Binali Yıldırım: Bence yarı başkanlık, Türkiye açısından daha makul

Kaynak : Akşam
Haber Giriş : 12 Mayıs 2012 08:37, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Başbakan'ın 28 Şubat çıkışını değerlendirirken 'Türkiye'nin en büyük sorunu layüsellik' diyen Bakan Yıldırım, ekledi: Verdiğim karardan biri mağdur oluyorsa onun hesabını vermem lazım. 'Her ihtimale karşı at içeri, gözümün önünde olsun' diyor. Böyle bir anlayışla hukuka güveni artıramayız

Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, 28 Şubat operasyonlarının 'dalga dalga' gelmesini eleştiren Başbakan Erdoğan'ın haklı olduğunu söyledi. Türkiye'nin en büyük sorununun layüsellik (yaptığı işlerden hesap sorulmayan) olduğunu söyleyen Yıldırım, ''Her ihtimale karşı at içeri, gözümün önünde olsun' diyor. Böyle bir anlayışla biz hukuk devletini güçlendiremeyiz. Hukuka güveni arttıramayız' diye konuştu.

AKŞAM Genel Yayın Yönetmeni İsmail Küçükkaya ile Ankara Temsilcisi Çiğdem Toker'i makamında kabul eden Bakan Yıldırım, gündemdeki soruları yanıtladı:

BENCE YARI BAŞKANLIK

- Başkanlık sistemi tartışmasında sizin düşünceniz nedir?

Bence yarı başkanlık, Türkiye açısından daha makul. Konuşulmalı. Hatta bundan sonraki yönetim modeli olarak da daha doğru bir seçenek olduğunu düşünüyorum. Önümüzde de iyi bir fırsat var. Hazır anayasa konuşulur, yazılırken. Çünkü esasında Türkiye'de fiili bir yarı başkanlık sistemi var. Yarın cumhurbaşkanı halk tarafından da seçilirse, bu çok daha önemli hale gelir.

- Yüzde 50'den fazla oy almış bir kişinin cumhurbaşkanlığı söz konusu olabilir diye mi?

Güçlü parlamenter sistemde, istisna olabilir ama ondan daha yüksek oyla seçilmiş bir cumhurbaşkanı var. İki tane seçilmiş yönetici var. Biri başbakan, biri cumhurbaşkanı. Başbakanın ait olduğu partinin, cumhurbaşkanın alacağı oyun üstüne çıkma ihtimali teorik olarak var. Ama pratikte her zaman mümkün değil.

O yüzden de hem ileride yetki çakışmasına mahal vermemek, istikrarın sağlanması için, hem de bu son cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesine yönelik referandumdan sonraki değişikliği de dikkate alarak cumhurbaşkanı ve başbakanın yetki alanlarını netleştiren bir düzenleme gerekiyor.

Anayasada bu sınırları netleştirmek, açıklığa kavuşturmak lazım. Yetki çakışmasını, daha doğrusu yetki kesişmesini ortadan kaldıracak... Bunu yaptığınız zaman zaten yarı başkanlık oluyor. Yine parlamento var, başbakan var, cumhurbaşkanı var. Fransa'da yarı başkanlık sistemi var. Ama aslında Fransa'da başbakanın icrai yetkileri, cumhurbaşkanından fazla. Parlamenter sistem, Türkiye'ye tek adam, bilmem ne itirazları bence ayağı yere basan itirazlar değil.

TEK BAŞINA ŞANSIMIZ YOK

- Başbakan'ın bu önerisine, üç muhalefet partisi de tepki gösterdi. Bu tartışma, Anayasa Uzlaşma Komisyonu'nun çalışma iklimini olumsuz etkilemez mi?

Etkilemez. Ama o zorla olmaz ki. Tabii ki konuşulacak ve uzlaşma sağlanırsa yapılacak. Bizim tek başına yapma şansımız olmadığını biliyorsunuz.

- Referandum?

Referanduma gitmek için de 330'u bulmak gerekiyor.

- Bir partiden destek almadan zor değil mi?

Mutlaka 330'u aşmalı. Aşarsa referanduma gidilir. Bence o açıklamalar biraz erken açıklamalardır. Zaman içinde partiler birbirlerini daha iyi anlayacaklardır diye düşünüyorum. Eğer hepimizin amacı, bu ülkenin geleceğini, demokrasisini, sistemini tartışmalardan kurtarmak, enerjimizi bu işlere harcamaktan artık vazgeçmekse başka çaremiz yok. Oturup bunların hepsini konuşacağız.

'Kimsenin babasının malı değil'

- Başkanlık ya da yarı başkanlık, iş yapma açısından icraat açısından mı önemli?

Gayet tabii. İstikrar olmayan bir ülkede iş yapılır mı? 90'lı yıllarda Türkiye'nin ne kadar zaman kaybettiğini, bırakın ileri gitmeyi, kazanımlarının geri gittiğini gördük.

Türkiye bugün niye konuşulan bir ülke? İstikrarlı olduğu için. Bunu elbirliğiyle kalıcı hale getirmek lazım. Hiç kimsenin babasının malı değil. Biz geldik gideceğiz. Başkası gelecek.

Halk kimi isterse, o gelecek. Sistem herkesin işine yarıyor.

Adamlara göre yönetim şekli, gelişmiş demokrasilerde artık önemini kaybediyor. Kurumsal yapı, yetkili alanlar belli, ilişkiler belli. Vatandaş bunu istiyor.

- Ama tüm bu söylediklerinize rağmen, bu tartışmanın Başbakanı'ın talepleri doğrultusunda onun için istendiği algısı sürüyor? Bu niye?

O dediğiniz, klasik siyaset. Biz klasik siyaseti geçmezsek, yeni siyasette de açılım gerçekleştiremezsek, gelişmiş demokrasiyi söylemin ötesine taşıyamayız. Gelişmiş demokrasi eylemlerle ortaya çıkar, söylemlerle değil.

ABD'de iki partiye inmiş, nasıl yapıyor? Adamlar becermişler. Geçişte de öyle kıyamet falan kopmuyor. Soldan sağda geçti diye. Ülke de bir yere gitmiyor. Bak Amerika'da adamlar bir gelenek oluşturmuş. Cumhuriyetçiler geldiğinde, mutlaka bir bakanı, öbür partiden alıyor. Demokrasi bu. Geçen dönem Ulaştırma Bakanı öbür partidendi. Şimdi de Savunma artı yine Ulaştırma bildiğim kadarıyla...

CHP, caresiz kendini gelistirmek zorunda

- CHP iktidar olursa sizi Ulaştırma Bakanı yapabilir yani?

(gülerek) Gelişmiş demokraside olur tabii.

- Bu ihtimal var mı? CHP'nin iktidarını mümkün görüyor musunuz?

Onlar da kendilerini geliştirecekler. Hep böyle kalacak halleri yok tabii. Eğer ülkeyi yönetmek istiyorsa gelişecekler, başka çaresi yok. Yoksa CHP seçmeni, kara sevdalı gibi. Karşılık bulamazsa, o sevda ne yapacak?

- Başbakan'ın 28 Şubat çıkışı şaşırtıcı bulundu?

Niye? Bence o açıklama gayet makul. İşi ifrata götürmemek lazım. Öyle bir algı oluşturmamak lazım.

- Benzer bir eleştiri, çıkış, neden Ergenekon ve Balyoz dalgalarında değil de 28 Şubat operasyonunda geldi?

O zaman, bu zaman meselesi değil ki. Bizim, başından beri yargıyla ilgili tutumumuz belli. Kardeşim herkes işini yapsın diyoruz. İşini doğru yapmıyorsa, kimse hakkında konuşmayacağız diye bir şey yok ki. Herkes hakkında konuşulabilir. İşini doğru yapacak. Dediğimiz o. Biz yanlış yapıyorsak, zaten rakiplerimiz var, hukuk devleti denetim mekanizmaları var. Bunların hepsi yapılıyor. Türkiye'nin en büyük sorunu layüsellik.

- Kastınız tam olarak nedir?

Ben yaparım ama sorumluluğu beni ilgilendirmez demek. Verdiğim karardan yaptığım işten biri mağdur oluyorsa, onun hesabını vermem lazım. Vermezsem, özen göstermem. 'Her ihtimale karşı at içeri, gözümün önünde olsun' diyor. Böyle bir anlayışla hukuk devletini güçlendiremeyiz. Hukuka güveni artıramayız.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber