Kılıçdaroğlu: Ananızı da alarak sandığa gidin - Video

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 08 Haziran 2010 15:55, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

- CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, çiftçiye her yıl en az 10 milyar lira destek vereceklerini, mazottan Özel Tüketim Vergisini (ÖTV) kaldıracaklarını söyledi. Kılıçdaroğlu, ''Çiftçilere sesleniyorum: Ananınızı da alarak sandığa gidin ve AKP iktidarını sandığa gömün'' dedi.

Kılıçdaroğlu, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, çiftçinin 62 kuruşa mal ettiği buğdaya Toprak Mahsulleri Ofisinin 55 kuruş fiyat verdiğini belirterek, ''Bir dahaki sefere nasıl ekecek bu çiftçi, nasıl geçinecek?'' diye sordu.

Ayçiçeği, üzüm, zeytin, pancar ve tütün üreticilerinin zarar ettiğini savunan Kılıçdaroğlu, çiftçinin dünyanın en pahalı gübre, mazot, elektrik ve ilacına mahkum edildiğini öne sürdü. Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:

''Mahkumiyet Türk çiftçisinin kaderi midir? Çitfçilere sesleniyorum: Sandık önünüze gelecek. Ya kaderinizi değiştireceksiniz ya bu mahkumiyete devam edeceksiniz. Biz, sizin özgürleşmenizi, alın terinizin hakkını vermeyi garanti ediyoruz.

Çiftçilerle Recep Beyin arası iyi değil. Mersin'de bir çiftçi arkadaşımızın şikayetini nasıl dillendirdiğini biliyorsunuz. Buradan çiftçilere sesleniyorum: Ananızı, babanızı, kardeşinizi, bacınızı, komşunuzu alarak sandığa gidin ve AKP iktidarını sandığa gömün. Çünkü, AKP memleketin üretmesini istemiyor. AKP, sanayinin gelişmesini de istemiyor. AKP, toplumun bütün katmanlarına karşı politika üretiyor. Ekonomi politikasının temeli bu. Üretmeyin, sadece tüketin. Ne olacak? Borçlanarak yapacağız bu işleri. Başka hangi ülke yapıyor bunu? Bu oyunu Türk çiftçisi bozmak zorundadır.''

Çiftçiyi göz ardı eden politikaları ortadan kaldıracaklarını kaydeden Kılıçdaroğlu, şunları söyledi:

''Sayın Başbakan reçete arıyor? Allah aşkına bu ülkeyi 8 yıl yöneteceksiniz, reçete arayışını sürdüreceksiniz. Siz ne biçim Başbakansınız, ülkenin sorunlarından nasıl koptunuz? Sayın Başbakana reçete verelim. Bu kanunu uygulayacağız. Çiftçiye her yıl en az 10 milyar lira destek vereceğiz. Bu yetmez, yetmediği zaman artıracağız. Kesinlikle mazottan ÖTV'yi kaldıracağız. Lüks yatlara ÖTV'siz, çiftçiye ÖTV'li mazot vereceksiniz. Çiftçinin günahı ne? Üretiyor, çalışıyor diye mi cezalandırıyorsunuz? AKP'nin adalet anlayışı budur. Halkçı bir partinin adalet anlayışı da köylüye ÖTV'siz mazot vermektir. Çiftçinin alın terinin karşılığını vereceğiz. Sayın Başbakana söyleyelim: Yırtık ayakkabıyla siyasete girip havuzlu villada oturmayacağız.''

-MANEVİ İLİŞKİYİ ÖLÇME YETKİSİ-

Erdoğan'ın ''Tahsilimiz gereği Tevrat'ı de İncili de Kuranı da okuduk. Zahmet olmazsa o kitapları sen oku. Okuman yetmez, yaşa'' dediğini belirten Kılıçdaroğlu, kitapları okuduğunu ve bildiğini söyledi.

Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Ama benim anlayamadığım bir şey var. O da şu: Kuranı defalarca okuduysan benim Allah ile aramdaki manevi ilişkiyi senin ölçme yetkin nereden kaynaklanıyor? Benim Allah ile aramdaki manevi ilişkinin sorgulanması yetkisini sen nereden ve kimden alıyorsun? Bu teraziyi senin eline kim verdi? Kimse. Böyle bir anlayış nereden çıktı? Sormak lazım: Şirk koşmak deyimini biliyor musun, bilmiyor musun Recep Bey? Recep Beyin anlayamadığı bir şey var. Biz inançlarımızı siyasete ve ticarete malzeme etmeyiz, onun gibi. Biz inançlarımızı manevi dünyamızda yaşarız. Kimseye de hesap vermeyiz. Zaten inançlarımıza göre kimse de bize hesap soramaz. Neden inançlarımızı siyasete ve ticarete alet etmeyiz? Çünkü, biz Allah'tan korkarız. Dedik ki, çalmayacaksın, kul hakkı yemeyeceksin, yalan söylemeyeceksin. Birden biri ayağa kalktı. Niye gocunuyor Recep Bey? Çalmayacaksın, yalan söylemeyeceksin, kul hakkı yemeyeceksin, diyoruz. Allah aşkına Deniz Feneri olayını unuttuğumuzu mu sanıyor? Bizim anlayışımıza göre Hazreti Ömer kendi işini yaparken kendi mumunu, devlet işini yaparken devletin mumunu kullanır. Bizim anlayışımız budur. Biz devletin uçağıyla eşlerimizi Katara düğüne göndermeyiz. Bizim inancımıza aykırıdır.''

CHP, ARAŞTIRMA ÖNERGESİ VERECEK

ANKARA - - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, CHP'nin görevinin gerçekleri araştırmak olduğunu belirterek, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırısı ve sonrasındaki gelişmelere ilişkin Araştırma Önergesi vereceklerini bildirdi.

Partisinin grup toplantısında yurt gezilerine de değinen Kılıçdaroğlu, bu gezilerde kadınların artık siyasetin merkezine oturduğu gözlemini elde ettiğini söyledi. Bir diğer gözleminin de gençlerin siyasete yönelik artan ilgisi olduğunu kaydeden Kılıçdaroğlu, ''Recep Bey'in ezberini bozduk, artık Recep Bey'in düzenini bozacağız. Recep Bey'in düzenini kadınlar ve gençler bozacak. Bundan kesinlikle eminim'' şeklinde konuştu.

Trakya'da çiftçinin nefes alamadığını, borcunu borçla kapattığını gördüklerini anlatan Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın buralara giderek yaşanan sıkıntıları yerinde görmesi gerektiğini söyledi.

Başbakan Erdoğan, Türkiye İhracatçılar Meclisinin toplantısında yaptığı konuşmada, ''Tarlalarda artık insanlar çalışmıyor'' dediğini aktaran Kılıçdaroğlu, ''Recep Bey, Allah aşkına sen tarlada çalışacak insan mı bıraktın?'' diye sordu.

Vatandaşın ekonomik sıkıntıların altında ezildiğini, Hükümetin ise bu sıkıntılara duyarsız olduğunu öne süren Kılıçdaroğlu, zeminlerinin kaydığını, vatandaştan uzaklaştıklarını söyledi.

Hükümetin açıklamalarının aksine fiyatların düşmediğini, vatandaşın giderek artan pahalılıkla baş etmeye çalıştığını da iddia eden Kılıçdaroğlu, ''Recep Bey halk gibi pazarda, şurada burada alışveriş yapmadığı için dünyadan haberi yok. Recep Bey'e göre, Türkiye güllük gülistanlık. Türkiye almış başını gidiyor. Hiç kimse Türkiye ile yarışamıyor'' dedi.

KILIÇDAROĞLU: ''KAPALI KAPILAR ARDINDA YES, PLEASE''

TBMM - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, ''Kameraların önünde 'one minute', kapalı kapılar ardında 'yes, please.' Adam gibi duracaksın, söylediğinin arkasında duracaksın'' dedi.

CHP'nin TBMM'deki grup toplantısında, Balıkesir Bağımsız Milletvekili Hüseyin Pazarcı ve İzmir Bağımsız Milletvekili Harun Öztürk CHP'ye katıldı. Pazarcı ve Öztürk'e rozetlerini Kılıçdaroğlu taktı.

Partiye katılımın ardından grup konuşmasına geçen Kılıçdaroğlu, İsrail'in, Gazze'ye insani yardım götüren gemilere saldırısını değerlendirdi.

Gazze'ye ambargo uygulamasını eleştirdiklerini ifade eden Kılıçdaroğlu, ambargoyla sonuç almak, Gazze'yi elde etmek ve insanları cezalandırmanın insanlık suçu olduğunu, buna hep beraber karşı çıktıklarını söyledi. Kılıçdaroğlu, kadınların, yaşlıların, çocukların olduğu bir yerde gıda ambargosu uygulanması halinde insani duyguların tümünün yok edilmiş olacağını vurguladı.

BM Güvenlik Konseyi'nin, İsrail Hükümeti'ni kınayan bir karar alması için hükümetin girişimlerini savunduklarını ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Sayın Başbakan 'yapılan saldırılar karşılıksız kalmayacak' diye bir açıklama yaptı. Kendisine destek verdik, ulusal çıkarlarımızla bağdaşan her türlü çözüme CHP'nin destek vereceğini söyledik'' dedi.

-''YANLIŞ TERCÜME''-

Yaranın soğuduğunu ifade eden Kılıçdaroğlu, ''Estik, gürledik, sesimizi yükselttik, duygularımızı kontrol edemedik ve farklı bir söylemi geliştirdik'' diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ''BM Güvenlik Konseyi'nin, İsrail Hükümeti'ni kınayan bir karar almadığını, ancak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın ısrarla BM Güvenlik Konseyi'nin İsrail Hükümetini kınayan kararı aldığını söylediğini'' kaydetti. Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Böyle bir karar yok. Bir başbakana doğruları söylemek yakışır, yanlışları değil. Bir başka çarpıklığı daha dikkatinize sunmak istiyorum. Yapılan Başkanlık açıklamasında da doğrudan İsrail Hükümeti'ni kınayan bir söylem de söz konusu değil. İfade, 'Konsey en az 10 sivilin yaşamını kaybetmesini ve çok sayıda kişinin yaralanmasına yol açan eylemi kınar, olaylardan hayatını kaybedenlerin ailelerine başsağlığı diler.' Burada Türkiye Cumhuriyeti'ne, Hükümetine, Dışişleri Bakanlığına, bürokratlarına yakışmayan yanlış bir tercüme söz konusudur. Yanlış şurada; İngilizce metinde, 'çok sayıda kişinin yaralanmasına yol açan eylemleri kınıyor' denmiştir. Dışişleri Bakanlığı tercüme ederken, eylemleri sözcünü kaldırıp yerine eylemi koyuyor. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti acizliğini yanlış bir tercüme yaparak mı korumak istiyor? Yanlış bir tercümenin arkasına sığınarak mı kendi onurunu korumak istiyor? Yanlış bir tercümenin arkasına sığınarak mı Türkiye'nin kırılan onurunu tamir etmeye çalışıyor. Bunu şiddetle reddediyoruz.''

-''DÜNYA KÜÇÜK RECEP BEY''-

İsrail'e insani yardım götüren gemilerde, 32 ülke yurttaşı bulunduğunu, Türkiye'nin tepkisini gösterdiğini anlatan Kılıçdaroğlu, ''Peki 31 ülkede ne oldu?'' diye sordu.

Hükümetin, Dışişleri Bakanlığı bürokratlarını suçlarken, kendisini korumak için farklı bir yöntem seçmiş olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, ''Biz bağıralım, çağıralım, Türkiye'de bu yapıyı oluştururuz. Nasıl olsa diğer ülkelerde ne olduğundan Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının haberi olmaz.' Dünyanın hala çok uzak olduğu, iletişimin de asla olmayacağı gibi bir kanıya kapılmışlar. Dünya küçük Recep Bey, bilmeniz lazım'' şeklinde konuştu.

-''İKİYÜZLÜ POLİTİKALARA YER YOK''-

Kılıçdaroğlu, bu olayın, sadece bu söylemlerle sınırlı olmadığını, bilinmeyen karanlık noktalarının bulunduğunu ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''AKP bulanık sularda' demiştik. Belirli şeylerin aydınlığa kavuşması lazım. Bizim de siyasal parti olarak, milletvekillerinin ve yurttaşların da... Sayın Başbakan, yerine geldiği zaman İsrail Hükümeti'ni yerden yere vuruyor, iç politika malzemesi yapıyor. Filistin'in bütün itirazlarına rağmen, Türkiye, İsrail'in OECD'ye üyeliğine niçin 'evet' dedi. 20 Mayıs 2010'da siz izin veriyorsunuz. Kameraların önünde 'one minute', kapalı kapılar ardında 'yes, please...' AKP'nin bu ikiyüzlü politikasını her aşamada ve her yerde Türkiye'nin bütün coğrafyasında hep beraber dile getirmeliyiz. Artık ikiyüzlü politikalara bu ülkede yer yok diyeceğiz. Adam gibi duracaksın, söylediğinin arkasında duracaksın. Bizim bildiğimiz yiğitlik böyle olur. Yiğitlik, efelenmek böyle... İki laf söyleyeceksiniz, köşeyi döndükten sonra dünya görüşünüz 180 derece değişecek.''

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber