Mağdur dahiler; Üstün zeka başa bela!

Üstün zekalı çocuğa sahip olmak her ailenin hayali gibi görünüyor ama işin iç yüzü öyle değil. Böyle bir çocuğa sahip olduğunuzda eğitim hayatından sosyal hayata kadar onu doyuracak ortamı yaratmak neredeyse imkansız hale geliyor

Kaynak : Sabah
Haber Giriş : 30 Kasım 2014 08:14, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Mağdur dahiler; Üstün zeka başa bela!

Çocuğunuz 1 yaşına bile gelmeden konuşmaya başladıysa... 5 yaşına geldiğinde kelebeğin başkalaşımını anlatıyor, dinozor türlerini sıralamakla kalmayıp; hangisinin etçil hangisi otçul olduğunu biliyorsa... Siz farkına varmadan okumayazmayı öğrenmişse... Okulda uyum sorunu yaşayıp, yaşıtlarıyla çatışıyorsa dikkat; çocuğunuz üstün zekalı olabilir! Ama hemen sevinmeyin. Türkiye'de üstün zekalı olmak, maalesef o kadar da sevinilecek bir durum değil. Koşullar, eğitim sistemi bu çocukları ötekileştiriyor ve sosyal olarak uyumsuz, okulda istenmeyen, arkadaşları tarafından dışlanan bir hale sokabiliyor. Oysa yurtdışında üstün zekalı çocuklar özel eğitim görerek geleceğin bilim adamları, sanatçıları olarak el üstünde tutuluyor. Çeşitli yaş gruplarından üstün zekalı çocuklara sahip ailelerle görüştük ve bu çocukların yaşadıklarını konuştuk:

HER KUZU KENDİ BACAĞINDAN ASILIR!

Eylül, hep farklı bir çocuktu. 2.5 yaşındayken dört işlemi hatasız bir şekilde yapabiliyordu. Şu anda Özel SEV İlköğretim Okulu 6. sınıf öğrencisi. İstanbul Çocuk Üniversitesi'nde Moleküler Genetik bölümünü birincilikle tamamladığı halde, sistem gereği yaşıtlarıyla aynı sınıfta olmak zorunda. Derslerinin çoğunu kitap okuyarak geçiriyor, bugüne kadar 4 bin kitap okumuş, şu aralar İngilizce kaleme alınmış felsefi bir kitap okuyor. Uzaya ve astronomiye meraklı. Bitmek bilmeyen sorularına cevap bulabilmek hayatının en önemli amacı. Okulunun yanı sıra Üstün Zekalılar Enstitüsü'nün programlarına devam ediyor. Annesi Kader Galimidi durumu şöyle anlatıyor;

- Çocuğunuzun durumunu ne zaman fark ettiniz?

- 4 yaşındaydı. Bana küstü odasına gitti. Ona bir resim çizip altına 'Dağ dağa küsmüş, dağın haberi olmamış' yazdım. Bir süre sonra aynı kağıdı bana geri verdi. Üzerine 'Her kuzu kendi bacağından asılır' yazmıştı! Şoke oldum. Okuma yazmayı biliyordu! Ve ne zamandır okuduğunu bilmiyordu. Üstün zekalı olduğunu öğrendikten sonra zorluklar başladı. Üstün zeka geliştirilmediği sürece korunabilir bir şey değil. Eylül bilgiye aç, doyuramıyoruz, sürekli kitap okuyor.

- Nasıl sorunlar yaşadınız?

- Yaşıtlarından zeka olarak farklı ama duygusal olarak aynı. Eylül de çocuk. Sosyal olarak sıkıntı yaşıyor. Eylül anaokulunda Mars'tan bahsederken, öteki çocuk bakıyordu. Paylaşımda bulunamadığı için kendini geri çekmeye ve yetişkinlerin dünyasına girmeye çalışıyordu, kitaplara verdi kendini. "Sen tuhafsın, acayipsin" gibi laflara maruz kaldı. Sorularına öğretmenlerin cevap veremediği bir çocuktu. Anaokulunda okumaya teşvik etmek için 'kaç kitap okudun?' tarzı yarışmalar düzenlenir. Veliler toplanıp Eylül'ün bu yarışmadan muaf tutulmasını istediler çünkü okumayı biliyordu ve çok kitap okuyordu. Bu onun ilk güven kayıplarından biriydi.

- Siz nasıl adapte oldunuz bu duruma?

- Eğitimler sayesinde. Türkiye'de yapılmış tüm konferanslara katıldım. Dünyada bir çok eğitime katıldım. Bu çocuklar üzerinde baskı kuramazsınız. Her şeyin açıklamasını isterler. Böyle çocukların durumunda en büyük görev ailenin. Eylül'ü NASA'ya götürdük ve orada bir çalıştaya katıldı. Londra'ya da benzer bir eğitim için götürdüm.

- Çocuğunuzun üstün zekalı olması sizi mutlu ediyor mu?

- Farklı duyguları bir arada yaşadığınız bir durum bu. Her zaman çok mutluluk veren bir şey değil. Okuldan zaman zaman üzülerek geliyor, "Benimle alay ettiler" diye... Çok gelgit yaşıyoruz. Endişelerim çok yüksek.

ONUN İSTEKLERİNİN PEŞİNDEN GİDİYORUZ

Abdullah Cemil Kabadayı'nın annesi öğretmen, babası avukat... 5.5 yaşındaki Abdullah'ın, doğumundan itibaren ailesi tarafından gözlenen farklı davranışları vardı. Üstün zekalı olduğunu anladıktan sonra hayatlarını bu gerçeğe göre programladıklarını söyleyen anne Ayşegül Kabadayı çok sıkıntı yaşamadıklarını ama gelecekten endişe ettiklerini söylüyor;

- Üstün zekalı olduğunu nasıl anladınız?

- Okulda sürekli uyumsuzluk problemi yaşıyordu. Sürekli rehber öğretmeni ile görüşmeler yapardık. Oların yönlendirmesiyle test yaptırdık. O andan itibaren üstün zekalı çocuklar üzerine araştırma yapan insanlarla ve üstün zekalı çocuğu olan kişilerle iletişime geçtik. Yaşamış olduğumuz problemlerin aynı şeyler olduğunu gözlemledim. Yaz kursuna gitti ve çocuğumun bu kursta çok mutlu olduğunu gördüm. Yaz kursunda farklı bir eğitim metodu vardı; yaratıcı çalışmalar yapıyorlardı. Bu süreçte aslında oğlum bizi eğitti. Onun isteklerinin peşinden gitmeye başladık. Deneyler yapmak istiyordu, uzayı merak ediyordu. Şu an bir zaman makinesi yapmak istiyor; materyalleri ise hiç oynamadığı sadece meraktan parçalara ayırdığı oyuncakları, tamir aletleri...

- Sizin hayatınızda ne değiştirdi?

- Yıllardır eğitimin içerisindeyim, değişmesi gerekenin özgün fikirli ve farklı davranışları olan bu çocuklar değil de bizlerin olduğunu gördüm. Oğlumu olduğu gibi kabul ettim, değiştirmeye çalışmamayı öğrendim ve oğlumun ne kadar zengin bir öğrenme aşkı olduğunun farkına vardım. Ama okuldaki veli görüşmelerinde kızımın öğretmeni ile görüşmeye giderken oldukça heyecanlı mutlu oluyorum ama oğlumun görüşmelerinde sürekli "Dersi dinlemedi grup çalışması yapmadı" gibi yıpratıcı şikayetler... Her günümüz yorucu geçiyor.

- Oğlunuz nasıl zorluklar yaşıyor?

- Arkadaşlarıyla anlaşamıyor, hep büyüklerle vakit geçirmek istiyor, daha çok bireysel takılıyor, okulda derslere girmek istemiyor. Çok hareketli ve sürekli farklı şeyler yapmak istiyor. Merakının bittiği yerde başka bir serüven başlıyor ve yine sorular geliyor. Sorularının cevabını bulamadığında ya da onun için yetersiz olduğumuzda huzursuz ve mutsuz oluyor...

- Nasıl bir gelecek planlıyorsunuz onun için?

- İmkanımız olursa Amerika'da bu öğrenciler için çalışmalar yapılıyormuş, çocuklarla birlikte yerleşmeyi düşünüyoruz. Ya da Türkiye'de eğitimlerine devam edecekler ama evi eğitimhaneye çevireceğiz. Sürekli okula göndermeyi düşünmüyorum. Okullar yetersiz çocukların ihtiyaçlarını karşılamıyor.

BAZEN KALBİM KIRILIYOR

Eylül Galimidi (12) - Eylül'cüğüm normal eğitiminin yanı sıra moleküler genetik okumuşsun. Keyif aldın mı bu eğitimden?

- Orası normal okul gibi değil. Üniversite ortamı, deneyler gerçek deney ortamında yapılıyor. Zaten kendi sınıfımdan dört, beş sınıf ilerinin eğitimlerini alıyorum. Açıkcası okulu çok sevmiyorum, sıkılıyorum. Çünkü bildiğim konular oluyor. Tekrar onları dinlemek sıkıcı oluyor. Sıkıldığımda derste kitap okuyorum, resim çiziyorum. İlkokulun ilk dört senesi çok sıkıcıydı, sürekli tekrar...

- Arkadaşlarınla ilişkin sıkıntılı oldu mu?

- Eski okulumda çok sevdiğim arkadaşım vardı. O okuldan ayrılmak zor geldi. 2. sınıfta başka bir okula yazıldım, bu okulda sıkıntı yaşadım. Bazen sohbetlerde "Ne diyor ya bu?" dedikleri oluyor. Proje yapıyorum, teslim ediyorum, benim yaptığıma inanmıyorlar. "Annesi babası yapmıştır" diye düşünüyorlar. Yüksek not aldığım için, günde iki, üç saat ders çalışıyorum gibi bir izlenim bırakıyorum. Alay konusu oluyorum. Ama öyle çok çalışmıyorum. Bu kalbimi çok kırıyor.

- Geleceğe dair hayallerin neler?

- Lisede Amerika'ya gitmeyi çok istiyorum. Olmazsa Robert Kolej ya da Üsküdar Amerikan'a gidebilirim. En büyük hayalim Harvard Üniversitesi'nde film yönetmenliği.

MEGASTAR OLMAK İSTİYOR

Nil İnci Şafak 9 yaşında. Özel bir hastanede finansman sorumlusu olan annesi ve özel bir şirkette makine operatörü babasıyla Tekirdağ'da yaşıyor. Üstün zekalı olduğu belli olduktan sonra özel eğitim almak için her hafta sonu İstanbul'a geliyorlar. Şirin Şafak, kızının her hafta sonu İstanbul'a gelebilmeleri için 06.00'da kalktığını söylüyor;

- Çocuğunuzun durumunu ne zaman ve nasıl fark ettiniz?

- Bize doğduğu ilk günden itibaren çok farklı geliyordu ama anaokulu öncesi öğretmenin bizi uyarmasıyla daha ciddi takip etmeye başladık. Biberondan ayrılması çok zor olmuştu ve yerini tırnak yemesi aldığında 6 yaş grubu birinci sınıfta iken psikolog desteği almak istedik ve o zaman yaşıtlarından çok ileri olduğu bilgisi verildi.

- Bu süreçte sizi en çok şaşırtan davranışı ne olmuştu?

- Çok erken konuşmaya başladı ve doğduğu ilk andan itibaren istekleri çok netti. 3 yaşlarında uzaya çıkıp bizi takip etmek gibi hayali vardı. İstediği kursları kendisi araştırır ve bizi ikna eder. Hafta sonu gezi planları -yol haritaları yapar- resimlerle planlar.

- Nasıl bir gelecek planlıyorsunuz onun için?

- Özgüveni yüksek. Moda tasarımcısı ya da megastar olmak istiyor.

DİĞER VELİLER ÇOK ZEKİ ÇOCUĞU SEVMİYOR

Batu Çağan, 7.5 yaşında, ilkokul 2. sınıf öğrencisi, devlet okulunda okuyor. Annesi halkla ilişkiler uzmanı, babası tıp hekimi. Tıpkı diğer üstün zekalılar gibi yaşıtlarından çok önce yürüyen, konuşan, hatta okumayı öğrenen çocuklar arasında. Üstün zekalı olduğunu ilk gözlemleyen anaokulu öğretmeni oluyor. Ve aileyi teste yönlendiriyor. Anne Arzu Çağan, Batu'nun üstün zekalı çıkmasıyla hayatlarının çok fazla değişmediğini, aile olarak onun ihtiyaçlarına daha çok odaklandıklarını anlatıyor:

- Bu süreçte sizi en çok şaşırtan davranışı ne oldu?

- Batu 5 yaşındayken bir gün, dışarda köfte yiyorduk. "Kızımız da yer mi acaba?" diye kendi aramızda konuşurken Batu dedi ki: "Onun köfte yemesine daha 1.750 gün var!" Meğer, seneyi 350 gün sanmış ve 350x5 yapmış aklından. Batu'nun dışarıda yapılan köfteleri yemesine 5 yaşında izin verdiğimiz için, bu hesabı kardeşine de uygulamış.

- Sizin hayatınızda neler değişti?

- Eskiden bizi zorlayan bazı davranışlarını artık daha kolay anlıyor ve çözüm üretebiliyoruz. Farklı bir bakış açısı var Batu'nun. Her çocuk gibi düşünmüyor. Köprülerin altından geçerken yüksekliğini hesaplamaya çalışan, destek halatlarını sayan, daha uzun veya daha kısa köprü nasıl yapılır konularını düşünen bir zekaya sahip. Her tür teknolojik aletin çalışma şekli inanılmaz ilgisini çekiyor. Sokakta oyun oynarken bile farklı ve yaratıcı. İlk bakışta garip gelebilen her davranışının altında mutlaka bir mantık var.

- Çocuğunuz bu durumla ilgili nasıl zorluklar yaşadı?

- Fazla zeki çocuklar diğer velilerin de istediği bir şey değil aslında. Zeki çocukların kendi çocuklarının öğrenmesini engellediğini düşünebiliyor veya kıskanabiliyorlar. Velilerin baskısı ve yöneticilerin yetersizliği nedeniyle birinci dönemin ortasında okul değiştirdik. Bizim için çok zor ve travmatik bir süreçti.

- Keşkeleriniz var mı?

- Keşke üstün zekalı çocuklara değer verilse. Onlara özel, nitelikli ve kaliteli okullar olsaydı. Bazı okulların özel bölümleri var ama oralara gönderen velilerle de görüşüyoruz, onlardan da şikayet çok. Üstün çocukları aynı sınıfa toplayıp, farklı bir şey yapmadıktan sonra daha da körelebiliyorlar. Aslında tek gereken, onların özel ve farklı olduğunu anlamak. İstek ve ihtiyaçlarını doğru tanımlamak ve yanlış etiketlemeler yapmamak.

- Şu anda normal okulunun dışında başka eğitimler alıyor mu?

- Batu, Üstün Zekalılar Enstitüsü'nün hafta sonu eğitimlerine katılıyor. Orada, kendi gibi düşünen yaşıtlarıyla, ilgi alanı olan konularda kendini geliştiriyor ve doyuruyor. Bilim, robotik, bilgisayar, liderlik gibi dersler var ve her biri Batu' nun inanılmaz ilgisini çeken konular. Hafta içi okula giderken zorlanabiliyoruz ama hafta sonu kursunda hiç zorlanmıyor, heyecanla ve istekle gidiyor. Ayrıca, özel yabancı dil dersi alıyor ve spor kursuna gidiyor.

SIR OLARAK TUTMAMIZ LAZIM

Anne genetik mühendisi, baba tıp doktoru. Beş yaşındaki oğullarının üstün zekalı olduğunu öğrendikleri günden itibaren kabus dolu günler geçiriyorlar. Beş yaşındaki çocukları için beş ayrı okul değiştirmişler. İsimlerinin kesinlikle paylaşılmasını istemiyorlar, okuyunca hak vereceksiniz!

- Neden isminizi gizliyorsunuz sanki oğlunuz suçluymuş gibi?

- Anne ve baba olarak biz ve sadece bir kişi daha biliyor, ailemizden bile sakladık. Arkadaşlarının ve velilerinin kesinlikle bilmemesi gerekiyor. Çünkü bazı okullar baştan kabul edemeyeceklerini söylüyor, bazıları normalleştirmeye çalışacaklarını açık açık anlatıyorlar.

- Çocuğunuzun durumunu ne zaman ve nasıl fark ettiniz?

- 3 yaşında özel bir okula verdik. Öğretmeninin rapor aldığı bir dönemde oğlum arkadaşlarıyla birlikte farklı sınıflarda tutulmuş. Bu süreç onu oldukça tedirgin etmiş, her şeye tepki vermeye başlamış, arkadaşları ile uyum sorunları ortaya çıkmış. Bir gün acil bir çağrı aldım okul psikoloğundan. "Oğlunuz diğer çocuklara vuruyor, onu hemen terapiye götürmeniz gerek, bu şekilde giderse cani bile olabilir!" diyordu. Birkaç gün eşimle neredeyse hiç uyumayıp oğlumuzun nasıl cani olabileceğini konuştuk, onun yaşamında bunu destekleyecek izler var mı diye düşündük. Bu yola girdik ve beşinci okula kadar sürdü yolumuz. Kiminde kurallara uymakla ilgili sıkıntılarından şikayet ediyorlardı. Kiminde fazla bilgili olduğundan...

- Sizi şaşırtan neler yapıyor?

- Okulda kendi resimlerini yapmaları söylenmiş, bizimki bir yuvarlak altına düz bir çizgi yapmış. Öğretmen "Hani bunun kolları bacakları?" demiş. Oğlum, "O böyle duruyor" diye hazırol seklini alıp göstermiş. "Peki ama hani bunun gözleri ağzı?" diye sormuş öğretmen; "Ufff arkası dönük nasıl göreceksin ki demiş?" Fıkra gibi değil mi?

MÜCADELE ETMESEYDİM HER SENE BİR OKUL DEĞİŞTİRİRDİK!

Acar Seyis 8 yaşında. Erken yürüyen, erken konuşan, çamaşır makinesinin karşısına geçip oturup, uzun süre seyreden, kendinden büyük çocuklarla arkadaşlık etmeyi seven bir çocuk. İlkokul 2. sınıfa başladığında sınıf öğretmeninin isteğiyle anne ve babası zeka testi yaptırmış. Sonuç: Acar üstün zekalı! Baba Murat Seyis devamını anlatıyor:

- O andan itibaren nasıl bir yol izlediniz?

- Bu bilgiyi sınıf öğretmenimiz Şirin Parlak ile paylaştık. Zaten okul rehberlik servisine de bir rapor gönderilmişti. Üstün zekalı çocuklara karşı nasıl davranılması gerektiği konusunda onlar da bazı çalışmalar yaptı. Okulumuz ve öğretmenimiz konuya hassasiyetle yaklaştığı için çok şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Acar'a anlayışla yaklaşılması, dikte edici olmak yerine teşvik edici, özendirici davranılması, saygı ve sevgi gösterilmesi çok olumlu sonuç verdi. Akademik olarak sorunumuz yoktu, sosyal olarak, davranışsal olarak gelişmesi ve kurallara daha fazla uyum sağlayabilmesi için birlikte çalıştık.Sonunda istediğimiz seviyeyi yakaladık.

- Yaşadığınız ilginç, farklı, üzücü, yorucu neler oldu?

- Bana üremenin nasıl olduğunu sormuştu birinci sınıfa giderken. Ben de uygun bir dille anlatmıştım kendisine. Öğrendiklerini derste arkadaşlarıyla paylaşınca diğer çocuklar da bunu evde anne, babalarına anlatmış. Bazı veliler okula bundan rahatsız olduklarını bildirmiş. Okul benden görüşme talep etmişti. Bu tek olay değil elbette. Bu gibi durumlarda her zaman oğlumun arkasında durdum. Eğer mücadele etmeseydim, her sene bir okul değiştiriyor olabilirdik!

- Şu anda normal okulunun dışında başka eğitimler alıyor mu?

- Üstün Zekalılar Enstitüsü'nün programına katılıyor. Kendisi gibi olan yaşıtlarıyla bir arada bulunma ihtiyacını giderebiliyor, ki bu çok önemli. Pazar günleri futbol okuluna gidiyor. Hafta içi üç gün yüzme eğitimi var. Okuldaki satranç kulübüne devam etmesine ek olarak, evde benimle satranç oynuyor.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber