Ülkücü hareketin önemli ismi 'kaset'leri değerlendirdi

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 08 Mayıs 2011 11:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Musa Serdar Çelebi'nin MHP ile ilişkisi 1970'de Şişli Gençlik kolu başkanı olarak başladı. Daha sonra öğrencisi olduğu İTÜ'de Ülkü Ocakları'nın Maden Fakültesi başkanı oldu. 1974'deki mezuniyeti ve askerliğinin ardından MHP'nin gençleri eğitmek üzere kurduğu ve aralarında Ramiz Ongun ve Namık Kemal Zeybek'in de bulunduğu otuz kişilik eğitimciler komitesinde yer aldı.Bu esnada Toprak ve Tarım Reformu Müsteşarlığı'nda memur olarak çalıştı. 1978 sonunda gittiği Almanya'da, 1 Şubat 1979'dan itibaren Avrupa Ülkücü Türk Dernekleri Federasyonu Genel Başkanı oldu. 12 Eylül darbesinden sonra Ülkü Ocakları ve MHP yöneticilerine açılan davada idam talebi ile yargılandı. Mehmet Ali Ağca'nın 13 Mayıs 1981'de gerçekleştirdiği papa suikastı teşebbüsünden bir buçuk yıl sonra, kendisine yardımcı olduğu iddiasıyla Çelebi Frankfurt'ta tutuklandı ve 4 yıl süreyle yargılanacağı Roma'ya gönderildi. 1986'da beraat edip Almanya'ya döndü. Alpaslan Türkeş'in cezaevinden çıkmasıyla başlayan "Biz vatanseverdik, devletçiydik, neden idamla yargılandık, neden başımıza bu işler geldi" sorgulamasının yapıldığı süreçte partisinden koptu. Ekim 1987'de Avrupa Türk İslam Birliği'ni kurdu ve 13 yıl başkanlığını yaptı. 1996'da, davalar nedeniyle çıkarıldığı Türk vatandaşlığını yeniden kazanarak Türkiye'ye döndü.2002-2003 döneminde Büyük Birlik Partisi Başkan Yardımcılığı yaptı. Bir süredir Eko-Politik adlı oluşuma katkı yapan Çelebi, bir ay önce Avrasya Stratejik Araştırma Merkezi'nin yönetim kurulu başkanlığını üstlenmiş durumda.

-MHP lideri Bahçeli ile daha önce hiç çalıştınız mı?

-Devlet Bahçeli'yi 1970'lerin ortasından beri tanırım. Bir kere Devlet Bey hemşerimdir, Osmaniyelidir. Ben de Dörtyol'luyum. Devlet Bey Ülkücü Akademisyenler Derneği'nde yer aldı. O zamanlar çok aktif bir pozisyonu yoktu. Ülkü Ocakları'nın kuruluş safhasında da adı öyle lokomotif eleman olarak bilinmezdi. İhtilal yıllarında Avrupa'da temas ettiğimiz arkadaşlardan biri de Devlet Bey'di.

-Devlet Bey'i bugün partinin başkanı olarak nasıl değerlendiriyorsunuz?

-Bu hareketin mensupları Devlet Bey'i bir siyasi partinin genel başkanı olarak hiç tasavvur etmedi. Doğrusu genel başkan olunca beklenenden daha iyi bir liderlik sergiledi. Çünkü hareketimizin özelliği gereği olağanüstü vasıflar gerekmiyor liderde. AlpaslanTürkeş ile karıştırmamak gerekiyor. Türkeş nevi şahsına münhasır bir lider. Onun bambaşka karizmatik özellikleri vardı. Ama ondan sonra hareketi götürecek insanlarda ülkücülerin aradığı şey, ülkücü hareketin fikri temellerine bağlı olup olmamasıdır. Ülkücüler, partinin öncülerini o fikirlerle mücehhez görmek isterler. Onu dillendiriyorsa, konuşma biçimini, boyunu posunu, karizmasını dikkate almazlar. Bunu MHP yöneticileri anlayamadı bana göre.

-Neden böyle düşünüyorsunuz?

-Bugün partinin aldığı oy belli. Anketlere göre seçmenlerin yüzde 19'u kendisini ülkücü olarak tanıtıyor. Ama sadece yüzde 8'i MHP'ye oy veriyor. Yüzde 6'sı Ak Parti'ye oy vermiş. Yüzde 3'ü oylarını vermemiş, kararsız hareket etmiş. MHP'nin kırk yıllık mazisi var. Türkiye'nin sorunlarıyla ilgili çözüm getirici bir dünya görüşü var. Seçmen MHP'nin başındaki yöneticilerin bunu bütünüyle yansıtmadıklarını görüyorlar. Bence MHP'den memnun olmayan, MHP yönetiminden ve gidişinden memnun olmayanların büyük çoğunluğu MHP'nin çizgisinde sapma görüyor.

-Çizgisinde sapma derken; milliyetçiyken ulusalcı olması mı kastediliyor?

-Biz milliyetçiliği Türk milletinin kendi değerleri üzerinden, yeniden ayağa kaldırılması meselesi olarak görüyoruz. Milliyetçilik hiçbir zaman batıdaki nasyonalizm karşılığında kullanılmış bir kavram değil. Bizim Osmanlının millet anlayışına dayalı, milleti sevme, onu yüceltme, onu güçlü hale getirme mücadelesi. Bu, son zamanlarda ulusalcılık hareketiyle karıştırılmış hale getirildi. Ulusalcılık bizim millet anlayışımızdan farklı. Bir ulus üzerine, tek kavme mensup insanların oluşturduğu bir siyasi topluluğun adı bu.

-Ama MHP yöneticileri biz ulusalcıyız demiyorlar ki.

-Demiyorlar ama Devlet Bahçeli ile birlikte oluşmakta olan yeni bir taban var. Bu taban ülkücü hareketi hiç tanımıyor. Ulusalcılığı, milliyetçiliğin yerine oturtuyor. Ve bu taban ülkücü hareketin geçmişinden kopuk bir şekilde hem ırkçılık kokuyor, hem manevi değerlere mesafeli duruyor. Ulusalcı hareketin bir kolu da MHP içinde yuvalanmaya başladı. Arzu edildi ki milliyetçi hareket ulusalcı bir harekete dönüşsün.

-Yani CHP ile mi eklemlensin isteniyor?

-Gayet tabii. Yapılabilseydi politik sonuçlarından biri bu olacaktı. Ama kırk yıldan beri bu partiye omuz vermiş insanlar buna geçit vermiyorlar. Ona muvaffak olamadılar. Olabilselerdi MHP tam bir ulusalcı parti olarak her konuda CHP ile beraber hareket edecek bir partiye dönüşebilirdi.

-Size göre Devlet Bey bu projenin neresinde?

-Devlet Bey'in, doğrusu gidip geldiğini görüyoruz. Bazen görüyorsunuz son derece makul, bütün ülkücülerin gönlünü alan güzel duruşlar sergiliyor. Emekli askerler gelip partinin önünde protesto yapmaya çalıştığında hepsini kapıdan kovdurmuş. Parti yönetiminde egemen olmalarını engelleyici tavırlarını gördük. Fakat bazen de akıl almaz çıkışlar yapıyor. Engin Alan'ı getirip aday yaptı. Gerekçesini yeterince açıklayamadı. Daha henüz kararlı bir şekilde nerede durması gerektiğini tayin edememiş, konjonktüre göre dalgalanan, bir sağa, bir sola yatan bir yönetim görüyoruz. Bu, ülkücülerin çok ciddi anlamda rahatsız olduğu bir tavır.

KASETLERDEKİ GÖRÜNTÜLERDEN ÇOK İFADELER DEHŞET VERİCİ

-Skandal kasetlerde dile getirilen, MHP'lilerin dünyasına ters olduğu varsayılan, muhafazakar değerlere yapılan hakaretleri nasıl değerlendirdiniz?

-Ben bunun genelleştirilemeyeceği kanaatindeyim. Belki arabaların tahrip edilmesi de doğru bir davranış değildi ama tepkiyi ortaya koyması bakımından bir göstergeydi. Gençler, partinin mensupları çok büyük bir travma yaşadılar. Bizim çizgimiz belli. Rahmetli Alparslan Türkeş "Türklük gurur ve şuuru, İslam ahlak ve fazileti" diye bu hareketi oturturken hep böyle temel taşlar koymuştur. Ülkücüler o İslam ahlak ve faziletini bu hareketin her karesinde görmek isterler. O kasetlerdeki görüntülerden çok o ifadeler dehşet vericidir.

-Böyle insanların yönetici olabilmesini nasıl açıklıyorsunuz?

-Maalesef Devlet Bahçeli yönetiminin zaafları bunlar. Ülkücü hareketin mensuplarının rahatsız olduğu, gönlü her zaman baba ocağı dedikleri partide olup da, oy vermemelerinin sebebi bu. Bu fikri yapıda sakatlık var. Bu hareketin başındaki yöneticiler, ülkücü hareketin yıllardır mücadelesi ile ortaya koyduğu fikri tabloyu temsil etmiyor. Taban onun için bu hareketten kopuk yaşıyor. Devlet Bahçeli insanları toplamak için ne yapıyor? Yeniden büyük buluşma toplantıları yapıyor. Bunların hiçbirine gerek yoktu.

-Ne yapması gerekiyordu?

-İnsanları bir araya mı getirmek istiyorsunuz? O hareketin ana fikirlerini ortaya koyun. Bu hareket Türk milletinin değerlerine, tarihine, bugünkü gerçeklerine bağlı olarak hareket edecek. Bizim referanslarımız kesinlikle İslamın kendi kaynaklarıdır. Topyekun millete dayanan bir harekettir. Siz bundan kopmuşsunuz. Ülkücü hareketin görüşlerini hiçbir alanda dile getirmeyen, fikri bir hareket olmaktan çıkmış bir siyasi parti var önümüzde. İnsanlar bunlardan rahatsız oluyorlar. Ülkenin temel sorunları var, Kürt meselesi var. Kardeşim bir şey söyle. Sen şimdi bütün ülkücüler Kürt düşmanı olmakla suçlanıyor. Sen Kürt düşmanı mısın?

-Recai Yıldırım ve Metin Çobanoğlu'nu tanır mısınız?

-Evet. Ben şahsen Metin Çobanoğlu'na şok oldum. Bu kadar beklemezdim. Tanırım kendisini. Ama demek ki insanlar yavaş yavaş boyacı küpüne girip başka bir şeye dönüşebiliyorlar. Recai Yıldırım'ı da yıllardır tanırım. Ama o kadar şaşırmadım ona. Çünkü zaten oralarda olmaması gereken bir arkadaştı.

-Üstelik illerinde birinci sıradaydılar.

-Öyle. MHP'deki rahatsızlığın temelinde bunlar var. Peygamberin "emaneti ehline vermezseniz kıyameti bekleyiniz" diye bir sözü var. Küçük kıyametler böyle kopuyor şimdi. Sizin bu hareketin çilesini çekmiş, fikren yoğrulmuş ve nerede ne yapacağını, ne söyleyeceğini bilen insanları öne çıkarmanız gerekiyor. Ama orada bir grup partiyi ele almış, hiç değişmeyen bu insanlar yıllardan beri görevde. "Nasıl olsa bu işe gönül vermiş, demir asker rolünde oylar var. Biz nasıl olsa milletvekili oluruz" diye düşünüyorlar. Yok böyle bir şey. İnsanlar bundan rahatsız oluyor. Niye Adana'da, başka illerde kendini yetiştirmiş, son derece başarılı ve hareketi her bakımdan daha iyi temsil edebilecek insanlar varken niye hep aynı insanlar hareketin içinde yer alıyor?

-Bunlar görevlerinden istifa ettirildiler ancak partiden ihraç edilmediler. Nasıl etkiler seçmeni bu olay?

-İnsanlar bunu alkışlamadıklarına göre hadiseye tepkilerini oylarıyla ortaya koyacaklardır. Bu konuda partinin söylemin ötesinde bir tavır almasını beklerlerdi. O olmayınca insanlar kendi tepkilerini göstereceklerdir. Bunu "MHP'ye yapılmış bir komplo" diye ifade etmek mümkün değil. Çünkü aktörler MHP'nin kendi içinden. Bu bakımdan Devlet Bey'in ve MHP yönetiminin daha sert bir karar alması, tabanı rahatlatacak bir şey yapması beklenirdi. Şimdi seçmen bunun cezasını kendi verecektir.

MHP SEÇMENİ CHP'YE OY VERMEZ

-MHP'li seçmen partisine kızdığında gider Ak Parti'ye mi verir, CHP'ye mi verir?

-Ben Ak Parti ile MHP arasında dünya görüşü itibariyle bir paralellik olduğuna inanıyorum. Ne yazık ki, hem Ak Parti, hem MHP yönetiminde zaman zaman gereksiz gerginlikler oluşturuluyor. Ve iki partinin yakınlaşması, işbirliği zemini ortadan kaldırılıyor. Bundan rahatsız olduğumu her iki taraftan görüştüğüm kişilere söylüyorum. Bu gerginliklere gerek yoktur. MHP, Ak Parti'nin siyasi rakibi olabilir. Ama her zaman Türkiye'nin bugünkü sorunların çözümü için, yarınlarının inşaası için işbirliği yapabileceği formatta bir partidir. Tabanlar sonuçta milli ve manevi değerlere bağlıdır.

-MHP'yi CHP'ye o kadar yakın görmüyorsunuz.

-Hayır. O son on yılda MHP içerisinde oluşturulmaya çalışılan ulusalcı damara mensup kişilerin bakışı. Onlardan bir kısmı tekrar CHP'ye destek verebilir. CHP içinde geçmişte beklentileri karşılanmayan bir kısım CHP'li, MHP'ye oy vermiştir. Onların tekrar CHP'ye dönüşü söz konusu olabilir. Ama ben MHP'den blok bir oyun asla CHP'ye gideceğini düşünmüyorum. Eğer kendi partisine oy vermeyecekse gidip Ak Parti'ye oy verecektir.

Ülkücüler Türkiye'nin mevcut sorunlarının aşılması, güçlü, büyük bir Türkiye'nin oluşmasının arzu ederler. Bunun için gerekli çalışmalara her zaman destek verirler. 13 Haziran'dan itibaren Türkiye yeni anayasayı konuşacak. Yeni Türkiye, büyük Türkiye'nin oluşumu için gerekli bu anayasa değişikliği için katkıda bulunmak isterler. Siyasi tavırlarını da ona göre koyacaklarına inanıyorum. Zaten referandumda bunu gösterdi.

-O oylar bu seçimde geri döner mi MHP'ye?

-MHP duruşuyla, aday kadrosuyla maalesef ülkücülere böyle bir seçenek vermedi seçime giderken. Kasetler çıkmasaydı da kaçan oylar geri dönmeyecekti. Çünkü ülkücüler doğal olarak MHP'ye oy vermek isterler. Ama rahatsızlıkları var. Söylediğim gibi, MHP ülkücülerin kendi fikirlerini, kendi değerlerini taşıyan ve onları seslendiren bir parti olamadı. Türkiye'nin meseleleri karşısında susan, bir şey söylemeyen bir parti durumunda kaldı. Türkiye'nin şu anda meseleleri, Kürt meselesidir, alevi meselesidir, iç politikadır, dış politikadır, ekonomik konulardır.

-MHP kabul etmiyor ki Kürt meselesini.

-Ama neden kabul etmiyorsun? Sen nasıl büyük devlet olacaksın? Türk milliyetçileri büyük Türkiye ister. Büyük Türkiye'yi nasıl kuruyorsun? Kürtsüz bir Türkiye büyük Türkiye olur mu? Sen Kürt düşmanı mısın? Hayır, değilsin. Kalkıyor Oktay Vural, Türklük konusunu sosyolojik bir mesele olarak sunuyor. Halbuki Türkeş'in bizzat kendisi Türk'ü tarif ederken, kendisini samimi olarak Türk hisseden herkes Türktür diyor. Hisseden diyor. Türkeş böyle söylerken, MHP genel başkan yardımcısı, bunu kan bağına getirip, ırki bir mesele olarak takdim ediyor. Balkanlarda sancak Müslümanları Türk mü? Adamlar Boşnak. Slav kökenli Müslüman. Ama ben Türküm diyor. Dolayısıyla Türklük tamamen psikolojik bir konu.

HAKKARİLİLER, EN ÇOK MHP'LİLERİ DİNLEMEK İSTİYOR

-Referandumda evet diyen ülkücülerin Ak Parti'yle ilişkileri nasıl?

-Ne yazık ki Ak Parti bu arkadaşları seçim sürecinde kucaklamadı. Bu arkadaşlarla bir temas sağlayabilirdi. Bunların yaklaşımlarını, değişime katkı çabalarını değerlendirebilirdi. Bu yönde hiçbir çalışması olmadı. Ama buna rağmen Türkiye'nin bu sorunlarla ilelebet gidemeyeceğini gördükleri için değişime katkıda bulunmak üzere tavır alacaklar. Ülkücüler çilekeş insanlardır. Bu hareketi yaşatmak üzere çok fedakarlık yapmış insanlar. Ülkücü hareket bir fikir hareketi olduğu için kitleselleşmesi mümkün olmuyor.

-İdeolojik partilerin doğası bu.

-Fakat değişim sürecinde kendisini yenileyebilirdi. Bütün düşüncelerini net ortaya koyabilirdi. Sorunlar MHP'nin kendisini doğru anlatması içinde bir fırsattı. Biz kalkıyoruz Kosova'da 25 bin Türk var. Orada Türkçe konuşulsun istiyoruz. Tabelaları Türkçe yazdırıyoruz. Okullarda Türkçe var. Sen niye kendi ülkende bin yıldır beraber olduğun insanlarla ilgili doğru, sağlıklı, görüş yerleştirmiyorsun. Bölünme, parçalanma yoksa her şeye varım diyeceksin. Kırmızı çizgini öyle kuracaksın. Bendeki bölünme, parçalanma endişelerini gider, ana dilini de öğren, ne yapmak istiyorsan yap diyeceksin. Beraber yapalım her şeyi diyeceksin. Bu konularda sessiz kalan, kendisine yakıştırılmış kürt düşmanı, alevi düşmanı gibi görüntüleri üzerinden atamayan, bunlara cevap veremeyen, bu konularla ilgili proje geliştirmeyen bir hareket durumunda. Ne oluyorsunuz, giderek marjinalleşiyorsunuz. Git Hakkari'de miting yap. Niye yapmıyorsun. Ben gittim Hakkari'ye. Hakkarililerin belki en çok dinlemek istedikleri adamlar ülkücüler bana göre.

-Neden?

-Kendi sorunlarının önündeki engel olarak onları görüyorlar. Öyle gösteriliyor. Bu da ayrı bir operasyon. Çünkü fiilen hiç Kürtlerle çalışmıyorum parti olarak. Şimdi bunlarla oturup konuşabilirim. Ben senin karşında değilim. Sadece endişe ediyorum ki Türkiye bölünür, parçalanır. Sen parçalanmaz diyorsan, ben ayrı devlet kurma peşinde değilim diyorsan beni rahatlatırsın. Ben de derim ki sana dilini öğretelim, okullarımızda bunu yapalım. Eşit, onurlu vatandaşlar olarak yaşa. MHP bunu söyleyebilir. Ama yok. Türkiye'nin en ciddi sorunu bu olduğu halde, yeni anayasa olduğu halde, MHP susuyor.

-Peki bu kasetleri niye şimdi servis ettiler?

-MHP'yi zora sokmak istedikleri ortada. MHP barajın altında kalsın gibi bir dilek var. Ben bunun da karşısındayım. MHP barajı aşmalı. Mecliste yerini almalı. Seçimden sonra yeni Türkiye'yi kurmak için yeni bir anayasa konuşulacak. Orada da kendi mazisine yakışır tavırlar almalı. Biz ülkücüler bugünkü anayasaya kökünden karşı çıkmıştık. Millet iradesini hiçe sayan, onun üzerine ipotek koyan, bu anayasanın komple değiştirilmesi taraftarıydık. MHP'nin bugün bu anayasa ile ilgili bir tavrının olması, yeni anayasa yapılırken muhalefette yer almaması lazım. Türkiye'deki bu değişim sürecine sen fikirlerinle ve siyasi parti olarak katkı sunmalısın. Ve bu değişimde öncü bir rol almalısın.

-MHP barajın altında kalırsa, bozkurtlar sokağa mı dökülür?

-Hayır, hiçbir şey olmaz. Sadece yönetimin beceriksizliği ve başarısızlığı ortaya çıkmış olur. Nihayet lider değişimi gündeme gelir. İnşallah böyle bir şeye ihtiyaç olmadan, MHP'de yaşananları da dikkate alarak bir yönetim değişikliğini kendilerini düşünürler. Baraj altında kalırlarsa herhalde bunun bir faturası çıkacaktır.

-Ama bir kere barajın altında kaldılar. Bir süre ortadan kayboldular, sonra tekrar geldiler.

-Ben de onu demek istiyorum. Bu ders alma meselesi. Almayabilir dersi. Temenni ederiz ki baraj altında kalırlarsa hiç olmazsa bir fazilet gösterip "biz bu işi yapamadık, yapanlar gelsin" desinler. Ondan da şüpheliyim. Ama ülkücüler hiçbir zaman radikalleşmeyeceklerdir.

ÜLKÜ OCAKLARI BİR FİKİR KULÜBÜ OLARAK ÇALIŞMIYOR

-Ülkü Ocakları'nın bugünkü durumu nasıl?

-Devlet Bahçeli genel başkan olduktan sonra bir ara Ülkü Ocakları'nı kapatmayı düşünmüştü. Gerekirse kapatırım demişti. Disiplinsizlik, fikri olarak çalışmaların sağlıklı yürümeyişi, çek-senet-mafya türü hareketlerle ilgili iddiaların sürüyor olması Devlet Bey'i rahatsız etmiş olmalıydı. O konuda ciddi bir kontrol sağladı. Gençlerin sokağa çıkmasını gerçekten engelledi. Zaten 12 Eylül tecrübesini yaşamış, kendisini devlet yerine koymakla suçlanıp, idamla yargılanmış bir hareket tekrar devlet yerine kendisini koyamazdı. Ama sorun Ülkü Ocakları çatısı altında toplanan gençlerin Türkiye'nin meseleleri ile ilgili ciddi bir eğitimden geçmemesi. Gençler dünyadan habersizler. Ve Türkiye'nin meseleleri konusunda ülkücü hareketin bütünleştirici, yapıcı eğitimini almıyorlar. Hemen hemen kitaptan tamamen uzaklaşmış durumdalar. Okumuyorlar. Türk tarihi ile ilgili, mevcut sorunlarla ilgili bir yığın yeni şeyler var. Bakıyorsunuz ki onların dünyasında kitap yok. Daha Erol Güngör bizim çağdaşımız sayılır. Nevzat Köseoğlu yaşayan ağabeylerimizden biri. Temel kitaplarla ilgili de ciddi eksikleri var. Gençlerin eğitimi konusunda umumi olarak bir rahatsızlık var. Ülkü Ocakları bir fikir kulübü olarak çalışmıyor. Dün kavga ortamına rağmen gençler muhakkak her hafta bir kitap okurlardı. Hummalı bir fikir tartışması içinde olurlardı. Sürekli olarak ülkücü gençlerin cevap vermesi mümkündü, bu konuları rahat götürebilirlerdi. Bu dönemde onu göremiyoruz maalesef. Ve o zaman soru soruluyor Ülkü Ocakları neye yarar? Ne için var diye. Bu hali bugün evet sokağa çıkmıyor ama yarın bir gün ciddi bir provakasyon halinde acaba durum ne olur diye insanı düşündürüyor. Ülkü Ocakları'nın daha iyi bir gençlik teşkilatı olması, Türkiye'nin meseleleri ile yakından ilgilenen ve o konuda fikri donanımı olan bir teşkilat olması arzu edilir. Şu an o çizgide maalesef göremiyoruz.

-Eski ülkücülerin etkisi olmuyor mu?

-Bu da başka bir operasyondur. 12 Eylül'ü yaşamış çok ciddi tecrübeye sahip ülkücü hareketin bir dönem önderliğini yapmış insanlar tabandan uzaklaştırılmıştır. Niye? O tecrübeleri aktarmasınlar diye. Bu solda da yapıldı. Niye? Tekrar gençler üzerinde rahat çalışılsın diye. Bir dönem, gençler, biz bunları yaşadık, siz ne yapıyorsunuz diyemedik. Çünkü bunların sesine kulak vermeyin demek istediler. Ama şu anda MHP içerisinde özellikle Anadolu'da İstanbul, Ankara, İzmir dışında bütün teşkilatlarda eski ülkücüler var. Ağabey durumunda. Bunlarla devamlı görüşüyoruz. İstanbul'da da var. Ama bunlar özel olarak gelirler, abi şöyledir böyledir konuşuruz. Nostaljik şeyler. Hatta ağlayan adamlar olur. Sarılır falan. Ama partinin başındakiler, bu eskilerin partiye doğru dürüst üye olması bile istemezler. Bir ilçeden üye olurlarsa o ilçeyi feshederler. Kongre oyunlarıyla yönetmeye çalışırlar. Bizimle ilgili başka fikirlerle donatılmış gençlerde bile üç dakika sohbetten sonra çocukların nasıl çözüldüğünü görüyorum. Onlara ülkücülüğün ne demek olduğunu bile anlatmamış kimse.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber