Bakan Ağbal: Kamu sektörü fazla verir hale geldi

Türkiye'nin genel devlet açığında, küresel kriz yılı olan 2009 hariç, son 11 yıldır Maastricht Kriterini sağladığını belirten Ağbal, 2002 yılında yüzde 10,8 olan genel devlet açığının milli gelire oranının, 2015 yılında dengede gerçekleşeceğini tahmin ettiklerini bildirdi.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 26 Şubat 2016 16:46, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Bakan Ağbal: Kamu sektörü fazla verir hale geldi

Maliye Bakanı Naci Ağbal, sağladıkları mali disiplin sayesinde Türkiye'nin özellikle gelişmiş ekonomilerden kamu maliyesi göstergelerinde pozitif yönde ayrıştığını ve dış şoklara karşı dayanıklılığını artırdığını bildirdi.

Ağbal, TBMM Genel Kurulunda 2016 Yılı Merkezi Yönetim Bütçesine ilişkin yaptığı sunumda, küresel ve Türkiye ekonomisi hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Küresel ekonominin kriz sonrası dönemde hala yukarı yönlü bir büyüme trendi içine giremediğine işaret eden Ağbal, 2014 yılında yüzde 3,4 büyüyen küresel ekonominin 2015 yılında yavaşlayarak yüzde 3,1 büyümesinin beklendiğini söyledi.

Bunun kriz sonrası dönemdeki en düşük küresel büyüme oranı olduğuna dikkati çeken Ağbal, bu yıl ise küresel ekonominin bir miktar hızlanarak yüzde 3,4 büyümesinin öngörüldüğünü kaydetti.

Fed'in para politikasının neden olduğu belirsizlikler, finansal kırılganlıklar, Çin ekonomisindeki yavaşlama, petrol ve emtia fiyatlarındaki düşüş, verimlilikte beklenenin altında gerçekleşen artışlar ve jeopolitik sorunların gelişmekte olan ülkelerin büyümesini yavaşlattığını anlatan Ağbal, "2014 yılında yüzde 7,3 büyüyen Çin ekonomisi 2015 yılında yüzde 6,9 büyümüştür. 2016 yılında ise yüzde 6,3 büyümesi beklenmektedir. Çin ekonomisinin büyüme modelindeki değişim çabaları ve yüksek borçluluk büyümeyi sınırlandırmaktadır" dedi.

Küresel ticaretin, kriz sonrası dönemde ortalama sadece yüzde 3,8 büyüyebildiğine işaret eden Ağbal, 2015 yılında yüzde 2,6 büyümesi tahmin edilen küresel ticaret hacminin 2016 yılında yüzde 3,4 artmasının beklendiğini bildirdi. Bu oranın kriz öncesi dönem ortalamasının yarısından az olduğuna dikkati çeken Ağbal, "Başta petrol olmak üzere emtia fiyatlarında yaşanan düşüş gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde iç ve dış makro ekonomik dengeleri etkilemeye devam etmektedir" görüşüne yer verdi.

Ağbal, küresel ekonomiye ilişkin riskleri, "Fed'in para politikası, Çin'de büyümenin yavaşlaması, jeopolitik gerginliklerin devam etmesi, Avro Bölgesi'nde yavaş toparlanma, gelişmekte olan ülkelerde düşük büyüme, emtia ihracatçısı ülkelerde talebin daralması, finansal piyasalarda dalgalanma ve varlık fiyatlarındaki düşüş ve aşırı borçlanmanın küresel büyümenin önünde engel teşkil etmesi" olarak sıraladı.

-Türkiye ekonomisi

Ağbal, küresel kriz sonrası dönemde (2011-2015) Türkiye'nin ortalama yüzde 4,4 büyürken aynı dönemde Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ülkelerin ortalama yüzde 3,4 büyüdüğünü belirtti.

İki ayrı seçimin gerçekleştiği, Avro Bölgesi ekonomilerinde canlanmanın sınırlı kaldığı, komşularda yaşanan sosyo-ekonomik sorunların devam ettiği, finansal oynaklıklar ve jeopolitik gerginliklerin arttığı bir ortamda, Türkiye ekonomisinin 2015'in 9 ayında yüzde 3,4 büyüdüğünü ifade eden Ağbal, 2015 yılını yüzde 4 büyüme ile kapatmayı öngördüklerini bildirdi. Geçen yıl Türkiye'nin, G20, OECD ve AB ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ekonomilerden biri olmasının beklendiğini belirten Ağbal, şöyle devam etti:

"2016 yılında siyasi istikrar ve reform iradesinin öngörülebilirliğinin artırmasını ve en büyük ticaret ortağımız olan AB'de beklenen ekonomik toparlanma sonucunda büyümenin yüzde 4,5 seviyesine ulaşmasını bekliyoruz. Bu oran, gelişmekte olan ülkeler için öngörülen yüzde 4,3'ün, gelişmekte olan Avrupa için öngörülen yüzde 3,1'in, Çin ve Hindistan hariç gelişmekte olan ülkeler için öngörülen yüzde 2,5'in ve Latin Amerika için öngörülen yüzde eksi 0,3'ün üzerindedir"

-"Enflasyonun düşük tek hanelerde istikrarını hedefliyoruz"

Enflasyonun geçen yıl Türk lirasında yaşanan değer kaybı ve gıda fiyatlarında kaydedilen yüksek oranlı artış nedeniyle hedefin üzerinde yüzde 8,8 seviyesinde gerçekleştiğini hatırlatan Ağbal, bu yılın ocak ayında yıllık tüketici enflasyonunun yüzde 9,58 olduğunu söyledi. Ağbal, bu yükselişte gıda ve hizmet grupları ile fiyatı yönetilen-yönlendirilen bazı ürünlerde ocak ayı başında yapılan ayarlamaların etkili olduğunu ifade etti.

Küresel emtia fiyatlarındaki düşük seyrin devamı, sıkı para politikası, mali disiplin ve döviz kurundan kaynaklanan olumlu baz etkisiyle enflasyonun 2016 yılında yüzde 7,5'e gerilemesini beklediklerini bildiren Ağbal, "Enflasyonun kademeli bir şekilde düşerek orta vadede düşük tek hanelerde istikrar kazanmasını hedefliyoruz" şeklinde konuştu.

-Cari açık

Geçen yıl ihracatın yüzde 8,7, ithalatın da yüzde 14,4 daraldığını, dış ticaret açığının ise 63,3 milyar dolara gerilediğini anımsatan Ağbal, ihracatın ithalatı karşılama oranının ise yüzde 65,1'den, yüzde 69,5'e yükseldiğini söyledi. Geçen yıl Türkiye'nin AB pazarından daha fazla pay aldığını belirten Ağbal, cari açığın, alınan makro ihtiyati tedbirler ve başta petrol olmak üzere emtia fiyatlarındaki düşüş ile önemli bir daralma sürecine girdiğini vurguladı.

Cari açığın 2015 yılında yüzde 26,1 daralarak 32,2 milyar dolara gerilediğini belirten Ağbal, "2014'te yüzde 5,5 olarak gerçekleşen cari açığın milli gelire oranı 2015 yılında yüzde 4,5'e gerilemiştir. Bu oranın 2016'da yüzde 3,9'a gerileyeceğini öngörüyoruz" dedi.

İstihdamın geçen yılın kasım döneminde 26,7 milyon kişiye yükseldiğini anlatan Ağbal, "Avro Bölgesi hala kriz öncesi seviyeyi yakalayamamışken Türkiye'de istihdam 2007 yılına göre yüzde 32 artmıştır" şeklinde konuştu.

Bunun yanı sıra kriz dönemi ve sonrasında uygulanan istihdamı artıran politikalar sayesinde son yıllarda işgücüne katılım oranlarının da arttığını ve 2015 Kasım ayında yüzde 51,2 olarak gerçekleştiğini dile getiren Ağbal, geçen yıl yüzde 10,2 olacağı öngörülen işsizlik oranının program dönemi sonunda yüzde 9,6'ya düşmesini beklediklerini kaydetti.

-"Bankacılık sistemi güçlü ve sağlıklı"

Güçlü bankacılık sisteminin ekonominin dalgalanmalara karşı koruyan önemli unsurlardan bir tanesi olduğuna işaret eden Ağbal, küresel ekonomideki belirsizliklere rağmen bankacılık sektörünün temel rasyolarının güçlü ve sağlıklı yapısını koruduğunu söyledi.

Geçen yıl sonu itibarıyla sermaye yeterlilik oranının yüzde 15,6 ile yasal sınır olan yüzde 8'in yaklaşık iki katı olduğunu belirten Ağbal, şu değerlendirmelerde bulundu:

"Bankacılık sektörü aktif kalitesini de korumaya devam etmektedir. Sektörün en önemli göstergelerinden biri olan aktif toplamı 2015 yılında 2014 yılına göre yüzde 18 oranında büyüyerek 2,4 trilyon lira olmuştur. Mali dengelerin iyileşmesi nedeniyle kamu sektörünün dış borcunun milli gelir içindeki payının, 2002 yılındaki yüzde 28'lik seviyesinden 2015 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla yüzde 15,5'e gerilediğini görüyoruz. Özel sektör borcu içerisinde finans sektörü dışında kalan reel kesimin yani firmaların dış borcunun milli gelire oranı ise 2002'de yüzde 13,3 iken, 2015 yılı üçüncü çeyreği itibarıyla yüzde 15,9'a çıkmıştır."

Ağbal, Türkiye'nin, 90'lı yıllarda yüksek bütçe açıklarına ve sürdürülemez bir borç yüküne maruz kaldığını hatırlatarak, "Hükümetlerimiz döneminde sağladığımız mali disiplin sayesinde Türkiye, hem küresel krizde hem de sonrasında, özellikle gelişmiş ekonomilerden kamu maliyesi göstergelerinde pozitif yönde ayrışmış ve dış şoklara karşı dayanıklılığını artırmıştır" görüşüne yer verdi.

-"Kamu sektörü fazla verir hale geldi"

Türkiye'nin genel devlet açığında, küresel kriz yılı olan 2009 hariç, son 11 yıldır Maastricht Kriterini sağladığını belirten Ağbal, 2002 yılında yüzde 10,8 olan genel devlet açığının milli gelire oranının, 2015 yılında dengede gerçekleşeceğini tahmin ettiklerini bildirdi.

Geçen yıl genel devlet açığının milli gelire oranının gelişmekte olan ülkelerde yüzde 4,3, OECD ortalamasında yüzde 3,3 ve Avro Bölgesi'nde yüzde 2 olduğu göz önüne alındığında bu performansın daha çarpıcı hale geldiğini vurgulayan Ağbal, AB tanımlı borç stokunun milli gelire oranını geçen yıl sonunda yüzde 32,6'ya indirdiklerini, bu oranın 2018'in sonunda yüzde 29,5 olmasını beklediklerini kaydetti.

Ağbal, "Kamu borç stokunun milli gelire oranı yüzde 115,2 olan OECD ortalamasından, yüzde 93,7 olan Avro Bölgesi ortalamasından ve hatta yüzde 44,4 olan gelişmekte olan ülkeler ortalamasından bile oldukça düşük düzeydedir" dedi.

Diğer taraftan 2002 yılından bu yana kamu net borç stokunun milli gelire oranını yüzde 61,5'ten yüzde 7,6'ya düşürdüklerini anlatan Ağbal, aynı dönemde kamu net dış borç stokunun milli gelire oranını da yüzde 25,2'den yüzde eksi 5,1'e düşürüp kamu sektörünü fazla verir hale getirdiklerini söyledi.

Ağbal, ayrıca borçlanma vadelerini tarihi yüksek seviyelere ulaştırdıklarını belirterek, "Hükümete geldiğimizde Hazine, iç piyasalardan ortalama 9,4 ay vade ile borçlanırken bugün söz konusu vade 70,4 aya kadar uzamıştır" ifadesini kullandı.

Maliye Bakanı Naci Ağbal, Muhtasar Beyannameleriyle Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) verilen Sigorta Bildirgelerinin birleştirilme çalışmalarına devam ettiklerini belirterek, "İnşallah bunu da bu yıl içinde gerçekleştireceğiz. Dolayısıyla mükellefimiz, artık aynı çalışan için hem vergi dairesine hem SGK'ya ayrı ayrı beyanname vermeyecek" dedi.

Ağbal, TBMM Genel Kurulu'nda 2016 Yılı Bütçesi'ne ilişkin yaptığı sunumda, yatırımları, üretimi ve istihdamı teşvik edecek, yurt içi tasarrufları artıracak, bölgesel gelişmişlik farklılıklarını azaltacak, ekonominin rekabet gücünü geliştirecek şekilde sosyal politikalarla uyumlu olarak tasarladıkları gelir politikasını 2016'da da sürdüreceklerini belirtti.

Etkin, basit ve daha adil vergi sistemi oluşturmak istediklerini vurgulayan Ağbal, vergi mevzuatının sadeleştirilmesini ve mükellef uyumunu kolaylaştıracak yapıya kavuşturulmasını hedefleyen reform niteliğindeki çalışmalarda son aşamaya gelindiğini kaydetti.

Ağbal, kamu finansmanını sağlam temellere dayandırmak ve sürdürülebilir kalkınmayı desteklemek amacıyla hazırlanan Gelir Vergisi Kanunu Tasarısı'nı hükümet programında öngörülen şekilde yasalaştırmayı hedeflediklerini bildirdi.

Bu kapsamda yatırım, üretim, istihdam ve girişimciliği daha güçlü teşvik edeceklerine dikkati çeken Ağbal, "Vergi adaletini güçlendireceğiz. Beyannameli mükellef sayısını artırarak vergi tabanını genişleteceğiz. Vergiye gönüllü uyum ile kayıtlı ekonomiye geçişi hızlandıracağız" diye konuştu.

- Vergi Usul Kanunu

Vergi Usul Kanunu'nu değişen ekonomik koşullar ve mükellef ihtiyaçları çerçevesinde reforma tabi tuttuklarını belirterek, tasarıyla ilgili çalışmaların ve sivil toplum örgütleri ile istişarelerin devam ettiğini vurgulayan Ağbal, "Amacımız Vergi Usul Kanunu'nu, mükellef haklarını ön plana çıkaran, vergide uyum maliyetlerini azaltan, uyuşmazlıkların kısa sürede çözülmesine imkan sağlayan, üretim ve istihdamı teşvik eden bir yapıya kavuşturmak" dedi.

Damga Vergisi Kanunu ile ilgili çalışmaların da sürdürüldüğünü anlatan Ağbal, Kanunu, kayıtlı ekonomiye geçişin hızlandırılması, yatırım, üretim ve ticari işlemler üzerindeki yüklerin azaltılması suretiyle ekonomik aktivitelerin canlandırılması amacıyla gözden geçirdiklerini ifade etti.

- "İstihdam üzerindeki en yüksek vergi yükü sıralamasında geriledik"

Gelir Vergisi tarife oranlarının yanı sıra Kurumlar Vergisi oranlarında AK Parti hükümetleri döneminde önemli iyileştirmeler yaptıklarını aktaran Ağbal, "Böylece, OECD ülkeleri arasında istihdam üzerindeki en yüksek vergi yükü sıralamasında 2002'de 2. sırada yer alan ülkemiz 8. sıraya geriledik" diye konuştu.

Ağbal, 2008'te vergi sistemine dahil ettikleri asgari geçim indirimi uygulaması ile özellikle asgari ücretli çalışanların üzerindeki vergi yükünü önemli ölçüde azalttıklarını, üç çocuklu bir çalışan için vergi yükünü sıfırladıklarını belirtti.

Kurumlar Vergisi oranını da indirdiklerini kaydeden Ağbal, Türkiye'nin OECD ülkeleri arasında Kurumlar Vergisi oranı en düşük 6. ülke konumuna yükseldiğini bildirdi.

Ağbal, geçen yıl yaptıkları düzenleme çerçevesinde de işletme sahipleri ve ortakların işletmeye koydukları sermaye tutarına göre gider indiriminden yararlanacaklarını anımsattı.

Yüksek teknoloji sınıfındaki ürünlerin üretimine yönelik yatırımlar ile yenilebilir enerjiye yönelik yatırımları da öncelikli yatırım konuları arasına aldıklarını anlatan Ağbal, bu yatırımları 5. bölge teşviklerinden yararlandırmaya başladıklarını ifade etti.

- Muhtasar Beyannamelerle, Sigorta Bildirgelerinin birleştirilmesi

Önümüzdeki dönemde kamu harcamalarına ilişkin kapsamlı gözden geçirme çalışmaları yapacaklarını kaydeden Ağbal, etkin ve verimli olmayan, çıktı anlamında vatandaşa yansımayan harcama programları ile ilgili değerlendirmeler yaparak, bunları kaldırıp daha etkin, verimli ve sonuç odaklı kamu harcama yapısına geçeceklerini vurguladı.

Ağbal, yıllardır konuşulan ama bir türlü gerçekleştirilemeyen Muhtasar Beyannamelerle Sosyal Güvenlik Kurumuna (SGK) verilen Sigorta Bildirgelerinin birleştirilme çalışmalarına devam ettiklerini belirterek, "İnşallah bunu da bu yıl içinde gerçekleştireceğiz. Dolayısıyla mükellefimiz, artık aynı çalışan için hem vergi dairesine hem SGK'ya ayrı ayrı beyanname vermeyecek. Tek bir beyannameyle bütün yükümlülüklerini yerine getirmiş olacak" ifadesini kullandı.

Uluslararası Vergi Rekabeti Endeksine göre, Türkiye'nin 2015'te 34 ülke arasında en rekabetçi 9. ülke olduğunu bildiren Ağbal, endekste gelişmiş ülkeler arasında yer alan İngiltere'nin 11, Almanya'nın 17, ABD'nin ise 32. sırada yer aldığını kaydetti.

Basit usulde vergilendirilen esnafın yıllık 8 bin liraya kadar olan kazançlarından gelecek yıldan itibaren gelir vergisi almayacaklarını belirten Ağbal, "Bu uygulamadan yaklaşık 750 bin mükellefimiz yararlanacak. Yine yeni iş kuran gençlerin ise 75 bin liraya kadar olan kazançlarından 3 yıl boyunca gelir vergisi almayacağız" dedi.

Ağbal, konuşmasının sonunda, başta Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu olmak üzere bütçenin hazırlanmasında emeği geçen kurum yetkililerine teşekkür etti.

>Zeynep Akyıl

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber