Sağlık Bakanı: Özelden diş hekimi hizmeti alınmalı

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 02 Haziran 2011 15:41, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Medimagazin'i ziyaret eden Sağlık Bakanı Recep Akdağ, üniversitelerdeki performans sistemi, aile hekimliği, hekime şiddet, tam gün uygulaması, meslek örgütleriyle ilişkiler gibi birçok konuya değindi

Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ, öğrenciliğinde cerrah olmayı hiç düşünmediğini, çünkü cerrah olunca muayenehane işi tek başına yetmeyebileceği için hastadan mecburen para almak gerekebileceğini ve bunu istemediğini söyledi. Kendisinin de yaklaşık bir yıl süresince muayenehanesi olduğunu dile getiren Akdağ, ?Benim muayenehaneciliğim sırasında Erzurum bir referans bölgeydi. Ben de o alanda hiç hekim olmadığı için çocuk hematoloji ve onkoloji hastalarıyla ilgileniyordum. Muayenehanemde bir tek hematoloji veya onkoloji hastasından 1 kuruş almış değilim. O bölgede bu işe bakan başka hekim olmadığı için bana mecburen geliyorlardı? diye konuştu.

Bakan Akdağ, şimdi hekimlere yeni bir kapı açtıklarını belirterek, şöyle devam etti:

?Aile hekimlerine itibarlarını iyi kötü iade eden, Türkiye şartlarında iyi kötü geçinmelerine olanak sağlayacak bir imkân sunduk. Uzman hekimler açısından da sabit bir gelirle beraber performansla birlikte ilave bir kazanç imkânı sağladık. Böylece muayenehane mecburiyeti hekim açısından da bitti. Biz hep hasta tarafını konuşuyoruz. Geçmişte hasta nasıl muayenehaneye mecbursa, hekim de mecburdu. Bir uzman hekime bin 500 lira maaş verirseniz, o hekim muayenehane açmazsa nasıl geçinecek? Bu kötü bir sistemdi.?

?Performansı oturup konuşalım?

Son zamanlarda en çok tartışılan uygulamalardan birinin de performans olduğunu anımsatan Bakan Akdağ, en doğru ödeme sisteminin performansa dayalı olan sistem olduğunu söyledi. Akdağ, şunları kaydetti:

?Performans sisteminin mantığına ve prensibine mi karşıyız, yoksa uygulanmasıyla ilgili detaylara mı karşıyız? Ödeme sistemlerini üçe ayıralım. Birincisi eski sistem. Yani, ?Devlet olarak size para veremem, sembolik bir para veririm. Siz muayenehane açın, vatandaştan para alın, devletin hastanesinde de ameliyat edin' yöntemi. Hiç kimse bunu doğru bulmuyor. İkinci yöntem, insanlara sabit bir maaş verirsiniz. Üçüncü yöntem, gelirin bir kısmını sabit verip, kalanını da hekimin çalışmasına bağlarsınız. Daha adil olan hangi yöntemdir? İşi nasıl yaparsa yapsın, herkese eşit ücret vermenin adil olmadığı açık. Sabah 08.00'da gelip akşam 17.00'a kadar çalışmakla, sabah 10.00'da gelip 15.00'da çıkmak bir olur mu?

En doğru ödeme biçimi performansa dayalı olandır. Performans sisteminin daha adil olması için tabip odalarıyla, hekimlerle oturup konuşalım. Bunun en doğrusu olduğuna inanıyorum. Tabii her sistemin kendi zaafı olduğunu da kabul etmek lazım.?

2012'den itibaren daha adil bir performans gelecek

Bakan Recep Akdağ, performans sisteminde komplikasyonlu vakalara dokunulmadığı, bu nedenle bu vakalar için ek puan verilmesi gerektiği eleştirilerine de değindi. Bunun için tanı ile ilişkili gruplar (TİG) ve branş ile ilgili gruplar (BİG) sistemlerinin geliştirildiğini belirten Akdağ, ?Bu ikisiyle 2012'den itibaren çok daha adaletli ödeme sistemine ulaşacağız. Bu, birçok Sağlık Bakanlığı hastanesinde uygulanmaya başlandı. 2012'den itibaren üniversite ve özel hastanelerde de uygulanacak? diye konuştu.

?Yanlışı doğruya çevirdik?

Akdağ, üniversite hastanelerinde alınan hoca farkının, eski sistemin ?en sakat tarafı? olduğunu, Tam Gün Yasası'na karşı kopartılan gürültünün sebebinin bu olduğunu dile getirdi. Tam güne ilk teşebbüs ettikleri dönemde YÖK tarafından bir rapor hazırlatıldığını anlatan Akdağ, şunları söyledi:

?Çok enteresandır, 3-4 yıl önce biz tam güne ilk teşebbüs ettiğimizde, YÖK birkaç hocaya bir rapor yazdırdı. Raporda, ?Böyle bir düzenleme yaparsanız hocalar hasta bakmaz' diyordu. Dünyanın hiçbir demokratik ve insan haklarının önemsendiği ülkesinde bir asistan bir üniversite hastanesinde uzmanlık bilgisi gerektiren bir hususta kendi başına karar veremez. Tıpkı devlette çalışan ve aynı zamanda muayenehane hekimliği yapan hekimlerin muayenehanesine vatandaşların gidip hastanede ameliyat olması işinde olduğu gibi, burada da bir teamül geliştirilmiş; hastalara asistan bakar, hoca farkı verenlere de hoca bakar. Bu teamülün hukuk, etik, bilimsel tarafları noksan. Bu teamülün dayandığı hiçbir zemin yok. Tabii ki bunu kaldırmak gerekiyordu.

Biz kötü bir sistemi değiştirdik. Yanlış olanı doğruya çevirdik. Bu doğrunun içinde en doğruyu birlikte bulabiliriz. Performans sisteminde en doğru ödemeler nasıl yapılır, bunu konuşalım. Dile getirilen daha riskli ve maharet isteyen işlemlere daha yüksek puan vermek zor bir şey değil. Yapmaya çalıştığımız da bu. Buna direnç göstermek yerine, üniversitelerle birlikte yaparsak daha hızlı ilerleriz.?

Bakan Recep Akdağ, tam gün sisteminin eğitim ve araştırmayı yok edeceğine ilişkin geliştirilen argümanı ?ironik? bulduğunu ifade etti. Akdağ, ?Sabah 09.00'da gelip 11.00'da muayenehaneye gitmek ya da sabah erkenden özel hastalarla ilgilenmek eğitim ve araştırmayı yok etmeyecek, ama sabahtan akşama kadar asistanla çalışmak eğitim ve araştırmayı yok edecek! Allah'tan üniversiteden geliyoruz da, bunu yutmuyoruz. Bu ironik bir şey? dedi.

Akdağ konuyla ilgili şu örneği verdi:

Hacettepe'de benim oğlumun bir arkadaşı var. Onunla geçenlerde konuştuk. Bir stajın kaldırılması için iki defa üst üste dilekçe verdiklerini anlattı. Öğrencinin söylediği şu: ?Biz staja gidiyoruz, bizi güzel döşenmiş bir seminer salonuna oturtuyorlar. Sonra da ayak altında dolaşmayın, herkesin işi gücü var, Hocalar özel muayene yapıyor.? Böyle bir şey olamaz. Bunun bilim adına, araştırma adına savunulacak bir tarafı yok. Ben hayatı bilimle, eğitimle geçirmiş biriyim.

Emekli maaşları düzeltilecek

Sağlık Bakanı olarak yapamadığı şeylerden birinin, ?meslekte eski olan hekimlerin emekli maaşlarını artırmak? olduğunu dile getiren Akdağ, ?Şu anda mesleğe başlayan bir hekim 25-30 yıl çalıştıktan sonra 2 bin 500 liranın üstünde bir emekli maaşı alacak. Ama bundan 25 sene önce mesleğe başlayıp emekli olan bir hekim bugün bin 550 lira alıyor. İşin o kısmını henüz halledebilmiş değiliz. Önümüzdeki günlerde maliyeci arkadaşlarla oturup bu konu üzerinde çalışacağız? diye konuştu.

Meslek örgütlerine ?ideolojik davranmayın? çağrısı

Akdağ, burada önemli olan noktanın Sağlık Bakanlığıyla hekimlerin ve hekimleri temsil edenlerin beraber çalışarak çözüm üretmesi olduğuna dikkat çekti. Bu konuda Bakanlığa ne kadar katkı verilirse bu sorunların o kadar rahat çözüleceğini vurgulayan Akdağ, ?Meslek örgütlerinin bu şekildeki davranışları hak kazanmak için son derece yararlı olur. Son iki yıldır hak arama tarzını benimsemiş bir sendika, yetkili sendika olduğu için onlarca kazanım oldu. Çünkü ben de hekimlerin, sağlık çalışanlarının çok daha fazla kazanmalarını, emeklilik maaşlarının yüksek olmasını istiyorum. Ama sistemin bütününe karşı çıkan ideolojik yaklaşımlar olduğu zaman bize hiç destek gelmiyor? dedi.

Bakan Recep Akdağ, meslek örgütleriyle ilişkiler konusunda şunları kaydetti:

?Meslek örgütlerinin olaya, meslek mensuplarının çalışma şartları, kazançları, itibarları açısından yaklaşması lazım. İrade halkın iradesidir, politikalara, halkın oy verdiği Meclis ve Hükümet karar verir. Siz herhangi bir meslek örgütü olarak ülkenin herhangi bir politikasını değiştirmek niyetindeyseniz, bu da bir ideolojiye dayalıysa, o zaman siz meslek mensuplarına bir yarar sağlayamazsınız. Meslek örgütünün, sağlık sistemlerinin anlatıldığı bir yayın organında, o sayının editörü ?Bu yapılan iyileştirmeler aslında nihai hedefe, yani sosyalizme ulaşmayı geciktirir' derse, oturup neyi konuşacağız? Bir taraftan hekimler adına konuşan bir örgüt olup bir taraftan da bunu söylerseniz, ben de bunu hekimlerin vicdanına bırakırım. Hekimler bu örgüt beni ne kadar temsil ediyor, diye düşünür.?

Sağlık müdürünün samimi itirafı

Bakan Akdağ, büyük bir dönüşüm gerçekleştirdiklerini, ancak başlangıçta attıkları adımlarda tereddütler olabildiğini söyledi. İstanbul İl Sağlık Müdürü Ali İhsan Dokucu'nun aile hekimliğine geçişle ilgili samimi itiraflarda bulunduğunu anlatan Akdağ, şöyle devam etti:

?İstanbul İl Sağlık Müdürümüz Ali İhsan Bey geçenlerde, ?Aile hekimliğine başlarken bu sistemin başarılı olacağına inanmıyorduk. İstanbul gibi bir yerde bunu nasıl uygulayacağız, diyorduk. Fakat şimdi çok mutluyuz, işler tıkır tıkır yürüyor' dedi. İstanbul'da böyle bir değişimi yapıyorsunuz ve sistem oturuyor. Sağlık ocakları eskiden, herkesin motivasyonunu kaybettiği yerler haline gelmişti. Aile hekimliğine geçmeden önce birçok iyileştirme yapmıştık. Ama aile hekimliğinde fiziksel iyileştirmeler yanında, sistemde iyileştirmeler de oldu. Orada hekimler hekimliklerini yeniden yaşamaya başladılar. Özellikle büyük kentlerde sağlık ocaklarının işi hekimlik dışında her şey haline gelmişti. Aile hekimliğiyle temel sağlık hizmetlerinde birincil tedavi edici hekimlik geri döndü.?

Akdağ, aile hekimlerinin kendine ait bir fon kullandığını, bir aile hekiminin eline çalıştığı yere göre, 4 bin 500 lira ile 6 bin lira arasında net ücret geçtiğini ifade etti. Aile hekimleri için getirilen sınıflamanın, verilen standart hizmetin üstündekileri tanımlama ve kaliteye yönelik kriter koyma amacını taşıdığını belirten Akdağ, kararların yüzde 90'ının Aile Hekimleri Derneğiyle ortak çalışarak alındığını bildirdi.

Eğitim-araştırma için genel bütçe

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, üniversitelerde başlayan performans uygulamasında en çok eleştiri alan eğitim ve araştırma fonunun döner sermayeden karşılanması konusuna da değindi. Akdağ, eğitim ve araştırma için harcanan paraları döner sermaye dışına çıkararak, genel bütçeye ekleyeceklerini söyledi

Bilimsel dergilerde yapılan atıfların bir ülke politikası açısından yeterli olmayacağını dile getiren Akdağ, bu konunun YÖK'ün bugüne kadar eksik bıraktığı önemli bir alan olduğunu kaydetti. Bakan Akdağ, ?Atıf sayısıyla, hakemli dergilerdeki yazı sayısıyla bir bilim adamını değerlendirmek gereklidir, ama bir ülke politikası açısından yeterli değildir. Her yıl tıp literatüründe milyonlarca yazı çıkıyor. O ummana bir damla atmakla ülkenize bir şey kazandıramazsınız. Bir şey olması için, belli alanlara yönelmiş yığılı biçimde bilgi birikimi oluşturmak gerekiyor. Akademik yükseltmelerde ve araştırma fonlarının ayrılmasında mutlaka uluslararası kabulün yanı sıra, bunun ülkeye ne vereceği ya da o bölgeye ne katacağına ilişkin kriter koyulmalı. Akademik yükseltmelerde bir etki faktörü olarak uluslararası kabul edilebilirliğin yanında ülkeye ne katacağına da bakılmalı. Bu çok zor, puan vermek daha kolay. YÖK de bu kolayı seçmiş? dedi.

Şiddeti azaltacak önlemler alınacak

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, sağlık çalışanlarına yönelik şiddeti ?AK Parti'nin uyguladığı politikaların artırdığı? yönündeki değerlendirmelerin ?insafsızlık? olduğunu ifade etti. Bunun bazı basın organları tarafından AK Parti'yi yıpratmak amacıyla ?ideolojik bir yaklaşım? olduğunu dile getiren Akdağ, şunları söyledi:

?Ben asistan ve uzmanken, acilde nöbetlerinde arbede yaşanmayan bir tek gün hatırlamıyorum. Çünkü sistem çalışanla hastayı bizzat karşı karşıya getiriyordu. Şimdiki sistem bunları büyük ölçüde ortadan kaldırdı. Sistem vatandaşı artık çaresiz bırakmıyor. Bu, şiddeti çok azalttı. Ama toplumda genel anlamda şiddete eğilimli insanlar var.

Hastanelerde şiddeti önlemek için hangi tedbirleri aldık? Hastanelerde çok sayıda güvenlikçi istihdam ettik. Ama metropollerdeki acil servislerde bunun yeterli olmadığını görüyoruz. İçişleri Bakanlığından bu alanlarda resmi polis desteğini artırmalarını istiyoruz.

İkincisi, kamera sistemlerini geliştirdik. Bu insanlar için caydırıcı oluyor.

Üçüncüsü, vatandaşın şikâyet etme yollarını açtık. Vatandaş bir problem olduğu zaman 184'ü arıyor ya da hasta hakları birimine gidebiliyor. Bu önlemleri artırdıkça psikopat tipteki insanlar dışındakiler şiddete başvurmayacaktır.

Ayrıca, yeni bir hazırlık içindeyiz. Acil servisler başta olmak üzere, şiddete sıfır tolerans göstereceğimizi afişlerle vatandaşlara göstereceğiz. Yapılabilecek bir şey daha var; belki de orta vadede en önemli şey, vatandaşla sağlık çalışanı arasındaki sevgi ve saygı ilişkisini geliştirmektir. Biz tam da bunun için ciddi adımlar atmaya başladığımız bir anda, tabip örgütleri hastaya karşı bir eyleme başladı. Herhangi bir meslek örgütü hükümete, Bakanlığa karşı bir eylem yapabilir. Ama bir hak arama eylemini hastanın olumsuz etkilendiği bir fiille bir araya getirirseniz, hasta-hekim ilişkisini fena şekilde bozarsınız.?

Kamu Hastane Birlikleri: Yerel değil yerinden yönetim

Bakan Akdağ, önümüzdeki dönemlerde Kamu Hastane Birlikleri kuracaklarını, bunun özelleştirme anlamına gelmediğini kaydetti. Sağlık Bakanı olarak bu ülkede özel sektörün rolünün yüzde 25-30'u geçmemesi gerektiğine inandığını anlatan Akdağ, bunun yerinden yönetim şekli olduğuna, ancak yerel yönetim şekli olmadığına dikkat çekti. Kamu Hastane Birliklerini eleştiren meslek örgütlerinin aynı zamanda bu Birliklerin içinde yer almak istemelerinin de ironik olduğunu belirten Akdağ, ?İnanmadığınız bir sistem içinde yer alsanız bile başarılı olamazsınız? dedi.

Özelden diş hekimliği hizmeti alınmalı

Akdağ, kamuda her 7 bin kişiye 1 diş hekimi düşmesini istediklerini söyledi. Türkiye'de ağız ve diş sağlığıyla ilgili farkındalık geliştikçe diş hekimi sayısının da yetersiz hale geleceğini belirten Akdağ, ?Bizim yapmamız gereken şu: Vatandaşı kamu eliyle korumalıyız. Kamuda çalışmayan diş hekimlerinden vatandaşın hizmet almasına karşı değilim. Onların da kamudan kazancı olsun, ama bu hususta SGK ile anlaşma zemini hazırlamak lazım. Bu görüşmeleri 7 yıldır yapıyoruz. Başta TDB çok yüksek rakamlarla, kamunun ödeyemeyeceği rakamlarla gelmişti. Ama şimdi o rakamlar, kamuda çalışan diş hekiminin kazancına yakın bir noktaya gelmiş durumda? diye konuştu.

?Mecburi hizmetten mutlu değilim?

Bakan Akdağ, yaptığı işlerle ilgili önemli bir pişmanlığı olmadığını, ama mecburi hizmeti kaldırdığı için biraz pişmanlık duyduğunu dile getirdi. Mecburi hizmeti önce kaldırıp sonra tekrar getirdiği için muhalefetin ?Yapboza döndü? eleştirileriyle sık sık karşılaştığını belirten Akdağ, ?Bir tek şeyle yap-boza döner mi? Hepimiz biliyoruz ki, bir sistemi değiştirirken zaman zaman yapbozlar da olur. Ana doğrultu halkın sağlık hakkıdır? dedi.

Akdağ, devlet hizmeti yükümlülüğünü kaldırırken Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile aralarında geçen bir diyaloğu şöyle anlattı:

?Bunu değiştirirken, Başbakan'a dedim ki ?Kanunu değiştiriyoruz, daha yüksek ücretler ödeyeceğiz. Böylece bu işi çözeceğiz'. Başbakan 5-10 saniye düşündü, ?Recep Bey, çok da emin olma. Bununla gerçekten doktor bulabilecek misin?' dedi. Büyük bir heyecanla ?Buluruz efendim' dedim. Sonra baktık ki olmadı. Şimdi ben doktorların devlet hizmeti yükümlülüğü gibi bir zorunluluğa tabi olmalarından hiç mutlu değilim. Sürekli olarak ilk çalışanların oradan ayrılmalarıyla devam ediyor ve maalesef hekim hareketliliği fazla oluyor.

Mecburi hizmeti yan dalda hiç kaldıramayız. Yan dal uzmanlıklarının verildiği hastaneler genellikle Ankara, İzmir ve biraz da İstanbul'da bulunuyor. Sadece Ankara'da bir yan dalda 30 kişi var. Ankara, etrafındaki yerlerle birlikte 8,5 milyonluk nüfusun bölgesi. 8,5 milyonda 30 yan dal uzmanı varken, 2.5 milyon nüfuslu Van veya Erzurum bölgesinde hiç kimse olmuyor ya da 1 kişi oluyor. Yan dallar açısından Ankara bizim için şu an 16 milyon nüfus anlamına geliyor. Kayseri ve Konya da buradan hizmet alabiliyor.

Devlet hizmeti gönüllülük esasına bağlı olsun diyorlar. Ama bana gönüllü 100 kişi bulup getiremezler. Şunu yapmalıyız, o bölgelerde çalışanlara yüksek ücret ödemeliyiz.

Türkiye'de yeteri kadar doktor sayımız olur, ihtiyaçlarımızı görür hale geliriz, o zaman bu zorunluluk da kalkar.?

?İdeolojik körlük? suçlaması

Sağlık Bakanı Akdağ, ?British Medical Journal?da yayımlanan Sağlıkta Dönüşüm Programı'nın başarılarının anlatıldığı bir makaleye, bazı profesörlerin itiraz ederek cevap yollamasını da eleştirdi. Akdağ, şunları söyledi:

??British Medical Journal'da bir makale yayınlandı. Bu makaleye maalesef Türkiye'den bazı hocalar ideolojik yazılar gönderdi. Bir hoca ülkesine bu kötülüğü nasıl yapar, bunu anlamak mümkün değil. İdeolojik körlük bu işte, ideolojik fanatizm bu. Burası hakemli bir dergi ve orada yazılan, çizilenlere itiraz edilmiyor. Orada bir tablo var, nereden nereye gelindiğini gösteren sağlık göstergeleri var. Bu arkadaşlar hayır bu göstergeler böyle değil, deseler anlarım. Ama ?Bu yalancı bir bahar, bu balayı dönemi' diyorlar. İnsaf edin 8.5 yıl balayı dönemi olur mu? Balayı dönemi 8.5 gün olur ya da 8.5 hafta olur. Her gün kalkıyorlar ?Performans sistemi batacak, sistem çökecek'. Son üç senedir Türkiye yılda 600 dolar ortalama harcamayla bunu yapabiliyor. Bunu verimliliği ön plana çıkararak yaptık. Bunun adı sağlıkta dönüşüm.?

medimagazin.com.tr

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber