Öğretmenlerin Beklentileri-4 (Sözleşmeli öğretmenler- Son)

Öğretmenlerin atama ve yer değiştirme yönetmeliği ile ilgili çalışmalar sırasında öğretmenlerde büyük bir beklenti oluşmuş ve bu konuda kafalarında var olan soru işaretlerini özellikle mail yoluyla iletmişlerdir. Bunlara bir nebze tercüman olmak adına bu konuyu daha önce 3 ayrı başlıkta ele almıştık. Son olarak Sözleşmeli Öğretmenlerin bu yönetmelikteki yeri ve Kurum içi, kurumlar arası atmayı ve eksik kalan diğer konuları ele alacağız.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 17 Nisan 2010 07:15, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Öğretmenlerin beklentileri (Zorunlu Hizmet)

Öğretmenlerin Beklentileri-2 (Yer değiştirmeler)

Öğretmenlerin Beklentileri-3 (Özür grubu)

Sözleşmeli Öğretmen

Sendikaların da ısrarlarına rağmen sözleşmeli öğretmenlerimizin bu yönetmelikte pek de yeri olmadığını belirterek başlayalım. Sözleşmeli öğretmenlerin doldurdukları kadroların pozisyon olarak ifade edildiğini daha önce belirtmiştik.

Yani maliye bakanlığı ve devlet personel başkanlığınca tahsis edilen sözleşmeli öğretmenlik kontenjanları iller bazında sabitlenmektedir. Örneğin A iline 100 sözleşmeli öğretmenlik pozisyonu verilmişse A ilinde 1000 öğretmen açığı da olsa sözleşmeli olarak 101. Kişiyi alamazsınız. Bu sınırlama nedeniyle onların serbest yer değiştirmeleri mümkün olamamaktadır. Özür grubunda dahi yer değiştirme olanağı verilebilmesi için pozisyon boşalması gerekir. (ya bir kişi sözleşmeliden istifa edecek, ya kadroya geçecek ki boşluk oluşsun)

Hukuk müşavirliğinin de görüşü doğrultusunda bu yönetmelik hükümlerine sözleşmeli öğretmenlik konulmamıştır. Mevcut durumda sözleşmeli öğretmenlerin kadrolu öğretmenler gibi yer değiştirmelerine olanak sağlamak maalesef mümkün değildir.

Bu noktada Sözleşmeli öğretmenin mucidi olan bakanın ?Sözleşmeli ve Kadrolu arasında fark yok? sözü bir kez daha hafızalara gelmektedir.

Bu nedenle hükümetin öncelikle bu sorunu çözmesi lazım. Eğer hükümet sorunu çözmek istiyorsa MEB'de bulunan sözleşmeli öğretmen pozisyonlarının hangi il ya da branşta kullanılacağına MEB'in karar vermesine olanak sağlamalıdır. Yani iller bazındaki tahsise son vermelidir. İşte bu durumda sorun çözümlenecek ve sözleşmeli öğretmenler de kadrolu öğretmenler gibi puan esasına göre yer değiştirebileceklerdir.

Bu sorun yönetmelikle ilgili yapılan toplantıda aşılabilecek bir sorun olmamakla beraber bu konudaki taleplerin iletilmesi görüşünde hemfikir olunmuştur.

Bunlara rağmen;

Özellikle Sözleşmeli öğretmenler için özür grubunda bakanlığı rahatlatacak durumun Haziran ayında ortaya çıkacağını belirtebiliriz.

Haziran ayında yapılacak kadrolu ataması ile Sözleşmeli öğretmenlerin bir çoğu kadroya geçeceklerdir. Buradan boşalacak yaklaşık 6-7bin civarındaki (beklenen durum) pozisyon özür grubu yer değiştirmelerde kullanılacaktır. Bakanlığın Haziran döneminde bu şekilde ortaya çıkacak boş pozisyonlara sözleşmeli öğretmen almak gibi bir düşüncesi halen bulunmamaktadır.

Ayrıca; Sözleşmeli öğretmenlerin kademeli olarak kadroya geçmelerine ilişkin tasarının meclis tatile girmeden kanunlaşacağını söylemektedirler. Böylece bu yaz döneminden itibaren kademeli geçiş gerçekleşecektir.

Bakanlığın tüm sözleşmelilerin kadroya geçirilmesi ve sözleşmeli öğretmenliğe son verilmesi yönünde bir görüşü, politikası olmadığını belirtmek isteriz. Fakat sözleşmeli pozisyonu arttırmayıp mevcut sayıda tutmak gayretleri vardır. Yani maliye baklanlığınca tahsis edilen mevcut pozisyonda oluşacak boşluklar öncelikle sözleşmelilerin yer değiştirmeleri ile ondan sonra da yeni sözleşmeli alımları ile doldurulacaktır.

Toplantıda sendikaların sözleşmeli öğretmenlik uygulamasının kaldırılması, mevcut sözleşmelilerin koşulsuz kadroya alınması taleplerinin karşılanması bu aşamada pek beklenen bir durum değildir.

Açıktan ve kurumlar arası yeniden atama, açıktan ilk atama, kurum içi ve kurumlar arası ilk atama

Bu kategorideki atamalarla ilgili olarak en çok gelen talep Milli Eğitim Bakanlığında başka kadroda bulunanların öğretmenlik kadrosuna geçmeleri noktasında olmuştur.

Taslağa göre örneğin MEB'de memur olarak çalışmakta olup mezuniyeti itibari ile öğretmen olabilecekler ile başka bakanlıkta memur olarak çalışmakta olup MEB'de öğretmen olmak isteyenler aynı şartlara sahip olarak atanacaklar.

Buna bir kısım sendikalar da dahil olmak üzere karşı çıkmaktadırlar. Karşı çıkış sebebi ise MEB'in kendi teşkilatında çalışanlara öncelik tanınmasını istemeleri noktasında.

Bu duruma ilk bakışta haklılık verilebilir fakat bakanlık yetkililerinin ?her bakanlık bize gelip öncelik istiyor, oysa ki biz taslakta hangi bakanlıkta olursa olsun öğretmen olarak atanabilecek varsa eşit yaklaşmak istiyoruz. Çünkü eğitim öğretime katkı açısından İçişleri bakanlığı merkez teşkilatında memur olarak görev yapan bir kişi ile bizim bakanlığımızda memur olarak görev yapan bir kişinin farklı olmadığını düşünüyoruz. Çünkü iki gruptakiler de kendi kurumlarında eğitim öğretim hizmeti değil idari görev yani memurluk görevi yapmaktadırlar? şeklindeki açıklamalarında çok da haksızlık payı olmadığını düşünüyorum.

Ayrıca ki bu kategoride bulunanlar yani MEB'de Eğitim Öğretim hizmetleri dışında görev yapanların öğretmen olarak atanabilmeleri için hizmet puanının yanı sıra İlk atama şartlarına göre de atanma şansları var. Bu adaylar KPSS sınavına girerek de atanma talebinde bulunabileceklerdir.

Bu başlıkla ilgili olarak atama dönemlerinde yapılacak atamaların;

a) % 7'si , Açıktan ve kurumlar arası yeniden atama

b) % 2'si , Açıktan ilk atama, kurum içi ve kurumlar arası ilk atama,

c) % 1'i Millî sporcuların atamasına

ayrılacak.

Bu iyi bir durumdur. En azından belli bir sabitlemeye bağlanmıştır. Keyfiyetten uzak bırakılmıştır. Bu sayının toplamının %10 olduğu düşünüldüğünde atama bekleyen işsiz öğretmen sayısının yüzbinler olduğu bir ortamda bu oranın arttırılmasını talep eden bazı sendikaların pek de haklı oldukları söylenemez. Bu konuda toplantıda yapılan bir söylem ?mevcut kişilerin en azından işleri vardır işsiz bekleyen bu kadar kişi varken kurum içi ya da kurumlararası atamayı arttırmayı talep etmek haksızlıktır? şeklindedir.

Tabii ki bu konular detaylı olarak tartışılabilecek konulardır. Bizim bu yazılarda amacımız yayımlanacak yönetmeliğin genel hatlarının nasıl oluşacağı noktasında en azından ön bilgi sahibi kılmaktır.

Diğer konular;

40 yaş sorunu;

Bakanlık bu noktada da kararlılığını ortaya koymuşsa da bu yaklaşım tepkilere yol açmıştır. Kişi atama yapılamaması nedeniyle 40 yaşına kadar öğretmen olamamışsa ya da özel okulda 41 yaşına kadar çalışıp daha sonra devlette çalışmaya karar vermişse bunun engellenmesi kabul edilebilir değildir.

Burada bakanlığın yaklaşımı; ?kişi 40 yaşında başlasa emekliliğe kadar 25 yıl çalışır bu makul fakat 50 yaşında alırsam 15 yıl çalışacaktır. Emeklilik şartlarını bile dolduramayacaklardır.? Şeklindedir.

Bakanlık yetkililerinin buradan hareketle bu yaşın bile çok olduğunu belirttiklerini söyleyebiliriz. Fakat bu noktada unutulmamalıdır ki bir kişi kolay kolay 50 yaşına kadar hiç işsiz gezmez. Mutlaka emeklilik şartını dolduracak sigortalılığı vardır. Olmasa bile bu kişiler sonuçta KPSS gibi zor bir sınava katılacaklardır. Bu sınavı aşarak atanacak kişiyi engellemenin çok da mantığı yoktur.

Bundan öteye kişi 15 yıl özel okullarda, dershanelerde öğretmen olarak görev yapmışsa ve 40 yaşından sonra devlete geçmek istiyorsa engellemek ne kadar doğrudur?

Bu noktada; örneğin 45 yaşına kadar eğitimden kopuk, okulu bitireli 20 yıl olmuş, eğitim öğretimle hiç uğraşmamış bir kişinin akademik bilgi bir tarafa pedagojik yaklaşımlarında gerileme olabileceği ortak bir payda olarak belki kabul edilebilir fakat bu bile KPSS sınavı gibi bir sınavla karşı karşıya olup kazanacak olanın engellenmesine gerekçe olamaz diye düşünüyorum. Kaldı ki kişi 40 yaşından sonra Üniversite sınavına girip kazanmışsa ve öğretmenlik alanında mezun olmuşsa bu kişinin pedagojik ya da akademik tükenmişliğinden söz edilebilir mi?

Bu konuda da bakanlık yumuşama yoluna gitmiş ve yönetmelik hazırlanırken sendikaların ortak paydası olarak sunulmuştur.

30 Eylül Sorunu

Yer değiştirmelerde 31 Ağustos'un hizmet süresi hesabında ele alınmasının sakıncalarını defalarca ele almıştık. Bu konuda 30 Eylül'ün en mantıklı olduğu konuşulmuştu. Bu noktadaki haklılığa katılan bakanlık konuyu esneterek 15 Eylül'e çekmiştir. Bu yerinde olarak düşünülebilir fakat bu durumda 2009'da ilk kez atanan öğretmenleri mağdur edebilecektir. Çünkü bu atamalar 14 Eylül 2009 da gerçekleştirilmiştir. 15 Eylül'e kadar göreve başlamak imkansızdır. Bu noktada toplantıdan sonra yapılan görüşmelerde;

  1. Zorunlu hizmet bölgesinde olanlarda süre şartı aranmayarak zaten mağdur edilmeyecekleri
  2. Diğer bölgelerde bulunanlar için ise en azından geçici bir hüküm konularak bu durumun düzeltilebileceğini

Belirtmişlerdir.

Yani bakanlık yetkilileri sorunların çözümünde genel hatları ile yapıcıdır. Fakat bu asla ve asla her isteyen yer değiştirecek anlamına gelmemelidir. Bu eğitim açısından da sakıncalı olduğu gibi eşitlik ilkesine de aykırıdır. Bakanlık yetkilileri yönetmelikteki uzlaşıyı imza ve icra makamlarına kabul ettirdikleri taktirde bile bu talepler norm kadro esası ve hizmet puanı üstünlüğüne göre gerçekleşebilecektir.

Saygılarımla?

Maksut BALMUK

Eğitim Yöneticisi

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber