Davutoğlu: Terörü teşvik edene dokunulur

Bombacı teröristin taziyesine katılan milletvekilinin terörü teşvik ettiğini belirten Davutoğlu: Dokunulmazlığın arkasına saklanılamaz. Parlamento gerekeni yapar.

Kaynak : Star Gazetesi
Haber Giriş : 26 Şubat 2016 07:10, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Davutoğlu: Terörü teşvik edene dokunulur

Mustafa Kartoğlu

Başbakan Ahmet Davutoğlu, Ankara'da 29 kişiyi katleden teröristin taziyesine katılan HDP milletvekilinin dokunulmazlığın arkasına saklanamayacağını belirterek, "Parlamentoda gereken adımlar atılır" dedi.

Davutoğlu, açılışlar için geldiği Konya'da STAR'a açıklamalarda bulundu.

- Taziye değil terörü teşvik: Dokunulmazlık, kürsü dokunulmazlığı anlamında, fikirlerini ve siyasi faaliyetlerini özgürce yapabilmeleri için milletvekillerine tanınan bir haktır. Ama bu hakkın istismar edilmesi söz konusu. Dünyanın hiçbir yerinde 28 kişinin ölümüne yol açmış bir terör saldırısının, sıradan bir eylem gibi, hatta iltifat edilmesi gereken bir eylem gibi muamele görmesi kabul edilemez. Dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde böyle bir terör eylemi yapmış bir caninin taziyesi olmaz. O ülkenin parlamenterleri o taziyeye katılmaz. Açık bir şekilde, terörü teşvik eden bir şey bu. Öncelikle halkımızın vicdanında, en çok da bu terör örgütünün baskısı altında olan Kürt vatandaşlarımızın vicdanında gereken cezayı bulur; sonra da hukuk nezdinde ve tabii parlamento nezdinde gereken adımlar atılır.

- Dokunacak-saklanacak, olmaz: O bizim yüreğimize dokunmuş. O bizim vicdanımıza dokunmuş, 78 milyonun ortak hissiyatına dokunmuş. O her şeye dokunacak, bütün değerlere dokunacak, tahrip edecek, yok edecek, kendisi dokunulmazlık zırhının arkasına saklanacak, bu olacak şey değil. O zaman herkes kendi kafasına göre bir terör grubunu destekleyip bunu meşrulaştırırsa Türkiye'de kamu düzeni kalır mı?

HEDEF BAŞKA

- Somer farklı kimlik bildirdi: Salih Neccar ya da Abdulbaki Somer isminin çıkması istismar edilecek bir konu değil. Olan şu: Suriye'den mülteci gibi giren biri kimliğini Salih Neccar olarak beyan etmiş, parmak izi vermiş. Olay sonrası parçalanmış el bulunmuş, oradan Salih Neccar'a ulaşılmış. Yani bu Abdulbaki Somer, Suriye tarafına geçti, savaştı, girerken Salih Neccar ismini kullanarak Türkiye'ye girdi. Bu PKK ile YPG'nin organik ilişkisinden başka birşeyi göstermez. PKK elemanlarını eğitip Suriye'ye gönderiyor, kimlik değiştirtip Türkiye'ye Suriyeli olarak sokuyor ve terör eylemi yapıyor. Bunu ancak Kılıçdaroğlu gibi bize yüklenmek adına PKK'yı temize çıkarmak isteyenler kullanabilir. Şebekenin tümünü yakaladık biz. Tutuklanan 14 kişi PKK ile ve YPG ile iltisaklı.

YPG'yi kurtarmak için PKK/TAK bunu üstlenmek zorunda kaldı. TAK denilen piyon örgüt eylemlerde hepsini hemen üstlenmişti. Şimdi niye üç gün bekledi? Çünkü ne yapacaklarını bilemediler.

PKK- YPG İLİŞKİSİ

YPG'yi kurtarmak için PKK/TAK bunu üstlenmek zorunda kaldı. TAK denilen piyon örgüt eylemlerde hepsini hemen üstlenmişti. Şimdi niye üç gün bekledi? Çünkü ne yapacaklarını bilemediler.

3 BİN 501 AĞAÇ KESİLİRSE KAPATIRIM

- Çevre için vazgeçemeyeceğimiz 5 prensip var:

1- Herkes hukuki sürece saygılı olmalı. Çalışmalar hukuki süreç bitene kadar durdurulacak; bunu firmayla da konuştum.

2- Hukuki süreç sonunda proje devam ederse kesinlikle açık galeri olmayacak. Firma da böyle bir taahhüt vermeye hazır. 2014'te böyle bir talep olmuş; Çevre ve Şehircilik Bakanlığımız 'hayır' cevabı verecek.

3- Maden ormanda yol açılarak taşınmayacak, teleferikle taşınacak. Daha masraflı ama çevreye daha uygun.

4- Kılıçdaroğlu'nun dediği gibi 50 bin ağaç kesilmeyecek. Teleferik direkleri ve ocağın girişi için sadece 3 bin 500 ağaç kesilecek. Onlara (şirkete) söyledim; '3 bin 501 olursa kapatırım' dedim. Kesilen ağaçları da misliyle telafi edecekler.

5- Maden orada işlenmeyecek, başka yere taşınacak. İyi niyetli bakıldığında büyük ölçüde problem çözülüyor.

'CİZRE ARTVİN'DİR' DİYENE DİKKAT EDİN

Cerattepe'nin üstü de altı da değerli: Birçok şey karşılıklı konuşamamaktan ve yeterince anlaşılmamasından kaynaklanıyor. Ben 2014 Ramazan Bayramı'nda Artvin yaylalarını gezdim çocuklarla... Muhteşem bir yer. Bu doğal güzelliğin korunması şart. Ama aynı Artvin'in her yeri maden... Eğer 'bu maden en karlı şekilde çıkarılsın, çevreye ne olursa olsun' dersek, herkes tepki göstermekte haklı olur; ben de tepki gösteririm. Söyledim Artvinli dostlara, 'ben de sizinle Artvin sokaklarında yürürüm'...

Ama bizden şunu istemeyin; 'yeraltı zenginlikleri olduğu yerde kalsın'... O zaman Türkiye'yi köleleştirirsiniz, maden kimin elindeyse biz onun bağımlısı haline geliriz. Örneğin, Türkiye yılda 450 bin ton bakır tüketiyor, 100 bini üretiyor, 350 binini ithal ediyoruz. Biz diyoruz ki 'masraflı dahi olsa çevreyi koruyarak bu madenleri işletelim'...

İkinci bir şey daha istemeyin; hoşlanmayan protesto etme hakkına sahiptir, o da kurala uyar protesto eder. Kamu düzenini bozmak kimsenin hakkı değil.

- 'Cizre Artvin'dir' diyene dikkat: Bazı şeyler şeffaf değil diye bir kanaat olunca, yani onlar sanki burada görünenden başka işler yapılacak, bir müddet sonra açık galeriye çevrilip altın çıkarılacak, siyanür olacak falan... Biz de oradaki bazı istismarcılar sebebiyle onların iyi niyetinden şüphe etmeye başlarsak o zaman iletişim kalmaz. Yani 'Cizre Artvin'dir' gibi bir slogan!.. Ben 'siz iyi niyetle Artvin'i koruyor olabilirsiniz ama orada Cizre ile Artvin arasında irtibat kurmaya kalkanlara sesinizi yükseltmeniz lazım' dedim. Hepsi 'biz buna karşıyız' dediler. Şimdi iyi bir iletişim kanalı oluştu, bunu değerlendirmek lazım.

- Hassasiyetimizi anladılar: Artvinliler'in kaygılarını anlıyoruz, bunların giderilmesi lazım. Mesela, açık galeri çok ucuz maliyet demek, ancak çevreye büyük zarar verir. Onların da empati yapıp bizim bu kaygıları paylaştığımızı anlamaları lazımdı; zannediyorum toplantıda bu kaygıları paylaştığımızı anladılar.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber