Erdoğan, grup toplantısında şiir okuyup ağladı - Video

Haber Giriş : 20 Temmuz 2010 13:48, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

- AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,Mustafa Pehlivanoğlu'nun idamından önce yazdığı mektubu okurken gözyaşlarını tutamadı. Erdoğan, mektubu yutkunarak, güçlükle tamamladı.

Erdoğan, partisinin TBMM Grubunda anayasa değişikliği referandumuna ilişkin değerlendirmelerde bulunurken, Şair Nevzat Çelik'in, Eren için kaleme aldığı ''Şafak Türküsü''nden dizeleri ve Pehlivanoğlu'nun idamdan önce ailesine yazdığı veda mektubunu okudu. Erdoğan, Pehlivanoğlu'nun mektubunu okurken ağladı, mektubu yutkunarak tamamladı.


Anayasa değişikliğinin, AK Parti'nin, bir kişinin, zümrenin, bir partinin projesi olmadığını belirten Erdoğan, bu paketin, Türkiye'nin topyekun ihtiyaç duyduğu, talep ettiği değişimlerin önemli bir kısmını içeren, milletin yıllardır özlem duyduğu bir Türkiye, memleket, millet projesi olduğunu söyledi.

Erdoğan, vatandaşın, 22 Temmuzda, 29 Martta hangi partiyi tercih etmiş, bugün hangi partiye gönül vermiş, kime sempati duyuyor olursa olsun, 12 Eylülde yapacağı tercihin, siyasi partilerle ilgili değil, kendisi, kendi geleceği için ortaya koyacağı bir tercih olduğunu belirtti.


Referandumu, ''demokratik bir hak, ileri demokrasilerde sıkça başvurulan demokratik tercih yöntemi'' olarak tanımlayan Erdoğan, ''12 Eylülde aziz milletimiz, hükümet icraatlarını, muhalefet performansını değil, kendi geleceğini, ülkenin geleceğini oylayacaktır. Bu noktada tereddüt yaşayanların, referandumu demokratik bir tercihin ötesinde, siyasi tercih olarak görenlerin kendi vicdanlarıyla muhasebelerini yaparak, aklın, demokrasinin yolunu yani 'evet'i tercih edeceklerine ben tüm kalbimle inanıyorum'' diye konuştu.

-''ŞAFAK TÜRKÜSÜ'' NÜN DİZELERİNİ OKUDU

Sözlerini, ''Şu anda anlatacaklarım belki biraz farklı olacak. Yakın siyasi tarihi ama trajik bir siyasi tarihi önünüze getireceğim. Bu dram olacak ama getirmek zorundayım'' diye sürdüren Başbakan Erdoğan, konuşmasının bu bölümünde duygulu anlar yaşadı, konuşmakta zorlandı.

Erdoğan, Necdet Adalı'nın, 19 yaşında bir lise öğrencisiyken cinayet işlediği iddiasıyla 1977'de tutuklandığını anımsatarak, o dönem bir siyasi partinin İstanbul Gençlik Kolları Başkanı olduğunu anlattı. Erdoğan, ''Adalı, suçsuzluğunun ortaya çıkacağından, serbest bırakılacağından o kadar emindi ki Ulucanlar Cezaevinde arkadaşlarının firar girişimine katılmadı. Kendisini yargılayan mahkeme reisi Adalı'nın masum olduğunu iddia etti, karara şerh koydu ancak fayda etmedi. Necdet Adalı 22 yaşındayken 8 Ekim 1980'de asılarak idam edildi'' diye konuştu.

Şair Nevzat Çelik'in, Adalı için yazdığı ''Şafak Türküsü'' adlı şiirden bir bölüm okuyan Erdoğan, şiirin, bu zamansız ölümü en güzel şekilde resmettiğini belirtti. Erdoğan, ''Beni burada arama anne/Kapıda adımı sorma/Saçlarına yıldız düşmüş/Koparma anne/Ağlama/Kaç zamandır yüzüm tıraşlı/gözlerim şafak bekledim/uzarken ellerim kulağım kirişte/ölümü özledim anne/yaşamak isterken delice...'' dizelerini salondakilerle paylaştı.

Erdoğan, Adalı'nın 12 Eylül cuntasının idam ettiği ilk genç olduğuna dikkati çekerek, ''Bir televizyon kanalında o günlerin, idam kararlarının nasıl verildiğini takip ediyorsunuz değil mi? Nasıl verildiğini görüyorsunuz. Bir bu yandan, bir bu yandan...'' dedi.

-KONUŞMAKTA ZORLANDI-

Başbakan Erdoğan, sonradan suçluların yakalandığını, faillerin belli olduğunu ancak Necdet Adalı'nın geri gelmediğini kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:

''12 Eylülcüler, kendi ifadeleriyle asılan bir solcuyla denge kurmak için bir de sağcı idam etmek istediler. Adalı'dan sadece birkaç saat sonra 22 yaşında bir genç, Mustafa Pehlivanoğlu darağacına yürüdü. Ailesi, infazdan 3 gün sonra çocuklarını ziyarete geldiğinde, idam edildiğini öğrendiler. Mustafa'dan geriye şu satırlar kaldı, o da çok anlamlı satırlar: Sevgili anneciğim ve babacığım, Sizler beni bu yaşa kadar büyüttünüz ve yetiştirdiniz. Benim sizlere karşı işlediğim hataları ve suçlarımı affedin, hakkınızı helal edin. Ben sizlerin bir evladınız olarak, bugüne kadar cenabı hakkın ve onun resulünün, yüce peygamberimizin yolundan ayrılmadım. Alın yazımız böyle yazılmış, kader neyse onu çekeceğiz. Ben de kardeşim Haydar gibi biran önce Allah'ın huzuruna çıkacağım. Eğer benim günahım varsa, cenabı Allah'ın huzurunda çekmeye hazırım. Yok bir yanlışlık sonucu ölümüme karar verenler, idam edenler Allah'tan bulsunlar. Anne sizlerle helalleşmek isterdim fakat olmadı, hakkım varsa hepinize helal olsun, siz de helal edin....''

Erdoğan, Pehlivanoğlu'nun ailesine yazdığı mektubun devamını okumakta zorluk çekti, bir süre sözlerine ara verdi. Gözleri dolan Erdoğan, alkışlarla karşılandı. Erdoğan, mektuba, yutkunarak ve sesi titreyerek devam etti. Erdoğan, mektubu, ''Son olarak ağbime, yengeme, yeğenime, bacıma selam eder, haklarını helal etmelerini dilerim. Nişanlıma da selam eder, cenabı Allah'ın mutlu bir yuva kurması için ona yardımcı olmasını dilerim'' cümleleriyle tamamladı.

-''ERDAL EREN 18 YAŞINDAN KÜÇÜK OLMASINA RAĞMEN İDAM EDİLDİ''-

Bir başka ismin Erdal Eren olduğunu kaydeden Erdoğan, Eren'in 17 yaşındayken tutuklandığını, 13 Aralık 1980'de Ankara Merkez Cezaevi'nde 18 yaşından küçük olmasına rağmen idam edildiğini anımsattı.

Muhsin Yazıcıoğlu'nun, Mamak'ta çektiği çileleri, gördüğü işkenceleri ve Mamak Cezaevinden yazdığı dizeleri unutmadıklarını belirten Erdoğan, Yazıcıoğlu'ndan da, ''Huzur dolu içimde, ben sonsuzluğu düşünüyorum/Ey sonsuzluğun sahibi sana ulaşmak istiyorum/Durun kapanmayın pencerelerim güneşi mi kapatmayın/ Beton çok soğuk, üşüyorum'' dizelerini okudu.

Erdoğan, 14 Mayıs 1987'de Hüseyin Kurumahmutoğlu'nun, sabah namazını kılarken, başına vurulan dipçik darbesiyle Mamak Cezaevinde genç yaşında dünyaya veda ettiğini dile getirdi.

Bu zulümlerin, işkencelerin, insanlık dışı uygulamaların en yakın şahitlerinden, mağdurlarından birinin de Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay olduğunu ifade eden Erdoğan, Günay'ın, 12 Eylülde hapisteyken, vefat eden babasının cenazesine katılamadığını kaydetti.

-''VİCDANLARININ SESİNE KULAK VERİP, DÜRÜSTÇE KONUŞSA''-

Alparslan Türkeş'in, 1992'de verdiği bir röportajda DYP-SHP koalisyonuna neden güvenoyu verme gerekçelerini açıkladığını anımsatan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Türkeş şu gerekçelerle açıyor: '12 Eylül anayasasını değiştireceklerine söz verdiler. 12 Eylül, ülkücüler olarak bize çok haksızlık etmiş, büyük mağduriyetler getirmiştir. Ah Mamak Cezaevinin dili olsa da bize tabutlukları, C-5'leri anlatsa. Metris'in, Bayrampaşa'nın dili olsa da orada kararan hayatları anlatsa.' Buradan ah Diyarbakır Cezaevinin dili olsa da konuşsa... Diyarbakır Cezaevinin dili yok ama keşke 12 Eylül'de orada yatan bazı MHP yöneticileri, vicdanlarının sesine kulak verip, dürüştçe konuşsa.

Tam 30 yıl sonra, yine bir 12 Eylül günü, işte bu işkenceler, zulümlerle, bu insanlık dışı uygulamalarla milletçe hesaplaşacağız. Gencecik ölümlerle, zamansız vedalarla, 17 yaşındaki çocukları yağlı urgana taşıyan zihniyetle hesaplaşacağız. Gencecik yaşında haksız bir şekilde idam edilen Mustafa'nın 'Allah'tan bulurlar' dediği gün işte 12 Eylül 2010 günüdür.''


Başbakan Erdoğan, Meclis grup toplantısında 12 Eylül'de yapılacak referandumda anayasa değişiklik paketine neden 'evet' denmesi gerektiğini anlatmak için 12 Eylül döneminde idam edilen gençlerin mektuplarını okudu. Mektupları okurken sesi titreyen Erdoğan, gözleri doldu ve mektubu tamamlayamadı. Bu sırada AK Parti sıralarında oturan başta Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç olmak üzere bazı milletvekilleri de gözyaşlarını tutamayarak ağladı.

İşte Erdoğan'ın konuşmasından satırbaşları:

Neymiş, bu paket işsizliğe çare bulmuyormuş. Neredeyse her çözümü bu paketten bekliyorlar. Sizin işsizliğin çözümüne yönelik bugüne kadar söylediğiniz bir proje var mı? Dünyanın en gelişmiş ülkesi ABD'de, Japonya'da Rusya'da işsizliğin olmadığı bir ülke var mı? Şu kriz süresi içerisinde ABD nereden nereye çıktı, AB ülkeleri nereye tırmandı, Türkiye ise şu anda nerede?

Bir çok konuyu hep çarpıttılar. Aldatarak bunu söylediler. Bu anayasa değişikliği belki her şey değildir. Ama çok önemli bir şeydir. CHP'ye MHP'ye BDP'ye oy vermiş kitlelerde bizi anlıyor.

Bu Anayasa değişikliği, yalan yanlış ifadelerle bu Anayasa değişikliği bir Ak Parti projesi değildir. Bir kişinin bir partinin projesi asla değildir. Bu paket Türkiye'nin ihtiyaç duyduğu bir projenin milletimizin yıllardır özlem duyduğu bir Türkiye projesidir, bir millet projesidir.

Referandum demokratik bir haktır. Referandum bir demokratik tercih yönetmidir. 12 Eylül'de millet hükümetin icraatlarını değil, muhalefet performansını değil, kendi geleceğini oylayacaktır. Milletimin Evet'i tercih edeceklerine ben tüm kalbimle inanıyorum.

NECDET ADALI 12 EYLÜL CUNDASININ İDAMI

Belki şu anda anlatacaklarım biraz farklı olacak. Yakın siyasi tarihi, ama trajik bir siyasi tarihi önünüze getireceğim. Bakınız Necdet Adalı daha 19 yaşında bir lise öğrencisiyken, cinayet işlediği iddiasıyla 1977 yılında tutuklandı. Bende o zaman bir siyasi partinin İstanbul Gençlik Kolları Başkanıyım. Suçsuzluğundan, serbest bırakılacağından o kadar emindi ki, cezaevinde arkadaşlarının firar girişimine katılmadı. Kendisini yargılayan hakim Necdet Adalı'nın masum olduğunu iddia etti. Necdet Adalı 22 yaşındayken, 8 Ekim 1980'de asılarak idam edildi.

Şair Nevzat Çelik'in Adalı için yazdığı o ünlü şiir aslında bu zamansız ölümü en güzel şekilde resmediyor. Gerçekten çok duygusal:

''Beni burada arama anne, kapıda adımı sorma, saçlarına yıldız düşmüş koparma anne ağlama. Kaç zamandır yüzüm tıraşlı, gözlerim şafak bekledim, uzarken ellerim kulağım kirişte, ölümü özledim anne yaşamak isterken delice''

AİLESİ ZİYARETE GELDİĞİ ZAMAN ÖĞRENDİ

Bu ara bir televizyon kanalında, o günlerde idam kararlarının nasıl verildiğini izliyorsunuz değil mi? Bir bu yandan bir o yandan. Sonradan suçlular yakalandı ama Necdet Adalı geri gelmedi. 12 Eylülcüler, kendi ifadeleriyle asılan bir solcuyla denge kurmak için bir de sağcı idam etmek istediler. Necdet Adalı'dan birkaç saat sonra Mustafa Pehlivanoğlu darağacına yürüdü. Ailesi 3 gün sonra ziyarete geldi ve oğullarının idam edildiğini öğrendi.

Mustafa'dan geriye şu satırlar kaldı. O da gerçekten çok anlamlı satırlar.

PEHLİVANOĞLU'NUN AİLESİNE YAZDIĞI SON MEKTUP

''Sevgili anneciğim ve babacığım, sizler beni bu yasa kadar büyüttünüz ve yetiştirdiniz. Benim sizlere karşı islemiş olduğum hataları ve suçlarımı affedin. Hakkınızı helal edin. Ben sizlerin bir evladınız olarak, bugüne kadar Cenab-ı Hakk'ın ve Onun Resulünün, Yüce Peygamberimizin yolundan ayrılmadım. Alın yazımız böyle yazılmış. Kader ne ise onu çekeceğiz. Ben de kardeşim Haydar gibi bir an önce Allah'ın huzuruna çıkacağım. Eğer benim günahım varsa Cenab-ı Allah'ın huzurunda çekmeye hazırım. Yok, bir yanlışlık sonucu ölümüme karar verenler, idam edenler Allah'tan bulsunlar. Sunu hiç bir zaman unutmasınlar ki, Mustafa'lar ölür, Allah davası ölmez, milliyetçilik yaşar. Kellemi verdiğim bu yolun zaferi yakindir. Zafer her zaman Allah'a inananlarındır.

Bunun için hiç üzülmeyin. Cenazemin arkasından ağlamayın, günahtır. Sizden ricam ağlamayın. Anne, sizlerle helalleşmek isterdim, fakat olmadı. Hakkim varsa, hepinize helal olsun, siz de helal edin.

Son olarak, abime, yengeme, yeğenime, bacıma selam eder, haklarını helal etmelerini dilerim. Nişanlıma da selam eder, Cenab-ı Allah'ın mutlu bir yuva kurması için ona yardımcı olmasını dilerim.

Oğlunuz Mustafa''

ERDAL EREN 17'SİNDE ASILDI

Bir başka isim Erdal Eren. Daha 17 yaşındayken tutuklandı. 13 Aralık 1980'de, 18 yaşından küçük olmasına rağmen idam edildi. Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun Mamakta çektiği işkenceyi ve yazdığı dizeleri özellikle dinledik ve unutmadık.

?Huzur dolu içimde ben sonsuzluğu düşünüyorum, ey sonsuzluğun sahibi sana ulaşmak istiyorum. Durun kapanmayın pencerelerim, güneşimi kapatmayın, beton çok soğuk üşüyorum.?

14 Mayıs 1987'de Hüseyin Karamahmutoğlu, sabah namazını kılarken başına vurulan dipçik darbesiyle gencecik yaşında yaşama veda etti.

Bu insanlık dışı uygulamaların mağdurlarında bir tanesi de Ertuğrul Günay. 12 Eylül'de hapiste bulunan bakanımız, babasının cenazesine bile katılamadı. Burada rahmetli Türkeş'in 12 Eylül sonrası yaşadıklarından hiç bahsetmiyorum.

1992 yılında verdiği bir röportajda, DHP-SHP koalisyonuna neden destek verdiğini söylüyor. 12 Eylül Anayası'nı değiştireceklerine söz verdiler.

12 EYLÜL'DE İŞKENCELERLE HESAPLAŞACAĞIZ

Keşke bazı parti liderleri vicdanlarına destek vererek dürüstçe konuşsa. Tam 30 gün sonra yine bir 12 Eylül günü bu işkencelerle, milletçe hesaplaşacağız. Gencecik ölümlerle hesaplaşacağız, 17 yaşındaki çocukları yağlı urgana götürenlerle hesaplaşacağız. Mustafa'nın Allah'ından bulurlar dediği gün işte 12 Eylül 2010 günüdür. Yıllarca 12 Eylül ülkücülerin sesine kulak vermeyen MHP, siz hesaplaşamasanız da biz hesaplaşacağız.

CHP'Lİ MHP'Lİ BDP'Lİ KARDEŞLERİMDEN EVET BEKLİYORUM

İşte onun için ben MHP'li kardeşlerimden, halkımdan evet bekliyorum. İşte onun için ben CHP'nin şu anda içinde olup, CHP'ye gönül vermiş kardeşlerimden evet bekliyorum.

İşte onun için ben BDP'ye gönül vermiş kardeşlerimden evet bekliyorum. Sadece 12 Eylül için değil, bir daha 12 Eylül yaşanmasın diye evet bekliyoruz. Geçmişi kurtaramasak bile çocuklarımızın geleceğini kurtarabiliriz. Arkadaşlar iade-i itibar olamaz mı?

İnanıyorum ki ülkemin tüm kadınları. Kendi haklarının anayasal güvenceye katılması için bu değişikliğe evet diyecekler. Sadece kadınlar değil erkekler de evet diyecekler. Gençlerimiz, çocuklarımız evet diyecekler. Özürlü yavrularımız için, yaşlılarımız, şehitlerimiz için gazilerimiz için evet diyecekler.

Fişleme gibi, insanlık dışı hukuk dışı demokrasi dışı uygulamanın tarihe kavuşması için milletim evet diyecektir. Burada aklın yolu birdir, mantığın yolu birdir ve o yol evettir.

KILIÇDAROĞLU'NA CEVAP

CHP, MHP ve BDP kendi tabanlarına hayırı izah edemezken, biz en samimi şekilde neden evet denmesi gerektiğini anlatacağız. Günlerdir 'Hayır' naraları atıyorlar. Şuraya bakın Allah aşkına Yalova'da şunları söylüyor: 12 Eylül sonrasında idam sehpaları kuruldu. İnsanın vicdanı sızlamıyor mu diye soruyor. Evet biz de aynı şeyi söylüyoruz. 16 yaşındaki çocuğun idam sehpasına götürülmesinden rahatsız oluyorsun da neden bu pakete hayır diyorsun.

Şu hale bak. Şecaat arz ederken bunlar böyle sirkatinleri söylüyor. Bunlar neden hayır demek gerektiğini anlatırken, neden evet denemsi gerektiğini anlatıyor. Bizim Anayasa Mahkemesi'nin yanında yöresinde bahçesinde ev tutmamıza gerek yok.

CHP KENDİ TEZLERİYLE TERS DÜŞÜYOR, MHP TARİHİYLE

CHP Genel Başkanı diyor ki, bu ara emlakçılığa soyundu. Bize Anayasa Mahkemesi'nin yakınından ev, önce kendisi Anayasa Mahkemesi'nin bahçesine kurduğu gece kondudan bir çıksın. CHP geçen dönemde 113 kez Anayasa Mahkemesi'ne başvurdu. Bu dönem 44 kez. Hadi oraya gece kondu yaptınız, bari arsa sahibini rahat bırakın.

MHP hayır demekle, kendisiyle tarihiyle çelişiyor. Kendisini inkar ediyor. CHP hayır demekle, kendi tezleriyle raporlarına kendisini inkar ediyor.

BDP, beş kere benim partim kapatıldı diyor. Eeee? Parti kapatmayı zorlayacak bir yasası engellemek için elinden geleni yapıyor. Milletvekillerini oylamaya sokmuyor. Barıştan yanaymış gibi yaparak gerilimi körüklüyor. Demokratik gelişmenin önüne set çekiyor.

Soruyorum. Diyorlar ki bu pakette, Kürtlerin lehine olabilecek hiçbir madde yok. Orada kürt adı geçmiyor. Hangi etnik unsurun adı geçiyor? O 27 maddenin hepsinde de benim Kürt kökenli vatandaşlarımın lehine olabilecek her şey var. Yani 73 milyonun hepsi için eşit her şey var.

AA - HÜRRİYET

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber