PKK'nın şark kurnazlığı

Kış boyunca yapılan etkili operasyonlarla köşeye sıkışan ve eylem gücü zayıflayan PKK yandaşlarının gözünde kuyruğu dik tutma peşinde mi?

Kaynak : Bugün
Haber Giriş : 18 Haziran 2012 00:39, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Bu bağlamda eli kanlı bölücü örgütün Kandil'deki elebaşısı Murat Karayılan'ın açıklamaları oldukça dikkat çekici. Bugün Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Erhan Başyurt o açıklamaların izini sürdü ve PKK'nın hükümete karşı uygulamaya koyduğu stratejik oyunu deşifre etti.

İşte Başyurt'un o yazısı:

PKK taktik ateşkes peşinde mi?

Gazeteci Avni Özgürel, terör örgütünün Kandil'deki bir numaralı ismi Murat Karayılan ile yaptığı görüşmenin notlarını yayınladı.

Oldukça çarpıcı değerlendirmeler var.

Karayılan'ın sözlerine bakılırsa PKK 3 nedenden dolayı sıkışmış durumda.

Birincisi, Silvan saldırısı sonrası başlayan askeri operasyonların örgütün hareket kabiliyetini yok etmesi.

Karayılan, kış boyu termallerle, keşiflerle tepelerine binildiğini ifade ediyor.

Elde edilen başarıların özel kuvvetlerin başarısı gibi algılanmaması için de Cudi, Bingöl, Garzan, Siirt gibi bölgeleri sayıp, bu bölgelerde ağır darbeler yiyen terör örgütü elemanlarını, siyasi çözüm fikrine kendini kaptırarak

gerilla kurallarını uygulamamakla suçluyor.

Aslında örgütün Karayılan'ın ifşa ettiğinden daha fazla sıkıştığı, insansız hava araçları ve özel kuvvetler nedeniyle hareket alanlarının daraldığı biliniyor.

"KCK'nın başkanıyım ama..."

İkinci olarak, örgütün KCK operasyonlarından fazlaca rahatsız olduğu, Karayılan'ın sözlerinden ortaya çıkıyor.

Kendisinin KCK'nın başkanı olduğunu söyleyen Karayılan, 8 bin insanın tutuklandığını, bunların en fazla bin tanesinin PKK'lı olduğunu, diğerlerinin suçsuz olduğunu ileri sürüyor.

KCK operasyonları, örgütün şehir merkezlerinde eylem kabiliyetini azalttığı gibi, dağa adam çıkarma ve para akışı sağlama fonksiyonlarını da azalttı.

Dağ kadrosu askeri operasyonlarla, şehir kadrosu da KCK operasyonlarıyla zaafa düşünce, PKK ciddi kan kaybına uğramış durumda.

Üçüncü olarak, Karayılan en büyük sıkıntılarının Öcalan'a uygulanan "tecrit" olduğunu açıkça dile getiriyor.

Silvan saldırısından bu yana irtibat kuramadıklarını ve bu durumun ellerini kollarını bağladığını dile getiriyor.

PKK, Karayılan'ın Özgürel'e açık ettiği, bu 3 nedenden dolayı askeri veya siyasi olarak zayıfladıkları her dönemde olduğu gibi "taktik ateşkes" arayışına giriyor.

Özgürel'e silah bırakmaya değil ama ateşkese hazır olduklarını ve Öcalan'ın tecritten çıkarılması ve yeniden devrede olması kaydıyla Oslo'da başlayan sürecin devamından yana olduklarını kaydediyor.

Karayılan'ı, Leyla Zana'nın son çıkışı ile birlikte okuduğunuzda ortaya ilginç bir tablo çıkıyor.

Zana da Öcalan'ın süreci yönetmesi için ev hapsine çıkarılması ve serbest görüşme imkânı verilmesini savunuyordu.

Aslında kalıcı barışa sebep olacaksa, bunların hepsi tabii ki tartışılabilir.

Ancak PKK'nın Oslo sürecindeki sayısız saldırıları ve bir taraftan terörü şehirlerde de icra edebilmek üzere KCK yapılanmasına yönelmesi, ister istemez yoğurdu üfleyerek yemeyi gerektiriyor.

PKK'nın şark kurnazlığı...

Zira Öcalan'ın sürece ilişkin mektubu Kandil'e ulaştırıldıktan hemen sonra Silvan saldırısının gerçekleştirildiği biliniyor.

Karayılan da tek taraflı "özerklik" ilanı girişiminde bulunulduğu ve bunu pazarlıklarda pozisyonlarını güçlendirmek için yaptıklarını itiraf ediyor.

Demek ki sorun "tecrit" ya da "devletin ciddiyeti" değil.

Sorun apaçık şekilde, PKK'nın "şark kurnazlığı" yaparak, yürütmenin gösterdiği iyi niyeti istismar alanlarına dönüştürmeye çalışmasıdır.

Hükümet, PKK'nın taktik kurnazlıklarına prim vermeden, yeniden güvenlik zafiyetine düşmeden, Kürtçe seçmeli ders tarzı demokratik açılımlarını sürdürmeli.

Bölge halkının yaşam standartlarını yükseltip, ekonomik refah fırsatlarını oluşturmalı.

Terör örgütü er ya da geç, şiddetin kısır döngüsü ve çıkmazından ancak silah bırakmakla kurtulacağını fehmedecektir.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber