MEB, Bakan Dinçer'in TV8'deki konuşmasının deşifresini yayımladı/ Video

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 30 Kasım 2011 14:54, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

SUNUCU ERKAN TAN- Sevgili dostlar, Erkan Tan'la Başkent'ten devam ediyor. Saatlerimiz 9:21'i gösteriyor. Stüdyomuzda Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer bulunuyor. Kendisiyle konuşacağız. Atanamayan öğretmenler, atanan öğretmenler, atanıp bir daha atanmak isteyen öğretmenler, Van'daki öğretmenler, Van'da olup bitenler ve şu anda yapılan çalışmalar, anneler, babalar, veliler, öğrenciler, işte Milli Eğitim Bakanı Sayın Ömer Dinçer burada. Ne kadar çok insanı ilgilendiriyormuş. Yani sayalım dedik de artık saymayalım. Siz buradayken hemen konuşmanıza geçelim.

Günaydın efendim.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Günaydın.

SUNUCU ERKAN TAN- Hoş geldiniz.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Çok teşekkür ediyorum, sağ olun.

SUNUCU ERKAN TAN- Efendim, Van'da 5 Aralık'ta eğitim öğretime başlanacak mı en çok bunu soran öğretmenler var. Tabi o bölgede yaşıyorlar, onların akrabaları var. Bunu sorarak başlamak istiyoruz söyleşiye.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şu andaki planımız ve bütün çabamız, Van'da 5 Aralık'ta eğitime başlama üzerine kurgulandı. Biz şöyle varsayıyoruz: Şayet Van'da mümkün olduğu kadar kısa zamanda eğitim programlarına başlayabilirsek, orada hayatın normalleşmesiyle ilgili çok önemli bir adım atmış olacağız.

SUNUCU ERKAN TAN- Doğrudur evet.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bu sebeple de öğrencilerimizi sınıfa almak, öğretmenlerimizi sınıfa getirmek istiyoruz, çabamız o doğrultuda. Ancak tabi 5 Aralık'ta eğitime başlayabilmek için bazı tedbirlerin alınmış olması gerekiyor. Onlardan en temel veya en önemli tedbir, çocuklarımızın ders alabilecekleri dersliklerin hazır olması.

SUNUCU ERKAN TAN- Doğrudur.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bizim bu depremde, her iki depremden sonra aşağı yukarı 1919 dersliğimiz tahrip oldu. Yani orada artık eğitim yapamayacak duruma düştük. Geri kalan okullarımız ve dersliklerimiz müsait görünüyor. O dersliklerle alakalı olarak ek derslikler ve yeni kapasiteler de oluşturduk, çadır derslikler ve prefabrik derslikler de oluşturduk. Aşağı yukarı 530 yeni derslik imkanı sağlandı şu ana kadar yapılan çalışmalarda. Geri kalan dersliklerle ilgili olarak da öğrencilerimizi en yakın okullardaki sınıflara kaydıracağız. Bu açıdan bakıldığında derslik olarak herhangi bir sorunumuz yok. Bu açıdan çok büyük ihtimalle derslik sıkıntısı yaşamadan orada eğitime açabileceğiz okullarımızı. Tabi burada şöyle bir psikolojik engelle karşı karşıyayız. Orada hala artçı depremler devam ediyor biliyorsunuz.

SUNUCU ERKAN TAN- Tam önümde böyle bir mesaj var, izninizle onu okuyabilir miyim? Hani mesaj olarak da gelmiş olması açısından. Van'da hala artçı depremler oluyor, beşik gibi sallanıyor. Ama 5'inde okullar açılacak, bu nasıl olacak? Bir de servisçiler mağdur. Bakan Bey'e söyle bakalım. Abdulcabbar Aşkan. Galiba servisçi.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet.

SUNUCU ERKAN TAN- Böyle düşünen öğretmenler de var. Tabi benim eşim psikolog biliyorsunuz. Onunla yaptığımız uzun görüşmeler esnasında hayatın normalleşmesinin çok önemli olduğunu söyledi. Oradan gelen işadamı vardı Zahir Kandaşoğlu. O da bir an önce ticaretin, hayatın normal hale dönmesinin çok önemli olduğunu söyledi, siz de öyle bir tespitle başladınız.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi tabi biz şu ana kadar artçı depremleri takip ediyoruz. Kandilli Rasathanesi'yle ben sürekli irtibat halindeyim. Hatta onların bu konuyla ilgili son görüşlerini de yeniden talep ettik, bir onu gözleyeceğiz. İkincisi ise, biz şu ana kadar okullarımızı kendi mühendislerimizle analiz ettik. Bizim mühendislerimiz gitti, tek tek okulları incelediler.

SUNUCU ERKAN TAN- Yani Milli Eğitim Bakanlığı'na bağlı.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Milli Eğitim Bakanlığı'nın uzmanları gittiler, tek tek incelediler ve her okul için ben ayrıca yazılı rapor aldım bu güvenlik sağlayan bir okuldur şeklinde. Ancak dışarıdan bizim gözlemlediğimiz kadarıyla kendi okullarımıza, kendi kurumumuzun mühendislerinin verdiği raporlar çok ikna edici görünmüyor. Bu açıdan biz bu hafta başından itibaren İstanbul Teknik Üniversitesi, Ortadoğu Teknik Üniversitesi, Sakarya Üniversitesi ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ekiplerinden rica ettik. Bize onlar büyük bir destek veriyorlar, buradan onlara da bu vesileyle teşekkür ediyorum. Okullarımızı tek tek ve mümkün olduğu kadar hızla aletle inceleme yapacaklar. Biz bir taraftan artçı depremlerin devam ettiği bir ortamda çocuklarımızı büyük bir risk alarak binalara sokamayız, sokmamayız da zaten. Ama şayet bu binalar özellikle artçı depremler değil ama, o bölgedeki referans depremleri esas alarak bunu önemsiyorum ben. O bölgede olabilecek referans depremleri esas alarak şayet bu okullar sağlamdır diye onlardan da bir teyit alabilirsek, o zaman biz gönül rahatlığıyla çocuklarımızı sınıflarımıza davet edebileceğiz. İkinci alan, öğretmenlerimizin kalacakları yerlerin temin edilmesiyle alakalı. Biz bununla alakalı da çok önemli tedbirler aldık. Maalesef Van merkez ve Erciş ve Muradiye'de olmak üzere, yaklaşık 3 binden fazla öğretmenimizi bu depremden etkilendi. Onların önemli bir kısmı belki evini kaybetmedi ama, yine onlar da kapalı alanlara girme konusunda riskler taşıyorlar. Biz o yüzden öncelikli olarak konteynerlar hazırlamaya çalışıyoruz. Erciş'te yaklaşık 200 kişilik bir pansiyonu hazır ettik. Van merkezde 48 daire hazır oldu. İşte konteynerlarla da yine bu kapasiteyi artırmaya çalışıyoruz. Muhtemelen bu hafta sonuna kadar durumu bir kez daha gözleyeceğiz. Çünkü çok hızla ve yoğun bir şekilde konteyner montajları devam ediyor. Şayet o konularda bir aksaklıklar olmazsa, öğretmenlerimiz için de bir kapasite oluşturmuş olacağız. Ve bu açıdan eğitimin aksamasına yönelik çok büyük bir sorunla karşılaşmayacağız. Geriye işte artçı depremlerin varlığı ve toplumun sosyo psikolojik olarak sınıflara girip girmeme konusunda hazır olduğuna dikkat edeceğiz. Bunun da en son kararını bu hafta sonu Cuma günü ben kamuoyuyla paylaşacağım. Oraya gideceğim, orada durumu yerinde gözlemledikten sonra kamuoyuyla paylaşacağım. Ama şunu çok belki altını çizerek söylemek lazım. Biz 5 Aralık'ta Van merkez ve Erciş hariç, Van ilinin bütün diğer bölgelerinde eğitime her halükarda başlayacağız.

SUNUCU ERKAN TAN- Çok net.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Net evet. Yani bunu buradan öğretmenlerimize, velilerimize ve çocuklarımıza da bu vesileyle duyurmuş olalım.

SUNUCU ERKAN TAN- 5 Aralık'ta?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- 5 Aralık'ta Van merkez ve Erciş hariç diğer yerlerde kesin olarak başlayacağız. Van merkez ve Erciş'teki kararımızı da bu hafta sonu kamuoyuyla paylaşacağız.

SUNUCU ERKAN TAN- Efendim, işte niye bu kadar ısrar ediyorsunuz Sayın Bakan, bir deprem geçirdik, travma içindeyiz ne var yani filan gibi mesajlar var. Anlattınız ama, buraya ilave edilecek bir husus var mı?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Orada travmadan çıkmanın da yolu da bu aslında. Şu anda insanlar günlük hayatta ticaretleriyle meşgul olamıyorlar, kendi görev sorumluluklarını yerine getiremiyorlar, çadırlara mahkum durumda yaşıyorlar. Bu ise aslında olayı kendi iç dünyalarında sürekli büyütmelerine sebebiyet veriyor. Halbuki günlük hayata geçilmesi halinde, bu travmadan çıkma imkanı da çok daha hızlanacak, belki günlük hayat onların bu sorunlarının çözümüne de katkı sağlayacak. O açıdan biz risk görmediğimizde okullara devam etme konusunda doğrusu ısrarın doğru olduğu kanaatindeyiz.

SUNUCU ERKAN TAN- Efendim, atanamayan öğretmenlerle ilgili sorular var, oralara geçelim mi? Bir de tabi siz çok popüler bir Bakansınız. Atanamayan öğretmenler ve öğretmenlerle ilgili her söylediğiniz her yerde manşet oluyor. Sözcü Gazetesi ki sizi çok seviyor Sözcü Gazetesi. ?Bakanın lafına bak? demiş. Milli Eğitim Bakanı Dinçer, öğretmenleri kızdırdı. 264 bin öğretmen atama bekliyor, ihtiyacımız ise 60 bin. 200 bin öğretmen başka iş bulsun demişsiniz. Bir kere dediniz mi?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet dedim.

SUNUCU ERKAN TAN- Tamam o zaman günah bizden gitti. Yani demişsiniz. Şimdi genel bir soru. Bu dünden beri sizin geleceğinizi duyan herkes bu tür mesajlar gönderiyor. Hepsi adına sormuş olalım.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- O zaman ben size, Sözcü Gazetesi'ne, muhalefete bir soru sorayım, ne dememi bekliyorsunuz?

SUNUCU ERKAN TAN- Sözcü ile beni yan yana koymazsanız çok sevinirim de.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ne dememi bekliyorsunuz?

SUNUCU ERKAN TAN- Sözcü Gazetesi ve herkes diyelim.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Atanamayan öğretmenlerimiz, bir kere orada öğretmenler değil, henüz öğretmen olmamış, Milli Eğitim Bakanlığı'nın ailesine dahil olmamış kişilerden söz ediyoruz. Ne dememi bekliyorsunuz? Bu soru çok önemli. Ben Türkiye için bir fotoğraf çiziyorum. İnsanların duygularıyla oynamak, hayalleri üzerine inşa edilmiş popülistçe bir tavır içerisinde olmak mı daha doğru, yoksa bu ülkenin gerçeğini ortaya koyup, sorunu teşhis edip bunun üzerinden bir değişimi önermek mi daha doğru?

SUNUCU ERKAN TAN- Yalan mı söyleyeyim, bu mealen bu anlama geliyor.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hayır, yani ben bir fotoğraf çiziyorum. Aslında doğru veya yalan diye bir şeyin üzerinden değil, Türkiye'nin bir gerçeği üzerinden fotoğraf çiziyorum ve insanlara karar verme konularında yardımcı olmaya çalışıyorum. Gerçek şu: Türkiye'de şu anda bizim yaptığımız tespitlere göre, çünkü bunun üzerin bir hayli çalışma yaptırdım.

SUNUCU ERKAN TAN- Ne dememi istiyorsunuz? Gerçek bu, manşet bu aslında.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- 264 bin gencimiz öğretmen olmayı talep ediyor şu anda. Eğitim fakültesinden, fen edebiyat fakültelerinden, fen fakültesi ve edebiyat fakültelerinden, ilahiyat fakültelerinden bunu çoğaltabilirsiniz, mezun olmuşlar öğretmen olmak istiyorlar. 264 bin kişi, bu rakamı lütfen hafızanızda tutun. Bu sene sadece eğitim fakültesinden mezun olan öğrenci sayısı 44 bin kişi, fen fakültesi, fen edebiyat fakültesi, edebiyat fakültesi, ilahiyat fakültesi yine öğretmen olma hakkı bulunan ve formasyonla öğretmen olabilen fakültelerden mezun olanların sayısıyla birlikte 73 bin kişi mezun oldu.

SUNUCU ERKAN TAN- Ekleyelim.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ekleyin. Gelecek sene bunun üzerine yine bu kadar rakamın ekleneceğini varsayın. Şu anda Milli Eğitim Bakanlığı'nın ücretli öğretmen istihdamı var kadro verilmediği için. Boş geçmesin diye derslerimiz, yerelde lisans mezunu, öğretmenlik yapabilecek vasıflara sahip olanlardan öncelikli olmak üzere insanları ders ücreti karşılığı istihdam ediyoruz. Bu istihdam ettiğimiz öğretmen sayısı 60 bin. Ben normal şartlarda bu öğretmenlerimiz kadrolu olsaydılar mecburi ders saatleri olacaktı ve o saatlere mutlaka girmek durumunda kalacaklardı. Böyle bir hesaplama yaptığımda, bu 60 bin aşağı yukarı 40 bin net kadrolu öğretmene tekabül ediyor ama, ben onu varsaymıyorum şimdi, 60 bin öğretmen aldığımızı varsayıyorum. Bu seneki ihtiyacımız bizim 60 bin öğretmen. Dışarıdaysa 264 bin kişi var. Geri kalan 200 bine yakın öğretmenimize benim ne tavsiye etmemi bekliyorsunuz? Bu bir gerçek, gerçeğin bir tarafı. İkinci gerçek şu: Dünya değişiyor. Aslında meslekler bu kadar katı olmaktan çıktı. Sürekli her meslek yenileniyor, her yeni alanda yeni meslekler çıkıyor, yeni kabiliyetler zorunlu hale geliyor. Bugün Batılı ülkelerin pek çoğunda üniversite mezunları yeni meslekler için iş bulma kurumlarında yeniden eğitim alıyorlar. Veya yine iş bulma kurumu gibi, hayat boyu öğretme diye bir kavram ortaya çıktı. Hayat boyu öğretmenin esas mantığı, kişilerin kendi mesleklerini geliştirmek üzere veya yeni meslek kazanmak üzere eğitim almalarını sağlayacak zeminin oluşturulmasıyla ilgili bir husustur. Dünya bu yöne gidiyorken, bizim gençlerimize bu alanlarda yeni kabiliyetler geliştirmelerini tavsiye etmenin neresi mahsurlu? Ben aynı zamanda bir bilim adamıyım. Bu konularda çalışmışım, çalışma hayatının bir öğesi içinde yer alıyorum. Bir başka gerçek; Türkiye'nin bir sosyal gerçeğinden bahsetmek lazım o da şu: Türkiye'de maliye bölümünden mezun olanlar Maliye Bakanlığı'nın önünde bekliyorlar mı? Çalışma ekonomisinden mezun olanlar Çalışma Bakanlığının önünde bekliyorlar mı ve illa bizi devlete alacaksınız diye bir mecburiyetleri var mı, böyle bir talepleri var mı? Bunu çoğaltabilirsiniz. İletişim Fakültesi mezunları TRT'nin önünde mi bekliyorlar? Şimdi öyleyse burada olup biten bütün hadisenin bütün fotoğrafını ortaya koyduktan sonra bir değerlendirme yapmak lazım.

SUNUCU ERKAN TAN- Yani gerçeği söylüyorum, aslında hizmet ediyorum. Duruma göre yineden kendinizi ele alın imkanı tanıyor.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ha burada başka bir boyutuna daha, yani bir dördüncü gerçeğe de bakmak lazım, o da şu: Bu çocuklarımızın suçu yok. Ben asla hiçbir konuşmamda bu atama bekleyen öğretmenlerimizle alakalı onları incitecek tek laf etmedim bugüne kadar, etmemeye de özen gösterdim. Çünkü o kardeşlerimizin sorunu değil bu, bu, bu ülkenin sorunu. Bu ülkenin istihdam sorunu var, bu ülkenin üniversite mezunlarıyla alakalı iş bulmasında sorunlar var. Ve bu sorun sadece eğitim fakültesi mezunlarının yüz yüze kaldığı bir gerçek de değil. Bu açıdan bakıldığında bunun bir sistemik sorun olduğunu ben söylüyorum. Bu bir sistemik sorun. Ve bunu biz yine sistem üzerinde değişiklik yaparak çözebiliriz. O yüzden de ben bütün bu analizleri yaparken, Türkiye'nin bu fotoğrafını ortaya koyarken, çözümsüz de bir teklifte bulunmadım şimdiye kadar. Milli Eğitim Bakanlığı'na geldiğimizde üzerinde durduğumuz ilk konulardan birisi, öğretmen ihtiyacımızla alakalı planlamanın yapılması meselesidir. O yüzden biz Milli Eğitim Bakanlığı'nda insan kaynakları planlamasıyla alakalı bir birim kurduk yeni ve YÖK'le bu konuda hemen irtibata geçti. Daha ilk geldiğim gün bu gerçeği fark ettiğimde bu sene üniversiteyi tercih edecek öğrencilerimize ihtiyaç duyduğumuz alanları duyurduk. Biz şu alanlarda öğretmenlere ihtiyaç duyuyoruz. Diğer alanları seçerken dikkat edin lütfen dedik. Bundan sonra ise daha somut bir adım atacağız. YÖK'le işbirliği halinde eğitim fakültelerimizde açılacak bölümleri, bölümlerin kontenjanlarını bizim bundan sonraki 1 yıllık, 5 yıllık, 10 yıllık stratejik planlarımıza göre belirlemeleri konusunda onlardan ricada bulunacağız. Bu açıdan bakıldığında bu sistemik sorunu ancak yine sistem üzerinden tekrar alarak çözmemiz mümkün. Ben elimden geleni yapıyorum. Başka bir ricam da var bu konuda benim. Lütfen gençlerimizin duyguları üzerinden kimse siyaset yapmasın.

SUNUCU ERKAN TAN- İşte tam onu söylüyorduk.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bu bir popülizmdir.

SUNUCU ERKAN TAN- Biz hata yaptık size oy vermeyecektik efendim ya, Kemal Bey'e verecektik. Alacaktı herkesi öyle dedi.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Yani ben size soruyorum, hakikaten ihtiyacınız yoksa, alsanız ne yapacaksınız, nerede istihdam edeceksiniz? Çünkü insanları işe aldığınız zaman sizden iş bekleyecekler, görev bekleyecekler ve haklılar. O zaman daha çok haklı olurlar.

SUNUCU ERKAN TAN- Çok doğru. Siz o zaman Çalışma Bakanıydınız, Kemal Bey verdi meydanda bu sözü CHP Genel Başkanı olarak, atanamayan öğretmenleri atayacağız dedi.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Atanamayan öğretmenleri atasanız, bugün ihtiyacınız yok, oturtacak yer bulamazsınız. Şu anda 264 bin öğretmeni aldığınız zaman oturtacak yer bulamazsınız. Daha da önemlisi başka bir şey daha söyleyeyim. Bugün okullarımızda ihtiyaç duyulan öğretmenlerin alanı ile, şu anda piyasada olan öğretmenlerimizin mezun oldukları alanlar arasında uyumsuzluklar var. Mesela geçen sefer Ağustos ayında biliyorsunuz geçen sene biz yaklaşık 40 bin kişiyi öğretmen olarak aldık. 2 yıldır Türkiye, tarihinde aldığı en fazla öğretmeni alıyor. 2 yıldır üst üste 40 bin kişiden fazla insanı, 40'ar bin kişiden fazla insanı öğretmen olarak camiamıza dahil etti. Bu kadar çok?

SUNUCU ERKAN TAN- Bir defada alınan en fazla öğretmeni aldık 2 yıldır diyorsunuz.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- 2 yıldır evet. 40'ar bin kişi alındı.

SUNUCU ERKAN TAN- 80 bin kişi yani.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Toplam 80 bin kişi. Geçen Ağustos ayında benim Bakanlığımdan sonra 11 bin 500 kişi almıştık, onlardan aşağı yukarı 100-150'den fazla öğretmeni alamadık. Çünkü bizim ihtiyaç duyduğumuz alanda yoktular. Ondan önce 29 bin 500 kişinin alındığı safhada ise, yine yaklaşık 700 kişiye yakın insanı alamamıştık. Çünkü ihtiyaç duyduğumuz alanda öğretmen yoktu.

SUNUCU ERKAN TAN- O zaman niye açıyorsunuz kardeşim bu okulları, açmayın bu okulları, diyorlar. Dediniz zaten biraz önce.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Ama size şunu söyleyeyim: Üniversite eğitimi, sadece devlette iş bulmak için kurgulanmış bir eğitim değildir. Dünyanın her tarafına lütfen gidip bakın. Amerika'sından Singapur'una kadar dünyanın her yerinde bu ülkenin vatandaşlarının üniversite mezunu alabilmeleri için çok yoğun bir çaba sarf ediliyor. Amerika eğitim reformunu yaparken, bütün vatandaşların yüzde 60'ından üniversite mezunu olması için hedef belirledi kendisine. Üniversite mezunu olmak demek, devlette istihdam edilecek bir kapı yaratmak demek değil. Eğitim, bir ülkenin en önemli kaynağıdır. İnsanı ve eğitilmiş insanı, uluslararası rekabette toplumu ayağa kaldıracak ve avantajlı hale getirecek bir fırsattır, bir kaynaktır. Biz üniversitede çocukları eğitiyoruz. Çünkü eğitimli insanla bu ülke kalkınacak ve rekabet gücüne sahip olacak. Biz üniversiteden mezun ettiklerimizi devlette istihdam edeceğiz diye bir zihni şartlanma oluşturacak olursak, bence bu, bu ülkede yanlış bir yönlendirme olmuş olacak.

SUNUCU ERKAN TAN- Demiş ki bir seyircimiz. Biz herkesin değil, 44 bin atamayı bekliyoruz Erkan Tan, onu sor demiş. Bu 44 bin sihirli bir sözcük galiba.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Sonra ne olacak? Bugün farz edin ki işte arz önce ifade ettim 60 bin kişiden bahsettim, 44 bin deyin. Varsayalım şimdi Hükümet o 60 bin kişilik kadroyu doldurun dedi, aldık. Sonra ne olacak?

SUNUCU ERKAN TAN- Yani size 60 bin kadro verildi.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Sonra ne olacak? Türkiye'nin en önemli sorunlarından birisi, bir adım sonrasını düşünmemek değil mi? Türk kamu yönetiminin en önemli sorunlarından birisi, gelecek yönelimli olmamasıdır. Kamu yönetimi reformu meselelerini konuşurken üzerinde durduğumuz büyük bir tespitti bu. Kamu yönetimi gelecek yönelimli değil, şimdiyle uğraşan bir özelliğe sahip. Amaç yönelimli değil, sorunlarla uğraşan bir niteliğe sahip. Dolayısıyla Türkiye'ye yönetim yapısı olarak baktığımızda artık amaç yönelimli hale getirmek, sorunlarıyla ve günlük meseleleriyle uğraşan bir uygulama ve zihni alandan çıkarmak gerekmez mi? Milattan sonra 7. yüzyılda, 6. yüzyılda Konfüçyüs diyor ki: ?Yeteri kadar geleceği düşünmeyen insanların önlerinde hep dertleri vardır? diyor. Bugün yaşadığımız bu sorun, aslında yeteri kadar geleceği düşünmediğimiz için karşılaştığımız bir sorun değil mi? O yüzden ben arkadaşlarıma belki, benim bu söylediğim bu söz onlar için bir umut vaat etmiyor olabilir. Ama doğru söz söyleyene sahip çıkmaları gerektiği kanaatindeyim ben.

SUNUCU ERKAN TAN- Demiş ki bir seyircimiz, anlatmıştınız ama, 40 bin öğretmen ataması yapıldığında artık öğretmen ihtiyacının kalmayacağını söylüyorsunuz. O zaman biz de soruyoruz, 40 bin atama yapıldığında öğretmen ihtiyacı kalmıyorsa, 70 bin ücretli öğretmen niye çalışıyor, bu ayrım niye var? Anlatmıştınız ama.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- O zaman ücretli öğretmenler bizimle beraber olmayacaklar demektir bu. İki birbirinin ikamesi çünkü.

SUNUCU ERKAN TAN- Yani kadro verilemediği için böyle bir ara çözüm bulundu. Yoksa hani bunu siz özel olarak tasarlamış bir kamu yönetimi modeli olarak ortaya atmış değilsiniz ücretli öğretmen modelini.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Hayır, zaten benim yaptığım uygulama da değil bu. Türkiye, Milli Eğitim Bakanlığı kurulduğu günden beri bu ücretli öğretmen uygulamasını yapıyor.

SUNUCU ERKAN TAN- Yapıyor.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Her yıl giderek azalıyor. Geçtiğimiz yıl bizim ücretli öğretmen sayımız 64 bin 500'dü, yeni öğretmenler aldık, yeni okullar açıldı, eski öğretmenlerden bazıları emekli oldular. Bu seneki ücretli öğretmen sayımız yaklaşık 5 bin civarında düştü. Gelecek sene daha fazla düşecek, 10 bin civarında düşecek belki. Dolayısıyla bu cari bir ihtiyaçtan ortaya çıkan uygulama.

SUNUCU ERKAN TAN- Özür grubu mağduru olan öğretmenler diye bir grup var. O da dünden beri size ulaştırmamız için soru soruyor. Bununla ilgili ne söylemek istersiniz efendim?

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi bakın, ben size yerleşik alışılmış sorular ve tartışmalar üzerinden değil, Türk eğitim sisteminin sorunları üzerinden izahta bulunmaya çalışayım.

SUNUCU ERKAN TAN- Buyurun.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Özürlü, yani eşinden ayrı özür dediğimiz, eşi bir başka ilde devlet memuru, kendisi bir başka ilde.

SUNUCU ERKAN TAN- İkisi de devlet memuru ve tayin istiyorlar.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Birisi tayin istiyor. Normal şartlarda bu tayinleri biz yapıyoruz zaten. Yani her yıl, bazen yılda 2 kez yapılmış, artık bundan sonra bir kez yapacağız kanun çıktı çünkü. Ağustos ayında bu tayinler yapıldı. Ama bazı kamu kurumlarında atamalar, mesela İçişleri Bakanlığı'nda, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde, adliyede daha sonra gerçekleştirilen atamalar sebebiyle böyle bir sorun ortaya çıktı. Şimdi biz tabi bunu çözmek için çaba sarf ediyoruz, bunu hemen bunun altından belirterek sözüme devam edeyim. Ama şunu söyleyeyim ben size. Türkiye'de hepimiz eğitim sisteminin niteliğinden dolayı şikayetçi değil miyiz?

SUNUCU ERKAN TAN- Evet, ağzını açan her işin başı eğitim diyor.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Bakınız öğrencisi şikayet ediyor, velisi şikayet ediyor, öğretmeni şikayet ediyor. Uluslararası sınavlarda çocuklarımız 34 ülke içerisinde 30. sırada yer alıyorlar. Tüm kamuoyu eğitimin niteliği konusunda bizden beklenti içerisinde. Peki ben size bir soru sorayım. Eğitimin niteliğinin en temel faktörü nedir, kimdir?

SUNUCU ERKAN TAN- Herhalde öğretmendir.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Öğretmendir, çok güzel. Herkes yine kabul ediyor ki öğretmen. Peki eğitimin niteliğinin artırılması için iki faktör var: Bir, öğretmen niteliğinin geliştirilmesi. İki, öğretmenin öğrenciyle yüz yüze olmasıdır. Öyle değil mi?

SUNUCU ERKAN TAN- Evet, doğrudur.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Peki şimdi sorayım ben size. Eğitim başlamış, sizin bir çocuğunuz var, birinci, ikinci sınıfa gönderdiniz belki de üçüncü, dördüncü sınıfta. Karşısına yeni bir öğretmen çıkarmışsınız, aradan henüz 2 ay geçmiş ve ben o öğretmeni özürlü ataması sebebiyle oradan alacağım, bir başka ile göndereceğim. Orada plan yapılmış, orada sınıflara öğretmenler giriyorlar, gittiği zaman belki sınıf bulamayacak, o atıl hale gelecek. Ama buradaki çocuklar, 30-35 tane öğrenci öğretmensiz kalacak. Şimdi tüm Türkiye'ye soruyorum, 30 tane öğrencinin öğretmensiz kalması arzu edilebilir bir durum mudur?

SUNUCU ERKAN TAN- Arzunuz mudur veyahut.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet. Sınıftan kedi çocuğunuzun öğretmeninin dönem içinde bir başka yere götürülmesini kabul eder misiniz?

SUNUCU ERKAN TAN- Evet, yani. Hemen sizi suçlarlar o zaman. Böyle bakanlık mı olur kardeşim, okullar açılmadan önce aklınız neredeydi.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Evet, bu soru çok doğru bir sorudur. İşte bunların hepsini okullar açılmadan önce yapıyoruz ve okullar kapandıktan sonra yapacağız. İkincisi, her yıl çocuğunuzun öğretmeninin değişmesini ister misiniz? Bunları konuşmak belki bir siyasetçi açısından bakıldığında hakikaten eleştirilmeye maruz kalmak demek. Ama Türkiye'nin önemli bir gerçeği, eğer Türkiye kendi sorunlarını bu kadar açık ve net konuşmazsa değişimini başaramaz. Eğitimin sorunlarına bu kadar net bir şey söylemezse eğitimin niteliğini geliştiremez. O yüzden tekrar soruyorum, bütün velilerimize soruyorum, hatta o atamayı talep eden öğretmenimize soruyorum, kendi çocuğunuzun her yıl öğretmeninin değişmesini ister misin? Soruyu böyle sorduğunuzda?

SUNUCU ERKAN TAN- Veya okullar açıldıktan sonra, dersler başladıktan sonra.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Çünkü bir öğretmenin değişmesi, yeninin yerine gelmesi öğrenciye 1 ay kaybettirir en iyi ihtimalle.

SUNUCU ERKAN TAN- Tabi. Onun yerine başka bir öğretmen tayin edilecek, o oraya gelecek, daha işte bilmem ne günü var onu kullanacak.

MİLLİ EĞİTİM BAKANI ÖMER DİNÇER- Şimdi eğer soruyu doğru sorarsanız cevabınız farklılaşıyor ve o zaman ülkenin menfaati doğrultusunda cevap vermeye b

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber