ÖSS birincileri ne oldu, ne olacaklar?

Haber Giriş : 29 Temmuz 2006 13:45, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

ÖSS denen sınav hiç kuşkusuz dünyanın en rekabetçi, en elemeci ya da isterseniz en gaddar sınavlarının başında geliyor.

Dünyanın en rekabetçi sınavlarının başında geldiğine kuşku olmayan ÖSS'ye yaklaşık 1.6 milyon aday katılıyor ve bu adaylar arasından iki yüz bin öğrenciyi bile yani sekizde birini dahi sistem dört senelik yüksekokullara yerleştiremiyor.

Meselenin en az konuşulan konularının başında ise söz konusu 1.6 milyon kişiden en fazla yirmi bin kişinin diploması uluslarararsı standartlara yakın yerlere girebildiği; diğer bir anlatım ile işin aslında 1.6 milyon kişi yirmi bin kişilik kontenjan için yarışıyor, diğer kontenjanlar hem kötü bir formasyona hem de işsizliğe aday kontenjanlar.

Benim bugün esas üzerinde durmak istediğim mesele bu çok elemeci, rekabetçi sınavların en tepesinde yer alan çocuklar ile ilgili.

Şayet 1.6 milyon kişi arasında ÖSS'de birinci olmuş iseniz ya da ilk ona girmiş iseniz bu başarı ya da eleğin üzerinde kalabilme akrobasisi inanılmaz bir zeka, yetenek, konsantrasyon, sebat, kararlılık gibi çok olumlu özellikler gerektiriyor.

Bu gençler bırakın sadece Türkiye'yi, dünyanın en önemli altın beyinleri; aksi takdirde bu başarı söz konusu olamaz.

Bizler ya da sistem yaptığımız bu sınav ile dünyanın en parlak altın beyinlerini seçebiliyor, onları tanıyabiliyoruz.

Dünyanın en önemli üniversitelerine girişte dahi, mesela MIT'de, Harvard'da, Princeton'da dahi bu kadar sert bir seleksiyon, rekabet mekanizması mevcut değil; dün gazetelere yansıyan çocuklar bu ABD üniversitelerine giren öğrencilerin çok ama çok üzerinde yetenekler, buna kuşku yok.

Bu aşamada ilk akla gelen soru bizlerin bu altın beyinlere nasıl yaklaştığımız sorusu.

Geçtiğimiz otuz senenin ÖSS birincilerini ya da ilk onu araştırmak ve bugün ne yaptıklarını görmek Türkiye'deki insan harcama sisteminin ne kadar büyük boyutlara ulaştığını görmek için çok ilginç bir oyun olur idi.

Bu çocukların çok azı hakketlikleri daha doğrusu yeteneklerinin, zekalarının gerektirdiği yerelere bugün ulaşabilmiş durumdalar ve bu acı gerçek Türkiye için, hepimiz için çok acı bir realite; bu altın beyinler arasında işsiz kalanları dahi tanıyorum.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, otuz senedir, bu altın beyinleri yani ÖSS birincilerini yani ilk ona ya da yirmiye girenlerin tümünü tam burslu olarak şayet ABD'nin, İngiltere'nin en önde gelen üniversitelerine gönderip, yine bu üniversitelerde doktora yaptırsa idi bu çocuklardan ülkemiz ve dünya ne ölçüde yararlanmış olur idi diye düşünmeden edemiyorum.

Birileri çıkıp da Türkiye'nin bu kadar parası yok der ise bendeniz de son otuz senedir yüce Devletimizin nerelere ne paraları dağıttığını, ne gibi yolsuzlukları finanse ettiğini söylerim ve pek de haksız sayılmam doğrusu.

Burada eksik olan kesin olarak para değil, anlayış ve ileriye yatırım yapma isteği ve güdüsü.

İkinci Dünya Savaşı öncesi ülkemize, Boğaziçi'ne sığınan Alman profesörlerden Fritz Neumark geri döner iken kendisine ülkemiz hakkında en önemli gözlemi ne oldu sorusuna verdiği cevapta ?Türkiye'nin en önemli olumsuz özelliği negatif seleksiyon? diye cevap veriyor; Neumark burada ülkemizin en iyilerinin gereken yerlere gelmesinin önünün kesildiği mesajını yaklaşık altmış sene önce veriyor ve günümüze dahi ışık tutuyor.

Geçmişe bir sünger çekelim ve zararın neresinden dönülür ise kardır diye bakalım ve bu seneki birincilerimizi devlet desteği ile dünyanın en önemli üniversitelerine gönderelim, oralarda bu çocuklardan bilim insanları yetiştirmeye çalışalım.

Kimse ABD üniversiteleri için geç kalındığını bana söylemesin zira ister Harvard'a ister Yale'e bu çocukların 1.6 milyon içinden ilk ona girdiğini söyler isek tüm prosedürlerini değiştirip bu çocukları kaçırmazlar; zaten ABD'yi ABD yapan da altın beyinleri kaçırmama güdüsü ve alışkanlığı.

Bizi de en çok zora sokan alışkanlığımız ve güdümüz altın beyinleri harcamamız.

2006 şampiyonları için bir kampanya açalım ve ilk onu devlet desteği ve güvencesi ile Harvard'a ya da Princeton'a gönderelim, buralarda doktora yaptıralım.

Burslar karşılıklı da olmasın, ülkeye dönerler ise ne ala, dönmezler ise bizim de ABD'de seneler içinde bir altın beyin ordumuz oluşur.

Eser Karakaş, 29 Temmuz 2006, Cumartesi

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber