Dekan vekili fakülteyi, lise gibi yönetiyor

Haber Giriş : 24 Şubat 2006 00:08, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Üniversitemizin İlahiyat Fakültesi'ne Fen-Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü'nden Mantar uzmanı bir Öğretim Üyesinin Dekan Vekili olarak görevlendirilmesi ve bu görevin 4-5 aydır devam ediyor olması, Üniversitemizin pek çok öğretim elemanını ve İlahiyat Fakültesi öğretim elemanlarını öncelikle derinden yaralamıştır. Fakülte öğretim elemanlarının görüşlerine hiç başvurulmaksızın yapılan bu görevlendirmeyle Fakülte'nin kurumsal manevi şahsiyetinin zedelendiği ortadadır. Ayrıca bu uygulama, Üniversitemize de zarar verecektir. Bu uygulamayla toplumumuz ve bölge insanımız için çok önemli olumlu işlevleri olan İlahiyat Fakültesi zafiyete uğratılmış olmaktadır.

Böyle bir uygulamanın İlahiyat Fakültesi'nde yapılması, başlı başına bir problem iken, Dekan Vekili'nin göreve geldiği günden itibaren yaptıkları da problemi derinleştirmiştir. Dekan Vekili'nin Fakülte'yi sanki bir bozukluk varmış gibi ?Ben İlahiyat'ı düzelteceğim? diyerek yönetmeye kalkışması, her fırsatta ?İlahiyatçıların ekonomiye katkısı yok.? demesi, İlahiyat öğretim elemanı ve öğrencilerini olumsuz etkilemekte, küçük düşürmekte, bu da İlahiyat Fakültesi'nde eğitimin kalitesini düşürmektedir.

Fakülte'ye, sosyal bilimlere, din bilimlerine çok uzak olan Dekan Vekilinin, görev yaptığı süre içinde de Fakülte'yi tanıma çabası içinde olmadığı yaptıklarından ve Anabilim Dalı Başkanları ve Bölüm Başkanlarına karşı davranışlarından anlaşılmaktadır.

Dekan Vekili: ?Ben burayı özel şirket gibi yöneteceğim. Buradaki çalışmaların ekonomiye hiç katkısı yok. Ben kimseye bedavadan maaş aldırtmam. Hiç kimse altı saatten aşağı ve 12 saatten yukarı ders almayacak. Burada bütün hocalar, her derse girebilir ve verebilir. Kaldı ki dört yıllık fakülteyi bitiren herkes, buradaki bütün derslere girebilir. Hatta ben dahi ilahiyatçılardan daha iyi felsefe bilirim. Alan veya alan hocası da ne demekmiş? Aslında burada bölümleri de, bölüm başkanlıklarını da kaldırmak gerek. Ben bir şey istiyorsam mecburen herkes ona uyacak. Ben emredersem yapılacak.? diyerek İlahiyat Fakültesi kurumunun manevi şahsiyetini tahkir ve tezyif etme yoluna gitmektedir.

Fakülte'de Bölüm Başkanlarını, Anabilim Dalı Başkanlarını ve ilgili öğretim üyelerini dikkate almaksızın derslerin dağılımında değişiklikler yapmış ve bazı dersleri, 2547 sayılı YÖK kanununun 3/k, 12/b, 16/son ve 31. maddelerine açıkça aykırı olduğu halde, alan /branş hocalarına değil, alana çok uzak olan hocalara vermiştir.

Sn. Dekan Vekili, sosyal bilimlere farklı yaklaşımından dolayı İlahiyat'taki akademik personelin maaşlarını baştan hak etmediklerini sıklıkla dile getirmekte ve bu bakış açısına göre uygulamalar yapmakta, kararlar almaktadır. Hatta bu yaklaşımını stratejik plan konusunda dahi sergilemektedir. Stratejik planlamayı ciddiye almadığını ihsas ettirecek söylem ve üslup ortaya koymaktadır. Rektörlüğümüzün bütün Dekanlar, Bölüm ve Anabilim Dalı Başkanlarıyla yaptığı toplantıda dekan vekilinin stratejik planlama için ?Bunlar hikayedir? sözü de zaten bunun kanıtıdır. Bu tür davranış ve yaklaşım tarzı, Dekan Vekilinin bu göreve uygun olmadığını göstermektedir.

Dekan Vekili ?Ben emredersem, yapılacak!? mantığıyla hareket etmektedir. Bunun en somut örneklerinden biri de yönetim kurulu kararıyla iki Araştırma Görevlisini öğrenci işlerinde öğrenci devam durumunu takiple görevlendirmesidir. Bu durum, öğretim elemanlarını, Dekan Vekilinin öğretim üyelerine de yakında acaba örneğin öğrenci işlerinde memurlara yardım etme veya güvenlik biriminde sözgelimi gece nöbeti yapma gibi görevler verebilir mi diye endişeye sevk etmektedir.

Ayrıca İlahiyat Fakültesi'nde onur kırıcı ve ayrımcılık örneği olarak 3 öğretim elemanının her gün sabah, öğle ve akşam olmak üzere günde 3 defa imza atma zorunluluğu getirilmesi de dikkati çekmektedir. Bu görevlilere imza attırılmasının gerekçesi olarak onların Başka İllerdeki üniversitelerde Doktora yapmaları ve dolayısıyla bu şekilde imza yoluyla gitmelerinin engellenmesi gösterilmektedir.

Dekan Vekili, İlahiyat Fakültesi'nin, Türkiye'mize ve Bölge insanımıza yaptığı, özellikle sosyal bütünleşme, dinî ve sosyal akademik araştırmalar ve psikolojik huzur açısından getirdiği olumlu katkıları göz ardı ederek, Fakülte'yi, Anabilim Dalı mantığıyla değil, her şeyi ekonomiye indirgeyen bir yaklaşımla ve lise mantığıyla, yönetmek istediği gibi bir izlenim ortaya çıkmaktadır.

Avrupa Birliği yolunda önemli adımların atıldığı şu günlerde, YÖK'ün mevzuatına, akademik yapı ve mantığa, akademik kimliğe, uzmanlık felsefesine, pedagojiye, üniversite eğitim felsefesine, öğrenci ve öğretim elemanı yararına, stratejik planlamaya, kamu yararına vs. aykırı bu uygulamalara son verilmesi, Üniversitemiz ve İlahiyat Fakültesi'nde en yüksek düzeyde nitelikli eğitim ve öğretimin yapılabilmesi için elzem görünmektedir.

Haberi yazan: Dicle

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber