Anayasa Mahkemesi'nden KDV Kanunu'na kısmi iptal

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 14 Şubat 2012 12:57, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 19:01

Anayasa Mahkemesi'nin, Bakanlar Kurulu'na Katma Değer Vergisi (KDV) indirimiyle ilgili iade hakkını kaldırma yetkisi tanıyan yasa hükmünün iptaline ilişkin kararının gerekçesi Resmi Gazetede yayımlandı.

Danıştay 4. Dairesi, Katma Değer Vergisi Kanunu'nun vergi indirimine ilişkin 29. maddesinin (2) numaralı fıkrasının, son tümcesinin iptaline ve yürürlüğünün durdurulmasına karar verilmesi istemiyle Anayasa Mahkemesine başvurdu.

Davayı esastan görüşen Anayasa Mahkemesi, Kanunun iptali istenen son tümcesindeki, ''Bakanlar Kurulu'nun, vergi nispeti indirilen mal ve hizmet grupları ile sektörler itibarıyla, amortismana tabi iktisadi kıymetler dolayısıyla yüklenilen katma değer vergisinin iade hakkını kaldırmaya yetkili olduğuna'' ilişkin hükmünü oy birliğiyle iptal etti.

Bakanlar Kurulu, KDV iadesiyle ilgili yetkisini turizm sektörüne yönelik kullanmıştı. Bakanlar Kurulu, 19 Temmuz 2008 tarihinde yayımladığı kararnameyle otel, motel, pansiyon, tatil köyü ve benzeri konaklama tesislerini işleten mükelleflerin, indirimli orana tabi işlemlerine ait KDV iade hesabına, amortismana tabi iktisadi kıymetler dolayısıyla yüklendikleri KDV'yi dahil etmemelerini uygun görmüştü. Duruma itiraz eden bazı mükelleflerce yargı süreci başlatılmış, Danıştay tarafından da konu Anayasa Mahkemesine taşınmıştı.

-Gerekçeden-

Anayasa Mahkemesi'nin gerekçesinde, Anayasa'nın 73. maddesinde, herkesin, kamu giderlerini karşılamak üzere, mali gücüne göre vergi ödemekle yükümlü bulunduğu, vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımının, maliye politikasının sosyal amacı olduğu, vergi, resim, harç ve benzeri mali yükümlülüklerin kanunla konulacağı, değiştirileceği veya kaldırılacağının öngörüldüğü belirtildi.

Buna göre, devletin vergilendirme yetkisinin sınırının, aynı zamanda kişilerin hak ve özgürlüklerinin de sınırını oluşturduğundan, bu yetkinin keyfiliğe kaçacak biçimde kullanılmasının önlenmesinin, hukuk devleti olmanın gerekleri arasında öncelikli bir yere sahip bulunduğu vurgulandı.

Vergilendirme alanında olası keyfi uygulamalara karşı düşünülen ilk önlemin, yasallık ilkesi olduğu ifade edilen gerekçede, ''Ancak vergilerin yasayla getirilmesi, yalnız başına vergilendirme yetkisinin keyfi kullanılarak adaletsiz sonuçlar doğurmasını engelleyemeyeceğinden, yasallık ilkesi yanında verginin genel ve eşit olması, idare ve kişiler yönünden duraksamaya yol açmayacak belirlilik içermesi, geçmişe yürümemesi, öngörülebilir olması ve hukuk güvenliği ilkesine de uygunluğunun sağlanması gerekir'' denildi.

Anayasa'nın 73. maddesinde yerini bulan ''vergide yasallık'' ilkesinin, aynı zamanda devletin vergilendirme yetkisinin anayasal ilkelerle sınırlandırılması olduğu vurgulanan gerekçede, şunlar kaydedildi:

''Verginin ödenmemesi durumunda devletin alacağı yasalarla güvence altına alınırken, mahsup ya da nakdi iade hangi yolla olursa olsun, mükellefin alacağının yasalarla güvence altına alınmaması düşünülemez. Vergi tekniği, vergi adaletini yansıtmadıkça, maliye politikasının sosyal amacını gerçekleştiremez. Verginin tahsiliyle ilgili düzenlemeler nasıl vergi tekniğinin konusuysa, gerçek vergi yükünü belirleyen iadelere ilişkin düzenlemeler de vergi tekniğinin konusudur. Yasayla verilen bir hakkın idari düzenlemeyle kaldırılması mümkün değildir. Kanunla getirilen mahsup ve iade hakkının Bakanlar Kurulu kararıyla kaldırılması da vergi yükünün dağılımında adalet ve dengeyi bozar ve Anayasa'nın 73. maddesinde yer alan 'herkesin mali gücüne göre vergi ödemesi' ile 'vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı' ilkelerinin idari düzenlemelerle zedelenmesine yol açar.

İtiraz konusu kuralla Bakanlar Kurulu'na verilen yetkinin teknik ve ayrıntı içerdiği de ileri sürülemez. Yasa kuralı, KDV iade hakkının kaldırılması konusundaki takdir yetkisinin kapsam ve sınırını belirlememiştir. Usul ve koşullar, belirsiz biçimde tamamıyla Bakanlar Kurulu'na bırakılmıştır. Böylece, mükellefe keyfi müdahalelere karşı uygun bir yasal koruma olanağı da sağlanmamış, verilen yetkinin kapsam ve kullanma koşulları yasada yeterli açıklıkta belirlenmemiştir.''

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber