SEKA'da kağıda yapılan zamların ardından basınla hükümet arasında, özellikle 1988 yılında gergin bir ortam oluştuğunu anlatan Alptemoçin, bu konuda Özal'ın kararlığını eleştirerek, "Eğer Turgut Bey basınla olan ilişkilerini daha özenli yürütseydi, basın, Anavatan Partisi'ni, Turgut Bey'i ve çevresini yıpratmakta bu kadar iştahlı olmazdı. Turgut Özal'ın ikna kabiliyeti çok muhteşemdi" diyor.

Kitapta, 1986'dan sonra muhalefetin ağırlığının hissedildiğini anlatılırken, bu dönemlerde siyasi konuşma yasağı kaldırılan Süleyman Demirel'in muhalefetin başındaki kişi olduğu belirtiyor. Alptemoçin, muhalefetin ağırlığını, "Demirel müthiş muhalefet ediyordu. Turgut Bey'in cumhurbaşkanı olmasının temel sebeplerinden birisi belki de muhalefetten kurtulmaktı" cümleleriyle ifade ediyor.

Özeleştirilere de yer verilen kitapta, şu konular da aktarılıyor:

"Turgut Bey bizlere, ekonomik kaynak yaratacak formül olarak üçlü bir paket çıkaracağımızı anlattı. Pakette, üzerinde isim yazan özel plakalar alınabilmesi,diplomatik pasaportların kapsamının genişletilmesi ve Türkiye'de silah satışının serbest bırakılması vardı. Bizler üçlü pakete, kaynak yaratmak amacıyla hazırlanmış olduğunu düşündüğümüz için sorgulamaya girmeden destek olduk. Ancak şimdi, keşke silah satışının serbest bırakılmasını daha iyi değerlendirebilseymişiz diye düşünüyorum. Özellikle haberlerde, maçlardan sonra, düğünlerde ya da trafikteki cinnet anlarında silah atışlarıyla hayatları sönen insanları gördükçe üzülüyor ve bir zamanlar hata yaptığımıza inanıyorum. Keşke o tarihlerde silah satışı ve kullanımında sınırlayıcı düzenlemeler yapsaydık."

Kitapta, Turgut Özal'ın baypas ameliyatı olduktan sonraki dönemi ile ilgili şu değerlendirmeler bulunuyor:

"Turgut Bey'in bazı kararlarında baypas ameliyatının etkisi olmuştu. Zaten doktorlar baypas geçiren insanların karakterlerinin değiştiğini söylüyorlar. Dolayısıyla Turgut Bey de değişim göstermişti. İktidarın ilk döneminde kendisi ve ailesi ikinci plandaydı, ön planda ülke hedefi vardı. Ancak ameliyattan sonra aile bağları güçlendi. Aslında cumhurbaşkanlığına geçmek de bu anlamda bir kaçış diye de değerlendirilebilir."

Turgut Özal'a yönelik suikast girişime de kitapta ele alan Alptemoçin, olayın halen tam olarak aydınlatıldığını düşünmediği görüşünü savunuyor, o gün salonda yaşanan olayları ayrıntılı olarak aktarıyor ve dikkatini çeken unsurları paylaşıyor.

Turgut Özal'ın Cumhurbaşkanı olmasını parti için "çöküşün başlangıcı " olarak değerlendiren Altemoçin, partiye yeni genel başkan belirlenme sürecinde yaşananları da aktarıyor. Alptemoçin, cumhurbaşkanlığı görevinin bitmesinin ardından politikaya yeniden dönmeyi düşünen Turgut Özal'ın başına geçeceği bir partinin kurulmasını istediğini anlatıyor.

Kitapta, Özal'ın ölümüyle ilgili de şu ifadelere yer veriliyor:

"Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanı kalp krizi geçiriyor ama etrafta doktor yok. Ya da doktor var da ambulans yok. Şimdi köşkte muhakkak ki her türlü tedbir alınmıştır ama o tarihte bir çok eksik olduğu anlaşılıyor. Bu çok üzücü ve dehşet verici olayın arkasında bir esrar perdesi olduğunu tahmin ediyorum."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber