'Kamuda insan gücü planlaması yapacağız'

Naci Ağbal, "Devlet personel rejimini etkinleştirecek kamuda insan gücü planlaması yapacağız. Nispeten geri kalmış bölgelerimizde yeterli ve nitelikli personel istihdamına yönelik tedbirler geliştireceğiz"

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 20 Ocak 2016 19:04, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Kamuda insan gücü planlaması yapacağız'

Maliye Bakanı Naci Ağbal, "Türkiye'de büyümenin bu kadar olumsuz koşula veya risklere rağmen devam etmiş olması gerçekten önemli yapısal gücümüzü ifade etmektedir. Bunun esas itici gücünü, bizzat ekonomimizin kendi iç dinamikleriyle açıklamak mümkündür" dedi.

Ağbal, Plan ve Bütçe Komisyonu'nda 2016 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı'nın sunumunu yaptı.

Komisyonda bugün, 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ve 2014 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanunu tasarılarını görüşmeye başladıklarını anlatan Ağbal, komisyonun yapacağı müzakereler sonucunda her iki tasarının en iyi şeklini alarak Genel Kurul'a sunulacağını söyledi.

Konuşmasının başlangıcında küresel ekonomi hakkında değerlendirmelerde bulunan Ağbal, küresel ekonominin kriz öncesindeki büyüme hızını yakalayamadığını, 2014'te yüzde 3,4 büyüyen küresel ekonominin, 2015 yılında yavaşlayarak yüzde 3,1 büyümesinin beklendiğini, 2016'da ise küresel ekonominin yüzde 3,4 büyüyeceğinin öngörüldüğünü kaydetti. Ağbal, 2016'da gelişmiş ülkelerin yüzde 2,1, ABD'nin yüzde 2,6, Avro Bölgesi'nin yüzde 1,7 büyümesinin öngörüldüğünü belirterek, Çin ve Hindistan dışındaki gelişmekte olan ekonomilerin ise 2016'da yüzde 2,5 büyüyeceğinin tahmin edildiğini ifade etti.

Gelişmekte olan ülkelerin karşı karşıya olduğu önemli sorunlardan birinin bu ülkelere sermaye girişlerindeki yavaşlama olduğuna dikkati çeken Ağbal, önümüzdeki dönemde sermaye hareketlerinin, büyük ölçüde Fed'in politika kararları ve piyasaya vereceği sinyallerle gelişmekte olan ülkelerin kendi iç dinamikleri tarafından şekillenmesinin beklendiğini söyledi.

Ağbal, gelecek dönemde küresel ekonomiyi etkileyebilecek önemli riskleri "Fed'in para politikası, Çin'de büyümenin yavaşlaması, jeopolitik gerginliklerin devam etmesi, Avro Bölgesinde yavaş toparlanma, gelişmekte olan ülkelerde düşük büyüme, emtia ihracatçısı ülkelerde talebin daralması ve aşırı borçlanmanın küresel büyümenin önünde engel teşkil etmesi" olarak sıraladı.

- "Türkiye ekonomisindeki büyüme olağanüstü olumlu gelişme"

Türkiye ekonomisine de değinen Ağbal, yıl içinde iki ayrı genel seçimin gerçekleştiği, Avro Bölgesi talep artışının sınırlı kaldığı, yakın ticari ortaklarla ve komşularla yaşanan sosyo-ekonomik sorunların devam ettiği, finansal oynaklıklar ve jeopolitik gerginliklerin arttığı bir ortamda, ekonominin 2015'in ilk dokuz ayında yüzde 3,4 büyüdüğünü kaydetti. Ağbal, "Bu olağanüstü olumlu bir gelişmedir. Büyümenin ülkemizde devam etmiş olması, bu kadar olumsuz koşullara veya içerideki risklere rağmen, gerçekten önemli yapısal gücümüzü ifade etmektedir. Bence burada bunun esas itici gücünü, bizzati ekonomimizin kendi iç dinamikleriyle açıklamak mümkündür" dedi.

Türkiye ekonomisine çeyrekler itibarıyla bakıldığında büyümenin istikrarlı bir şekilde sürdüğüne işaret eden Ağbal, kriz yılı hariç GSYH'nin yukarı yönlü bir trend izlediğini belirtti. Türkiye ekonomisinin 2009 yılının son çeyreğinden itibaren 24 çeyrektir büyüdüğüne dikkati çeken Ağbal, "İnşallah 2015 yılının son çeyreğine ilişkin de olumlu yönde, pozitif yönde bir büyümenin önümüze geleceğini düşünüyoruz" ifadelerini kullandı.

Geçen yılın 9 ayında büyümenin 4,1 puanının iç talepten kaynaklandığını, net ihracatın 0,7'lik negatif katkı ile büyümeyi aşağı çektiğini anlatan Ağbal, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Başta sanayi üretimi olmak üzere satın alma yöneticileri endeksi (PMI), kapasite kullanım oranı ve güven endeksleri gibi son çeyreğe ilişkin göstergeler de büyümenin hızlanarak artacağına işaret etmektedir. Bu çerçevede 2015 yılı için büyüme tahminimizi yüzde 4 olarak öngörüyoruz. 2016 yılında ticaret ortaklarımızda talebin artmasına bağlı olarak ihracat kanalından; siyasi ve ekonomik belirsizliklerin ortadan kalkması, bütçemizin yatırım ve üretim etkisi, yapmış olduğumuz maaş ve ücret artışları ve gerçekleştireceğimiz yapısal reformlara ilişkin olumlu beklentilere bağlı olarak da iç talep kanalından büyümenin ivme kazanacağını ve bu sayede 2016 yılı büyüme oranımızın yüzde 4,5 olacağını öngörüyoruz."

Ağbal, 2017 ve 2018 yıllarında ise üretken alanlara yönelik yatırımlarla desteklenen, daha çok yurt içi tasarruflarla finanse edilen ve verimlilik artışına dayalı bir büyüme stratejisi belirlediklerini ifade ederek, verimlilik artışının özel kesim yatırımlarından ve yapısal reformlardan kaynaklanmasını beklediklerini, bu sayede yüzde 5'lik bir büyüme hızını hedeflediklerini kaydetti.

- Enflasyon

Enflasyonun 2015 yılında tahminlerin üzerinde yüzde 8,8 olarak gerçekleştiğini hatırlatan Ağbal, bunda gıda fiyatlarındaki yüzde 11'lere varan artış, TL'nin değer kaybı ve hizmet fiyatlarındaki katılıkların etkili olduğunu söyledi. Ağbal, enflasyon sepetinin yüzde 25'ini oluşturan gıda fiyatlarının yıllık enflasyona 2,64 puan katkı yaptığını bildirdi.

Enerji, gıda, alkollü ve alkolsüz içecekler, tütün ürünleri ve altın hariç hesaplanan çekirdek enflasyonun 2015 yılının ikinci yarısında tüketici fiyat enflasyonunun üzerinde seyrettiğini ve yıl sonunda yüzde 9,5 olarak gerçekleştiğini anlatan Bakan Ağbal, küresel emtia fiyatlarındaki düşük seyrin devamı, sıkı para politikası, mali disiplin ve döviz kurundan kaynaklanan olumlu baz etkisi ile enflasyonun 2016 yılında yüzde 7,5'e gerilemesini beklediklerini kaydetti.

Naci Ağbal, 2017 ve 2018 yıllarında ise enflasyonun sırasıyla yüzde 6 ve yüzde 5 seviyelerine gerilemesini öngördüklerini ifade etti.

- Cari açık daha da daralacak

Ağbal, cari açığın alınan makro ihtiyati tedbirlerin etkisiyle iç talepte yaşanan dengelenme, altın ticaretinde yaşanan normalleşme, enerji fiyatlarındaki düşüş ve rekabetçi kur sayesinde önemli bir daralma sürecine girdiğini belirtti.

Gelecek dönemde önemli ticaret ortaklarında beklenen büyümenin ve enerji fiyatlarında yaşanan düşüşün etkisiyle cari açığın daha da daralacağını öngördüklerini bildiren Ağbal, cari açığın GSYH'ye oranının 2015'te yüzde 4,4'e, 2016 yılında ise yüzde 3,9'a ineceğini tahmin ettiklerini söyledi.

Bakan Ağbal, 2011 yılında yüzde 56 olan ihracatın ithalatı karşılama oranının ise 2015'te yüzde 69,5'e yükseleceğini tahmin ettiklerini söyledi. İhracattaki düşüşe de değinen Ağbal, bu gerilemede; parite etkisinin, en büyük pazar olan AB'nin yavaş büyümesinin, Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde yaşanan jeopolitik gerginliklerin etkili olduğunu, 2015-2017 OVP'sinde 2015 yılı için yer alan ihracat hedefindeki sapmanın yaklaşık 13 milyar dolarlık kısmının parite etkisinden kaynaklandığını söyledi.

- İşgücü piyasası

Güçlü istihdam artışının ekonomik büyümenin ve refahın önemli bir unsuru olduğunu, bu nedenle AK Parti hükümetlerinin kriz dönemi ve sonrasında istihdamı artıran politikalara önem verdiğini dile getiren Ağbal, istihdamın 2015 yılında 26,7 milyon kişiye yükselmesini beklediklerini kaydetti. Ağbal, "Son yıllarda işgücüne katılım oranları da artmaktadır. 2015 yılı Ekim ayında işgücüne katılım oranı yüzde 51,6 olarak gerçekleşmiştir. İşgücüne katılım oranlarındaki artışta kadınların işgücüne katılımı da önemli bir rol oynamıştır. 2015 ve 2016 yıllarında işsizlik oranının yüzde 10,2'ye düşeceğini tahmin ediyoruz" değerlendirmesinde bulundu.

Ağbal, önümüzdeki dönemde gençlerin işgücüne hızlı bir şekilde katılımlarının sağlanması ve becerilerinin artırılması için hem genç istihdamı hem de genç girişimciliği destekleyeceklerini bildirdi.

- Bankacılık sektörü

Güçlü bankacılık sisteminin ekonomiyi dalgalanmalara karşı koruyan unsurlardan biri olduğuna işaret eden Ağbal, küresel ekonomideki belirsizliklere rağmen bankacılık sektörünün temel rasyoları güçlü ve sağlıklı yapısını koruduğunu belirtti. Ağbal, şu görüşlere yer verdi:

"2015 yılı Kasım ayı itibarıyla sermaye yeterlilik oranı yüzde 15,5 ile yasal sınır olan yüzde 8'in yaklaşık iki katıdır. 2002 yılında yüzde 17,6 olan takipteki kredilerin toplam krediler içindeki payı, 2015 yılı Kasım ayı itibarıyla yüzde 3,1 ile makul düzeydedir. AK Parti hükümetleri döneminde stres testleri, hedef sermaye yeterlilik oranı, etkin karşılık oranları kullanımı ve kar dağıtımına ilişkin getirilen sınırlamalar, bankacılık sektörünü güçlendirerek dalgalanmalara karşı direncini artırmıştır.

Bankacılık sektörü aktif kalitesini de korumaya devam etmektedir. Sektörün en önemli göstergelerinden biri olan aktif toplamı yılın 11 ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 21,2 oranında büyüyerek 2,3 trilyon lira olmuştur"

- "Döviz cinsinden borçlanmada dikkatli olmalıyız"

Türkiye'nin 2002 yılında yüzde 56,2 olan brüt dış borç stokunun GSYH'ye oranının 2005'te yüzde 35,5'e gerilediğini ancak küresel kriz sonrası dönemde tekrar artarak 2015 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla yüzde 54,7'ye yükseldiğini hatırlatan Ağbal, kamu sektörünün dış borcunun, mali dengelerin iyileşmesi nedeniyle 2002'teki yüzde 28'lik seviyesinden 2015 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla yüzde 15,5'e gerilediğini kaydetti.

Türkiye'de büyümenin lokomotifi olan özel sektörün dış borcunun, finansmana erişimdeki kolaylık neticesinde 2015 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla yüzde 39'a yükseldiğini aktaran Ağbal, bu artışta bankacılık kesiminin yurt dışı borçlanmasının etkili olduğunu, ancak bankalar mevzuat gereği kur ve faiz riskine karşı gerekli önlemleri aldığından risk düzeyinin düşük olduğunu söyledi.

Naci Ağbal, şunları kaydetti:"Özel sektör borcu içerisinde finans sektörü dışında kalan reel kesimin, yani firmaların dış borcunun GSYH'ye oranı ise 2002 yılında yüzde 13,3 iken 2015 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla yüzde 15,9'a çıkmıştır. Reel sektör borcundaki kısmi artış makul ve yönetilebilir düzeydedir. Ancak dikkatli olmak da şart.

Ayrıca reel sektör dış borcunun yüzde 90'ının üzerinde bir kısmı 3 yıl ve daha uzun vadelidir. Genel olarak döviz borcu olan firmalar ihracat yapan, döviz girdisi olan kurumsal firmalardır. Bu durum firmaları döviz kurunda oluşabilecek dalgalanmalara karşı korumaktadır. Ama her hal ve takdirde gerek bankacılık kesiminin, gerek reel sektör kesiminin yurtdışına olan borçları, döviz cinsinden borçları konusunda dikkatli olmaya devam etmemiz elzem."

Maliye Bakanı Naci Ağbal, "Küresel kriz sonrasında gelişmekte olan ülkeler arasında borç stokunun milli gelire oranını azaltabilen ve bütçe açığını düşük seviyelerde tutabilen nadir ülkelerden biriyiz. Bu, önümüzdeki dönemde gelişmekte olan ülkeler arasında büyüme performansında farklılaşmaya yol açacak faktörlerden birisi olacak " dedi.

Ağbal, Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, 2016 yılı Merkezi Yönetim ve Bütçe Kanun Tasarısı'nın sunumunu yaptı.

Türkiye'nin, 1990'lı yıllarda yüksek bütçe açıklarına ve sürdürülemez bir borç yüküne maruz kaldığını belirten Ağbal, AK Parti hükümetleri döneminde sağladıkları mali disiplin sayesinde Türkiye'nin, hem küresel krizde hem de sonrasında, özellikle gelişmiş ekonomilerden pozitif yönde ayrıştığını ve dış şoklara karşı dayanıklılığını artırdığını söyledi.

Türkiye'nin genel devlet açığında, küresel kriz yılı olan 2009 hariç, son 11 yıldır Maastricht Kriteri'ni sağladığını anlatan Ağbal, 2002 yılında yüzde 10,8 olan genel devlet açığının GSYH'ye oranının 2015 yılında dengede gerçekleşeceğini tahmin etiklerini bildirdi.

Ağbal, 2015 yılında genel devlet açığının GSYH'ye oranının gelişmekte olan ülkelerde yüzde 4,3, OECD ortalamasının yüzde 3,3 ve Avro Bölgesi'nde yüzde 2 olduğu göz önüne alındığında bu performansın daha çarpıcı hale geldiğini söyledi.

Diğer taraftan 2002 yılında yüzde 74 olan AB tanımlı borç stokunun GSYH'ye oranını 2015 yılı sonunda yüzde 32,6, Program dönemi sonunda ise yüzde 29,5 olarak öngördüklerini belirten Ağbal, "2015 yılında yüzde 32,6 olarak öngördüğümüz kamu borç stokunun GSYH'ye oranı yüzde 115,2 olan OECD ortalamasından, yüzde 93,7 olan Avro Bölgesi ortalamasından hatta yüzde 44,4 olan gelişmekte olan ülkeler ortalamasından bile oldukça düşük düzeydedir. Kamu maliyesi göstergelerimiz sadece gelişmiş ekonomilerden değil aynı zamanda Arjantin, Polonya, Brezilya, Çin ve Hindistan gibi birçok gelişmekte olan ülkeden daha iyi durumdadır" dedi.

- "Dış alemden alacağımız var"

Diğer taraftan 2002 yılından bu yana kamu net borç stokunun GSYH'ye oranını yüzde 61,5'ten yüzde 7,6'ya düşürdüklerini anlatan Ağbal, aynı dönemde kamu net dış borç stokunun GSYH'ye oranını da yüzde 25,2'den yüzde eksi 5,1'e düşürdüklerini kaydetti. Ağbal, "Yani dış alemden alacağımız var. Çok alışık olduğumuz bir şey değil, dış alemden alacaklı olduğumuz bir kamu maliyesi dengesi ile karşı karşıyayız" dedi.

Mali disiplin sayesinde Türkiye'nin önemli kazanımlar elde ettiğini vurgulayan Ağbal, "2002 yılında vergi gelirlerinin yüzde 85,7'si faiz ödemelerine giderken bugün vergi gelirlerinin sadece yüzde 13'ü faiz ödemelerine gitmektedir. Bu oran bile yüksek. Bizim bu oranı çok daha aşağılara çekmemiz lazım. Hep söylüyoruz faiz bütçesini millete hizmet bütçesine dönüştüreceğiz" görüşüne yer verdi.

Faiz giderlerinin bütçe içindeki payını 2015 yılında yüzde 10,5'e kadar düşürdüklerini anlatan Ağbal, iç borçlanma maliyetlerinde önemli iyileşmeler sağladıklarını 2002'de yüzde 62,7 seviyesinde olan Türk Lirası cinsinden sabit faizli devlet iç borçlanma senetleri faiz oranının 2015 yılında yüzde 9,5'e indiğini kaydetti.

Ağbal, 2002 yılında yüzde 25,4 olan reel faiz oranının ise aynı dönemde yüzde 0,6'ya gerilediğini belirterek, "Hükümetlerimiz döneminde faiz yükünü azaltarak tasarruf ettiğimiz kaynakları eğitim, sağlık, sosyal yardımlar ve yatırım harcamaları için kullandık" dedi.

Kamu maliyesindeki iyileşme ve borçlanma maliyetlerinin düşmesinin kamunun dışlama etkisini azaltarak yatırımları ve istihdamı desteklediğine işaret eden Ağbal, "Bu sayede 1990-2002 döneminde reel olarak yüzde 3,1 artan özel sektör yatırımlarının 2002-2014 döneminde yüzde 155,5 artmasına imkan sağladık. Kamu bütçesi ciddi anlamda özel sektör yatırımlarına güçlü bir destek vermiştir" ifadelerini kullandı.

- "Mali disiplindeki kararlılık, dış şoklara direnç sağladı"

Mali disiplinin sürdürülmesindeki kararlılığın Türkiye ekonomisini olumsuz dış şoklara karşı dirençli kılan temel unsurlardan biri olduğunu vurgulayan Naci Ağbal, mali disiplini kalıcı hale getirecek ve tasarruf açığını azaltacak her türlü tedbirin makroekonomik istikrarı destekleyeceğini ve borçlanma faizlerinin düşük seyretmesini sağlayarak toplumsal refaha olumlu katkıda bulunacağını bildirdi.

- "Gelir dağılımını iyileştirdik"

AK Parti hükümetleri döneminde doğru ve yerinde makroekonomik politikalar ve gerçekleştirilen yapısal reformlar sayesinde ekonomide önemli başarılar elde ettiklerini anlatan Ağbal, 2002-2014 döneminde Türkiye'nin dolar bazında kişi başına milli gelirini üç kata yakın artırdıklarını, 2008 yılında 15 bin dolar olan satın alma gücü paritesine göre kişi başına milli gelirin 2015 yılında 20 bin doları aştığını belirtti.

Bakan Ağbal, küresel kriz sonrası birçok ülkede gelir dağılımı bozulurken Türkiye'deki gelir dağılımını iyileştirdiklerini belirterek, şöyle devam etti:

"Gelir dağılımındaki adaleti ölçen Gini katsayısı 2002 yılında 0,44 iken 2014 yılında 0,38'e gerilemiştir. Aynı dönemde en zengin yüzde 10'luk kesimin ortalama gelirinin en yoksul yüzde 10'luk kesimin ortalama gelirine oranı 18,3 kattan 11,6 kata düşmüştür. Benzer şekilde mutlak yoksulluk göstergelerinde de önemli iyileşmeler kaydettik. Günlük 2,15 doların altında geçinen nüfus 2002 yılında yüzde 3 iken, 2014 yılı itibarıyla sıfıra indirdik. Günlük 4,3 doların altında geçinen nüfusu ise 12 yılda 28,7 puan azaltarak yüzde 1,6'ya indirdik. Uzun yıllar orta-alt gelir grubunda yer alan Türkiye 2003-2007 döneminde ortalama yüzde 6,9 büyüyerek orta-üst gelir grubuna yükselmiştir."

Ağbal, orta gelir tuzağından sakınmak amacıyla yapısal reformlarla sağlanan ekonomik iyileşmelerin bir üst seviyeye yani yüksek gelirli ülkeler grubuna girebilmesi için yeni reformları hedeflediklerini bildirdi.

- 6 alanda yoğunlaştırılacak reformlar

Gelecek dönemde dünyanın ve ülkenin değişen şartlarını dikkate alarak 2023 vizyonu için gerekli ikinci nesil reformları hızla gerçekleştireceklerini dile getiren Ağbal, bu amaca yönelik olarak Reformların Koordinasyonu ve İzlenmesi Kurulu'nu oluşturduklarını hatırlattı. Ağbal, gerçekleştirecekleri reformları "demokratikleşme ve adalet, eğitim, kamu yönetimi, kamu maliyesi, reel ekonomide köklü değişim, öncelikli dönüşüm programları" olmak üzere 6 temel alanda yoğunlaştıracaklarını kaydetti.

Ekonomik öncelikleri istikrarlı ve güçlü büyüme, tasarrufların artırılması, mali disiplin ve fiyat istikrarı olarak belirlediklerini ifade eden Ağbal, "Bu nedenle önümüzdeki dönemde bir yandan makroekonomik istikrar ve kazanımlarımızı güçlendirirken bir yandan da mikroekonomik ve sektörel dönüşümlere odaklanacağız. Üretken alanlarda, yenilikçi ve girişimci özel sektör öncülüğünde büyüyeceğiz. Dışa açık bir ekonomi olarak rekabetçiliği geliştirecek, küresel yatırımlar ve nitelikli insan gücü için ülkemizi cazip hale getireceğiz" şeklinde konuştu.

Bakan Ağbal, ancak bu suretle cari açık, işsizlik ve enflasyon gibi yapısal sorunları aşarak potansiyel büyümeyi artırmanın mümkün olacağını bildirdi.

- Demokrasi, adalet ve eğitim

Demokrasinin standartlarının artırılması ekonomik gelişmenin de önemli öncüllerinden birisi olduğuna işaret eden Ağbal, gelecek dönemde de demokratikleşmeye ve yönetim kalitesini artırmaya devam edeceklerini söyledi.

Ağbal, "Demokratik bir ülke olarak Türkiye, hukuk düzeniyle vatandaşlarımızın özgürlüklerini korumaya, uluslararası topluma güven vermeye, yerli ve yabancı yatırımcılar için güvenli bir liman olmaya devam edecektir" dedi.

Önceki hükümetlerde olduğu gibi bu hükümet döneminde de eğitimin en temel öncelik olmaya devam edeceklerini ifade eden Ağbal, eğitime erişim sorununu büyük oranda çözdüklerini, önümüzdeki dönemde eğitimin her seviyesinde kaliteyi artırmaya devam edeceklerini belirtti.

Okullaşma oranlarıyla birlikte eğitimde fırsat eşitliğini de artırdıklarını anlatan Naci Ağbal, "Hükümetlerimiz döneminde 450 bin derslik açtık, Şubat ayında atanacak 30 bin yeni öğretmen hariç 510 bin kadrolu öğretmen atadık. Şubat ayı başında da inşallah 30 bin yeni öğretmeni atayacağımızı düşünürsek, bu durumda 2002 yılından bu yana 540 bin yeni öğretmenimizi eğitim sistemine kavuşturmuş oluyoruz" dedi.

Eğitim - istihdam bağlantısının, hükümetin büyük önem atfettiği alan-lardan biri olduğuna işaret eden Ağbal, bu bağlamda, iş dünyasının ihtiyaç duyduğu meslek ve alanlarda kaliteli elaman yetiştirilmesini sağlayacak şekilde mesleki eği-timin kalitesini artıracak tedbirleri almaya devam edeceklerini söyledi.

- Devlet personel rejimi etkinleştirilecek

Ağbal, devlet personel rejimini etkinleştirecek kamuda insan gücü planlaması yapacaklarını bildirerek, "Nispeten geri kalmış bölgelerimizde yeterli ve nitelikli personel istihdamına yönelik tedbirler geliştireceğiz" dedi.

"Dijital Türkiye Projesi"ni hayata geçirerek vatandaşların kamu kurum ve kuruluşlarına gitmeden tüm iş ve işlemlerini internet ortamında sonuçlandırmasını sağlayacaklarını anlatan Ağbal, bu kapsamda e-Devlet Stratejisi ve Eylem Planı hazırlayacaklarını kaydetti.

Kamu maliyesinde yapacakları reformların hedefinin de değişen koşullara uygun olacak şekilde daha etkin, hesap verebilir ve şeffaf bir mali yönetim sistemi olacağını vurgulayan Ağbal, bu kapsamda AB müktesebatı ve uluslararası standartlar esas alınarak Kamu Mali Yönetim ve Kontrol Sistemini 10 yıllık uygulama tecrübesi çerçevesinde gözden geçireceklerini söyledi.

- İşgücü piyasasının etkinleştirilmesi

Büyümedeki ılımlı seyrin işgücü piyasasına olumsuz yansımasına rağmen istihdam artışının devam ettiğine dikkat çeken Ağbal, ancak işgücü arzında yaşanan hızlı artışların devam etmesi nedeniyle işsizlik oranının yüzde 10 seviyesinde direnç gösterdiğini söyledi.

Ağbal, işgücü piyasasının daha etkin hale getirilmesi, istihdamın artırılması, işsizliğin azaltılması ve işgücü verimliliğinin yükseltilmesi amacıyla "İşgücü Piyasasının Etkinleştirilmesi Programı"nı uygulamaya koyduklarını anımsattı.

Kadınların işgücüne ve istihdama katılımlarının önündeki engelleri kaldırdıklarını anlatan Ağbal, "2005 yılında yüzde 23,3 olan kadınların işgücüne katılım oranını uyguladığımız politikalarla 8,5 puan artırarak yüzde 31,8'e yükselttik. 2023'te yüzde 41'e çıkarmayı hedefliyoruz" dedi.

Çalışanların kazanılmış haklarını koruyarak işgücü piyasasının etkinliğini ve esnekliğini artıracaklarını belirten Ağbal, "Türkiye'de kısmi zamanlı çalışanların toplam istihdam içindeki payı yüzde 10,6'dır. Bu oran, yüzde 16,3 olan OECD ortalamasının altındadır. Bu nedenle kısmi süreli çalışanların oranını AB ve OECD seviyelerine yükseltmeyi hedefliyoruz" şeklinde konuştu.

Ağbal, uzun dönemde büyümenin en önemli belirleyicisi olarak gördükleri Ar-Ge faaliyetlerini desteklemeye devam ettiklerini dile getirerek, şöyle konuştu:

"2002-2014 döneminde Ar-Ge harcamalarının GSYH'ye oranını yüzde 0,53'ten yüzde 1,01'e çıkardık. Bu oranı 2018 yılında yüzde 1,8'e, 2023'te ise yüzde 3'e çıkarmayı hedefliyoruz.

2002-2014 döneminde Ar-Ge harcamalarını artırırken özel sektörün Ar-Ge harcamaları içindeki payını yüzde 29'dan yüzde 49,8'e çıkardık. 2023 yılında ise bu oranı yüzde 66,9'a çıkmasını bekliyoruz."

Maliye Bakanı Naci Ağbal, 2015 yılında bütçe gelirlerinin bir önceki yıla göre yüzde 13,6 oranında artarak 483,4 milyar lira olduğunu belirterek, "2015 yılı bütçesinde gelir hedefimiz 452 milyar liraydı. Buna göre yıl sonu gelir gerçekleşmesi bu hedefimizin 31,4 milyar lira üzerinde olmuştur. Bu kapsamda 2015 yılının bütçe gelir performansı açısından oldukça başarılı bir yıl olduğunu söylemek mümkündür" dedi.

Plan ve Bütçe Komisyonu'nda 2016 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Tasarısı'nın sunumunu yapan Ağbal, "Öncelikli dönüşüm programlarının haricinde ekonomimizin kılcal damarlarına dokunan diğer programlarımızı da kararlı bir şekilde hayata geçireceğiz" ifadesini kullandı. Ağbal, bu sayede tasarrufları artırmayı ve daha üretken alanlara yönlendirerek potansiyel büyümeyi yukarılara çıkarmayı hedeflediklerini kaydetti.

Tasarrufları ekonominin önemli dinamiklerinden biri olarak gördüklerini vurgulayan Ağbal, şöyle devam etti:

"Orta ve uzun vadede sürdürülebilir büyüme hedefimize ulaşabilmek için yurt içi tasarrufların artırılması hepimiz için zorunludur. Ülkemizde toplam tasarrufların GSYH'ye oranı 2015 yılında yüzde 15,6 ile gelişmekte olan Avrupa'daki ortalama olan yüzde 18,8'in biraz altındadır. Bu oran gelişmekte olan ülkelerdeki ortalama olan yüzde 31,9'un ise oldukça altındadır. Mutlaka uygulamaya koyacağımız politikalarla, gerek kamu gerek özel sektörde hane halklarında tasarruf oranlarını yukarıya çekmemiz gerekir. Bu alanda özellikle öncelikli dönüşüm programları üzerinden önümüzdeki dönemde yasal ve idari düzenlemeler yapacağız. Biz eğer Türkiye'yi büyütmek istiyorsak, yatırımları artırmak istiyorsak, bunu finans edecek yeterli bir tasarruf oranına da en kısa vadede erişmemiz lazım. Bunu hep birlikte inşallah muhalefetin de desteği ile gerçekleştirmeyi ümit ediyoruz."

Altyapı ve ulaştırma yatırımlarına da değinen Ağbal, Türkiye'yi bölgesel ve küresel bir lojistik üs haline getirmek için gerekli adımları attıklarını söyledi.

-"Finansal Gelişmişlik Endeksinde hedef ilk 30"

Finansal piyasalarda amaçlarının sermaye piyasalarını geliştirerek ekonominin rekabet edebilirlik düzeyini artırmak olduğunu anlatan Ağbal, finansal piyasaların derinliğini artırarak özel sektöre makul maliyetlerle uzun vadeli finansman imkanı sağladıklarını anımsattı.

Ekonomideki iyileşmeye paralel olarak finans sektörünün istikrarlı şekilde büyüdüğünü belirten Ağbal, şu bilgileri paylaştı:

"İstanbul 2009 yılında Küresel Finans Merkezleri Endeksi'ne göre 75 şehir arasında 72. sıradayken 2015'te 84 şehir arasında 47. sıraya yükselmiştir. Hedefimiz 2018 yılında ilk 25 içinde yer almaktır. Türkiye, Finansal Gelişmişlik Endeksi'ne göre 2009 yılında 55 ülke arasında 44. sıradayken, 2012 yılında 62 ülke arasında 42. sıraya yükselmiştir.Türkiye'nin 2018 yılında Finansal Gelişmişlik Endeksi'nde ilk 30'da yer almasını hedefliyoruz. 2013 yılında yüzde 3,4 olan finansal hizmetler sektörünün GSYH içindeki payını program dönemi sonunda yüzde 6'ya yükseltmeyi hedefliyoruz."

-"Mali disiplinden taviz verilmedi"

Naci Ağbal, 2014 yılı Kesin Hesap Kanun Tasarısı'na ilişkin bazı büyüklükleri paylaştı.

Bu kapsamda 2014 yılında bütçe giderlerinin 448,8 milyar lira, bunun Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'ya (GSYH) oranının yüzde 25,7; bütçe gelirlerinin 425,4 milyar lira, GSYH'ye oranının yüzde 24,3; bütçe açığının 23,4 milyar lira, GSYH'ye oranının yüzde 1,3; faiz dışı fazlanın 26,5 milyar lira, GSYH'ye oranının da yüzde 1,5 olarak gerçekleştiğini bildirdi.

2014 yılı bütçe giderinin, tahmine göre yüzde 2,8 aşıldığını kaydeden Ağbal, "Buna karşın bütçe gelirlerimiz yüzde 5,5 oranında artış göstermiştir. Bütçe açığı, tahmine göre yüzde 30 oranında azalmış, faiz dışı fazla ise yüzde 42 oranında artarak 26,5 milyar lira olarak gerçekleşmiştir. Söz konusu veriler 2014 yılında mali disiplinden taviz verilmediğinin en önemli göstergesidir" diye konuştu.

- 2015 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe gerçekleşmeleri

2015 yılı merkezi yönetim bütçe gerçekleşmeleri hakkında da bilgi veren Ağbal, geçen yıl itibarıyla merkezi yönetim bütçe giderlerinin 506 milyar, faiz hariç bütçe giderlerinin 453 milyar, merkezi yönetim bütçe gelirlerinin 483,4 milyar, genel bütçe vergi gelirleri 407,5 milyar lira olarak gerçekleştiğini söyledi.

Buna göre, 2015 yılında merkezi yönetim bütçe açığının 22,6 milyar lira olduğunu anlatan Ağbal, geçen yılın ekim ayında yayımlanan 2016-2018 Dönemi Orta Vadeli Programı'nda 2015 yıl sonu bütçe açığı tahmininin 24,5 milyar lira olarak belirlendiğini hatırlatarak, 2015 yılına ilişkin bütçe açığının yıl sonu gerçekleşme tahminine göre yaklaşık 2 milyar lira düşük gerçekleştiğine dikkati çekti. Ağbal, bütçe açığının GSYH'ye oranının ekim ayında yayımlanan OVP'ye göre 0,1 puan daha iyi olduğunun altını çizdi.

- "Bütçe gelir performansı açısından 2015 başarılı geçti"

Bütçe giderlerinin detayları hakkında da değerlendirmelerde bulunan Ağbal, bu kapsamda geçen yıl personel giderlerinin 125 milyar, sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi giderlerinin 21 milyar, mal ve hizmet alım giderlerinin 45,4 milyar, faiz giderlerinin 53 milyar, cari transferlerin 182,8 milyar, sermaye giderlerinin 56,9 milyar, sermaye transferlerinin 10,5 milyar, borç verme giderlerinin de 11,3 milyar lira olduğunu ifade etti.

Bütçe gelirlerinin de 2015'te, bir önceki yıla göre yüzde 13,6 oranında artarak 483,4 milyar lira olduğunu aktaran Ağbal, "2015 yılı bütçesinde gelir hedefimiz 452 milyar liraydı. Buna göre yıl sonu gelir gerçekleşmesi, bu hedefimizin 31,4 milyar lira üzerinde olmuştur. Bu kapsamda 2015 yılının bütçe gelir performansı açısından oldukça başarılı bir yıl olduğunu söylemek mümkündür" değerlendirmesinde bulundu.

Ağbal, 2015 yılında genel bütçe vergi gelirleri tahsilatının 2014'e kıyasla yüzde 15,6 artarak 407,5 milyar lira olduğunu belirterek, bu sonucun vergi gelirleri tahsilatının bütçe hedefinin 18 milyar lira üzerinde gerçekleştiğini gösterdiğine işaret etti.

- "Genel devlet bütçe dengesi açık vermeyecek"

2015 yılında merkezi yönetim bütçe açığının GSYH'ye oranının yüzde 1,2 olarak gerçekleştiğini dile getiren Ağbal, şu ifadeleri kullandı:

"Bu oran, 2015 yılı başlangıç hedefimizin 0,1 puan üzerinde, ekim ayında yayınladığımız OVP'deki yıl sonu gerçekleşme tahmininin ise 0,1 puan altındadır. Merkezi yönetim bütçe açığında elde ettiğimiz yüzde 1,2 düzeyindeki bu olumlu performansın genel devlet bazında çok daha iyi bir netice ile sonuçlanacağını öngörmekteyiz. Bu çerçevede 2015 yılı genel devlet bütçe dengesi, açık vermeyecektir; yani dengeli bir bütçe olacaktır. Böylece 2015 yılı genel devlet olarak son 9 yılın en iyi performansının elde edildiği bir yıl olacaktır."

- 2016 Yılı Bütçe tahminleri

2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesi'ne ilişkin tahminleri de paylaşan Ağbal, 2016-2018 döneminde maliye politikasının ekonomik istikrarın desteklenmesine, büyüme potansiyelinin yukarı çekilmesine, yurtiçi tasarrufların artırılarak cari açığın kontrol altında tutulmasına ve fiyat istikrarına yardımcı olacak şekilde uygulanacağını kaydetti.

Bakan Ağbal, 2016 yılı bütçesinde bütçe giderlerinin 570,5 milyar, faiz hariç bütçe giderlerinin 514,5 milyar, bütçe gelirlerinin 540,8 milyar, vergi gelirlerinin 459,2 milyar, bütçe açığının 29,7 milyar, faiz dışı fazlanın 26,3 milyar lira olarak öngörüldüğünü belirtti. Ağbal, buna göre, 2016 yılında bütçe açığının GSYH'ye oranının yüzde 1,3, faiz dışı fazlanın ise yüzde 1,2 olmasını hedeflediklerini bildirdi.

Ağbal, bütçe giderlerinin ekonomik sınıflandırmaya göre dağılımı açısından bakıldığında ise personel giderlerinin 147,8 milyar, sosyal güvenlik kurumlarına devlet primi giderlerinin 24,9 milyar, mal ve hizmet alım giderlerinin 46,9 milyar, cari transferlerin 217,7 milyar, sermaye giderlerinin 51,8 milyar, sermaye transferlerinin 7,5 milyar, borç verme giderlerinin 12,9 milyar, yedek ödeneklerin 5 milyar, faiz giderlerinin 56 milyar lira olarak gerçekleşmesini öngördüklerini söyledi.

2016 yılında merkezi yönetim bütçe gelirlerinin 2015 yıl sonu gerçekleşmelerine göre yüzde 11,9 artarak 540,8 milyar liraya ulaşacağını tahmin ettiklerini dile getiren Ağbal, vergi gelirlerinin ise 2015 yılına göre yüzde 12,7 artarak 459,2 milyar lira olarak gerçekleşmesini beklediklerini ifade etti.

2016 yılı merkezi yönetim bütçe vergi gelirlerinin alt kalemleri hakkında da bilgi veren Ağbal, bu kapsamda gelir vergisinin 98,9 milyar, kurumlar vergisinin 36,8 milyar, dahilde alınan KDV'nin 51,2 milyar, ÖTV'nin 116,3 milyar, ithalatta alınan KDV'nin 86,9 milyar, damga vergisinin 13,7 milyar, harçların 18,9 milyar, banka ve sigorta muameleleri vergisinin 10,5 milyar, motorlu taşıtlar vergisinin 9,9 milyar, diğer vergilerin 16 milyar lira olarak gerçekleşmesini beklediklerini bildirdi.

Maliye Bakanı Naci Ağbal, "Sayıştay raporları konusunda, siyaseten söyleyeyim, herhangi bir şekilde çekineceğimiz saklayacağımız, gizleyeceğimiz bir şey yok" dedi.

Plan ve Bütçe Komisyonu'nda, 2016 yılı bütçesine ilişkin sunum yapan Ağbal, komisyon üyesi milletvekillerine bütçeye ilişkin yapacakları eleştirilerden dolayı teşekkür ettiğini söyledi.

Ağbal, her şeyi mükemmel yaptıkları iddiasında olamayacaklarını dile getirerek, "Mutlaka daha iyisini yapmamız lazım, daha çok gayret göstermemiz lazım, hatalar yapmışsak ders çıkarmamız lazım. En önemli olan şey; vekaleti vatandaştan aldık, hizmeti de vatandaşa yapacağız" diye konuştu.

Bütçenin hazırlanması aşamasında destek veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu başta olmak üzere tüm yetkili ve ilgililere teşekkür eden Ağbal, bütçe hazırlamanın ne kadar zor olduğunu çok iyi bildiklerini anlattı.

Hesap verebilirlik noktasında Sayıştay raporlarına ilişkin eleştirileri de cevaplayan Ağbal, "Hiç çekinecek bir şey yok. Sayıştay raporu şöyle olmalıdır, böyle olmalıdır... O, Sayıştayın Meclise karşı bir sorumluluğudur. Sayıştayın yapması gereken bir görevidir. Sayıştay Başkanlığının yapmış olduğu denetimlerde, ortaya çıkan raporlarda yapılacak eleştiriler mutlaka olacak. Her eleştiri aynı zamanda bizim için bir ödevdir" ifadelerini kullandı.

- "Çekineceğimiz, saklayacağımız bir şey yok"

Bakan Ağbal, Sayıştayın ortaya çıkardığı bazı eksiklikleri gördüğü zaman kendisinin de memnun olduğunun altını çizerek, şunları söyledi:

"Daha önceki yıllarda komisyonda görüşülen genel bütçeli idarelerin mali tablolarının sunumu ile ilgili tartışmada dedik ki 'Sayıştayın yaptığı değerlendirmelerde aslında kavramsal düzeyde görüş farklılıklarımız var ama biz buna rağmen en süratli bir şekilde genel bütçeli idareler için de mali tabloların üretilmesini sağlayacağız'. Sayıştay ile çalıştık, beraber yönetmeliği değiştirdik. Muhasebat Genel Müdürlüğümüz, genel bütçeli idarelerin mali tablolarının hazırlanması noktasında koordinasyon yaptı.

Bugün rahatlıkla diyebiliyoruz ki yönetmelik değişikliğinin süresi bitmemiş olmasına rağmen mali tabloları genel bütçeli idareler itibarıyla da verebiliyoruz. Sayıştay raporları konusunda, siyaseten söyleyeyim, herhangi bir şekilde çekineceğimiz saklayacağımız, gizleyeceğimiz bir şey yok. Olmaması lazım, zaten olamaz da ama birçok raporda bürokratik düzeyde yapılmış birtakım mevzuata uygun olmayan işlemler olabilir. Bu konularda da Sayıştay ile ilgili idare karşılıklı görüş alışverişinde bulunuyor, düzeltilmesi gereken bir işlem varsa düzeltiliyor."

Ağbal, kamu kaynağının en verimli ve tasarruflu şekilde kullanılması konusunda kendisinin de herkes gibi çok hassas olduğunu vurgulayarak, "Kimse bir başkasından daha fazla bu milleti seviyor olamaz" dedi.

- "En büyük payı yine eğitime ayırıyoruz"

2016 yılı bütçesinin temel özellikleri hakkında da değerlendirmelerde bulunan Ağbal, AK Parti hükümetleri olarak en büyük yatırımı eğitime yaptıklarını söyledi. 2016 yılında eğitime ayırdıkları kaynağı 2015 bütçesine göre yüzde 24,9 artırarak 109,3 milyar liraya çıkardıklarını dile getiren Ağbal, "Böylece bütçedeki en büyük payı bundan önceki yıllarda olduğu gibi yine eğitime ayırıyoruz" diye konuştu. Ağbal, vergi gelirlerinin yaklaşık yüzde 23,8'ini eğitime harcayacaklarının altını çizdi.

Organize sanayi bölgelerinin temel ihtiyacı olan eğitimli ve kalifiye işçi istihdamına büyük katkı yaptıklarını anlatan Ağbal, bu amaçla 2016 yılında 60 milyon lira kaynak ayırdıklarını ifade etti.

Ağbal, eğitimde kaliteyi artırmak için uyguladıkları FATİH projesine 2016 yılı için 1,5 milyar lira kaynak ayırdıklarını belirtti.

Yeni kurulan üniversitelere 2007 yılından bu yana, 2016 yılı dahil, 25,5 milyar lira kaynak ayırdıklarının kaydeden Ağbal, "Bu tutarın 9,7 milyar liralık kısmı üniversite yerleşkelerinin alt ve üst yapısı için sağladığımız kaynaklardır. Bütün vilayetlerimizde yeni üniversite binaları birer birer yükseliyor. Özellikle Orta ve Doğu Anadolu'da, küçük vilayetlerimizde üniversite binalarının yükselmesi, inşaatların devam etmesi bu bölgede yaşayan insanlarımıza, gençlerimize büyük bir moral ve motivasyon oluyor" değerlendirmesinde bulundu.

2012 yılında birinci öğretim ve açık öğretimde harçları kaldırdıklarını ve 2,8 milyon öğrencinin harçlarını merkezi yönetim bütçesinden karşıladıklarını hatırlatan Ağbal, 2016 yılında bu amaçla bütçeden 617 milyon lira kaynak ayırdıklarını bildirdi.

- Kamu sağlık harcamalarına 95 milyar lira

Bakan Ağbal, öncelikli reform alanlarından bir diğerinin sağlık olduğunu dile getirerek, 2016 yılında kamu sağlık harcamalarını 2015'e göre yaklaşık yüzde 18 artırarak 95 milyar liraya yükselttiklerini söyledi.

Gelecek dönemde de kamu yatırımlarını ekonomik büyümeye, özel kesim yatırımlarını desteklemeye, bölgelerin gelişme potansiyellerini harekete geçirmeye, istihdamı ve ülke refahını artırmaya azami katkı sağlayacak alanlara yönlendireceklerini kaydeden Ağbal, "Bu doğrultuda 2016 yılında yatırım bütçesini bir önceki yıl başlangıç ödeneklerine göre yüzde 24,2 artırarak yaklaşık 60,1 milyar liraya çıkartıyoruz" diye konuştu.

- "Çalışan ve emeklilerimizin refahlarını artırmalıyız"

Naci Ağbal, AK Parti iktidarları döneminde çalışanların ve emeklilerin mali ve sosyal haklarını iyileştirdiklerini de vurgulayarak, söz konusu iki kesimin aylıklarında önemli artışlar sağladıklarına dikkati çekti.

Kamu görevlileri ile emeklilerin harcanabilir gelirlerinin önemli ölçüde arttığını kaydeden Ağbal, "Bizim emeklimize, memurumuza, çalışanımıza, üretenimize devletten daha fazla gelir üretmemiz lazım, refahlarını artırmamız lazım" değerlendirmesinde bulundu.

- İşverene 11,4 milyar lira asgari ücret desteği

Ağbal, bunların dışında AK Parti'nin seçim beyannamesi ve vaatleri arasında yer alan hususları da birer birer gerçekleştirdiklerine işaret etti.

AK Parti hükümetleri olarak sosyal devletin daha da güçlenmesi noktasında önemli çalışmalar yaptıklarını belirten Ağbal, 2016 yılı bütçesinde sosyal yardımlar için ayırdıkları kaynağı 43,1 milyar liraya yükselttiklerini bildirdi.

Ağbal, asgari ücreti de bin 300 liraya çıkardıklarını anımsatarak, "Bu artıştan kaynaklanan maliyetler noktasında, maliyetin bir kısmını devlet olarak finanse etme kararı aldık. Bu kapsamda da yaklaşık 11 milyonun üzerindeki çalışanın, çalışması karşılığında işverenlere 2016 yılında 11,4 milyar lira destek sağlayacağız" şeklinde konuştu.

- Tarımsal destekler

Ağbal, tarımsal desteklemeler için 2016 bütçesinde 11,6 milyar lira kaynak ayırdıklarını, bunun 2015 ödeneklerine göre yüzde 16,4 artışa karşılık geldiğini bildirdi.

Hükümet olarak Ar-Ge çalışmalarının da öneminin farkında olduklarının altını çizen Ağbal, bu amaçla 2016 yılı bütçesinde araştırma projeleri için 4,4 milyar lira kaynak ayırdıklarını dile getirdi.

Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı ile ilgili çalışmalara da devam ettiklerini anlatan Ağbal, ilgili kuruşlardan bu konudaki görüşlerini aldıklarını söyledi.

Ağbal, Vergi Usul Kanunu Tasarısı'na ilişkin çalışmaları da sürdürdüklerini belirterek, bu konuda da ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerini topladıklarını ifade etti.

Türkiye'de vergi yükünün aşağı yönlü bir seyir izlediğine işaret eden Ağbal, "Uluslararası karşılaştırmalara bakıldığında Türkiye önceki dönemlere göre daha iyi durumda" dedi.

- "78 milyona hizmet sunacak bir bütçe"

2015 yılında iki genel seçim yaşanmasına karşın mali disiplinden en ufak bir taviz vermediklerini vurgulayan Ağbal, "2016 yılında da mali disiplini güçlendirmek ve sürdürmek için kararlı adımlar atmaya devam edeceğiz" diye konuştu.

2016 yılı bütçesinin "21. yüzyıla damgasını vuracak olan yeni Türkiye'nin geleceğine kaynak ayıracak bir bütçe olacağını" dile getiren Ağbal, "Bu bütçe ülkemizin dört bir yanına yatırım götürecek, refahtan geniş kesimlere pay dağıtacak, 78 milyona hizmet sunacak bir bütçedir. Bu bütçe; yerinden, yurdundan koparılan muhacirlere ve mazlumlara da kol kanat geren bir bütçe olacaktır" değerlendirmesinde bulundu.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber