Ankara'da dipten gelen kamu maaşları sıkıntısı

Haber Giriş : 26 Şubat 2006 11:46, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Geçen sabah aracıma bir okul servis otobüsü çarptı. Araçtaki hasar nedeniyle ifade vermek için gittiğimiz karakolda işlemler bittikten sonra karakol amirinin odasında çay içip sohbet ettik.

Başkomiser S. yeni kuşak, dünyaya açık polislerden biriydi. Kendi okumuş, masasına çerçeveli resmini yerleştirdiği bebeğini de kendisi gibi okutma niyetinde olduğu anlaşılan bir polisti.

Laf döndü dolaştı, geçim sıkıntısına geldi. Başkomiser S. bir örnek verdi: "Bir tanıdığım Belediye'de şoför. İlkokul mezunu. Eline geçen aylık 2 bin 750 YTL. Ben üniversite mezunuyum. Gerektiğinde canımızı ortaya koymaktan çekinmiyoruz. Elime geçen aylık 1250 YTL. İşçilerin aldığında gözümüz yok ama, durum ortada. Nedeni de belli: Onların sendikası var, bizim yok. Madem Avrupa Birliği ölçülerine göre yaşamaya başlıyoruz, bu konuda da AB ölçülerini uygulamak gerekmiyor mu?"

Başkomiser S.'nin anlattıkları Ankara'da hangi kamu görevlisiyle konuşsanız duyacağınız cinsten.
Geçenlerde Anayasa Mahkemesi Başkanı Tülay Tuğcu ile Maliye Bakanı Kemal Unakıtan arasındaki bir diyalog basına da yansıdı. Bakanın kendisinden bir isteklerinin olup olmadığını sorması üzerine, Tuğcu güleç yüzüyle, "Belki bir hesap uzmanı kadrosu isteriz" dedi.

Olay bir şakalaşma niteliğinde görüldüğü için üzerine gidilmedi. Ancak şakanın ardındaki gerçek, en üst yargı makamı olan Anayasa Mahkemesi Başkanı aylığının, Maliye Bakanı hesap uzmanı maaşının, eline geçen ek ödemelerle birlikte hesaplandığında daha düşük kalmasıydı.

Anayasa Mahkemesi Başkanı'nın aylığı, ele geçen aylık cinsinden hesaplandığında, yalnız kıdemli bir hesap uzmanından değil, örneğin bir tuğgeneralden de düşük. Yargıtay Başkanı Osman Arslan'ın, CHP lideri Deniz Baykal'ın bir grup konuşmasında açıkladığı üzere 3-3.5 YTL civarında olan maaşı da öyle. Danıştay Başkanı Ender Çetinkaya'nın durumu çok farklı değil.

Her üç Yüksek Mahkeme üyesinin 31 Ocak'ta Başbakan Tayyip Erdoğan ve Adalet Bakanı Cemil Çiçek ile yaptıkları toplantıda, yeni Sosyal Güvenlik Yasası, Kamu Personeli Yasası ve Danıştay Yasası'nın gündeme gelmesi bu nedenle. Yüksek yargıçlar, en yüksek kamu ücreti sayılan milletvekili maaşının, Turgut Özal döneminde değiştirilene kadar olduğu gibi, Yüksek Mahkeme başkanlarının maaşına göre ayarlanmasını, hukukun üstünlüğüne verilen değerin de göstergesi sayıyorlar. AB ülkelerindeki uygulama da bu yönde.

Ancak örneğin Silahlı Kuvvetler de bu konuda sıkıntılı. Üstelik oradaki sıkıntı, yalnızca geçim sıkıntısı ile sınırlı değil. Başbakan Erdoğan'ın 4 Ocak'ta Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök ve kuvvet komutanlarıyla yaptığı toplantıda gündeme gelen bir sorun, ülke güvenliği açısından ortaya çıkmaya başlayan bir tehlikeye de işaret ediyor örneğin. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Faruk Cöemrt'in endişesi, savaş pilotlarını özel sektöre kaptırmak. Yalnızca 2005 yılında, patlama yaşayan özel hava yolu taşımacılığında çalışmak üzere Silahlı Kuvvetlerden ayrılan savaş pilotu sayısının 100'e yaklaştığı bildiriliyor. Deneyimli savaş pilotu sıkıntısı nedeniyle F-16 kazalarının artması ihtimali, Ankara'da bir endişe kaynağı.

Adını vermek istemeyen bir hükümet üyesi, "Son derece haklılar. Ama özel sektörle rekabet imkânsız. Savaş pilotlarına kuvvet komutanı ücreti de versek, özel sektörün verdiği daha fazla kalıyor" diyor.

Nitelikli elemanların kamu hizmetinden uzak durması her alanda sorun. Geçenlerde bir yargıç, "Bakın bakalım hukuk fakültelerinden ilk yüz içinden mezun olanlardan kaçı hâkim ve savcılığı seçiyor" diye sordu. Müfettişlerden, hesap uzmanlarına, öğretmenlerden veterinerlere, doktorlardan mühendislere durum değişmiyor.
Kamu sektöründe maaşların özel sektörün bazı alanlarıyla rekabet edememesi yanında, kendi içindeki eşitsizliği sorunu da var.

Yeni Sosyal Güvenlik Yasası ve Kamu Personel Yasası ile bu eşitsizlik giderilebilir mi? Bir yandan iki yakasını bir arada tutmaya çalışan hükümetin sınırlı bütçe imkanlarıyla ücretleri, kamu personeli olmayı yeniden cazip kılacak düzeylere yükseltme, diğer yandan ücret ve çalışma koşulları açısından adaleti sağlama sorumluluğu önünde.
Zor bir görev. Ama biraz da bunun için hükümet olunmuyor mu zaten?

murat yetkin/radikal

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber