Gıdada kim kazanıyor?

Tarlada ucuz sofrada pahalı. Çiftçi kazanamamaktan, tüketici pahalı almaktan şikayetçi. Peki kazanan kim?

Haber Giriş : 02 Şubat 2015 14:33, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 19:00
Gıdada kim kazanıyor?

Tarlada ucuz sofrada pahalı. Çiftçi kazanamamaktan, tüketici pahalı almaktan şikayetçi. İlk satan ve son alan gıda zincirinin en zayıf halkası gibi görünüyor. Peki, kazanan kim?

Sadık Güleç

Bir zamanlar her sokağın başında bir manav, bir bakkal bulunurdu. Manavlar sebze ve meyveyi, geldiği yörenin adıyla satışa sunardı. Bakkallar raflarındaki kuru fasulyenin geldiği yeri bilir, manavlar 'Bayrampaşa lahanası', 'Langa salatası', 'Kırkağaç kavunu' satardı. Son 30 yılda 'kahraman bakkal süpermarkete karşı' savaşını kaybetti. Artık kuru gıdadan yaş sebze-meyveye bütün ihtiyacımızı büyük marketlerden karşılıyoruz. Gıda maddeleri o kadar çok aracıdan geçerek mutfaklarımıza geliyor ki, menşeini bilmek artık neredeyse imkansız.

En büyük şikayetse üreticiden tüketiciye ulaşana kadar gıda zincirinde büyük fiyat artışlarının olması. Bu fiyat farkları özellikle kış aylarında artıyor. Türkiye Ziraat Odaları Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, bazı ürünlerde farkın altı-yedi kata ulaştığını söylüyor. "Bahçede kilosu 42 kuruş olan portakal, halde 82 kuruşa, pazarda 1 lira 54 kuruşa, markette 2 lira 25 kuruşa çıkıyor. Bu kadar fark olur mu? Üreticide kilosu 5 lira 50 kuruş olan kuru incir, markette 23 lira 80 kuruş, kilosu 42 kuruş mandalina 1 lira 81 kuruş, 42 kuruş lahana 1 lira 50 kuruş, 58 kuruş marul 2 lira 2 kuruşa satılıyor. Yağmur-çamur, kar-kış demeden çalışan, üretimin her türlü eziyetini çeken çiftçi 1 kazanırken, aracı 3-4 kazanıyor. Çiftçi cefayı çekiyor, aracı sefayı sürüyor. Bu durum sürdürülebilir değildir."

Sebze meyve ihtiyacı artık daha çok büyük marketlerden karşılanıyor.

Sebze ve meyvelerin manavlara, küçük marketlere, semt pazarlarına satıldığı haller belediyelere bağlı. Anadolu ve Avrupa yakasında bulunan iki hal İstanbul'da tüketilen sebze-meyvenin yüzde 35'ini sağlıyor. 1 Şubat 2012'de yürürlüğe giren 'Hal Yasası' ile sebze-meyvenin 'hallerden geçme' zorunluluğu kaldırıldı. Fiyat artışlarının önüne geçmek için 'kabzımal' denen komisyoncuların yüzde 8'den fazla komisyon alamayacağı şartı getirildi. Ancak, yasaya rağmen fiyat artışları sürüyor.

İstanbul Yaş Sebze Meyve ve Bostan Komisyoncuları Derneği Başkanı (İSMEYDER) Nevzat Dayan fiyatları hallerdeki kabzımalların yükselttiği eleştirisine karşı çıkıyor. İstanbul'un iki halindeki 797 komisyoncuyu temsil eden Nevzat Dayan üretici ile kendileri arasında fazla aracının olmadığını, çoğunlukla direkt üreticiden aldıklarını aktarıyor. "Üretici malını toplar hale verir. Biz komisyoncu olarak onların mallarını satıyoruz. Yüzde 8 komisyonumuzu alıyoruz. Üretici malı nerede iyi para ediyorsa oraya verir. Ankara'yı, Antalya'yı, İstanbul'u arar, piyasayı yoklar. Komisyoncular aynı zamanda bir kooperatif görevi görüyor."

Gıda fiyatlarında kışın meydana gelen artış doğa koşullarına bağlanıyor. Ancak üreticiler sebze naklinde sorun olmadığını belirterek aracıları suçluyor. [ANADOLU AJANSI]

Sebze-meyvenin aracı olmadan tüketiciye ulaştığı semt pazarları perakende ağında fiyatı en düşük yerler. Portakal mahalle marketleri ve manavlarda 2,25 ile 3 lira arasında satılırken işletme giderleri düşük olan mahalle pazarlarında 2 liraya satılabiliyor. Dayan'ın verdiği bilgilere göre, sokaklarda kurulan pazarların yüzde 95'i, marketlerin yüzde 20'si, büyük yemek fabrikalarının ise yüzde 35'i ihtiyaçlarını hallerden karşılıyor.

Bayrampaşa'daki halde komisyonculuk yapan Fahrettin Keleş, gıda fiyatlarında üretici ile tüketici arasındaki büyük fiyat farkları konusunda süpermarket zincirlerini suçluyor. Yaklaşık 50 metrekarelik dükkanında konuştuğumuz Keleş "Bütün yerim bu kadar. İstesem de daha fazla stok yapamam. Yüzde 8 komisyon alıyorum. Yüzde 3'ü zaten vergi." diyor.

Yıllardır bu sektörde çalıştığını söyleyen Keleş, fiyat artışının halden çıktıktan sonra gerçekleştiğini ama asıl artışı ürünü üreticiden direkt aldığını söyleyen market zincirlerinin yaptığını iddia ediyor: "Ürün bizden 1 liraya çıkıyor, dışarıda 10 liraya satılıyor. Şu anda Bayrampaşa halde herhangi bir mal sıkıntısı yok. Ama dışarıda adam diyor ki 'Hale mal gelmediğinden dolayı, 2 liraya aldım 5 liraya satıyorum.' Ama portakal halde en fazla 1 lira. Fiyatı doğru söylemiyor. Onlar da büyük market zincirlerine bakarak fiyatları belirliyor."

Üreticiden tüketiciye gelen süreçte fiyat artışı altı-yedi katı bulabiliyor. Üretici aracıları, komisyoncular marketleri suçluyor. [GÜRAY ERVİN/AL JAZEERA]

Fahrettin Keleş'e göre, fiyat artışlarının asıl sebebi, devletin 'serbest piyasa' diyerek denetim yapmaması; "2008'de büyük market zincirleri devlete dedi ki 'Ben üreticiden alıp tüketiciye hal fiyatından satacağım.' Ancak gelinen noktada hala fiyatlar düşmedi. Onların fiyatları serbest piyasa denilerek denetlenmiyor. Ama bize bir yüzde konmuş, aşamayız. Marketlerin en büyük rakipleri haller. Büyük yemek fabrikalarına maliyetin altında satış yapıyorlar. Amaçları bizi bitirmek. Şu an küçük esnafı koruyan haller. Haller giderse onlar da gider."

Limonun Gizemli Yolculuğu

Gıda, içerdiği binlerce ürün çeşidi dolayısıyla, fiyatlarının ve kalitesinin birçok etkene bağlı olduğu bir sektör. Bazı ürünlerin depolanabilir oluşu bazı ürünlerde ise tüketiciye kısa sürede ulaşmasının gerekmesi fiyatları etkiliyor. Ama depo ömrü uzun olan bazı ürünler arasında da büyük fiyat farkları var. Üreticiler, tüccarlar ve komisyoncular ile konuşarak yaptığımız araştırma bu fiyat farklarının neden kaynaklandığını açıklamıyor.

Antalya'da kilosu 50 kuruşa üreticiden çıkan limon manavda tanesi 50 kuruşa satılıyor. [GETTY]

Nevşehir'de bir patates üreticisinin kilosunu 1,25 liraya tüccara sattığı ürün İstanbul'da başka bir tüccara 1,5 liraya geliyor. Buradan market ya da pazara 1,70 liraya satıldığında tüketiciye en fazla 2,5 liraya ulaşıyor.

Ancak Antalya'da kilosu 50 kuruş ile 72 kuruş arasında üreticiden çıkan limon manavda tanesi elli kuruşa kilosu ise 5 liraya satılıyor. Manav yaklaşık 20 kilo gelen bir kasa limonu halden 40 liradan yani kilosu 2 liraya aldığını söylüyor. Limon fiyatını konuştuğumuz İstanbul halindeki komisyoncular ise kilosunun 1 lira ile 2 lira arasında değişebildiğini belirtiyorlar. Limondaki bu fiyat farkının neden kaynaklandığı gizemini koruyor.

Büyük marketler tekel mi yaratıyor?

Son yıllarda büyük market zincirleri, gıda ürünlerini anlaşma yaptıkları üreticilerden alma yoluna gidiyor. Büyük market zincirlerinden Migros, 2010'da başlattığı bir uygulamayla 4 bini aşkın üreticiden aldığı gıda ürünlerini raflarına taşıyor. CarrefourSa da 'tarladan rafa' adını verdiği benzer sistemle direkt üreticiden mal almayı tercih ediyor.

CarrefourSa Kategori Direktörü Nedim Erdal, bunun yerli üreticinin daha geniş kitleye ulaşmasını sağladığını savunuyor. "Taze gıdada, şarküteri grubunda 160'a yakın yerel tedarikçiyle çalışıyoruz. Bu yıl 35 yeni yerel tedarikçi ile anlaştık. Yerel üreticileri desteklemenin sektörde yeni yatırımları teşvik edeceği görüşündeyiz. Bu yerel üreticilerin markalaşma sürecini de hızlandıracaktır."

CarrefourSa Kategori Direktörü, market zincirlerine yönelik eleştirileri kabul etmiyor. "Serbest pazar ekonomisinde tekel oluşturmak imkansız. 'Tarladan rafa' uygulamamızda en az 72 saat olan süreyi, 36 saate indirdik. Süre kısaldı, aracı masrafının yükü kalktı. Aracı zincirinde en az iki basamağı yok ettik. Bu, fiyatlardaki dalgalanmanın da önüne geçiyor."

Tekelleşmekle suçlanan büyük marketler "Serbest pazar ekonomisinde tekelleşmek imkansız." diyor. [GÜRAY ERVİN/AL JAZEERA]

Tekirdağ Üniversitesi Ziraat Fakültesi öğretim üyesi Doç. Dr. Yasemin Oraman'a göre, 2012'de çıkan 'Hal Yasası' ile gıda zincirindeki aracıları azaltmak için büyük şehirlerdeki hallerde üreticilere yer ayrılması zorunlu oldu ancak hayata geçirilmedi. Fiyat artışlarının bu nedenle aracılardan kaynaklandığını belirten Oraman, "Fiyat artışı için kış ve soğuklar bahane ediliyor. Elbette Menderes Ovası gibi bazı yerlerde kış koşulları ürünü kötü etkiledi. Ama doğal koşulların etkilemediği yerlerde de fiyat artışı var. Soğuk havaya bağlı olmayan birçok üründe yüzde 20'ye yakın artış görüyoruz. Kesinlikle aracılardan kaynaklı." diyor.

Yeni çıkan Hal yasasıda üreticinin tüketiciye ulaşmasını sağlayamadı. Üretici hala ürünlerini aracılara vermek zorunda kalıyor. [GÜRAY ERVİN/AL JAZEERA]

Büyük marketlerin gıda maddelerini üreticiden tedarik etmesini ise destekliyor. "Sistemde üretici ne kadar üreteceğini, ürününü kaç liraya vereceğini biliyor. Bu önünü görmesi için çok önemli. Ayrıca bu üreticiler ile anlaşma yapılırken hangi ürünü ekeceği, hangi tohumu kullanacağı, atacağı ilaç miktarı belirleniyor. Bu da çiftçinin eğitilmesi açısından önemli. Tarımda ciddi kalıntı ilaç sorunu var. Uzun vadede ihracatı da olumlu etkiler. Tüketici açısından da kullandığı ürünün nerede, hangi koşulda üretildiğini bilmesi önemli. Böylece daha sağlıklı tarımsal gıda üretimi mümkün olabilir."

Gıda Zincirinin Altında Köylüler Kalıyor

Özellikle kooperatiflerde örgütlenen köylüleri bir sendika çatısı altında buluşturmayı amaçlayan Tüm Üretici Köylüler Sendikası'ndan Örgütlenme uzmanı Ziraat Mühendisi Sedat Başkavak Avrupa ve ABD'nin aksine Türkiye'de tarımsal üretimi gerçekleştirenlerin büyük şirketler değil, hala küçük üreticiler olduğunu söylüyor. "Ama gıda zincirinde söz hakkı olmayan sadece köylüler." diyen Sedat Başkavak gıda zincirindeki sistemin köylüyü değil aracı şirketleri koruduğunu belirtiyor. "Aracılar, tüccarlar yani ihracatçılar örgütlü ve güçlü, üretici köylüler ise örgütsüz ve güçsüz durumda. Hal fiyatı iki katına çıkan tarım ürünlerinin tüketici fiyatı 4 ile 10 kat arasında artıyorsa bunun tek açıklaması var. Serbest piyasa denilen tüccar değirmeninde köylü öğütülmektedir. Devlet tarımsal üretimi, üretici köylülüğü korumak yerine şirket tarımını teşvik ediyor." Başkavak özelikle mazot, ilaç, gübrede ÖTV'nin kaldırılması gerektiğini söylüyor.

Kooperatifler kurarak tüketiciye ulaşmaya çalışan üreticilerin çok küçük bir kısmı bunu başarabiliyor. [GÜRAY ERVİN/AL JAZEERA]

Köylülerin ürettiği ürünlerin gerçek değerini bulması için bütün uzmanlar kooperatifleri öneriyor. Ancak Türkiye'de köylü kooperatiflerinin çok uzun ömürlü olmadığı da biliniyor. Bursa Mudanya'ya bağlı Esence Köyü'nün ana geçim kaynağı zeytin ve zeytinyağı üretimi. Esence Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi, köylülerin ürettiği zeytinyağını tüketiciye ulaştırmayı başararak önemli gelir kaynağına kavuşmuş. 12 yıl önce kurulan 189 üyeli kooperatif, altı yıl öncesine kadar ciddi ekonomik sorunlar yaşamış. Bugün ürettiği zeytinyağının yüzde 40'ına yakın kısmını tüketiciye satıyor. Kooperatif üyesi ve Köy Muhtarı Mehmet Eker "Bizde yöneticiler para almaz. Öncelikle gençleri bu işe katmayı becerdik. Artık köyden göç yok. Ekonomik olarak kendi kendine yeten bir köy haline geldik." diyor.

Esence Köyü Tarımsal Kalkınma Kooperatifi'nin başarısının altında zeytinin alımından, ilaç ve gübreye kadar üyelerine sağladığı kolaylıklar yatıyor. Kooperatif, üyelerinden piyasa fiyatının üstünde zeytin alımı yapıyor. Mehmet Eker "Marmara Birlik 1,5 liradan alım yaparken biz 2,5 lira ödüyoruz." diyor. Ayrıca gübre ve ilaç satıcıları ile özel anlaşmalar yaparak ucuza aldığı ürünleri üyelerine çok düşük farkla ulaştırıyor. Üyelerden aldığı yağlık zeytini anlaşma yaptıkları bir fabrikada işleyen kooperatif, bir litre ile 30 litre arasında değişen ambalajlarda kendi ürettiği zeytinyağını satışa sunuyor.

Eker, "Satış sorunumuz yok. Belediyeler, özel firmalarla anlaşmalar yaptık. Ayrıca birçok kişi telefonla sipariş veriyor. Kargoyla gönderiyoruz. Sorunumuz nakit sıkıntısı. Ben zeytini aldığım zaman köylüye hemen ödemek zorundayım. Zeytin dalından toplandığı anda piyasaya verebileceğiniz bir ürün değil. Bazen fermantasyon için bir yıl beklemek gerekiyor. O yüzden tüccara da satış yapmak zorunda kalıyoruz. Toptan satışta litresi bu yıl 9,5 liradan gitti. Ama tüketiciye 13,5 liraya satıyoruz. Asit oranı çok düşük, çok kaliteli bir zeytinyağı. Bu yağ marketlerde 20 liranın üzerindedir."diyor.

Kooperatif bu yıl hedefleri arasına kendi yağ fabrikasına sahip olmayı da koymuş. Mehmet Eker "Perakende satış bir süreç istiyor. Yağ fabrikasını kurarsak depolama sorunlarını da aşacağız. Hedefimiz ürettiğimiz her şeyi doğrudan tüketiciye satmak." diyor.

Ancak kooperatif, ürünlerini büyük marketlere vermek istemiyor; "Bir ya da iki yıllık fiyat garantisi istiyorlar. Mazottan ilaca birçok girdi var. Diyelim üç gün sonra zeytinyağı piyasası yükseldi, maliyetler arttı. O durumda batarsın. Ayrıca raf parası, reklam parası istiyorlar. Bu şekilde fiyat garantisi verip bu bölgeden batan arkadaşlarımız oldu. Onun yerine butik satışlar var. Bu bize daha mantıklı geliyor, bize bu kadarı yetiyor."

Al Jazeera Türk

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber