Ergenekon davasında bugün neler oldu?

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 14 Eylül 2009 17:38, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Ernekon tutuklusu Balbay: "Günlük notları bana ait değil"

İkinci "Ergenekon" davasının tutuklu sanığı Cumhuriyet gazetesi Ankara Temsilcisi sanık Mustafa Balbay, "İddianamede yer alan ve bana atfedilen günlük adındaki notlar bana ait değildir" dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmanın öğleden sonraki bölümünde söz alan tutuklu sanık Hasan Atilla Uğur, bütün hayatını terör örgütü PKK ile mücadeleye adadığını belirterek, bu örgütle ilişkili kişilerle bağlantı kurduğu iddialarının doğru olmadığını, bunların iftira olduğunu sö yledi.

Sanık Mustafa Balbay da bütün yaz boyunca avukatıyla beraber suçlamalarla ilgili somut delilleri irdelemeye çalıştıklarını, ortaya atılan delillerin, delil niteliği taşıyıp taşımadığına ilişkin mahkemenin karar vermesini istedi.

"İddianamede yer alan ve bana atfedilen günlük adındaki notlar bana ait değildir" diyen Balbay, "Yaz boyunca bu iddiaları araştırdım. İlk gördüğümde 'bu montaj olabilir' demiştim. 10 yıllık notlar 2 dakika 33 saniyede oluşturulmuş görünüyor. Ben eskiden atletizmle uğraştım. Usain Bolt olsam bu kadar sürede günlük oluşturamam. Bunun kopya olduğu açıktır. Bunun delil olup olamayacağın ı mahkemenize bırakıyorum" dedi.

Bilgisayarına da el konulduğunu, kendisine bir kopyasının verilmediğini ifade eden Balbay, Savcı Nihat Taşkın'ın 19 Ocak tarihli yazısına karşın hala bilgisayarının ya da imajının (kopyası) teslim edilmediğini anlattı.

İş yeri olan Cumhuriyet gazetesinin Ankara Bürosu'nda el konulan bilgisayarların da imajının verilmediğini belirten Balbay, "Çıkartıldığım mahkemede hakim Sedat Sami Haşıloğlu, bana sorular yöneltti. O sorulara ilişkin bilgisayar imajları 7 Temmuzda çıkartılmış. CMK'ya göre imajlar olay mahallinde verilmeli. Bunlar delil değeri taşır mı? Bana atfedilen notlar üzerinden başkaları da suçlandığı için bunların delil değeri taşıyıp taşımadıklarına ilişkin karar çıkartılması çok önemli" diye konuştu.

ABD Büyükelçisi ile gizli kapaklı toplantı yaptığına iliş kin iddialar olduğunu dile getiren Balbay, "gizli kapaklı" olduğu iddia edilen toplantının ABD Büyükelçisi ile gazeteciler Fikret Bila, Erdal Sağlam ve Mustafa Öncel'in de katıldığı resmi yemek olduğunu kaydetti.

Hakkında "yargısız infazın" söz konusu olduğunu ileri süren Balbay, Cumhuriyet gazetesinin Ankara Bürosu'nun santral telefonundan yapılan bütün gö rüşmelerinden sorumlu tutulduğunu vurguladı. Balbay, şöyle devam etti:

"Bir kişiyle 300 kere görüşme yapmam çok saçma geldi. Muhabirler konuşmuş, gazetecilik ilişkileri var. Haber alıp haber veriyorlar. Bu sorular bana soruluyor. Gazeteciliğimden hiçbir endişem yok. Yanıt veremeyeceğim hiçbir soru yok. Bilgisayarların imajının verilmemesi, içeriğinin kopya olması, farklı zamanlardaki metinlerin bir araya getirilmesi, çok büyük bir usulü hata olduğunu gösterir. Bunun altını çiziyorum."

Tutuklu sanık Tuncay Özkan da iddianamede suçunun delillerinin kendisine söylenmediğini, ancak 3 satırla tutukluluğunun devam ettiğini söyledi.

Özkan, 1 yıldır tutuklu olduğunu, 11 kere de tutukluluğunun devamı yönünde karar verildiğini ifade ederek, elde edilen delillerin CMK'ya uygun olup olmadığının mahkemece değerlendirilmesini istedi.

"Emekli Oramiral Özden Örnek'in günlüklerinde adının geçtiğini" belirten Özkan, "Örnek'i 2 kere ziyaret ettim. 'Televizyon kanalı kuracağım OYAK'tan reklam verir misiniz?' dedim. 'Recep Tayyip Erdoğan bana saldırırsa beni korur musunuz?' diye sordum" şeklinde konuştu.

Adil yargılanmak istediğini ifade eden Özkan, mahkemenin kendi hakkını savunmasını istedi.

Özkan, "terör örgütünün delili olarak gösterilen telefon konuşmasını yaptığı M.A'nın Metin Akpınar", "örgüte yeni eleman kazandırmasının delili olarak gösterilen konuşmayı gerçekleştirdiği S.B'nin de Süheyl Batum" olduğunu söyledi.

Mahkeme heyetine başkanlık yapan üye hakim Hasan Hüseyin Özese de Özkan'a iddianamenin CMK'daki uygulamaya göre okunduğunu, mahkemenin herhangi bir kimsenin etkisi altında kalmadığını ve adil yargılama gerçekleştirdiğini, iddianamenin adı gibi savcıların iddialarından oluştuğunu kaydetti.

Tutuklu sanık Adil Serdar Saçan ise birinci "Ergenekon" dava dosyasına MİT'ten gönderilen 6 adet CD'nin kendisine verilmesini istediğini, ancak o dava birleşmediği için mahkemenin bunu kabul etmediğini söyledi.

Saçan, birinci iddianamedeki sanıklar ile ilişkilendirildiğini ifade ederek, "Tuncay Güney, Ümit Oğuztan hakkında soruşturma yapan kişiyim. Davayı kapatmakla suçlanıyorum. Bu belgeleri alıp götürdüğüm söyleniyor. Peki ama MİT'e CD'ler nasıl gitti" dedi.

Hakkında müebbet hapis cezası istenen örgüt yöneticilerinin hiç ifadesi alınmadan tensiple, itirazla tahliye edildiğini, kendisi hakkında 20 yıl hapis cezası istendiğini belirten Saçan, şunları söyledi:

"Beni neden içeride tuttuğunuzu açıklamalısınız. İçeriye attığım insanlarla aynı örgütte ve yan yana koğuşlarda tutuluyorum. Buradaki 4 No'lu cezaevinin üçte ikisi çete suçlularıyla dolu. Yarı yarıya içeriye attığım insanlarla dolu. Beni cezaevinde koruyabileceğinizi mi sanıyorsunuz. Avukatımla görüşemiyorum. Hastaneye gidemiyorum."

Duruşma sanıkların talepleriyle devam ediyor.


Ergenekon'un tutuklu sanığı Özoğlu: "İddianamenin yüzde 95'i sahte belgelerle dolu"

İkinci "Ergenekon" davasının tutuklu sanığı Durmuş Ali Özoğlu, "İddianamenin yü zde 95'i sahte belgelerle dolu. Karar veren mahkemenin hakimlerinin de imzaları sahte çıkacak" iddialarında bulundu.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmanın öğleden sonraki bölümünde söz alan Özoğlu, iktidarın devletin içini boşalttığını, bu iddiaları hazırlayan savcıların da hukukun içini boşalttığını ileri sürdü.

İddianamenin ne mahkeme ne de savcılar tarafından okunduğunu öne süren Özoğlu, şöyle devam etti:

"Hukuktan anlamam. Anlasam da zaten burada hukuk yok. İddianamenin yüzde 95'i sahte belgelerle dolu. Karar veren mahkemenin hakimlerinin de imzaları sahte çıkacak. Mahkeme her şeyi bu davaya bağlamaya çalışıyor. Bu mahkeme ivedilikle bazı şeyleri araştırmalıdır. Zekeriya Öz, askerlik yapıp, yapmamış mıdır? Yapmadıysa bunun nedeni psikiyatrik midir? Ayrıca Öz, CIA ajanlarıyla buluştu mu? Emniyetin elinde Türk Silahlı Kuvvetleri'ne ait mühimmat var mı? Bunlar ivedilikle araştırılmalı. Türk Silahlı Kuvvetleri'nin röntgeni çekildi. Bunu savcılar yaptı demiyorum. Çünkü onların da haberi yoktu. Yüzyılın davası değil, söylediklerim araştırılsın yüzyılın sahtekarlığı ortaya çıkacak."

Duruşmada söz alan tutuksuz sanıklardan Prof. Dr. Yalçın Küçük, daha önce yargılandığı davalardan birinin gerekçeli kararında, kendisinin "Şeytana pabucunu ters giydirecek kadar zeki" olduğunun yazıldığını söyledi.

Selimiye'de mahkemenin karşısına çıktığında başka bir davada, "Kendisinin sıhhat bozacak kadar, her türlü meşakkate katlanan ve azimle, şevkle çalışan bir savcıyı, oturduğu yerden bakışıyla kanser yaparak öldürm üş olmakla suçlandığını" ileri süren Küçük, ikinci iddianamede de kendisiyle ilgili bu tür ifadelerin çok sık yer aldığını iddia etti.

Küçük, şöyle devam etti: "Allah Yalçın Küçük'ü yaratarak hata yaptı. Çünkü ikinci şeytanı yarattı' diye ifadeler var. Hürriyet gazetesinde de 'Yalçı n Küçük'ün halkın kafasını dağıttığı' yönünde üçü ncü iddianamede bir ifade geçiyor. Ben bunlarla suçlanıyorum. Ben insan değil miyim? Gece çıkıp bir başka insanın beynine girip ona her şeyi yaptırıyorum. Söylemek istediğim her şeyi söyletiyorum. Geçen salı buradaydık. Gök gürledi, yağmur yağdı, elektrikler kesildi, mahkeme durdu. Bunu ben yapmadım. Saygılar sunarım."

Tutuklu sanık Mehmet Ali Çelebi de Savcı Mehmet Ali Pekgüzel'in bir duruşmada "sözde TSK" ifadesini kullandığını ileri sürdü.

Türk yargısının kimsenin uşağı olmadığını anlatan Çelebi, bu millet için kötü düşünenlerin ortaya çıkarılması gerektiğini anlattı.

Tutuklu sanık İbrahim Özcan da 16 aydır cezaevinde yattığını belirterek, ancak hangi suçlamayla tutulduğunu bilmediğini söyledi.

Özcan, "Birileri emir verdi. Uzun süredir içerde kalıyorum. Türkiye'de kan davaları böyle oluyor. Bu da bir kan davası nedenidir. Uzun süre tutuklu kaldıktan sonra beraat edersem bunun bedelini kim ödeyecek" diye konuştu.

Duruşma, sanık avukatlarının taleplerinin dinlenmesiyle devam ediyor.


DURUŞMA BAŞLADI

İstanbul'daki sağanak yağış nedeniyle ara verilen ikinci ''Ergenekon'' davasının 5. duruşmasına başlandı.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'nde oluşturulan salondaki duruşmaya, birleştirilen ikinci ve üçüncü davaların 53 tutuklu sanığından gazeteci Tuncay Özkan, Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay, eski Türk Metal Sendikası Genel Başkanı Mustafa Özbek'in de aralarında bulunduğu 48'i katıldı.

Tutuklu sanıklar Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, eski İnönü Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Fatih Hilmioğlu, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz, Yarbay Mustafa Dönmez ve Süleyman Solmaz ise duruşmaya gelmedi.

Duruşmada, toplam 55 tutuksuz sanıktan gazeteci-yazar Yalçın Küçük, İlyas Çınar, Kemal Yavuz, Tanju Güvendiren, Adnan Bulut, Emin Şirin, Hatice Bahtiyar ve Noyan Çalıkuşu da hazır bulundu.

Duruşmaya, Mahkeme Heyeti Başkanı Köksal Şengün mazereti nedeniyle katılmadığı için heyete üye hakim Hasan Hüseyin Özese başkanlık yapıyor.

İddianamenin okunmasına başlanmadan önce söz alan tutuklu sanık Emcet Olcaytu, iddianamenin savcılar tarafından satır satır okunduğunu belirterek, mahkeme heyetinin iddianamenin çok kısa özetlenerek okunması için karar almasını istedi.

Tuncay Özkan'ın avukatı Celal Ülgen de iddianamenin okunmasının aslında sanık hakkı olduğunu belirterek, ''Ancak bu hak bu dava için bir sıkıntıya, eziyete dönüştü. 500 sayfa 15-20 günde okunur. Özetin özetinin okunmasını istiyoruz'' dedi.

Başkan Hasan Hüseyin Özese de bu konunun daha önce karara bağlandığını belirterek, herkesin isnat edilen suç vasıflarından haberdar olmaları gerektiğini, bunların açıklanarak okunacağını söyledi.

Duruşma, Cumhuriyet Savcıları Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın'ın dönüşümlü olarak iddianamenin özetini okumasıyla devam ediyor.

İstanbul ve çevresinde 8 Eylül'de etkili olan sağanak yağış nedeniyle duruşmanın yapıldığı binanın su alması ve kafeteryanın tavanının bir bölümünün çökmesi nedeniyle mahkeme heyeti duruşmayı ertelemişti.

Bu süre içerisinde binanın yağıştan hasar gören kısımlarının onarıldığı, kullanıma hazır hale getirildiği gözlendi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber