28 Şubat'ta ne olmuştu?/ Video

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 28 Şubat 2011 08:50, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Balans ayarı tutmadı

Cunta zihniyetinin 'Demokrasiye balans ayarı yaptık' dediği karanlık dönemin bugün 14. yıldönümü. Aradan geçen zamanda Türkiye'de çok şey değişti. Bu değişim, siyasete ve millete ayar vermeye çalışan generallerin ve destekçileri olan apoletli sivillerin arzu ettiği gibi olmadı. Cuntanın Türkiye demokrasisi üzerindeki balans ayarı tutmadı.

'Bin yıl sürecek' denirken etkisi 10 yıl dahi sürmeyen 28 Şubat postmodern darbe sürecinde cunta zihniyetinin insan hakklarını ve hukuku ayaklar altına alan uygulamaları toplumsal hayatta ve demokrasiye dayanan siyasette derin yaralar açtı. Yakın tarihe 'kara leke' olarak düşen bu dönemde demokrasiden yana tavır koyanlara hayat hakkı tanınmadı.

'DEMOKRASİYE AYAR' BAŞLADI

21 Kasım 1995'te yüzde 21.3 oy alarak birinci çıkan Refah Partisi, Erbakan'ın başbakanlığında 28 Haziran 1996'da DYP ile koalisyon kurdu. Hemen arkasından 'demokrasiye ayar verme' adımları gelmeye başladı. 5 Ağustos'ta Erbakan YAŞ üyelerine yemek verdi. O yemekte Oramiral Güven Erkaya'nın garsona 'Bana rakı getir evladım' demesi sonraki gün gazetelerinde manşetlere taşındı.

LAİK-ANTİLAİK

Erbakan ilk yurtdışı gezisini İran'a gerçekleştirdi. Bazı gazeteler geziyi '70 yıllık batılı imajımız güme gidiyor' başlığıyla verdi. Medya, tüm gücüyle 'laik-antilaik' çatışmasını körüklemeye başladı.

MEDYA İŞ BAŞINDAYDI

Enteresan kıyafetli, elleri sopalı insanlar sokaklarda dolaşmaya, buldukları camilerde sözde zikir yapmaya başladı. Nasıl olduysa medya her an yanlarındaydı. Derken 28 Aralık 1996'da Fadime Şahin olayı patlak verdi. Aczimendilerin lideri Müslüm Gündüz, gazeteci Hüseyin Üzmez'in evinde Fadime Şahin'le basıldı. Operasyon adeta canlı yayında gerçekleşti. Medya günlerce bu olayın üzerine gitti. Mütedeyyin insanlar töhmet altında bırakıldı. Ali Kalkancı isimli sahte şeyh de televizyonlara çıktı. Ardından Kalkancı'nın eşi Emire Kalkancı operasyona dahil edildi. Türkiye o günlerde Sisi lakaplı transseksüel Seyhan Soylu'nun organizasyonuyla Ali Kalkancı, Emine Kalkancı, Fadime Şahin ve Müslüm Gündüz adını sıkça duydu. 3 Kasım 1996'da Susurluk kazası yaşandı. Olayın ardından devlet-mafya-polis üçgeni gündeme geldi. Başbakan Erbakan bunlar için 'fasa fiso' dedi.

Asker, yargı ve medya derken üniversiteler de 'demokrasiye balans ayarı' vermek için harekete geçti. 61 rektorün katıldığı rektörler komitesi bir deklerasyon yayınlayarak Susurluk ve basına baskı konularında sert uyarılarda bulundu. Deklarasyonu YÖK Başkanı Kemal Gürüz okudu. Refahyol hükümetine tepki göstererek DYP'den istifa edenler Hüsamettin Cindoruk'un genel başkanlığında Demokratik Türkiye Partisi'ni kurdu. Bu olaydan 4 gün sonra Erbakan bazı dini cemaat liderlerine Başbakanlık Konutu'nda iftar yemeği verdi. 22 Ocak 1997'de yüksek rütbeliler Gölcük'te irtica toplantısı yaptı.

KUDÜS GECESİ UYARI GETİRDİ

Medyada irtica haberleri artıyordu. "Taksim'e cami", "Ayasofya ibadete açılacak", "500 tarikat 5 bin şeyh", "Defileler yasaklanıyor" gibi başlıklar birince sayfaları süsledi. 30 Ocak 1997'de Sincan Belediyesi, Kudüs gecesi düzenledi. Bekir Yıldız tutuklandı, mahkum edildi. 31 Ocak 1997'de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı siyasi partiler yasasına aykırı davrandığı gerekçesiyle RP'yi uyardı.

HÜRRİYET'E ÖZEL TANK GEÇİŞİ

1 Şubat 1997'de sivil apoletlilerle üç general Ankara'da bir araya geldi. Askerler, siviller de bir an önce harekete geçsin çağrısı yaptı. ANAP lideri Yılmaz "Türkiye kaosa gidiyor, güç birliği yapmaya hazırız" açıklamasını yaptı. Bu sırada Kudüs gecesi için Sincan'a kurulan çadırın sökülüşünü izlemeye giden Star muhabiri Işın Gürel saldırıya uğradı. Televizyonlar yıllarca Gürel'in yere düşüşünü gösterdi. Sincan'da askerler tankla geçiş yaptı. Genelkurmay bunu normal bir faaliyet olarak açıkladı. Fakat olaya sadece AA çağrılmıştı ancak bundan bütün televizyonların haberi vardı. Olayı kaçıran Hürriyet muhabiri için tankların tekrar yürütüldüğü ortaya çıktı. Gazeteler, Sincan'daki olayı 'Tank sesleri' olarak duyurdu. Demirel Erbakan'a uyarı mektubu gönderirken, Oramiral Güven Erkaya 'irtica PKK'dan daha tehlikeli' açıklamasını yaptı.

BÇG ORTAYA ÇIKTI

18 Haziran 1997'de Başbakan Erbakan görevini Çiller'e devretmek amacıyla istia etti. Cumhurbaşkanı Demirel, teamülleri çiğneyerek hükümeti kurma görevini Çiller yerine Mesut Yılmaz'a verdi. Çiller bu durumu 'Bu Çankaya darbesidir' sözleriyle değerlendirdi. Yılmaz, Ecevit, Cindoruk, ortak bir hükümet kurdu. 1 Temmuz'da Deniz Kuvvetleri'nde görevli Onbaşı Kadir Sarmusak belgeleri sızdırdığı gerekçesiyle tutuklandı. Sarmusak'ın darbe girişimini haber alarak dönemin Emniyet İstihbarat daire Başkanı Bülent Orakoğlu aracılığıyla hükümete ilettiği ortaya çıktı. Erbakan'ın konuyla ilgili belgeyi Demirel'e ilettiği Demirel'in ise belgeyi Genelkurmay Başkanı'na gönderdiği ortaya çıktı. Ordu içindeki Batı Çalışma Grubu'nun varlığı gün yüzüne çıktı.

Bilançosu ağır oldu

Refahyol Hükümeti döneminde 28 Şubat 1997'de MGK toplantısının ardından açıklanan kararlar kamuoyunda post modern darbe olarak nitelendirildi. Bu kararla başlayan süreçte binlerce kişi mağdur oldu. Olayın üzerinden 14 yıl geçmesine rağmen bu mağduriyetlerin pek çoğu ise hâlâ giderilemedi. MGK kararları özgürlükler, siyaset ve ekonomi açısından büyük yıkımlara neden oldu. 28 Şubat post modern darbesi sonrasında Türkiye hemen her konuda geriye gitti. Bu kararlar yüzbinlerce kişiyi mağdur etti.

381 MİLYARLIK EKONOMİK KRİZ

Bu müdahaleden sonra Türk Siyasi Tarihi yeniden yapılandı. Başbakan Erbakan görevi bırakmak zorunda kaldı ve Başbakan Mesut Yılmaz oldu. Darbe sonrasında siyasetteki çalkalanma Bülent Ecevit'i başbakan yaptı. 1999 yılında yapılan seçimlerde DSP-MHP ve ANAP koalisyon hükümeti kuruldu, Başbakan da Bülent Ecevit oldu. Siyasete müdahaleden dolayı oluşan bu siyasi kompozisyon, Türkiye tarihinin en büyük ekonomik krizine neden oldu. Ekonomik krizin Türkiye'ye maliyeti 381 milyar lira oldu.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber