Tarhan: Eğitim sistemimiz şöven

Haber Giriş : 18 Nisan 2005 11:09, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Psikiatr Prof. Nevzat Tarhan, çok tartışılacak bir konuyu gündeme getirdi. Milli eğitim sisteminin şöven özellikleri fazla desteklediğini öne süren Prof. Tarhan, bunun gerekçelerini de açıkladı.

Prof. Nevzat Tarhan, gündemdeki konulara ilişkin görüşlerini Vakit gazetesinden Ali Adakoğlu'na anlattı:

Cephe savaşları artık eski önemini yitirdi. Zaten birkaç İslâm ülkesi dışında ülkeler arası cephe savaşı da yaşanmıyor. Bu yüzden de dünya, provokasyonların, silahlı ve kadife devrimlerin yaşandığı "psikolojik savaş" ortamında ilerliyor.

Balkanlar, Orta Doğu ve Orta Asya gibi dünyanın en sancılı bölgelerine komşu olan Türkiye de "psikolojik savaş"ın verildiği önemli ülkeler arasında. Bu noktadan hareketle "Psikolojik Savaş" kitabının yazarı, emekli asker ve Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan'la Türkiye'deki komploları konuştuk. Türkiye'deki psikolojik savaşı anlamak için de sohbetimize, son günlerin en sıcak konusu olan bayrağa saygısızlık ve ardından yaşanan milliyetçilik furyasıyla başladık.

- Mersin, Trabzon ve Adapazarı'nda yaşanan olayları nasıl değerlendirmeliyiz, normal bir tepki mi, yoksa yönlendirilen bir tepki mi sözkonusu?

- Öncelikle olayların başlangıcına bakmamız gerekir. Olayın ne olduğuna yarım gerçeklerle karar vermemek ve tam gerçeğin ne olduğunu bilmek gerekiyor. Toplumun duyarlı olduğu zamanda, duyarlı konuların ortaya çıkarılması ve gündeme getirilmesi, genellikle tesadüfi olmuyor. Bunu fil vakasıyla açıklamak gerekir. Filler ormanda hep aynı yoldan geçerler. Fil avcıları çukurlar açarak fili tuzağa düşürür. Tuzağa düşürdükten sonra da siyah elbiselerle file acı çektirirler. Daha sonra beyaz elbiseyle gelip filleri kurtarırlar. Bunun sonucunda fil beyaz elbiseyle gelenlere tabi olur. Psikolojik savaşta fil olgusu olarak geçen durum, ülkeler arasında veya ülke içinde de uygulanabiliyor.

- Ülke içinde nasıl kullanılır?

- Önce toplum bunalıma ve krize sokularak, çaresizlik duygusu oluşturuluyor. Daha sonra toplum bu durumdan kurtarılıp, kurtarıcıya tabi olması sağlanıyor.

- Kurtarıcı ve planlayanlar aynı kişiler mi?

"KAOS OLUŞTURMAK İSTEYENLER VAR"

- Genelde böyle bir yöntem kullanılıyor. Bu yöntemin son yaşadığımız olaylarda uygulanıp uygulanmadığı iyi irdelenmeli. 1980 darbesinden önce toplum kurtarılmış bölgeler, iç çatışmalar ve çaresizlik duygusu içine sokuldu, daha sonra birileri gelip toplumu kurtardı. Toplum da kurtarana tabi oldu. Şu anda da toplumda bir kaos ortamı ve çaresizlik duyguları oluşturup, daha sonra toplumu kurtarma eğilimi içerisinde olanlar vardır.

- Yaşananları, psikolojik savaşın bir uzantısı olarak görebilir miyiz?

- Elbette böyle görmek mümkün. Gerçek sebepleri iyi araştırılmalı, elimizde bir sonuç olmadığı için net konuşamıyoruz. Ancak bayrak yakmadan sonra verilen tepkilerin aşırı olması ve sürekli gündemde tutulması, bu olaydan çıkar elde etmek isteyenlerin olduğunu gösteriyor. Karıncaya sürekli ateş ediliyor gibi bir izlenim uyanıyor. Mesela bir dönem "din istismarı yapılıyor" söylemi ağırlıktaydı. Bazıları da "din istismarı"nın istismarını yaparak, ülke yönetiminde daha çok söz sahibi olmaya çalıştılar. Burada da bazıları kendi kültürel kimliğiyle ilgili taleplerde bulunuyor. Gizli güç odakları da bu taleplerin istismarını yaparak, toplumu daha fazla elinde tutmak istiyor.

- Derin devlet, zaafı doldurur deniliyor. Bu olaylar da; zaaf olduğu için mi, yoksa zaaf oluşturmak için mi ortaya çıktı?

- Yaşananlar, zaaf oluşturmak istendiği şüphelerini artırıyor. Olaylara abartılı tepkiler verilmesi, derin devlet ve milliyetçilik tartışmalarının hemen arkasından siyasi iradenin yaşananları kontrol edemeyeceği söylemi gündeme gelebilir. Hemen ardından da "ülke elden gidiyor" sözleriyle toplumun onaylayacağı bir hava oluşturup, şahinleri devreye sokmaya çalışabilirler.

- Siz aynı zamanda emekli bir ordu mensubusunuz. Bu tür provokasyonların devletin bilgisi dışında olması düşünülebilir mi?

"DEVLET, HALKINA KOMPLO KURMAZ"

- Devlet, halkına karşı komplo kurmaz. Psikolojik savaş sonucunda, halkta "devlet bize karşı komplo kuruyor" şeklinde bir hava oluşturuldu. Aslında ortadaki provokasyonları yapanlar, devletin hiyerarşik mekanizması içinde yer almıyor. Devletin içinde gayriresmi, komiteler tarzında bazı güç odakları var. Bu güç odakları, yaşananları devletin refleksi gibi gösteriyor.

- Amaç ne olabilir?

- Türkiye'de şu an AB'ye yönelik bir siyasi irade var. Bu siyasi iradeye karşı, referansı bilim yerine kurulu düzen olan kişiler, ellerindeki çıkarlarını korumak ve kontrolü kaybetmemek için çeşitli korkuların tetiklenmesine yol açıyor.

"MİLLİ EĞİTİM SİSTEMİMİZ ŞOVEN"

- Milli duygular abartılarak, Türkiye'nin AB'ye girişinin engellenmesi mi amaçlanıyor?

- Bu olayın arkasında ulusalcılık refleksi var. Milliyetçiliğin, siyasi milliyetçilik şeklinde kullanılması sözkonusu.

- Milliyetçiliği, siyasi ve gayri siyasi olarak nasıl ayırıyorsunuz?

- Milliyetçilik, kültürel milliyetçilik şeklinde anlaşılırsa faydalı. Kültürel milliyetçilik kavgaya değil, farklı kişilerin bir arada yaşamasına imkân sağlar. Kültürel milliyetçilik sevgiyi artırır, siyasi milliyetçilik ise düşmanlığı artırır. Kendisi gibi düşünmeyeni düşman kabul eder ve "Ya sev ya terk et" bilincini hakim kılmaya çalışır. Esasında bu milliyetçilik değil, ırkçılıktır. Türkiye'deki milli eğitim sistemi de şoven özellikleri fazla destekliyor ve pekiştiriyor. Bu da toplumdaki önemli olaylarda bu şoven duyguların harekete geçirilmesine imkân sağlıyor.

- Şovenle milliyetçi arasındaki psikolojik fark nedir?

- Milliyetçilikte bağlılık duygusu fikirleredir. Irkçılıkta ise biyolojik ırkadır. Irkçılıkta kendi ırkından olmayanı, kendinden görmeme eğilimi vardır. Milliyetçilikte ise kültürel değerlere bağlılık vardır. Kültüre yönelik milliyetçilik yapıcı, biyolojik ırka yönelik milliyetçilik ise yıkıcı olur.

- 1789'dan bu yana bütün dünya milliyetçiliği tartışıyor, bu akımlar sonrasında Osmanlı yıkıldı. Milliyetçilik insanın doğasında olan bir fenomen mi, yoksa kaşımayla mı ortaya çıkıyor?

- Mübadele olduğu zaman bazı Rumlar, Yunanistan'a giderken, kedilerini de götürmek istiyor, ancak kediler onlarla birlikte gelmiyor. Çünkü kedilerin toprağa yönelik duyguları vardır. Kedi sadakati, köpek sadakati ve insan sadakati vardır. Kediler toprağa, köpek insana, insan ise fikirlere bağlanır. İnsan annesinin konuştuğu, rüyasında gördüğü dili sever. Dolayısıyla milletini ve çevresini sever. Bu milliyetçilik; fikirlere, tarihe bağlanan bir milliyetçilik olursa ideal milliyetçilik olur. Ama diğer canlılardaki gibi ırka yönelik bir milliyetçilik tarzında olursa bu, kavgaya sebep oluyor. Osmanlılar farklı kültürleri, aynı amaç etrafında toplayabilmişti.

Ego tatmini

- Aşırı duyguların bilinçli olarak kullanıldığı sonradan ortaya çıkabilir mi, yoksa hep bir komplo teorisi olarak varlığını sürdürür mü?

- Bunlar sonradan ortaya çıkabilir, ama amacına ulaşmış oluyor. Fakat toplum daha önce yaşanan kaos durumlarındaki tecrübeleri dolayısıyla daha bilinçli durumda. Daha fazla olayları sorguluyor. Burada alternaif basının önemi çok büyük. Alternatif bakış açılarının dillendirilmesi, insanların söylenenleri zihinsel sorgulamadan geçirmesine imkân sağlıyor. Ancak toplumun yüzde 80'i araştırıcı değildir. Sebebini, niçinini sorgulamaz. Bu sebeple yapılan provokasyonlar daha sonra ortaya çıksa bile, amacına ulaşmış oluyor.

- Provokasyonlarda sebep sonuç ilişkisi çok önemli. Yaşananların AİHM'nin, Apo'nun yeniden yargılanmasıyla ilgili karar vermesinin hemen arefesinde yaşanması bir tesadüf olabilir mi?

- Zamanlama çok ilginç. Bu ikisinin bir arada olması ciddi bir şekilde tesadüf olmadığını gösteriyor. AİHM'nin yeniden yargılama talebine karşı toplumsal bir kaos oluşturarak, bazı güç odaklarının kontrolü daha fazla elinde tutma gayreti içinde olduklarını çok rahat söyleyebiliriz.
Adapazarı ve Trabzon'da göstericileri linç etmeye çalışanların psikolojisini nasıl değerlendirmeliyiz? Apo, Türkiye'ye getirildiği zaman veya toplumun yüzde 80'inin karşı olduğunu söylediği başörtüsü yasağına karşı böyle bir teyakkuz ortamı oluşmadı, neden?

- Onlar bu reflekslerini resmi ideolojinin onayladığını biliyorlar. Bir ailede babanın onayladığı bir duruma aşırı tepki vermek prim yapar. Burada da aynı durum sözkonusu. Burada da resmi ideolojinin böyle bir şeyi onayladığını düşündükleri için, aşırı tepki veriyorlar. Hem egolarını tatmin ediyorlar, hem de mevcut sistemin onayladığını bilerek, daha rahat hareket ediyorlar. İnsanlar diğer konularda duygularını bastırıyor. Çünkü resmi ideoloji onların bu tepkisini onaylamıyor.

- Sohbetimizi psikolojik savaşla noktalayalım isterseniz, psikolojik savaş ne zaman ortaya çıktı?

- İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra nükleer güç ortaya çıkınca, büyük savaş olduğunda nükleer silahlar dünyanın sonunu getirebilir düşüncesi, ülkeleri psikolojik savaşa itmiştir. Hatta bugün psikolojik savaşın yerini bilgi savaşı aldı. Savaşmadan sonuç alabilmek için bu yöntem kullanılıyor. Günümüzde her ülkeye yönelik böyle bir savaş vardır demek yanlış olmaz.

Toplumun yüzde 80'i araştırıcı değil

- Hedef niçin hep aynı nokta olur?

- İnsanların yüzde 80'i araştırıcı değil ve önüne sunulana inanma eğilimindedir. Kalede bir gedik açıldığında toplar hep aynı noktaya ateşlenir ve delik büyütülerek kale yıkılır. Bu yöntem propaganda yöntemlerinde de kullanılır. Bir fikir ortaya atılıyor, propagandayla o fikir tekrar edile edile, karşı tarafın direnme gücü yıkılıyor. Toplum bir müddet sonra tekrar edilen fikre inanmaya başlıyor. İnanmanın önüne geçilmesi için, alternatif fikirlerin de aynı şekilde dile getirilmesi gerekir.

- "Bir insana 40 defa deli derseniz deli olur" deyimi gerçeği yansıtıyor.

- Tabii. Bir insan beynini nasıl programlarsa, ona uygun davranmaya başlıyor. Kişi bir şeye inandığı zaman, beyin ona uygun mesajlar, hatta proteinler üretiyor. Bir çocuğa hangi isimle hitap ederseniz, çocuk o ismin özelliğine göre hareket ediyor. Kişi tek uyaranın olduğu yerde söylenen her şeye inanıyor. Bu yüzden demokrasilerde çoğulculuk ön plana çıkmıştır. Farklı fikirlerin dile getirildiği ve eleştirilerin olduğu yerde, bazı propagandaların önüne geçilebilir. Farklı fikirde olanlar, böyle durumlarda sesini yükseltmeli.

- Çok seslilik, insanların bir fikre modlanmasını engelliyor mu?

- Çok sesliliğin olduğu ortamda provokasyon yapmak isteyen odakların istediği sonucu alması zorlaşır. Provokasyonu yapanlar, her zaman iki gruptur. Ülkeyi bölmeye çalışan, oluşan kaos ortamından faydalanmak isteyen kötü niyetliler ve vatan sevgisinden hareketle bu provokasyona alet olan iyi niyetliler. Konuşma ortamı olduğu zaman iyi niyetli olanlar, provokasyonlara alet olmayacaktır. Kötü niyetliler, düşmanlık duygularının artırılması için diyaloğu da önlüyor.

Erzurum'a dikkat

- Türkiye, bulunduğu konum itibariyle çalkantıların tam ortasında yer alıyor. Türkiye, coğrafi özelliği itibariyle psikolojik savaşın hiç durmadığı ülkeler arasında görülebilir mi?

- Elbette. Bu savaşı II. Abdülhamit de vermiştir. II. Abdülhamit, Balkanlar'daki kilise kavgasını barıştırmıyor. İttihat-Terakkiciler kiliseler arasında kavgayı bitirince, Balkanlar birleşip, Osmanlı'ya karşı savaşmaya başladı. Abdülhamit "Aralarındaki kilise problemini bilerek çözmemiştim, niye yaptılar?" diyor. Abdülhamit yaptığı psikolojik savaşla, Balkanlar'ın Osmanlı'ya karşı birleşmelerinin önüne geçmişti. Bu; toplumdaki dengeleri kollayarak, psikolojik savaşı ülke yönetiminde kullanmaktır. Burada toplumun hassasiyetlerini iyi bilmek gerekir.

- Buradan son olaylara gelirsek, nasıl bir savaşla karşı karşıyayız?

- Milliyetçiliğin önemli olduğu veya çatışma yaşanabilecek iller vardır. Olayların da bu illerde yapılması, yankı bulmasını sağlar. Mersin, Trabzon ve Adapazarı bunun için özel olarak seçilmiştir. Önümüzdeki günlerde Erzurum'da da benzer bir olay yaşanabilir. Büyükşehirlerde yapıldığı zaman aynı ortamın oluşturulması biraz daha zor olur.

- Türkiye, kendisine karşı yürütülen savaşa nasıl bir psikolojik savaşla cevap vermeli?

- Psikolojik savaş her zaman olacaktır, bu kaçınılmaz bir gerçek. Fitneler gizli kalırsa sonuç verir, açığa çıktığı zaman sonuç vermez. Onun için entrikalar ve gizli faaliyetlerin açık konuşulması, planların bozulmasını da beraberinde getirir. Bir de siyasi iradenin çok güçlü bir şekilde olaylara karşı tavır koyması gerekir.

haber7



Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber