Bakanlar Kurulu'nda 'bedelli askerlik' konuşulmadı/ Video

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 14 Kasım 2011 18:24, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

- Hükümet Sözcüsü, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, bugünkü Bakanlar Kurulu toplantısında ''bedelli askerlik'' konusunun gündeme gelmediğini belirterek, ''bedelli askerlik konusunda bir düzenleme yapılacağını, bunda temel göstergenin Türk Silahlı Kuvvetlerin asker ihtiyacı olduğunu'' dile getirdi. Arınç, bu konudaki açıklamanın ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanacağını söyledi.

Düzenlemeyi Başbakan Erdoğan açıklayacak

Hükümet sözcüsü, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısında ''bedelli askerlik'' konusunun gündeme gelmediğini belirterek, ''bedelli askerlik konusunda bir düzenleme yapılacağını, burada temel göstergenin Türk Silahlı Kuvvetlerin (TSK) asker ihtiyacı olduğunu'' dile getirdi.

Arınç, bu konudaki açıklamanın ise Başbakan Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanacağını söyledi.

Bakan Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısına ilişkin açıklamalarının ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Kamuoyundaki ifadesiyle ''bedelli askerlik'' konusunda yapılan çalışmanın ayrıntılarının sorulması üzerine Arınç, şu yanıtı verdi:

''Bugünkü Bakanlar Kurulu gündemimizde bu konu yoktu. Çünkü öncelikli olan hususları değerlendirmeye alıyoruz. Tabii bu arada basınımızın, ben de sabah saatlerinde bütün televizyonları izlediğimde, Ankara gündemine kulak kesildiğimde, gazetelerin birkaç günde yaptıkları yayınları izlediğimde; bu konu üzerinde farklı beklentilere yol açabilecek haberler yayınlanıyor. Bunların bir kısmı kulis haberleri, bir kısmı belki verilere, bilgiye dayanan haberler. Ama büyük bir hassasiyet taşıyan bu konuda, beklentileri köpürtmemek, yanlış yönlere sevk etmemek ve böyle bir düzenleme olacaksa, bunun sonucunu sabırla beklemek durumundayız. Çünkü bu konu, kim tarafından konuşulursa konuşulsun, belli yönlere çekilmekte, belki bizler de belli yönlere çekilebilecek cümleler kullanmaktayız.

Bu konu üzerinde benim söyleyebileceğim şudur; bilgim dahilinde olanı söyleyeyim; bedelli askerlik konusunda bir düzenleme yapılacaktır. Bu düzenlemedeki temel gösterge, Silahlı Kuvvetlerimizin asker ihtiyacıdır. Bugüne kadar olduğu gibi bu düzenleme içinde de Genelkurmayımızın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, asker ihtiyacı birinci derecede dikkate alınacaktır. Ancak, bedelli askerlik konusunda bir düzenleme yapılırken, siyasi kararı hükümetimiz verecektir. Yaş sınırının ne olacağı, bedel noktasında miktarın ne olarak düzenlenebileceği ve buna ilişkin detaylı bilgiler veyahut da kanun metninde yer alacak hususlar bizzat Sayın Başbakanımız tarafından açıklanacaktır.

Bu konu ne olur bir daha bize, bir başkasına sorularak dikkatleri başka tarafa dağıtmadan, beklentileri farklı yönlerde odaklaştırmadan, o insanlarımızın hassasiyetlerini düşünerek, büyük ümit ve hayaller içinde olmamalarını özen göstermemiz lazım. Şunu rahatlıkla söyleyebiliyorum; bedelli askerlik konusunda, bu isimli söylendiği için söylüyorum, bir düzenleme yapılacaktır. Bu düzenlemenin kapsamı yaşı ve diğer şartları kanun tasarısında gösterilecektir. Elbette, bugüne kadar olduğu gibi TSK'nın asker ihtiyacı önemle dikkate alınacaktır. Bütün bunları bir araya getirecek düzenlemeyi de sanıyorum çok daha büyük vakit geçmeden Sayın Başbakanımız bizzat açıklayacaktır.

Bakanlar Kurulunun gündeminde olmamasına rağmen, Sayın Başbakanımızından ve ilgililerden aldığım bilgi bu noktadır.''

Ölenlerin yakınlarına ve sakat kalanlara maaş

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığınca hazırlanan, Van depreminden etkilenenlere yönelik kanun tasarısının Bakanlar Kurulunda ele alındığını belirterek, ''Van'da meydana depremler sonucunda malul kalan ve ölen sigortalılarla bunların hak sahiplerine olumlu anlamda maaş bağlanması ve bunlar için öngörülen birtakım tıbbi imkanlardan katılım payı alınmaması, kanunun bir maddesi değiştirilerek gündeme getirilmektedir'' dedi.

Arınç, Bakanlar Kurulu toplantısının ardından gazetecilere açıklamalarda bulundu.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Şahin'in de ''Kadın ve Aile Bireylerinin Şiddetten Korunmasına Dair Kanun Tasarısı'' taslağıyla ilgili bilgi verdiğini belirten Arınç, konunun taslak olarak tartışıldığını, taslağın çok kapsamlı olduğunu ve henüz tasarıya dönüşmediğini ifade etti. Arınç, taslağın en kısa sürede tasarı haline getirilip TBMM'ye sevk edilmesi konusunda görüş birliğine varıldığını bildirdi.

Bakanlar Kurulu gündeminin ana maddelerinden birisinin de Van depremiyle ilgili yaşanan gelişmeler olduğunu söyleyen Arınç, depremde şu ana kadar 644 kişinin hayatını kaybettiğini, 252 kişinin enkaz altından kurtarıldığını anımsattı. Arınç, bölgede 71 bin 390 çadır dağıtıldığını ifade ederek, ''Son 1999 depreminde dağıtılan çadırlardan birkaç misli daha fazladır. Bu konuda büyük bir sıkıntı yaşanmadığını biliyoruz. Depremin yaralarını sarmak için aldığımız ilave tedbirler de hem yurt içi hem yurt dışı katkılarla şu anda süratle devam etmektedir'' diye konuştu.

Bakanlar Kurulunda ele alınan diğer bir konunun Van depreminden zarar görenlere yönelik tedbirler olduğunu bildiren Arınç, ''Van depreminden zarar görenlerle ilgili olarak geçmişte aldığımız bazı tedbirler vardı. Esnaf ve sanatkarlara, çalışanlara, çalışamayanlara ve vergi borçlarının ertelenmesine yönelik olarak. Bu kez Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımız çok önemli bir kanun tasarısını Bakanlar Kurulunda imzaya sundu'' ifadelerini kullandı.

İmzaları tamamlanan bu tasarının yarın TBMM'ye sevk edilmesinin beklendiğini ifade eden Arınç, ''Bu kanun tasarımızda çok önemli bir katkıyı da Van depreminde zarar görmüş, vefat etmiş insanlarımız için kullanacağız'' diye konuştu.

Arınç, tasarının tek maddesinde, ''23.10.2011 ve 9.11.2011 (1. ve 2. Van depreminde) tarihlerinde meydana gelen depremler sonucunda malul kalan (çalışma gücünü kaybeden) veya ölen sigortalılar ile bunların hak sahiplerine, kanunda öngörülen prim, hizmet ve sigortalılık sürelerine ve 4. maddenin birinci fıkrasının b bendi kapsamındaki sigortalılar için aranan prim ve prime ilişkin borcu olmamasına ilişkin şartlar aranmaksızın daha uygun koşullarda aylık bağlanması, bağlanan aylıkların artırılması, kesilmesi veya yeniden bağlanması konusunda 5510 sayılı kanun hükümlerinin esas alınmasıyla depremlerde yaralanan veya sakat kalanlara verilecek protez, ortez, araç ve gereç bedelleri için katılım payı alınmaması amaçlanmaktadır'' hükmünün yer aldığını bildirdi.

Başbakan Yardımcısı Arınç, bu konuda bilgi verirken bazı teknik tabirler kullandığını ifade ederek, ''Bunun özeti şudur; Van'da meydana gelen başından bu yana depremler sonucunda malul kalan ve ölen sigortalılarla bunların hak sahiplerine olumlu anlamda maaş bağlanması ve bunlar için öngörülen birtakım tıbbi imkanlardan katılım payı alınmaması, kanunun bir maddesi değiştirilerek gündeme getirilmektedir. Bu da Van depreminde mağdur olan insanımız için çok önemli katkı sağlayacaktır'' dedi.

-TRT Genel Müdürü yeniden Şahin-

Bülent Arınç, TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin'in görev süresinin dolması nedeniyle müracaat eden adaylar arasından RTÜK'ün 3 adayı değerlendirmeye aldığını belirterek, üç ismin Başbakanlığa bildirildiğini ve 3 aday içerisinden TRT Genel Müdürlüğüne yeniden İbrahim Şahin'in atanmasına dair Bakanlar Kurulu kararının imzalandığını bildirdi.

''Yıpranma hakkı, haberciler için de haktır"

Van'da meydana gelen depremde hayatını kaybeden Doğan Haber Ajansı (DHA) muhabirleri Cem Emir ve Sebahattin Yılmaz, Ankara'da meslektaşları tarafından anıldı.

Hayatını kaybeden gazeteciler Emir ve Yılmaz'ı anmak için, Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS) öncülüğünde, Yüksel Caddesi'ndeki İnsan Hakları Anıtı önünde toplanan meslektaşları, ''Sesimizi duyan var mı? Yıpranmıyoruz, ölüyoruz'' yazılı pankart açtılar.

CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan, milletvekilleri Umut Oran ve Veli Ağbaba ile Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan'ın katıldığı anma etkinliğinde gazeteciler, hayatını kaybeden meslektaşlarının fotoğraflarını taşıdı, meşaleler yaktı.

TGS Ankara Şube Başkanı Göksel Yıldırım, burada yaptığı açıklamada, 600'ü aşkın kişinin yaşamını yitirdiği depremlerin, beraberinde tarifi mümkün olmayan acılar, onarılması güç yaralar açtığını söyledi.

Kış günü sevdiklerini, evlerini kaybeden Van halkının acısının tüm Türkiye'yi sardığını belirten Yıldırım, şöyle konuştu:

''Van depremi, haberciler açısında başka bir acıyı da beraberinde getirdi. İki meslektaşımızın kaybı yüreklerimizi burktu.

Sebahattin Yılmaz, haberciliğe yıllarını vermiş, Cem Emir ise henüz mesleğinin başlarındaki iki haberciydi. İkisinin ortak yanı ise bugüne kadar yaptıkları haberlerle Türkiye'ye bir çok konuyu ilk kez duyurmak, ülke gündemini belirlemek olmuştu. Meslek yaşamları boyunca kimi zaman acıları duyurdular kimi zaman ülkeye umut verdiler. Van'da enkaz altında kaldıkları duyulduğu ilk andan itibaren herkes, hepimiz bir kez daha kendilerinden umudun haberini vermelerini bekledik, ne yazık ki bu kez olmadı. Van'da yaşanan ikinci deprem, bir dizi ihmal ve vurdumduymazlıkla birleşince iki meslektaşımızı bizden ayırdı.

Sebahattin Yılmaz ve Cem Emir yaşamlarının son anına kadar işlerine dört elle sarıldılar. Öyle ki fotoğraf makineleri ve kameraları enkaz altında bile yanlarındaydı.''

-Gazetecilerin çalışma koşulları-

İki gazetecinin kaybının geride kalanlara tarihi sorumluluklar yüklediğini ifade eden Yıldırım, ''Haberciler bu koşullarda, büyük bir sorumlulukla çalışırken onları görevlendirenler, çalıştıranlar ya da çalışma koşullarını düzenlemesi gerekenler sorumluklarını yerine getiriyor mu ya da ne kadar getiriyor? Ne yazık ki habercilerin çalışma koşulları, maruz kaldıkları koşullar bu soruya olumlu yanıtlar vermemize engel oluyor'' dedi.

Her koşulda halkın haber alma görevini yerine getiren habercilerin alın terinin, emeklerinin karşılığı olan en temel haklarının gasp edildiğini, yok sayıldığını belirten Yıldırım, habercilerin ellerinde kalan en önemli mesleki hak olan ''yıpranma hakkından'' da kısa bir süre önce mahrum bırakıldığını kaydetti.

Yıldırım, ''Bu kadar ısrar ettiğimiz yıpranma hakkı, bu haktan yararlanan diğer meslekler için ne kadar haksa haberciler için de o kadar haktır. Bir ayrıcalık ya da bir lütuf değildir. Haberciler mesleklerinin barındırdığı riskler, tehlikeler ve tehditler nedeniyle yıpranmaktadır, bu da yetmemekte, ölmektedir'' diye konuştu.

Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Ahmet Abakay da iki gazetecinin ölümünün normal bir ölüm değil, cinayet olduğunu savundu. Abakay, ''Bu cinayetlerin sorumlusu bu evlere girişin doğal olduğunu ifade eden siyasal iktidardır. Bu kişilerden hesap sorulmalı'' dedi.

CHP Grup Başkanvekili Emine Ülker Tarhan ise depremin basın emekçilerinin çalışma koşullarının zorluğunu bir kez daha gösterdiğini belirtti.

İki gazetecinin ihmal sonucu hayatını kaybettiğini savunan Tarhan, şöyle dedi:

''Bir delikanlı ve bir baba basın emekçisinin sağlık haberlerini bekledik ancak gelmedi. Taammüden işlenmiş bir cinayet gibi. İkisinin anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Onlar baskı altına alındılar, susturuldular. Yetmedi bugün olduğu gibi öldüler, cezaevlerinde ölmeye yatırıldılar. Onların depremde, soğukta, karda, savaşta, terörde nasıl ağır koşullar altında çalıştıklarını hepimiz biliyoruz. Nasıl haberleri olmadan yaka paça işten atıldıklarını izledik. Bunun böyle olmamasını istiyoruz. Yıpranma tazminatını en çok onların hak ettiğini düşünüyoruz. Bu konudaki çalışmalara sonuna kadar destek vermek istiyoruz.''

Emek Partisi Genel Başkanı Selma Gürkan da evlerin güvenli olduğu yönünde açıklamalar yapan yetkililerin bu ölümlerden sorumlu olduğunu savundu.

Açıklamaların ardından gazeteciler, depremde hayatını kaybeden meslektaşları için saygı duruşunda bulundu.

Emir ve Yılmaz'ın fotoğrafları ile yaktıkları meşaleleri ve mumları İnsanlık Anıtı'na koyan gazeteciler daha sonra Yüksel Caddesi'nden ayrıldı.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber