'Fahri profesörlük' unvanı alan Günay: Keşke bu anı annem babam da görseydi

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Uludağ Üniversitesi'nde 'fahri profesörlük' unvanını alırken, " Bu anı keşke annem babamda görebilseydi.

Kaynak : Cihan Haber Ajansı
Haber Giriş : 14 Kasım 2012 20:33, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Şunun için söylüyorum; gençler, hayatınızın güzel anını 'annenizle babanızla paylaşmayı sakın ihmal etmeyin' Çünkü bazı şeylerin yeri dolmuyor." dedi.

Uludağ Üniversitesi'nde düzenlenen 2. Bilgilendirme ve Ar-Ge günlerine katılan Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'a ?Türk kültürüne, turizmine ve arkeoloji bilimine yapmış olduğu katkılar' nedeniyle 'fahri profesörlük' unvanı verildi. Günay, Mete Cengiz Kültür Merkezinde düzenlenen törende cübbesini giydi. Rektör Prof. Dr. Kamil Dilek'in elinden 'fahri profesörlük' payesini alan Günay, herkese teşekkür etti.

Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, fahri profesörlük payesi verilmesi sebebiyle düzenlenen toplantıda, son yıllarda bir değerbilirlik olarak üniversitelerden onursal doktorluk unvanı aldığını, son haftalarda bunun profesörlüğe dönüşmeye başladığını dile getirdi. Günay, iki gün önce de Moskova ve Kültür Sanat Üniversitesi'nde böyle bir ödül aldığını hatırlattı.

Uludağ Üniversitesi'nde kendine bu onuru layık görenlere teşekkür eden Bakan Günay, "Bu anı keşke annem babamda görebilseydi. Şunun için söylüyor; gençler, hayatınızın güzel anı olunca annenizle babanızla paylaşmayı sakın ihmal etmeyin. Çünkü bazı şeylerin yeri dolmuyor, ben onları saygıyla anarak alıyorum bu güzel unvanı." şeklinde konuştu.

PROTESTOCULARA GÖNDERME

Kısıtlı vaktine rağmen paneli dinlemeden ödül alıp gitmek istemediğini anlatan Günay, şöyle konuştu: "Ama benim için biraz nezaketsizlik olurdu. Arkamdan, geldi, cübbesini giydi, unvanını aldı ve kimseyi dinlemeden konuştu gitti denebilirdi. Özellikle gençler 'bu eleştiriyi hiç ihmal etmezdi' diye düşünüyorum. Kesinlikle bundan daha fazlasını yapanlar da var ama onlara da anlayışla bakıyorum."

BATI BİZDEN ÖNCE TARİHİNE SAHİP ÇIKMAYA BAŞLAMIŞ

Batının Türkiye'den önce tarihine sahip çıkmaya başladığına değinen Bakan Günay, şunları söyledi: "Bizden çok önce batı tarihi eserleri koruma konusunda yola çıkmış. Biz Asarı Atika Nizamnamesini 1900'lü yılların başında yazmışız. Osman Hamdi Bey'i rahmetle, minnetle anıyorum. O tarihten itibaren yer altından çıkanların bir köşeye atılacak, yada bir ocakta yakılarak bir kireç yapılacak ürünler değil, gerçekten dünyanın önemli bir hatırası, geleceğin anlaşılması ve geçmişin anlaşılması açısından çok önemli bir miras olduğunu yeni fark etmişiz. Ama o zaman kadar birçok eser tahrip olmuş birçok eserde yurt dışına gitmiş."

Anadolu'da tarihin hangi döneminden kalmış olursa olsun bütün eserlere ayrımsız sahip çıkmaya çalıştıklarını anlatan Bakan Günay, gelinen nokta olarak çok yeni olduklarını belirtti.

KAZILARA YILDA 50 MİLYON LİRA

Şu anda yılda 168 kazı yaptıklarını anlatan Bakan Ertuğrul Günay, "2000 yılında kazılara 2 milyon lira ayrılırken bu yıl 50 milyon lira kaynak ayırıyoruz. Yani 10 yılda 25 kat kazılara ayırdığımızı kaynağı artırma noktasına geldik." diye konuştu.

Bir bölgeden çıkan eserlerin çok uzaklara götürülmeden orada korunması gerektiğini altını çizen Günay, geçmişte bazı bölgelerde çıkan eserlerin belli müzelerde sergilendiğini söyledi. Bu durumun yanlışlığına değinen Günay, taşların dahi dili olabileceğini belirterek sözlerini şöyle noktaladı: "Biz elektriği bile son yüzyıllarda öğrendik, bitkilerin bir canı olduğunu biliyoruz. Hayvanların canı değil, hafızası da olduğunu biliyoruz. Belki binlerce yıl önce yapılmış o taştan yapı Boğazköy'de toprağa döndüğünde o doğanın dengesine olumlu bir katkı yapacak, belki taşlarında canı var, nereden biliyoruz. En azından ben böyle inanıyorum ve bunun aksini henüz bilim bana kanıtlayacak durumda değil, o yüzden her şey ait olduğu yere gitmelidir."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber