Bakan Çelik: Toplu İş İlişkileri Yasası çıkacak ve bu sıkıntıyı atlatacağız

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 24 Ocak 2012 13:49, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, Toplu İş İlişkileri Yasasıyla ilgili olarak, ''Ben ümitsiz değilim. Bu yasa çıkacak ve bu sıkıntıyı atlatacağız'' dedi.Çelik, Hak-İş Konfederasyonuna bağlı Hizmet-İş Sendikasının 33. kuruluş yıl dönümü dolayısıyla İçkale Otel'de düzenlenen etkinliğe katıldı.

Bakan Çelik, 130 bini aşkın üyesiyle çalışma hayatına ve demokrasinin gelişmesine önemli katkı sağlayan Hizmet-İş'in 33. kuruluş yıl dönümünü kutladı.

Hak arama mücadelesinin insanlık tarihi kadar eski olduğunu ifade eden Çelik, bu mücadelenin sanayi devrimiyle hız kazandığını anlattı.

Geçmişte ne pahasına olursa olsun kazanma hırsı içinde hareket edildiğini ve emek sermaye ilişkilerinin bu şekilde dizayn edilmeye çalışıldığını belirten Çelik, bugün bu anlayışların çok geride kaldığını, emek ve sermayenin birbirini tamamlayan vazgeçilmez iki unsur olarak görülmeye başlandığını söyledi.

AK Parti iktidarının 10. yılına girdiğini anımsatan Çelik, ''Bu süre içinde ekonomisi her geçen gün büyüyen, IMF gibi kuruluşların teftiş günlerini unutan, demokrasisi her geçen gün gelişen, işkence ve faili meçhullere 'dur' diyen, geçmişin karanlık noktalarıyla cesurca yüzleşen, 'sivil anayasayı bu millet yapar' diyen, 12 saat değil, 12 gün değil, 12 yılları planlayabilen, içeride istikrarlı, dışarıda itibarlı bir ülke noktasına geldik. Bu yeni Türkiye'yi yalnız iktidar olarak değil, işçisiyle, memuruyla yarattık'' dedi.

İktidarları boyunca çalışma hayatıyla ilgili önemli düzenlemeler gerçekleştirdiklerini de anlatan Çelik, İş Kanunu'ndan, sosyal güvenlik reformuna, genel sağlık sigortasından istihdam paketine, mesleki eğitimden 1 Mayısın tatiline kadar birçok önemli düzenlemenin hayata geçirildiğini söyledi. Çelik, 61. Hükümet kurulur kurulmaz çalışma hayatıyla ilgili, samimiyetle sorunları çözme konusunda kararlı, ciddi, tutarlı, diyaloğa dayalı bir irade ortaya koyduklarını ifade ederek, yapılan çalışmaları anlattı.

Türkiye'nin ''12 Eylül darbecilerini'' yargının huzuruna çıkardığını, antidemokratik dönemin ürünü olan sendikal mevzuatın da devam edemeyeceği düşüncesiyle 2821-2822 sayılı yasaları Toplu İş İlişkileri Yasası olarak yeniden düzenlediklerini anlatan Çelik, yasanın çıkarılmaması yönünde, iddia edildiği gibi bir tehdit veya baskı olmadığını söyledi.

Çelik, geçmiş dönemde yine üzerinde çalışılan düzenlemenin yarım kaldığını ancak bugün tamamlanarak Bakanlar Kurulu'na sevk edildiğini belirterek, şöyle devam etti:

''Bu kanunla ilgili sorun varsa, sorunu çözme konusunda bir kararlılığımız var. Ama bu kanunla ilgili farklı bir şey var. Neresinde bir sıkıntı var, onu doğrusu tam teşhis ettik dersek doğru değil. Ne oluyor anlamak mümkün değil. İşçilerle, işverenle görüşüyorsunuz, sorun ne? Yüzde 90 uzlaşma sağlanmış, bir şekilde bunu uzlaşarak gönderelim diyoruz. Onda da uzlaşma sağlanıyor fakat o arada alaca karanlıkta ne oluyor bilemiyorum, sıkıntı yaşamaya başlıyoruz. Ben ümitsiz değilim. Bu yasa çıkacak ve bu sıkıntıyı atlatacağız.

Nedir sıkıntıya sokan? Demokratik sistemin içindeyiz, herkes demokratik hakkını açık da gizli de kullanabilir. Bir şekilde kullanılıyor ve bu sorunlar sürüyor.

Demokratik yöntemlerle getirdiğimiz tam neticelendirmek üzere olduğumuz noktada yeni demokratik hakların kullanılmaya başlaması zamanımızı alıyor.''

-''Örgütlü olmadan hak aranamaz''-

Bakan Çelik, örgütlü toplumun desteklenmesi gerektiğini vurgulayarak, demokrasilerde örgüt olmadan hak aranamayacağını söyledi. ''Bütün işverenler, bütün sendikalar çok iyi'' tanımlamasının doğru olmadığını ifade eden Çelik, çalışanın hakkını zamanında vermeyen işveren de, hakkını aramak için gayrimeşru yolları tercih eden sendikalar da olduğunu dile getirdi. Çelik, buna karşın örgütlenmenin, toplum için vazgeçilmez bir unsur olduğunu, kayıt dışılık ve endüstriyel ilişkilerde barışın da örgütlenmeyle çözülebileceğini dile getirdi.

İş sağlığı güvenliğiyle ilgili düzenlemeyi de Bakanlar Kuruluna sevk ettiklerini anımsatan Çelik, çalışanların yüzde 2'sinin iş sağlığı güvenliği çerçevesinde olduğunu, kalan yüzde 98'in de bu kapsama alınması gerektiğini bildirdi.

Türkiye'de 1 ile 9 işçi çalıştıran 1 milyon 200 bin, 10'un üzerinde işçi çalıştıran 225 bin iş yeri bulunduğunu açıklayan Çelik, ''Bir tarafta bir milyon 225 bini görmüyorsunuz, yüzde 60'lara varan iş yeri kazaları burada yaşanıyor. 'Bunları kapsam dışı bırakalım...' Peki hayatını kaybeden kim? İnsan. Bütün mücadele niçin, insanın mutluluğu için. Hani 'insanı yaşat ki devlet yaşasın' diyoruz. Bunun getirdiği çok cüzi mali külfet var mı? Olacak. Çünkü amacımız insanı yaşatmaktır. İşçiyi sağlıklı ortamda çalıştırmaktır. Yoksa kamuya, devlete ne gerek var? Eğer bunlar varsa, yapı da demokratik ise hak arama olacak, hak arama için de insan onuruna yaraşır bir kalitede insan yaşamını sürdürmesi gerekiyor. Bu düzenlemeleri gerçekleştirmeli, örgütlemenin önündeki engelleri kaldırmalıyız ve sağlıklı ortamda insanımızın çalışmasını sağlamalıyız'' şeklinde konuştu.

Kamuda toplu sözleşmeyi düzenleyen yasa tasarısının meclise gönderildiğini anımsatan Çelik, tasarıyı 1-2 hafta içinde yasalaştırıp hemen toplu sözleşme masasına oturmak istediklerini söyledi.

-Kıdem tazminatı konusu-

Kıdem tazminatı konusuna da değinen Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Faruk Çelik, şöyle konuştu:

''Örgütlenmenin önündeki engeller kalkmalı ve akabinde birçok kişinin dillendiremediği kıdem tazminatını da masaya yatırmalıyız. Taşeronlaşmayı da masaya yatırmalıyız. Bu sıkıntılı alanları çözmemiz gerekiyor. Kamuda ve belli firmalarda çalışanların dışında geniş bir kesimin kıdem tazminatından yoksun olduğunu hepimiz biliyoruz. Yüzde 10 bundan istifade etsin yüzde 90 seyretsin diye bir yaklaşım olamayacağına göre, mutlak suretle taşeron, alt işverende çalışan işçilerimizin bu sosyal haktan, tazminattan yararlanmaları konusunda gerekli adımın atılması gerekiyor.''

Kısa sürede İş Sağlığı ve Güvenliği Yasasının da geçeceğini belirten Çelik, tüm çalışanların bu kapsam altında olacağını ifade etti. Çelik, iş Sağlığı ve Güvenliği Yasasının iş kazalarını önleyici bir sistemi kuracağını kaydetti.

-''Bağ-Kur'lu 12 bin esnafa da intibak''-

İntibak Yasası çalışmalarına da değinen Çelik, çalışmanın 10 liradan 322 liraya kadar bir düzenlemeyi içerdiğini ifade ederek şunları kaydetti:

''Ayrıca bugün bunu da ifade edeyim, 2002 yılında yine sistemle oynamanın getirmiş olduğu ve 3 aylık dönem içinde aylıklarda farklılaşmayı ortaya çıkaran Bağ-Kur'lu 12 bin esnafımızla ilgili de buradaki intibaksızlığı intibaka dönüştürecek bir düzenlemeyi de bu yasaya ilave etmiş olacağız. Böylece 2000 yılından önce meydana gelen farklılaşmayı, eşit şartlarda çalışması, eşit şartlarda prim ödemesi, farklı zamanda emekli olmalarından dolayı veya eşit prim ve farklı süre çalışmalarına rağmen aynı maaşı alanlar arasındaki olmaması gereken eşitliği ortadan kaldıracak bir düzenlemenin adı intibaktır. Bu da 2000 yılı öncesi 1 milyon 913 bin emeklimizi 2008 yılına taşımaktır. Tüm emeklilerimize hayırlı olmasını temenni ediyorum.''

Çalışma hayatında bütün mücadelelerin amacının işsizliği ortadan kaldırmak olduğunu da anlatan Çelik, bu konuda ABD ve Avrupa'daki bazı rakamları paylaştı. Çelik, bugün artık devletlerin bile kredibilitesinin sorgulanır noktada olduğunu belirterek, Yunanistan'ın durumunun ortada olduğunu, İspanya ve Fransa'nın kredi notlarının düştüğünü belirtti.

-''Fransa gelecekten ümidini kesti''-

''Fransa gelecekten ümidini kesti diye düşünüyorum, geçmişten medet umar hale geldi'' diyen Çelik, sözlerini şöyle tamamladı:

''Tarihe, sözde soykırımla ilgili tarihi katleden adam olarak geçeceğinden hiç şüphem olmayan Sarkozy'nin ayak oyunlarını izliyoruz. Tarihini de inkar ediyor. Belki gerçek tarihine uygun işler yapıyor. Ama görünen özelikle 1789 Fransız devrimiyle çelişen, adeta karşı devrim niteliğindeki bu düzenlemeyi ne yazık ki dün akşam kabul ettirdiler. Ne yaparlarsa yapsınlar biz büyük medeniyetin çocuklarıyız. Kirli parmaklarla bu büyük medeniyeti lekeleyemeyeceklerini herkesin bilmesini istiyoruz. Bizim, Allah'a şükür şanlı tarihimizde utanılacak şey yok. Elli kere söyledik, bir kere daha söylüyorum, biz onlar gibi zalimane, onlar gibi zulümden yana olsaydık Balkanlarda Türkçe'den başka dil, İslam'dan başka din olmazdı. Ama dünyanın 22 milyon kilometrekarede bugün herkes özgürce kendi dilini, kendi inancını yaşıyor ve konuşuyorsa bu bizim medeniyetimizin, insana bakışının neticesidir. Bunları anlamaları için daha çok ekmek yemeleri gerekiyor. Ama inşallah toplumlar bilinçleniyor, örgütlü toplumlar bunları nesilden nesile taşıyacak ve haklıyla haksızın en güzel şekilde aydınlanacağı günlerin çok uzak olmadığı düşüncesindeyim. Bize düşen çalışmak. Demek ki güçlenince birilerinin çıkarları zedeleniyor. O halde daha da güçlü olmalıyız ki bu çıkar gruplarının esamesi okunmasın.''

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber