Çete'den yargılanan tapu müdürüne takdir belgesi verilmiş

Kaynak : Cihan Haber Ajansı
Haber Giriş : 18 Mayıs 2009 16:35, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 19:00

Kamuoyunda "Tapu Çetesi" olarak bilinen organize suç örgütüne üye olduğu iddiasıyla tutuklanan Beykoz Tapu Müdürü Gülten Doğantemur, çalışmalarından dolayı devletin kendisine takdir belgeleri verdiğini söyledi. Rüşvet aldığı iddiasını reddeden Doğantemur, "Çete üyesi çeteden rüşvet almaz. Alırsa zaten çete üyesi olmaz." dedi.

İstanbul 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya Beykoz Tapu Müdürü Gülten Doğantemur ve Rahip Abraham Fırat'ın da aralarında olduğu 8 tutuklu sanık katıldı. Gülten Doğantemur savunmasında, 20 Mart 2007'de Beykoz Tapu Müdürlüğü'ne atandığını söyledi. Beykoz'un İstanbul'un en sorunlu müdürlüklerinden olduğunu belirten Doğantemur, 54 tapu müdürünün kendisine bağlı olduğunu ifade etti. Mesleki dersler verdiğini, kitap haline dönüştürülmüş ihtisas çalışmaları olduğunu belirten Doğantemur, Beykoz'daki Acarkent sorunları nedeniyle bu ilçenin tapu müdürlüğüne atandığını söyledi.

Vanda Ayaşlıesen'in yalısının satış işleminin 14 Mayıs 2007'de yapıldığını dile getiren Doğantemur, meslektaşı Nejdet Akkaya'nın kardeşi Hayati Akkaya'nın müdürlüğe gelerek söz konusu yalının tapu kaydına bakabileceğini söylediğini öne sürdü. Doğantemur, "Ona tapu kaydında şerh olduğunu, eğer bir talebi varsa mal sahibinin de yanında olması gerektiğini söyledim. Görevli memurlarım buna tanıktır. Emekli meslektaşım kusura bakmasın, üzerinde şerh olan bir kaydı kimseye gösteremeyiz." diye konuştu.

Çete üyesi olmadığını savunan Doğantemur, "O kadar yoğunum ki tapu kaydıyla uğraşacak vaktim yok. Ben nasıl çete üyesiyim ki, kendi çeteme bile tapu kaydını göstermiyorum. Takdirini mahkemeye bırakıyorum. Ben kanunu uyguladım." dedi.

Yalının satışıyla ilgili Vanda Ayaşlıesen, oğlu İbrahim Ayaşlıesen, Çetin Acar ve Hayati Akkaya'nın birlikte müdürlüğe geldiğini anlatan Doğantemur, "Madam Vanda hanım çok hoşsohbet bir hanımdı. Zarif, şık, tam bir İstanbul hanımefendisiydi. Sohbet ettik. Birbirimize iltifat ettik." şeklinde konuştu. Satış için Vanda Ayaşlıesen'den doktor raporu istediğini belirten Doğantemur, "93 yaşındaydı. 5 trilyona gayrimenkul satan, üzerinde şerh olan bir evi satarken 93 yaşındaki birinden siz olsanız doktor raporu istemez miydiniz? Nasıl bir vicdandır ki 93 yaşındaki birinden doktor raporu istediğim için suçlanıyorum. Takdir mahkemenindir. Vanda Ayaşlıesen yalı satışı için ikinci kez Çetin Acar ve Hayati Akaya ile birlikte geldi. Vanda Hanım yine çok şık ve zarifti. Yine birbirimize iltifat ettik. Satış için getirdikleri evraklarda doktor raporu da vardı. Bu satıştaki imza Vanda Hanım'ın 1949 yılındaki imzasına uyuyordu. Kendisine satışla ve yalıyla ilgili sorular sordum. Çok soru sormuş olmalıyım ki, 'Kızım beni bunaltma, ben Atatürk'ün önünde dans etmiş insanım' dedi. Çok etkilendim, tarih kokuyordu. Ben kanun adamıyım. Yaptığım her şeyi kanun çerçevesinde yaptım. Vanda Hanım'ın satış işlemine memurlarım tanıktır." şeklinde konuştu.

Rüşvet almadığını öne süren Doğantemur, "Ben çete üyesi değilim, üyelerini de tanımam. Bu şahısların bir sürü satışı olmuş. Çete üyeliği devamlılık arz eder. Eğer çete üyesi olsaydım, bu şahısların diğer satışlarını da takip ederdim. Çete üyesi çeteden rüşvet almaz. Alırsa zaten çete üyesi olmaz. Ortada bir çete olduğuna da inanmıyorum." dedi.

Meslek hayatı boyunca birçok ödül aldığını söyleyen Doğantemur, "Üstün başarı ödüllerini devlet bana sahtekarlara suçüstü yaptığım için vermiştir. Ben başımı hiç eğmedim. Tahliyemi ve görevimin başına dönmek için itibarımın iadesini istiyorum." diye konuştu.

Sanık rahip Abraham Fırat da suçlamaları kabul etmedi. Örgüt lideri olduğu iddia edilen Çetin Acar'la örgüt bağlantısı olmadığını savunan Fırat, "Ben İstanbul'un birçok ilçesindeki Ermeni kiliselerinde rahip sayısı yetersiz olduğundan görev yapıyorum. Çetin Acar benim gibi Ermeni asıllıdır. Ailesiyle kiliseye gelir. Müteahhitlik yaptığını biliyorum. Yaşlı bir annemiz hastadır, hastaneye götürmemiz için yardımcı olmamızı istedi. Surp Agop Hastanesi'ni arayarak oraya geleceğimiz hususunda bilgi verdim. Patrikle de görüşüp bilgi verdim. Ben aynı zamanda hastanenin de rahibiyim. Sonra hastaneyi aradım, bilgi verdim. Daha sonra Çetin Acar beni özel aracıyla aldı ve hastaneye gittik. Ben yalıya girdiğimde dua ettim. Ambulanstaki görevliler Vanda Hanım'ı ambulansa koydu. Ben yaşayıp yaşamadığını bilmiyordum. Hastaneye gittik. Ambulansta görevliler Vanda Hanım'ı morga götürdü. Ne zaman öldüğünü bilmiyorum. Feriköy Mezarlığı'nda ayin için benden randevu istediler. Pazartesi günü cenaze merasimine gittim. Bizde Pazar günü defin yapılmaz. Ben sadece rahip olarak Vanda Hanım'ın dini vecibelerini yaptım. Ben Katolik din görevlisi rahibim. Her yerde görev yapmak zorundayım." şeklinde konuştu.

Diğer sanıklar da suçlamaları kabul etmedi. Mahkeme heyeti, duruşmayı Çarşamba gününe erteledi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber