Yönetici Atama, Öğretmen Yerdeğiştirme ve Diğer Karmaşaları Kim Çözecek?
Bu kadar kısa sürede (5 yıl) bir bakanlık bu kadar karmaşık hale getirilebilir. Öyle bir karmaşa ki tamamen kördüğüm olmuş çözülmesi mümkün olmama derecesinde bir karmaşa. Üstelik bu karmaşa bir ülkenin en önemli olması gereken bakanlığında yani Milli Eğitim Bakanlığında. Üstelik çoğunluğa sahip iktidar döneminde yaşanıyor bu karmaşa. Çoğunluk iktidarı olmasa meclisten yasa çıkarılamıyor, muhalefet engel oluyor demek belki mümkün olabilirdi fakat etik olmayan böyle bir bahane de söz konusu değil... Devamı için başlığa tıklayınız.
Kanunu yapacaksınız, yönetmelik yapacaksınız bu güce sahip olacaksınız fakat bile bile lades diyerek her şeyi karmaşık hale sokacaksınız. Bunu iyi niyet ya da icraatla anlatmak mümkün değildir.
Bugün gelinen noktada özellikle Personel noktasında büyük bir kaos ve karmaşanın içerisindeyiz ve bunu çözmek için gayret olmadığı sürece çözülmesi de mümkün değil.
Yönetici atamaya baksanız 10 binleri aşan yönetici adayı, yerdeğiştirmeye baksanız on binlerce 4/B Sözleşmeli ve Kadrolu öğretmen, atanıp ataması iptal edilen binlerce şef, yerdeğiştirmek isteyen binlerce memur, hizmetli var, bu da yetmez il ve ilçe müdürleri var dava kazanıp defalarca dönüp defalarca alınan. Bunların tamamı mağdur pozisyonundadır MEB'de.
Bariz bir örnekle netleştirirsek açıklamayı; 2005/73 sayılı genelgeye göre Anadolu liselerine öğretmen atamalarının iptalinin en önemli nedeni ilgili yönetmelikte sınavsız atama bulunmadığı halde alt norm olan genelgeye göre atama yapılmasından kaynaklanmaktadır. Yönetmelikte 24 11.2007'de yapılan değişiklik gibi bir değişiklik o dönemde yapılmış olsaydı bu durumla karşılaşılmamasi yanı binlerce öğretmenin mağdur olmaması sağlanabilecekti.
Son gelinen noktada Türk Eğitim Sen tarafından 27 Aralık 2007 tarih ve 79360 sayılı Sıraların Çalıştırılması konulu yazıya açılan dava da yargıdan döndü. Bu noktada yargı gerekçesinde; hukuk kurallarına ve bilakis normlar hiyerarşisine aykırı yaklaşımın olamayacağını belirtmektedir. Nedir normlar hiyerarşisi? Kararda da ifade edildiği gibi önce evrensel hukuk ilkeleri ve anayasamız, ona aykırı olamayacak kanunlar, kanunlara aykırı olamayacak tüzük ve yönetmelikler ile tüm bunlara aykırı olamayacak diğer hukuki metinler (genelge, kılavuz, emir ya da herhangi bir resmi yazı ).
Bu kural; hukuk devleti olan tüm devletlerde var olan ve olması gereken kuraldır.
Bu yazıyı ya da cümleleri yazmamızı gerektiren olay nedir bizi daha neler beklemektedir?
2007 İl İçi Yer değiştirme işlemleri bakanlıkça yönetmelik gereği mayıs, temmuz ve ağustos aylarında yapılmıştır. Yönetmeliğe göre diğer zamanlarda da eğitim öğretimi kesintiye uğratmamak üzere sıraların çalıştırılması gerekmektedir. Bu hüküm bizim değil Danıştay'ın da ifade ettiği gibi AKP hükümeti döneminde değiştirilen ?MEB öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğinin? gereğidir. Örneğin sıra ataması yapılarak ilişik kesmelerin eğitim öğretimi aksatmayan, kesintiye uğratmayan dönemlerde yapılmasının sağlanması yoluyla bu işlemin gerçekleştirilmesi mümkündür.
Kaldı ki eğitimin
kesintiye uğratılmaması noktasındaki duyarlılığımız http://www.memurlar.net/haber
Sıraların çalıştırılması
ile ilgili yönetmelik hükmü net olduğu halde bakanlık müsteşarlık
makamınca yayımlanan 27 Aralık 2007 tarih ve 79360 sayılı
yazısıyla sınırlama getirmiştir. Yani yönetmeliğe aykırı emir
ve keyfi bir uygulama söz konusudur. Bu konudaki düşüncelere Memurlar.Net'te http://www.memurlar.net/haber
İlgili yazıda da
ifade edildiği gibi Türk Eğitim Sen tarafından dava açılmış
ve davanın ilk kararı http://www.turkegitimsen.org
Bu Karara Göre Nasıl Bir Uygulama Olmalıdır?
Karara göre bakanlık o dönemde sırada olup ataması muhtemel olan öğretmenlerin hakkını gasp etmiştir. Ve bu gaspın önüne geçilmesi yani mağdur olan bu öğretmenlerin haklarının teslim edilmesi gerekmektedir.
Ayrıca http://www.memurlar.net/haber
Bu noktada yönetici atama ile ilgili olarak;
http://www.memurlar.net/haber
Sonuç Olarak Bu Karmaşanın Önüne Geçebilmek İçin;
Normlar hiyerarşisine aykırı davranışlar, mahkeme kararları ve hukuk kurallarını, göz önüne almayan yaklaşımlarla çıkarılan mevzuatların yargıdan dönmesi aşikar olduğundan bu durum Türkiye Cumhuriyeti Kamu Yönetimine ve en önemlisi de gündemimiz konusu olan Türk Milli Eğitimine onarılması güç zararlar vermektedir. Bu durum mutlaka göz önüne alınmalı ve düzenlemeler bu doğrultuda yapılmalıdır.
Aksi durumda hukuk kurallarına göre karar veren yargıyı suçlamanın doğru olmayacağı gibi bazı sendikalarca ifade edilen ?Şubelerimizden yeni yönetmelikle ilgili görüş istenmiş, gelen görüşlerde; yönetmeliğin eksik yönleri olduğu, düzeltilmesi için gerekli girişimlerin yapılması ifade edilmiş, ancak yıllardır yaşanan belirsizliğin ortadan kalkması için mutlaka bir yönetmeliğin olması gerektiği görüşü ağırlık kazanmıştır. Yönetmeliğin bazı eksikleri olduğu, ancak puan üstünlüğü esasına göre yapılacak atamanın yaşanan suistimalleri bir ölçüde gidereceği belirtilmiştir. Bu görüşler üzerine dava açma yoluna gidilmemiş, mevcut yönetmeliğin beğenilmeyen yönlerinin düzeltilmesi hususunda görüşmeler yapılması öngörülmüştür.?
İfadeleriyle yer alan açıklamalarla yargı yoluna gitmemenin
izah edilmesi de mümkün olamayacaktır. Çünkü sendikaların yaklaşımı; Hukuk kurallarına
uygun iş ve işlemlerin gerçekleştirilmesini sağlamaya yönelik girişimde bulunmak,
bundan sonuç alınamıyorsa ( ki alınamadığı aşikardır) sadece kendi üyelerinin
değil gelecekte de üye olması muhtemel olan tüm eğitim çalışanlarının hakkını
kollamak, haksızlığa uğramasını önlemek, hakkı gasp edilenler için (gasp edilmesi
noktasındaki girişimlerin kamuoyunda konuşulduğu da göz önüne alınarak) gereğini
yapmak olmalıdır.
Maksut BALMUK
Eğitim Yöneticisi