Anayasa Mahkemesi Üyesi: Kurucu iktidarın mahkemeye geçmesi jüristokrasiyi doğurur

Kaynak : Cihan Haber Ajansı
Haber Giriş : 01 Ağustos 2010 13:13, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Anayasa Mahkemesi Üyesi Engin Yıldırım, Anayasa Mahkemesi'nin Meclis'in gerçekleştirdiği anayasa değişikliklerini 'şekil' adı altında esastan denetlemesinin, kurucu iktidarın Mahkeme'ye geçmesi sonucunu doğuracağını belirterek, "Bu sistemin adı çoğulcu demokrasi değil, jüristokrasi yani yargıçlar hükümeti olacaktır." dedi.

Anayasa Mahkemesi'nin, anayasa değişikliği hakkında verdiği kararın gerekçesi yayınladı. Anayasa değişikliği başvurusunun red edilmesi yönünde oy kullanan üye Engin Yıldırım, Anayasa Mahkemesi'nin şekilden esasa girmesini sert bir dille eleştirdi.

Yıldırım, Anayasa değişikliklerinin TBMM'de 330 oyla kabul edilmesi durumunda cumhurbaşkanının onayından sonra yürürlüğe girebilmesi için halk oylamasına sunulması gerektiğini belirtti. Halk oylamasının, anayasa değişikliklerinin yasalaşması sürecindeki işlevinin 'onay' olduğuna işaret eden Yıldırım, "Halk oylamasına sunulan kanun hakkında Anayasa Mahkemesi'ne dava açılması da aynı anda bir kanunun hem siyasal hem de yargısal denetimin yapıldığı anlamına gelir ki böyle bir düşünceyi kabul etmek mümkün değildir." ifadesini kullandı.

"KENDİ İÇTİHADINA AYKIRI KARAR VERDİN UYARISI"

Halk oylaması öncesinde kanunların denetlenmesinin mümkün olmadığını ifade eden Yıldırım, başvurunun reddine karar verilmesi gerektiğini ifade etti. Anayasa Mahkemesi'nin, anayasa değişiklikleri ile şekil bakımından denetim yapacağının gayet net bir şekilde belirtildiğini vurgulayan Engin Yıldırım, Anayasa Mahkemesi'nin 2008 yılında üç başvuruyu şekil bozuklukları ile ilişkili olmadığı için reddettiğini hatırlattı.

Yıldırım, mahkemenin, 2008 yılında Anayasa'nın 10. ve 42. maddelerindeki değişikliği iptal ettiği kararıyla 'şekil' adı altında Anayasa'da yer verilmeyen esastan denetim yaptığına işaret ederek, mahkemenin burada daha önceki içtihatları ile çeliştiğini kaydetti.

BÜTÜN DEĞİŞİKLİKLERLE İLK ÜÇ MADDE İLE BAĞLANTI KURULABİLİR

Yıldırım, anayasa değişikliklerinin hepsinin, ilk üç madde ile ilişkilendirilebileğine işaret ederek, şu ifadeleri kullandı:"Anayasa'nın değiştirilemez ilkeleri diğer anayasa maddelerindeki değişiklikleri incelemede kullanılacaksa, katı bir yorumla her türlü anayasa değişikliği, değiştirilemez maddelere aykırı olarak değerlendirilebilir. Mahkeme, herhangi bir anayasa değişikliğini 4'üncü maddeye gönderme yaparak 1., 2., ve 3. maddelere aykırılık olarak değerlendirilip kolayca iptal edilebilecektir. Bunun toplumsal hayatın dinamizmini yansıtması beklenen anayasayı adeta donduracağı, ona zaman-dışılık ve metafizik bir nitelik kazandıracağı söylenebilir.

Burada, Anayasa Mahkemesi, kurulu iktidarın bir parçası olmaktan çıkıp, kurucu iktidarın alanına girmektedir. Böyle bir durumda "anayasal devlet Anayasa Mahkemesi devleti halini almıştır?Anayasanın üstünlüğü? anayasa yargıcının üstünlüğüne dönüşmüştür." Anayasa'nın açık hükmüne aykırı yorum yoluna gidilerek olmayan bir yetki ihdas edilemez."

DEMOKLES'İN KILICI GİBİ

Anayasa Mahkemesi'nin, kurucu iktidarın alanına girerek değişiklik yapma hakkına sahip olmadığını vurgulayan Yıldırım, gerekçe yazısında şu ifadelere yer verdi:

"Böyle bir durum kuvvetler ayrılığına aykırıdır. Demokratik usullere uyularak Meclis tarafından kabul edilen anayasa değişikliği tekliflerini her defasında, değiştirilemez hükümleri Demokles'in kılıcı gibi kullanarak esastan incelemek, demokrasinin işlerliğine telafisi güç zararlar verecektir. Anayasa'nın değiştirilmez maddelerinden olan 2. maddesi, Cumhuriyet'in temel nitelikleri arasında demokratikliği de saymaktadır. Demokratikliğin olmazsa olmaz koşullarından biri de egemenliğin millete ait olmasıdır. Kurulu iktidarın bir parçası olan Anayasa Mahkemesi'nin kurucu iktidarın Anayasa değişikliklerini esastan denetlemesi, onu kurucu iktidarın üstünde bir konuma getirmekte, bu da millet egemenliğinin denetlenmesi gibi bir sonuç doğurmaktadır."

Anayasa Mahkemesi'nin şekil adı altında esastan inceleme yapmasının, Anayasa'nın 148. maddesindeki sınırlamaları işlevsiz hale getirdiğine dikkat çeken Yıldırım, "Anayasallık denetimi ideolojik bir denetim olmayıp, kaynağını pozitif hukuk normlarından almalıdır. Pozitif hukuksal temellerden uzaklaşılırsa normlar arasındaki olası üstünlük veya öncelik bireysel ideolojik bir değerlendirmeye denk düşebilir. Lâfzî, tarihsel ve amaçsal yorumlar bakımından da Anayasa Mahkemesi'ne esastan denetim yetkisi verilmemesine rağmen, Anayasa metninin ötesinde yorum yapılması Mahkeme'nin yetkisini aşması anlamına gelmektedir." dedi.

AVRUPA ÜLKELERİNİN MAHKEMELERİNİ ÖRNEK GÖSTERDİ

Anayasa Mahkemesi'nin, varlık sebebini Anayasa'ya borçlu olduğunu ve hukuki meşruiyetinin ona dayandığını ifade eden Yıldırım, şöyle dedi: "Anayasa Mahkemesi'nin kendisinin Anayasa'ya uymaması "şekil" kapsamında esas denetimi gibi Anayasa'da olmayan bir yetki yaratarak, bunun kullanılması Mahkeme'nin hukuki meşruiyetinin yanı sıra toplumsal ve siyasi meşruiyetine de darbe vurmaktadır. Bu çerçevede, ABD Yüksek Mahkemesi yargıçlarından Frankfurter'in, ABD Yüksek Mahkemesi'nin sahip olduğu "müthiş" yetkinin "azami ihtiyatla" kullanması gerektiği şeklindeki görüşü bize ışık tutmalıdır. Anayasa Mahkemesi'nin sahip olduğu yetkileri ihtiyatla ve özenle kullanması gerekmektedir. Yargısal aktivizm yoluna girilerek, olmayan yetkilerin yaratılmaya çalışılması toplum nezdinde Mahkeme'nin meşruiyetinin sorgulanmasına neden olabilir."

Anayasa yargısı ve mahkemeleri, yasamanın ve yürütmenin anayasal sınırlar içinde kalmasını sağlamak için kurulduklarını hatırlatan Yıldırım, "Anayasa yargısının görevlerinden biri kanunların anayasaya uygunluğunu denetlemektir. Kurucu iktidar yetkisi, anayasa yapma ve değiştirme hakkına sahip halk veya onun seçilmiş meşru temsilcilerine aittir. Anayasa Mahkemesi'nin Meclis'in gerçekleştirdiği anayasa değişikliklerini "şekil" adı altında esastan denetlemesi kurucu iktidarın Mahkeme'ye geçmesi sonucunu doğuracaktır. Bu sistemin adı çoğulcu demokrasi değil, jüristokrasi yani yargıçlar hükümeti olacaktır. "ifadelerini kullandı.

Yıldırım, "Sonuç olarak Anayasa'nın koruyucusu ve onu zamanın gereklerine göre değişimini sağlayıcı esas güç halkın kendisidir." ifadesini kullandı.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber