Bakan Çelik için suç duyurusu!

Haber Giriş : 01 Ocak 2006 16:30, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Başbakan Tayyip Erdoğan söz konusu TÜSİAD olduğunda, Mustafa Koç'un Rektör Yücel Aşkın'ın tutuklanmasıyla ilgili tek bir cümlesini ihbar etmiş ve birkaç saat içinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma başlatmıştı. Sonra toplumun infiali, tüm hukukçuların itirazı üzerine Rektör Aşkın'in tutuksuz yargılanmasına karar verildi.

Sağlığı ciddi şekilde bozulduktan, kalp operasyonu geçirdikten ve aynı şekilde haksızlığa kurban giden Enver Arpalı'nın bunalıma girip intihar etmesinden sonra...

Böylesine büyük bir travmaya dayanıp hayatta kalmayı başarabilirse insan, işte Yücel Aşkın gibi milyonları arkasında buluyor. Toplum vicdanı doğru değerlendirmeyi pek alâ bir şekilde yapıyor.

Dünkü haberler arasında Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'in Rektör Aşkın'la ilgili bir konuşması vardı. Çok önemli ve incelenmesi gereken bir konuşma!

Bakan Çelik bu konuşmada farklı şekillerde birçok kez sürmekte olan bir davaya, yargı sürecine açıktan açığa müdahalede bulunuyor. Yücel Aşkın hakkındaki (bazılarından hemen beraat ettiği) iddiaların doğruluğu kanıtlanmış gibi "Beni fişlemiş, başörtülü kadınları fişlemiş, saçmalıyor, bilim adamı hafiyecilik yapmaz" benzen birçok suçlamayı arka arkaya sıraladıktan sonra Üniversite'nin bu rektör döneminde bilimsel olarak gerilediğini de ekliyor ve açık hatasını tek bir sözle ortaya koyuyor:

Asıl vahim olan...
"Eski dekan Mehmet Koyuncu'nun söyledikleri doğruysa, gelip de 'Siz bakanın kardeşi ile uyum içinde çalışıyorsunuz, Rektör bey bundan rahatsızdır' dendiyse bu vahimdir."

Söyledikleri doğruysa... diyor, tamamen bir iddia, zira eski rektörlerin "yeni"ler, yenilerin "eski"ler hakkında suçlama yapması çok doğaldır. Bir bakan ise böyle bir iddiayı yargı sürecinde dile getiremez, hele de "Hakimler ve Savcılar Kanunu" nedeniyle hakimlerin geleceği Adalet Bakanlığı'nın elinde iken hiç söyleyemez, görüş beyan edemez.

Mustafa Koç, basın ve diğer vatandaşların tutuklanma olayına itirazı mümkündür, bu hukuki bir hatayı eleştirmektir, Bakan'nı yaptığı ise doğrudan yargıya müdahaledir.

Bu durumda vatandaşların da, hele Başbakan'nı ihbarda bulunduğu bir ülkede Bakan'ı ihbar etme ve savcılığı göreve çağırma hakkı vardır.

Demokrasi ayıbı budur!
Örneğin ben vatandaşlık hakkımı kullanıyor ve istiyorum. Bunun dokunulmazlığı nedeniyle yapılamayışını ise demokrasiye aykırı buluyor ve devletimden bu sorunu çözmesini talep ediyorum. Konumları Başbakan'a ve Bakan Çelik'e yargıya müdahale hakkı vermiyor.

Olay AİHM'ye gidecek kadar (onlar da AB'ye girmeden bıktılar bizim davalardan ama) insan haklarına, eşitliğe, evrensel hukuka aykırıdır.

AKP Hükümeti'nin, halka seçim öncesi verdiği söz de olmasına rağmen dokunulmazlıkların kaldırılmasından hâlâ kaçması ve milleti bir seçime daha bu büyük demokrasi ayıbı ile girmeye mecbur etmesi kabul edilemez. Ve artık edilmemelidir.

Bazı olaylarda demokratik hakları cansiperane savunanlar neredeler, görebiliyor musunuz?

(Not: Hüseyin Çelik Van'daki kardeşi ile ilgili olarak "Hep bu davayla ilişkilendirmeye çalışıldım. Çünkü ağabeyimi ilişkilendirseler beni ve Hükümeti ilişkilendireceklerdi" diyor. Oysa ağabeyinin öğretmen tayinleri bile yaptığı, bulunduğu yerde bakan kadar nüfuzlu olduğu ve her tür kararı kendisinin verdiği şikâyetleri bize de geldi. İddialar araştırılırken bunlar da araştırılmalı değil mi?)

Neden seviyorum?
Dün 'sizi seviyorum' diye bitirmiştim yazımı. Neden acaba; sadece sizin de beni takdir ettiğinizi maillerinizden öğrendiğim, sıkıntılı anlanmda hep yanımda bulduğum için mi?

Hayır, aranızda çok duygulu, sağduyulu, iyiliksever olanların hiç az olmadığını bildiğim için aynı zamanda.

Çok ciddi bir rahatsızlık geçiren ve bu olaya köşemde yer verdiğim Okan Topuz isimli öğrenci yardımsever doktorların, hastane ve kliniklerin yardımıyla kurtuldu ve şimdi okuluna başarıyla devam ediyor.

2005 yılında Bayram Yalçın isimli, çocukluğunda geçirdiği felç nedeniyle hayati tehlike yaratan bir hastalığa yakalanan genç okurumuz, sizin açtığım kampanyaya katılarak toplanmasını sağladığınız 10 milyar TL ile ameliyat edildi, şimdi evinde ve çok daha iyi durumda. Çapa Tıp Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Harzem Özger'in çok zor bir operasyonu başarıyla yapması, ameliyat sonrası bakımını da aynı başarıyla tamamlaması Bayram'ı hayata döndürdü.

Gebze depreminde evi yıkılan ve yakınlarını kaybeden, maddi sıkıntı çeken dedeye yazım üzerine her ay 100 dolar göndermeye başlayan iyi kalpli genç iş kadını da sizin aranızdan çıktı.

Türkiye'nin ücra köşesindeki okulların kitap ve malzeme sıkıntısını yazdığımda onlara kütüphane kurdurtan, bilgisayar ve diğer gerekli araçları gönderen de sizsiniz.

Söyleyin şimdi yerimde siz olsanız sizi sevmez miydiniz?

ruhat mengi/vatan

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber