Usta, aç bir üniversite!

Haber Giriş : 01 Ocak 2006 16:45, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Hayırlısıyla 2005 yılını kazasız belasız atlattık.
Ne savaşa girdik, ne içeride büyük bir felaket oldu, ne ekonomide sarsıcı bir gelişmeyle karşılaştık. AKP'nin seçim hazırlığını düşündürten bazı popülist politikaları dışında ciddi bir tartışma konusu da olmadı: Yeşil alana cami yapma, içki satışlarını kısıtlama, 15 yeni üniversite açma.. girişimleri seçim sathı mailine girdiğimizi gösteriyor olabilir.

Bu kadar çok sayıda üniversite bir çırpıda nasıl açılacak, anlamak zor. Elbette okumak isteyen çocuklarımıza imkân yaratmalıyız. Ama niteliksiz öğretim elemanlarının doldurduğu üniversitelerden alacakları diplomaların çocuklarımızın bir işine yarayacağını sanmıyorum. Şu anda çalışan üniversitelerin çoğu henüz yeterli bilimsel ve eğitsel standartlara kavuşmamışken bir değil, iki değil, tam 15 üniversitenin bir çırpıda açılacağı 'müjdesiyle' karşılaştık.

Yeni üniversiteler sadece gençlere eğitim olanağı sağlamakla kalmıyor, aynı zamanda üniversitenin açıldığı kente potansiyel 'müşteri' sağlıyor. Evler kiralanıyor, bakkaldan alışveriş yapılıyor, lokantalar hareketleniyor, dolmuşlar doluyor... İnsanların pek çoğu 'eğitim'i önemsedikleri için değil, yörelerindeki iş olanağı artacağı için üniversite istiyorlar.

Tabii iktidarın bir hesabı da yeni üniversitelere rektör atayarak istedikleri gibi kadrolaşabilmek!
YÖK ve mevcut üniversite yönetimleri kadrolaşmaya engel gibi gözüküyor. Yeni kurulacak üniversitelerle bu engeller aşılacak.
Bu arada ilginç bir çelişki yaşanıyor: Bir zamanlar 'üniversite özerkliğini zedeliyor' diye YÖK'e karşı çıkan pek çok kişi, şimdi de 'üniversite özerkliğini koruma' adına YÖK'ü savunmak zorunda kalıyor!

Elbette bilime ve üniversitelere yatırım yapılmalı, yeni üniversiteler açılmalıdır. Fakat, bunu belirli bir yaklaşımla gerçekleştirmeliyiz: Önce mevcut üniversitelerin kadrolarının tamamlanması, sonra yeni üniversitelerin açılması, bunu yaparken de ülkenin gereksinim duyduğu bilim dallarına öncelik verilmesi gerekir. 'Seçim zamanı geliyor, haydi 15 üniversite açalım, bu okulların öğretim üyesi açığı yüzünden çalışamaz olduğu fark edilinceye kadar seçim zaten geçmiş olur...' Bu da bir yaklaşım tabii. Ama iktidarın dışında kimin işine yarar, bilmiyorum.

Eğitim, ama yüksek nitelikte eğitim, kalkınmanın ve gelişmenin temelinde yatar. Dünyada azgelişmiş ülkelerle gelişmiş ülkeleri ayıran gösterge sadece gelir düzeyi değildir. Bilgi düzeyindeki farklılaşma, gelir düzeyindeki eşitsizlikten çok daha önemlidir. Gelişmiş ülkeler dünya nüfusunun yüzde 16'sını barındırırken, dünya üretiminin yüzde 58'ini gerçekleştirmekte, aynı zamanda bilimsel yayınların yüzde 87'sini yapmaktadır. Amerika ve Avrupa, dünyadaki patentlerin yüzde 99'unu almaktadır!
Görüldüğü gibi, gelişmişliğin en ayırt edici göstergesi 'bilgi üretimidir!' Kalkınmanın yolu bilgi toplumundan geçer. Ama alelacele kurulmuş seçim tuzağına benzeyen üniversitelerle bilgi toplumu olacağımızı sanıyorsak, çok aldanırız.

türker alkan/radikal

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber