Milli Eğitim Bakanı Çelik hakkında bilmedikleriniz...

Haber Giriş : 21 Mayıs 2006 15:12, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Edebiyatçı kimliği ile tanınan Bakan Çelik'in eşi Sema Hanım, resim yapıyor. Oğlu Enis tiyatrocu, kızı Büşra ise keman çalıyor. Evde Galatasaray terlikleri ile dolaşan Bakan'dan başka Cimbomlu yok. Ailenin tümü Fenerbahçeli.

Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik evinin kapılarını Bugün'e açtı. Edebiyatçı kimliği ile tanınan Çelik'in eşi Sema Hanım yağlı boya resim yapıyor. Çocukları da sanatla içli dışlı. Çelik'in oğlu Enis, tiyatrocu. En son ?Mevlana'nın hocasını? oynamış. Kızı Büşra ise keman çalıyor.

Evde bugünlerde en çok konuşulan ise Galatasaray'ın şampiyonluğu. Ancak sıkı bir Galatasaraylı olan Bakan Çelik evde tek başına. Çünkü ailesinde Çelik'ten başka Galatasaraylı yok. Oğulları Ali Ekrem, Enis, kızı Büşra ve eşi Sema Hanım, Fenerbahçe taraftarı. Çelik'in kardeşleri de Fenerbahçeli. Bütün bunlara karşılık Bakan Çelik evinde, bir arkadaşının özel olarak yaptırdığı Galatasaray terlikleri ile dolaşıyor. ?Ben Galatasaraylıyım, ama eşim ve çocuklar Fenerbahçeli. Hatta oğlum Enis oldukça fanatik Fenerbahçeli. Bizim evde demokrasi var, ben demokrat bir babayım. Görüyorsunuz terliklerime zarar veren yok" diye gülüyor.

KOMŞU KIZI İLE EVLENDİ

Bakan Çelik, Sema Çelik'le tanışmasını, ?Sema Hanım'ın ağabeyleri benim arkadaşlarımdı. Biz onlarla zaten görüşürdük. Evlerine gidip gelirken orada tanıdım. Ben, fakültedeyken o da kız öğretmen okulundaydı. O vesile ile tanıştık. Aynı mahalledeydik. Yakın komşumuz sayılmaz ama komşu kızıydı. Ailece görüşüyorduk. Ben bizimkilere söyledim, gidip istediler. O gün bugündür beraberiz" diye anlatıyor.

EN BÜYÜK SERVETİ KİTAPLARI

Bakan Çelik, evinde en çok kitaplarının bulunduğu kütüphanesini seviyor. Çelik, kitaplara olan sevgisini anlatırken, şunları söylüyor:

?Hayatım boyunca en büyük servetim kitaplarımdır. Bulunmaktan en çok zevk aldığım yer kütüphanemdir. Bir evden bir eve taşınırken en çok ihtimam gösterdiğimiz eşyalarımız kitaplardır. Önce onları nereye koyacağımızı belirleriz. Benim bakan olduktan sonra çok eksikliğini hissettiğim duygu, kütüphanemde istediğim kadar vakit geçirememek."

Bakan Çelik, çantasında mutlaka en az üç kitap taşıdığını, arabada ve başucunda ise mutlaka dört kitap bulundurduğunu söylüyor. Çelik, ?Şu sıralar Ayşe Kadıoğlu'nun ?Zaman Lekesi' isimli kitabını okuyorum. Kadıoğlu'nun çeşitli zamanlarda yayınlanmış siyasi yazıları var. Yazılarını çok derinlikli buluyorum. Gerçekten yerli yerine oturan tahlilleri var. Bu arada bir de 11 Eylül'den sonraki medeniyetler çatışması ile ilgili olarak Robert Van De Weyer'in ?The Shared Well' kitabını okuyorum. ?Paylaşılan İyi' anlamına geliyor, ABD'li yazar özellikle Doğu ile Batı arasındaki ?nefret' diyebileceğimiz duygunun kaynağı nedir, niçin uyandı, onu sorguluyor. Başucumda mutlaka dört kitap bulunur. Bir şiir kitabı, fikir yazılarının bulunduğu bir kitap, bir edebi eser ve bir de yabancı kitap bulunur. Arabada da böyledir. Mutlaka bu dört kitabı bir arada okumaya çalışırım. Bütün siyasi hayatımda bırakmadığım şey okumaktır? diyor.

YAZAMADIĞI İÇİN ÜZÜLÜYOR

Çelik, bakan olduktan sonra yazamamaktan şikayetçi. Duyduğu özlemi şu sözlerle dile getiriyor:

?Grup Başkanvekilliğim ve Meclis Divan üyeliğim esnasında bile yazdığım yazıları birkaç kitapta topladım. Ama, maalesef Kültür Bakanı ve Milli Eğitim Bakanı olunca yaşadığımız o yoğun tempodan dolayı yazamıyorum. Hele hele Milli Eğitim Bakanlığı'nda biz üç yıla gerçekten 30 yıla sığmayacak işler sığdırmaya çalıştık. O çok yoğun bir süreç gerektirdi. Yazamadığım için üzülüyorum, kütüphanemde istediğim kadar vakit geçiremediğim için üzülüyorum. Van'daki yazlığımızda balkonda gün batımına karşı şöyle bir kaç gün vakit geçirmeyi özlüyorum.?

Çelik, Türkiye'de farklı bölgelerde yaşanan hayatları anlatırken zaman zaman duygulanıyor, zaman zaman gülümsüyor, gelir dağılımındaki adaletsizliğin ortadan kalkması ve fırsat eşitliğinin sağlanması konusunda ?çok çalışıyoruz', ?daima çalışacağız' diyor. Çelik'in gözünden Türkiye gerçeği şöyle:

?Türkiye'de birbiriyle çok büyük zıt özellikler gösteren hayatlar, sosyal yaşamlar var. Köylünün ayrı, şehirlinin ayrı, şehirdeki mahallelerin ayrı. Türkiye'de bir kast, sınıf sistemi yok ama, herkesin farklı bir yaşama tarzı var. Genel olarak Türkiye'de renkli bir hayat var. Türkiye'de insanlar bir çok yabancı ülkede olduğu gibi henüz birbirine çok yabancı değil. İnsanları birbirine bağlayan ortak paydalar ortadan kalkmış değil, insanlar henüz rahatsız edici boyutta asosyalleşmiş değil. Bir çok büyük Avrupa ülkesinde insanlar kalabalıklar içinde yalnızdırlar. İnsanların birlikteliği adeta çakıl taşlarının birlikteliği gibi olmaya başladı. İstanbul'da mesela Sirkeci'de binlerce insanın birbirine sürtünerek, birbirinin yanından geçtiğini, ama farklı dünyalarda, farklı ruh halleriyle yaşadıklarını görüyorsunuz. Bu şehirleşmenin getirdiği bir olgudur. Şüphesiz yozlaşan taraflarımız var, ama diğer ülkelerle mukayese ettiğimiz zaman bizde hâlâ bize has özellikler ve güzellikler duruyor.?

?YALNIZ HİSSETMİYORUM"

Çelik, yalnız kalmak istediği zamanlarda bile yalnız kalamamaktan biraz muzdarip, ama kesinlikle şikayetçi değil. Sürekli kalabalıklar içinde yaşamanın kendisinde yarattığı etkiyi, ?Kendimi yalnız hissedecek bir zaman bulamadım. Bizim hayatımız buna müsait değil. Sürekli insanların içindeyiz, medyanın karşısındayız. Böyle bir görevdeyken, böyle bir hayatın içindeyken, böyle bir yalnızlık duygusuna kapılmam mümkün değil. ?Hiç yalnız kalmak istiyor muyum?' diye sorarsanız, şüphesiz insanın kenara çekilip, kendi kendisiyle hesaplaşmak istediği, kafasını dinlemek istediği, gürültüden, şehrin uğultusundan uzak kalmak istediği zamanlar vardır. Politikacı olduğunuz zaman, hele hele sorumluluk konumunda olduğunuz zaman böyle bir şansınız çok fazla olmuyor" diye aktarıyor.

Sema Hanım: Son söz benim olur

Bakan Çelik'in eşi Sema Çelik yağlı boya resimler yapıyor. Sema Hanım, tablolarının 25 Mayıs'da sergileneceğini anlatırken, gözleri parlıyor, çocuklar gibi heyecanlanıyor. Sema Çelik, siyasete meraklı bir ailede yetişmiş, o yüzden Bakan Çelik'in yoğun temposundan rahatsız olmuyor. Sema Çelik siyasete yabancı olmadığını ?Ağabeylerimle beraber 30 yıl öncesinden beri siyasetin içindeyiz. Ağabeylerim, Hüseyin Bey ve onun ailesi, hepimiz Adalet Partiliydik? sözleriyle anlatıyor. Sema Çelik, Hüseyin Çelik ile tanışmasını, evlilik kararını ve yaşadıklarını şöyle anlatıyor:

- Bakan Bey öğrencilik ve gençlik yıllarından beri aktifti. Seviyorum, zevk alıyorum onunla birlikte hizmet etmekten. Evlenmeye karar verirken, biraz mantık, biraz duygusal olarak karar verdim. Nasıl bir hayat istediğimizi birbirimizle konuştuk.

- Evlendiğimiz zaman onun iyi düşüncelere sahip olduğunu, bu ülke için iyi şeyler yapacağına inandım. Benim için, benim yakınım için yapmasa da bu ülke için iyi şeyler yaptığına inanıyorum. Ona güveniyorum. Gördüm. Görmesem zaten mutlaka tenkit ederim. Her şeyi söylerim. Daima Bakan Bey'in yanındayım ve geleceğimiz için ona inanıyorum. Benim için ne yaptığı değil, Türkiye için, çocuklarımız için yaptıkları önemli.

- Şimdi çok şükür, çocuklar büyüdü, onların başarılı olmalarını, kendi ayakları üzerinde durabilmelerini istiyorum. Her şeyi okuyarak öğrensinler. Kız erkek ayırt etmiyorum, onlar ev işinden, yemekten, temizlikten her şeyden anlasınlar istiyorum. Bakan Bey de bana çok yardımcı oluyor. Ben ona herhangi bir problem yansıtmamaya çalıştım. Evde ister istemez, evin ihtiyaçları konusunda istediğim yapılır. Evde son söz benim olur.

Bakanın oğlu da ÖSS'ye hazırlanıyor

Milli Eğitim Bakanı Çelik'in küçük oğlu Enis, bu yıl üniversite sınavına girecek. Harıl harıl ders çalışıyor. Çelik, oğlunun sıkıntılarını birebir yaşıyor ve öğrencilerin ÖSS stresinden mutlaka kurtulması gerektiğine inanıyor. Hüseyin Çelik'in ÖSS'ye ilişkin görüşleri şöyle:

?Oğlum stresli bir ortam içinde çalışıyor. Çocuklar aslında bütün hayatlarını belli bir dönem ÖSS'ye endeksliyorlar. Bu da hiç sağlıklı değil. Bu dönemlerde bütün çocuklar için müzik, beden eğitimi gibi derslerin, sosyal kültürel aktivitelerin anlamı olmuyor. Onlar için varsa yoksa ÖSS... Benim oğlum da bütün çocuklar gibi maalesef böyle sıkıntılı bir süreç yaşıyor. Bu mekanizmanın değişmesi lazım. Bu mekanizmanın değişmesi YÖK'ün değiştirmesiyle veya YÖK'ün değişmesiyle olur. Ben günün birinde o konuda da aklı selimin galip geleceğini ve onun çözüleceğine inanıyorum."

Çelik, eşine edebi mektuplar yazmış

Bakan Hüseyin Çelik, nişanlandıktan sonra Sema Hanım'dan üniversite sebebiyle iki yıl ayrı kalmış. Bakan Çelik, o günleri ve yazdığı mektupları şöyle anlatıyor:

?Ben üçüncü sınıftayken nişanlandığım için biz iki yıl ayrı kaldık. Ben İstanbul'daydım, o Van'daydı. Dört ayda bir Van'a gelebiliyordum. O zaman telefonla öyle çok fazla görüşme şansı yoktu. Dolayısıyla mektuplarla hasbihal ediyorduk. Ben haftada bir mektup yazıyordum. Sema Hanım hâlâ o mektupları saklar. Benim yazdığım mektuplar, Edebiyat Fakültesi üçüncü sınıf ve son sınıfta yazdığım mektuplar... Bu yıllar, Batı Klasikleri, Doğu Klasikleri, bizim bütün edebi eserleri çok yoğun okuduğum zamanlardır. Nişanlıydım, uzaktayım böyle bir ruh atmosferi içindeyken yazdım o mektupları. Ufak tefek denemelerim oldu, ama ben şiir yazmam. Şiiri çok severim, çok fazla şiiri ezbere bilirim. Fakat, şair olduğumu söyleyemem."

Eleştirenlerin çoğu peşin hükümlü

Sema Çelik'e, Hüseyin Çelik hakkında basında çıkan olumlu ve olumsuz haberleri, muhalefetin yönelttiği eleştirilerin kendisini nasıl etkilediğini soruyorum. Sema Hanım, şu cevabı veriyor:

?Ben eşimin düşüncelerine, projelerine, Türkiye ile ilgili çalışmalarına inandım. İnanıyorum. Onu eleştirenlerin çoğunun peşin hükümlerle, ideolojik saplantılarla eleştirdiklerine inanıyorum. Meclis'teki müzakereleri izlemeye çalışıyorum. Bakıyorum, yapılan eleştiriler basma kalıp eleştiriler. Zaten Hüseyin Bey de cevaplarını veriyor. Eşim haklı olduğuna inandığı hiçbir konuda boyun eğmez, baskılar karşısında pes etmez."

?Yurt içi gezilerine siz de katılıyor musunuz?" diye sorduğumda ise ?Hafta sonu olanların bir kısmına katıldım. Yurt gezilerinde de Hüseyin Bey'in performansını ve temposunu görünce ?Allah yardımcısı olsun' demekten başka diyecek bir şey bulamadım? diye konuşuyor.

Bugün

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber