Polis, CMUK'a şiddetle karşı

Haber Giriş : 20 Kasım 2004 07:13, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Polis Akademisi hocasından CMUK raporu: Adli kollukla savcıların çantasını taşıyacak adam aranıyor. Bu yasayla ülke suç cenneti haline gelir. Yok edilen tüm fişler tutanakla ebedileşir

Polis Akademisi öğretim görevlisi Doç. Dr. Bedri Yılmaz, adli kolluk kurulmasını öngören Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu (CMUK) tasarısını yerden yere vuran bir rapor hazırladı. Emniyet'te dolaşan raporda; adli kolluk kurma girişimi, "Savcılar, çantalarını taşıtacak adam
arıyor" diye yorumlanıyor. Raporda adli kolluğun yanı sıra CMUK'un diğer maddeleri de eleştiriliyor. TBMM Adalet Alt Komisyonu'nda görüşülen CMUK tasarısına yönelik eleştiriler şöyle:

Tasarıda, savcının yazılı emri olmadan, kolluk görevlilerinin tek başına kendiliğinden hiçbir yetki kullanmasına müsaade edilmemektedir. Bu, bir ülkenin suçla mücadele açısından intiharıdır.

Suç, çoğu zaman sokakta, ani gelişen bir olgudur. Her yetkinin kullanılması için savcıya ulaşılması ve daha sonra olaya müdahale edilmesi kamu düzeninin ciddi olarak bozulmasına sebebiyet verecek; ülkemiz suçlular cenneti haline gelecektir.

Tanıkları sadece savcı dinleyecek, polis savcı adına tanık dinleyemeyecektir. Olması gereken, gecikmesinde sakınca olan hallerde, savcının sözlü daha sonra yazılı hale dönüştürülen emriyle kolluğun tanık dinleyebilmesidir. Zira, savcının, yüzlerce suçla ilgili binlerce tanığı tek tek dinlemesi mümkün olmayacaktır. Bu, suç soruşturmasını zaafa uğratacak, tanıklığı daha da çekilmez hale getirecektir.

Yer gösterme yetkisi kolluktan alınmakta, savcı ve hâkime verilmektedir. Hâkimler bir yana, işi yoğun ve çoğu zaman olayın detayını bilmeyen savcıların odalarından çıkarak yer gösterme işlemini gerçekleştirmesi hemen hemen imkânsızdır. Amaç, yer gösterme gibi önemli bir işlemin uygulanmasına son vermek olabilir. Bu suç soruşturmasını zaafa uğratacaktır.

Adli polisin diğer işlerde çalıştırılabilmesi savcının yazılı iznine bağlıyken adli jandarma ve adli sahil güvenlik görevlilerinin adli görev dışında kendi kanunlarındaki görevlerinde kullanılmasında savcının yazılı oluru aranmamaktadır. Aynı işi yapan polis ile jandarma ve sahil güvenlik arasındaki ayrımcılığın nedeni anlaşılmaz.

Sadece savcının emrinde ve sadece adli görev gören polis uygulaması AB ülkelerinde tamamen terk edilmişken Türkiye'de hayata geçirme ısrarının arkasında yatan nedir? Kolluk görevlilerinin bu soruya yanıtı nettir: 'Savcılar, çantalarını taşıtacak adam aramaktadırlar'.

Polise savcı tek başına sicil vermemelidir. Adli polisin bir şekilde idari bir görev ifa etmek zorunda kalacağı da hatırlanarak sicil, kolluğun idari amiri ve savcı ile birlikte müştereken verilmelidir.

Gecikmesinde sakınca olan durumlarda kolluk amirlerinin aramaya karar verme yetkisi elinden alınmıştır. Oysa savcının sözlü, daha sonra yazılı hale dönüştürülen emriyle kolluk amiri ve memurları da kendi verecekleri yazılı emirle arama yapabilmelidir. Bu emir, 24 saat içinde savcı kanalıyla hâkim denetimine sunulmalıdır. Aksi takdirde, kolluk görevlileri sokaktaki bir kapkaççıyı veya şüphelendiği bir canlı bombayı arayamayacaktır. Savcıdan yazılı emir çıkarılana kadar kişi kaçacak veya canlı bomba patlayacaktır.

Dört güne kadar uzatılabilen gözaltı süresi 48 saatle sınırlandırılmaktadır. Uluslararası insan hakları standartları dört günken; üstelik İngiltere gibi ülkeler organize suçlarla mücadelede yedi güne kadar gözaltı süresi öngörmüşken 48 saatin hikmetini anlamak mümkün değildir.

Tasarıda, üç yıl ve daha fazla hapis cezası gerektiren suçlarda, şüpheli ve sanığın kimliğinin tespiti için savcı veya hâkim kararıyla fotoğrafı, beden ölçüleri, parmak ve ayak izi, bedeninde yer almış olup teşhisini kolaylaştıracak diğer özellikleriyle sesi ve görüntüsü kayda alınarak dosyasına konulması öngörülmektedir. Fotoğrafının çekilmesi ve parmak izinin alınması anlaşılabilir bir tedbir olabilir. Fakat beden ölçülerini, ayak izini, sesi ve görüntüsünü alıp kaydetmenin; beden
üzerinde araştırma yapma yolunu açmanın AB süreci ile bir alakası olmaması gerekir.

Tutulan kayıtlar kişilerin mahkûm olmaması halinde yok edilmeyecektir. Takipsizlik ve beraat halinde kayıtların yok edileceğine dair bir tutanak tutulacak olması da tehlikelidir. Muhtemelen, âdet olduğu üzre, tutanakta, yok edilen kayıtların neler olduğuna yer verilerek yok olması gereken kayıtlar ebedileşecektir.

radikal

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber