Davutoğlu: Ciddi bir sosyal medya manipülasyonu var

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bazı söylentiler, özellikle sosyal medya üzerinden halkı kaosa veya karamsarlığa düşürecek şekilde yapılan yayınlara da kimsenin itibar etmemesi gerekir. Efendim 'Şurada şu tehlike varmış', 'Gizli bir toplantıda şu konuşulmuş', 'Şöyle riskler varmış', 'Kimse sokağa çıkmasın' gibi böyle bir hava yayılmaya çalışılan ciddi bir sosyal medya manipülasyonu da var.

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 17 Mart 2016 21:50, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Davutoğlu: Ciddi bir sosyal medya manipülasyonu var

Başbakan Ahmet Davutoğlu, dokunulmazlıklara ilişkin çağrısına muhalefetten gelen yanıtlarla ilgili "Gördüğüm kadarıyla kimse açık bir şekilde 'hayır' diyemiyor, diyemez de. Buna 'hayır' demek millet vicdanında karşılık bulmaz" dedi.

Başbakan Davutoğlu, Brüksel'e hareketinden önce Esenboğa Havalimanı'nda açıklamalarda bulundu ve gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Bugün dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda bir çağrıda bulunduğu hatırlatılarak, "Muhalefetten gelen bu açıklamaları nasıl değerlendiriyorsunuz? AK Parti'nin teklifi muhalefetten destek görmese bile TBMM'ye gelecek mi?" sorusu üzerine Davutoğlu, muhalefet partilerinin muhtemelen böyle bir teklif beklemediklerini söyledi.

Davutoğlu, bu nedenle kendi aralarında görüşme ve değerlendirmelerde bulunmalarının normal olduğunu belirterek, bu değerlendirmeleri çelişkiye düşmeden yapmaları gerektiğine dikkati çekti.

Teklifi muhalefetin yaptığını, bunu yaparken AK Parti dokunulmazlıkların kaldırılmasından çekiniyormuş gibi bir hava estirildiğini aktaran Davutoğlu, "Bizim meselemiz hiçbir zaman bağcı dövmek olmadı. İlkesel olarak demokratik hukuk devleti kurallarını işletmek en önemli prensibimiz" diye konuştu.

Son dönemde kamuoyunda, toplumda ciddi infiale sebebiyet verecek şekilde terörü destekleyen açıklama, tavır ve eylemler söz konusu olduğunu bildiren Davutoğlu, bu sebeple hazırlanan dosyaların bekletilmeden Adalet Bakanlığından Başbakanlık, Başbakanlıktan Meclise intikal ettirildiğini anlattı.

- "Sayın Kılıçdaroğlu, sürekli kaçamak yollara girdi"

Bütün bu süreçte birkaç kez, muhalefet partilerinin tutumunu gözleyeceklerini ısrarla vurguladığını ifade eden Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Milliyetçi Hareket Partisi, Sayın Bahçeli'nin benimle yaptığı görüşmede de açık destek vereceklerini ifade ettiler. Ama Sayın Kılıçdaroğlu özellikle, sürekli olarak kaçamak yollara girdi. Yani, 'Dokunulmazlıkların tümünü kaldıralım, AK Parti dokunulmazlıkların kaldırılmasından çekiniyor, benim dokunulmazlığımı kaldırın' gibi açık söyleyeyim, ucuz kahramanlıklara soyundular. Sanki biz dokunulmazlıkları kaldırmaktan imtina ediyoruz. Dolayısıyla bugün yaptığım teklif boşlukta oluşmuş bir teklif değil. Meydan okudular. Sürekli 15 günün açıklamalarına bakın, 3 parti de meydan okudu. Şimdi ben başında bulunduğum Meclis grubundan da kadromuzdan da eminim, dayandığımız ahlaki temelleri de biliyorum."

CHP'nin, dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda HDP gibi AK Parti'ye saldırmak için bazı tutumlar sergilediğini dile getiren Davutoğlu, "Meseleleri teröre destek veren bazı milletvekilleri değil onların. Çünkü kendi içlerinde de teröre destek veren açıklamalar yapan milletvekilleri oldu geçmişte. Hala var. Bu perdeyi indirmek gerekiyordu, maskeleri indirmek gerekiyordu. Onun için hukukçu arkadaşlarımızla oturdum, değerlendirdim. Bu maskelerin inmesi lazım. Herkes açık ve net tavrını ortaya koysun dedim" ifadelerini kullandı.

Bunun işin bir yönünü teşkil ettiğini ve ilkesel olarak kendileri için siyasi ahlak bakımından dürüst, tutarlı bir tavır almak açısından gereklilik taşıdığını vurgulayan Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Bunu iyi etüt ettik. İkinci boyutu, Mecliste biz, 1 Kasım seçimlerinden sonra vaatlerimizin hepsini yerine getirdik. Yüzde 85 nispetinde vaatler yerine geldi. Reformlarımız yüzde 50 civarında. Bizim reformlarımızı yerine getirmemiz sadece hükümetin çabalarıyla olmuyor, Meclisin de düzenli, hızlı, etkin çalışması lazım. Ama bakıyorsunuz her gün şu veya bu partinin yaptığı gündem dışı konuşmalarla Meclis çalışamıyor. Öyle gün geliyor ki bir yasanın bir maddesi geçebiliyor. Halbuki biraz önce zikrettim, vize muafiyetinin hayata geçirilebilmesi için çok ciddi yasal düzenlemelerin 1 Mayıs'a kadar bitmesi lazım. Şimdi eğer milletvekillerini tek tek gönderecek olursak her bir milletvekilinin dokunulmazlığının kaldırılması için saatlerimizi, günlerimizi ayırmamız gerekecek. Bu terör açıklamalarıyla halkın gündemini zaten meşgul eden milletvekilleri, terör sebebiyle halkın gündemini olumsuz anlamda da meşgul eden bu milletvekilleri bir de Meclisin gündemini meşgul edecekler. Bunun önüne geçmek lazımdı. Bunun önüne geçmenin tek yolu fezlekeleri öyle tek tek uzun günlerce tartışıp 4-5 aya varan tartışmalar yapmak ve bu sırada da Meclisi kilitlemek değil, bir hamleyle yani bugün teklif ettiğim gibi anayasaya bir geçici madde koyarak şu anda Meclis gündeminde olan bütün fezlekelerle ilgili dokunulmazlıkların kaldırıldığı ifadesini biz bütün partiler destek verirse bir celsede yapar geçer gideriz, Meclis de yoluna devam eder."

Dokunulmazlıkların kaldırılmasının Meclisin yargıya izin vermesi anlamına geldiğine işaret eden Davutoğlu, bu konuda yargının karar vereceğini kaydetti.

Başbakan Davutoğlu, "Hem bu suretle yargıya izin vererek normal hukuki süreci işleteceğiz, hem Mecliste vakit kaybetmeyeceğiz, bir hamlede hepsini geçireceğiz, hem de AK Parti üzerine yapıştırılmak istenen 'dokunulmazlıklardan korkuyorlar' meydan okumasına karşı bizim hiçbir şeyden korkmadığımızı cümle aleme göstereceğiz" değerlendirmesinde bulundu.

Bu kararı alırken az düşünmediğini ifade eden Davutoğlu, "Bir hafta, 10 gündür bu konuları partimizin yetkili kurullarında görüşüyoruz, alternatif birçok şeyi değerlendirdik. Dün gece son olarak hukukçu arkadaşlarımızla değerlendirdik ve en doğru yolun Meclisi en az meşgul edecek yolun bu olduğuna karar verdik" şeklinde konuştu.

- "Buna 'hayır' demek millet vicdanında karşılık bulmaz"

Muhalefet partilerinden gelen açıklamaların bazılarının daha net olduğunu, bazılarının ise çok açık olmadığına dikkati çeken Davutoğlu, "Gördüğüm kadarıyla kimse açık şekilde 'hayır' diyemiyor. Diyemez de. Buna 'hayır' demek millet vicdanında karşılık bulmaz. Sayın Bahçeli'nin açıklamasında söz konusu olan 'tek başına HDP'lileri yapalım', bu meydan okuma dediğim gibi bizim getirdiğimiz konu değildi. Bize sürekli saldırılıyor. Aylardır 'AK Parti dokunulmazlıklardan kaçınıyor.' Birinin bu perdeyi indirmesi lazımdı. İşte kaçınmıyoruz" şeklindeki görüşlerini paylaştı.

Davutoğlu, sadece HDP'lilerin dosyalarının tek tek değerlendirilmesinin dahi günleri, haftaları alabileceğini bildirdi.

"Dediğim yöntemle bir günde hepsi için dokunulmazlık zırhını kaldırırız, herkes yargı süreci içinde adalet ne derse buna razı olur" diyen Davutoğlu, "Ümit ederiz bu teklife 'hayır' demezler. Gelmeden önce grup başkanvekillerimizi çağırdım onlara muhatapları grup başkanvekilleriyle konuşmaları talimatını verdim. Bütün grup başkanvekillerimiz konuşacaklar. Anayasa Komisyonu Başkanımızla zaten süreci anayasayla ilgili olduğu için onun başlatması, ona da bu istişareler yapıldıktan sonra ben Brüksel'den dönene kadar gerekli çalışmaları yapıp bilgi vermelerini söyledim. Önümüzdeki hafta içinde tablo daha netleşir. Gerekli adım atılır" ifadelerine yer verdi.

Bunun uluslararası standartlarda bir hamle ve adım olduğunu da söyleyen Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Her şeyi açıkça tartışan demokratik bir ülke olduğumuz ve bu konuda da Meclisimizin itibarının güçlendirilmesi bakımından da doğru bir hamle olacaktır. Hesabı olan, sözü olan bundan sonra daha açık ve net konuşmalıdır. Eğer onlardan olumsuz gelirse dahi bu süreci işletiriz. Şu anda bir olumsuzluk yok gördüğüm kadarıyla ama işletiriz. Herkes de Mecliste kimin ne yönde oy kullandığını görür, kimin dokunulmazlıklardan korktuğunu kimin korkmadığını, kimin bu teröre destek verenleri yargıya göndermekte tereddüt etmediğini, kimin ettiğini açık, net bir şekilde görür. Şeffaf bir tablo maskeler indiği için ortaya çıkar."

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Bizim bu açık ve insani teklifimiz hala masadadır. Bugün ve yarın AB Zirvesi'nde yaşanacak gelişmeleri birlikte izleyeceğiz. Eğer bu teklifimiz paket olarak kabul görürse Türkiye Ege Denizi'nden aldığı her mülteci karşılığında bir mülteciyi kamplardan Avrupa'ya gönderecek. Dolayısıyla Türkiye hiçbir şekilde bazı muhalefet partilerinin iddia ettiği gibi 'bir göçmen deposu haline gelecek' gibi tabirler kullanıyorlar. Bu söz konusu bile olmayacak" dedi.

Davutoğlu, Brüksel'e hareketinden önce Esenboğa Havalimanı'nda düzenlediği basın toplantısında, 29 Kasım ve 7 Mart'ta düzenlenen zirvelerden sonra Avrupa Birliği (AB) ile yarın üçüncü zirveyi yapacaklarını söyledi.

Zirvelerin Türkiye-AB ilişkilerinin geldiği yer bakımında çok önemli olduğunu ifade eden Davutoğlu, "Bütün bu gelişmeler gösterdi ki Türkiye ile AB'nin kaderinin birbirinden ayrılması mümkün değildir. AB'den Türkiye'ye uzun yıllar şüpheli bir tavırla yaklaşan isimler bile bugün Türkiye'nin AB'ye katılım sürecinin taşıdığı önemi daha yakından fark ediyorlar. Bu uluslararası konjonktür Türkiye ile Avrupa ilişkilerinin yeni bir çerçevede güçlendirilmesi, derinleştirilmesi ve kapsamının genişletilmesi bağlamında bize önemli imkanlar sunuyor. Tabii ciddi meydan okumalar da var. Mülteci sorunu başta olmak üzere" dedi.

AB ile bir araya gelindiğinde bir sinerji oluşturma imkanın ortaya çıktığına işaret eden Davutoğlu, 29 Kasım'da AB ile bir ortak eylem planında mutabık kaldıklarını anımsattı.

Özellikle göçmenler konusunda ve külfet paylaşımı konusunda bir konsensus oluşturulmaya çalışıldığını anlatan Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:

"Mülteciler sorununun özellikle Rusya'nın müdahalesinden sonra artan bir hızla ivme kazanmış olması bütün dünyada olduğu gibi Türkiye-AB ilişkilerinde de ek tedbir almayı gerektiriyor. Her şeyden önce bütün vatandaşlarımızın bilmesi gereken bir husus olarak ifade etmek isterim ki Türkiye çok önemli coğrafi kesişim hattı üzerinde olmak ve bu hattın olumlu yönlerini, ticaret ve enerji hatlarını kullanmanın yanında olumsuz anlamda mülteci hattını, insan kaçakçılığı için kullanmak isteyenler de var. Biz buna karşı gerekli tedbirleri alıyoruz. Gerekli adımları atıyoruz. Öte yandan insan kaçakçılığının tümüyle durdurulabilmesi için diplomatik yoğun bir çaba sarf ediyoruz. Geçen 7 Mart Zirvesi'ne giderken AB'ye yaptığımız teklif bu insan kaçakçılığını durdurmak suretiyle Türkiye'nin bir transit ülke olmasını engellemek ve Türkiye üzerinden geçmek isteyenlerin ümitlerini kesin bir şekilde kırarak Türkiye'nin böyle bir insan kaçakçılığı zemini olarak istismar edilmesine izin vermemek için insani bir politika takip ediyoruz. Mültecilere ve mazlumlara kucağımızı açıyoruz ama bizim bu tavrımız herhangi bir şekilde bazı insan kaçakçıları tarafından da istismar edilmemesi lazım."

Davutoğlu AB'ye açık, net, dürüst ve cesur bir teklifte bulunduklarını, AB'nin geçen zirveden bu yana bu teklifi kendi içinde değerlendirdiğini aktardı.

Geçen zirvede yaklaşık 15-16 saat süren müzakereler olduğuna dikkati çeken Davutoğlu, şunları kaydetti:

"Tüm bu müzakereler neticesinde belli bir çerçeveye doğru gelişmeler seyrediyor. Bu teklifimiz elan geçerlidir. O günden bugüne AB içinde de yoğun tartışmalar yaşanıyor. Geçen gün AB Konseyi Başkanı Tusk buradaydı. Bizim bu açık ve insani teklifimiz hala masadadır. Bugün ve yarın AB Zirvesi'nde yaşanacak gelişmeleri birlikte izleyeceğiz. Eğer bu teklifimiz paket olarak kabul görürse Türkiye Ege Denizi'nden aldığı her mülteci karşılığında bir mülteciyi kamplardan Avrupa'ya gönderecek. Dolayısıyla Türkiye hiçbir şekilde bazı muhalefet partilerinin iddia ettiği gibi 'bir göçmen deposu haline gelecek' gibi tabirler kullanıyorlar, bu söz konusu bile olmayacak. Meşru yollarla Avrupa'ya iltica etmek isteyenlerin önünü açacağız. Bu, insanların hayatları üzerinden para kazanarak yapılan illegal geçişleri de tümüyle engellemeye yönelik bir tedbir. Dolayısıyla bu tedbirin nihai hedefi insani boyutudur ancak bu gerçekleşirken ortaya çıkan maliyetleri de AB ile birlikte karşılamamız lazım. Ayrıca böylece geri kabul anlaşmasını öncelikli olarak uygulamaya başladığımız için de vizesiz muafiyetin haziran ayına alınması için de ciddi bir girişimimiz var. Onun için de gerekli adımların atılması büyük bir önem taşıyor. Özellikle yasal düzenlemeler bağlamında da yoğun bir çaba içinde olacağız."

Davutoğlu zirve vesilesiyle ikili temaslarda bulunacağını, Fransa Cunhurbaşkanı François Hollande ve Almanya Başbakanı Angela Merkel başta olmak üzere birçok lider ile görüşmelerde bulunacağını dile getirdi.

Görüşmelerde ikili ilişkiler ve başta Suriye olmak üzere Cenevre'de devam eden görüşmenin ele alınacağını aktaran Davutoğlu, temaslarının ardından yarın akşam İstanbul'a döneceğini aktardı.

Başbakan Ahmet Davutoğlu, "Türkiye'nin demokratik standartlardan geri adım atacağı gibi bir kanaati yaymaya çalışanlar açıkçası terörle mücadelemizi istismar etmek isteyenlerdir. Kesinlikle demokratik standartlardan vazgeçmeyiz, insan hak ve özgürlüklerinden vazgeçmeyiz ama terör ve terörist bu anlamda eğer yeni boyutlar kazanmışsa onları da tanımlarız" dedi.

Davutoğlu, Brüksel'e hareketinden önce Esenboğa Havalimanı'nda açıklamalarda bulundu, basın mensuplarının sorularını yanıtladı.

"AB'nin alacağı Suriyeli sayısı 72 binle sınırlı, verilecek 3 milyar avro ve yeni fasıllar konusunda somut taahhüdün olmayışı dikkat çekiyor ki AB liderlerinde de olumsuz yönde bazı açıklamalar var. Siz bunları nasıl değerlendiriyorsunuz? Paketin tamamının kabul olacağını düşünüyor musunuz? Olmazsa yeni önerileriniz var mı?" sorusu üzerine Davutoğlu, dokunulmazlıkların kaldırılması konusunda muhalefete yaptıkları öneriyi hatırlatarak, dün akşam kamuoyunun AK Parti'nin tutumunu merak ettiğini, ancak partisinin hamlesinden sonra muhalefetin telaşa düştüğünü belirtti.

Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Geçen zirveye giderken de Avrupa kamuoyundaki genel hava Türkiye'ye baskı yapılması gerektiği konusunda bir havaydı. Bizim salona, Avrupa Birliği ile yapacağımız zirveye, sanki üzerine düşeni yapmamış bir ülke gibi girmemizi tahayyül eden Avrupalı taraflar vardı. Sayın Merkel ya da bu konuda gerçekten çaba sarf eden liderleri kasdetmiyorum. Bunu fırsat bilip Türkiye'nin üzerine gelinsin diye bekleyenler vardı. Yine Avrupa'da Türkiye aleyhtarı faaliyet yapan bazı çevreler, paralel unsurların da etkisiyle, fırsat bu fırsat Türkiye'yi köşeye sıkıştıralım diye başka konuları, ilgisiz konuları gündemin merkezine oturtmaya çalıştılar. Ama biz götürdüğümüz açık, net, dürüst teklifle oyunun tüm kuralını değiştirdik. Gündemini değiştirdik ve olması gereken doğru parametreleri ortaya koyduk. Bakın o günden bu güne Avrupa, Türkiye'nin üzerine düşeni yapmadığı gibi bir kanaati değil, Türkiye'nin götürdüğü teklifi tartışıyor. Aynen şimdi muhalefetin bizim bugün getirdiğimiz teklifi tartışması gibi. Biz yollar tıkandığında yolları açmak için siyaset yapıyoruz. Biz herkesin 'Burada artık gidecek bir yer kalmadı' dediği yerde 'Daha gidecek yol var, yer var' demek için özgün fikirler geliştiriyoruz. Bugün Sayın Merkel ile Sayın Rutte ile 6 saatlik görüşmemizde bu teklifleri kendisine verdim, geçen pazar akşamı ve gece boyu bunu müzakere ettik. Ertesi gün de Avrupa liderlerine bunu anlattım. Sonra da Avrupa liderleri yaklaşık 8-9 saat süren kendi aralarındaki toplantılarda bunu ele aldılar, ayrıca da bizimle ikili görüşmeler yaptılar."

-"En doğru kararı alacağız"

Bu teklifin şimdi masada olduğuna, ayrıca bu teklifin kendi iç dinamiği bulunduğuna dikkati çeken Davutoğlu, "Biz mülteciler sorununu istismar ederek bir şey yapmak niyetinde olmadık. Mültecilere ne yaptığımız zaten belli. Nasıl insani bir yöntemle onlara davrandığımıza dünya alem şahit. Dolayısıyla bu konuda kimsenin şüphesi olmasın. Öte taraftan Türkiye'yi bir açık göçmen hapishanesi haline getirecek hiçbir teklife de pabucu bırakmayız. Bunu da herkesin bilmesi lazım" dedi.

Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerinin önünün açacak hamleler gerektiğini de dile getiren Başbakan Davutoğlu, şöyle konuştu:

"Bunları bir paket haline getirdiğimizde ilettiğimiz teklif ortaya çıktı. Ege Denizi'ni illegal göçlerin seyrettiği bir deniz olmaktan çıkarmak için, oradaki insan kaçakçılarını engelleyecek ve bundan elde edilecek kazançları ortadan kaldıracak şekilde, Türkiye'nin buradaki göçmenleri alması, yani bundan sonra geçmiş göçmenlerle ilgili Avrupa'dan hiçbir sorumluluğumuz yok geri almak için, bunun karşılığında düzenli göç ile aynı sayıda göçmenin Avrupa'ya gitmesi. Mekanizma bu. Bunun için de vize serbestliğinin haziran ayına çekilmesi, 3 milyar ek kaynak, önümüzdeki 3 sene içinde 3 artı 3 şeklinde tahsis edilmesi, bunlar da dediğim gibi zaten doğal olarak yapılması gereken hususlar ve yeni fasıllar açarak AB-Türkiye ilişkilerinin ivme kazandığının gösterilmesi. Bu konularda tabii Avrupa için de bazı zorluklar olduğunu görüyoruz. Avrupa'nın tüm bunları yerine getirmesinde bir takım zorluklar var. Fasılların açılmasından diğer hususlara kadar. Bunu da samimiyetle Sayın Merkel ile pazar günü telefonla görüştüğümüzde konuştuk. Sayın Tusk ile geldiğinde konuştuk. Biz bu zorlukların farkındayız ama onların da bizim zorluklarımızı anlaması ve birlikte bir yol yürümemiz lazım. Şimdi bu yaptığımız teklifleri kendi aralarında 1 haftadır, 10 gündür değerlendiriyorlar, bu sefer gittiğimizde tekrar onların kanaatlerini alacağız, bizim kanaatlerimizi paylaşacağız. Ümit ederiz iyi bir netice hasıl olur. Türkiye için de Avrupa Birliği için de mülteciler için de uluslararası toplum bağlamında da en doğru kararları alacağımızı ümit ediyoruz."

-" İkinci bir ülke yok"

"Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir açıklaması vardı, terör ve teröristin tanımı yeniden yapılmalı dedi. Bu konuda görüşmeler yapılması gerektiğini ve ceza kanununun da değişmesi gerektiğini ifade etti. AK Parti içinde terörün, teröristin tanımının değişmesine ilişkin bir yasa hazırlığı, böyle bir çalışma var mı?" sorusuna karşılık Davutoğlu, Türkiye'nin bir hususiyetinin bulunduğunu ve bu anlamda belkide dünyada ikinci bir ülke bulunmadığını vurguladı.

Davutoğlu, "Terörü en yakın tehdit olarak yaşayan, aynı zamanda da demokratik hukuk devletini yaşatan tek ülke Türkiye. Yani Fransa'da terör gözlendi ama Fransa en azından sınırları itibarıyla teröre ve terör tehdidine komşu değil. Ya da terör tehdidine komşu ülkeler var ama yoğun terör tehdidi yaşayan ülkeler var ama onlar da demokratik ülkeler değil. Başka ikinci bir ülke göremezsiniz ki hem terörle bu kadar yakından ve içeriden mücadele ediyor, hem de demokratik hukuk devleti kurallarını yaşatıyor. AK Parti iktidarlarının alameti farikası, terörle mücadele ederken özgürlüklerden fedakarlık etmemesidir. Yine AK Parti iktidarlarının alameti farikası özgürlükleri korurken güvenlikten fedakarlık yapmamasıdır" diye konuştu.

Davutoğlu, şöyle devam etti:

"Şimdi biz bu çok yönlü terör tehdidiyle karşı karşıya kaldığımız bir durumda ki bizim açımızdan da bu terör tehdidi yeni boyutlar taşıyor. Neden? Eskiden, diyelim 5 sene önce, terörle mücadele ederken sadece Irak sınırındaki boşlukla mücadele ediyorduk, şimdi Suriye sınırı da var. Yine daha önceki dönemlerde terörle mücadele ederken PKK bölücü terör örgütü ağırlıklı mücadele ediyorduk. Şimdi DEAŞ var. Tekrar hortlatılan ve daha da arttırılmaya çalışılan DHKP-C ve işte Kandil'de 10 terör örgütünü bir araya getiren gizli bazı eller, güçler var. 10 terör örgütü PKK ile birlikte Türkiye'ye savaş ilan ettiler. Bu gizli ellerin arka plandaki bir takım zihinlerin piyonları olanlar, bugün Türkiye'de kaosu derinleştirmek istiyor. Buna karşı biz tüm bu süreçte 4 seçim yaptık. Son derece objektif, özgürlüklerin yaşandığı, eleştiri kültürünün hakim olduğu 4 seçim yaptık. Mahalli seçimler, Cumhurbaşkanlığı seçimleri ve 2 genel seçim. Burada da ne demokratik standartlardan fedakarlık ettik, ne de terörle mücadeleden. Yeni boyutlar dolayısıyla son Bakanlar Kurulumuzda da alınması gereken ek tedbirler bağlamında ne gerekiyorsa terörle mücadele için arkadaşlarıma da söyledim, 'gerekli çalışmaları yapın' dedim. Çünkü yeni bir takım boyutlar var. Ama şundan herkesin emin olması lazım. Bu vurgulardan hareketle Türkiye'nin demokratik standartlardan geri adım atacağı gibi bir kanaati yaymaya çalışanlar açıkçası terörle mücadelemizi istismar etmek isteyenlerdir. Kesinlikle demokratik standartlardan vazgeçmeyiz, insan hak ve özgürlüklerinden vazgeçmeyiz ama terör ve terörist bu anlamda eğer yeni boyutlar kazanmışa onları da tanımlarız. Yani bundan 6-7 ay önce Fransa, doğrudan bir terör tehdidiyle muhatap olmamasına rağmen, terörü yoğun bir şekilde yaşamış bir ülke olarak, Paris 3 ay olağanüstü hal ile idare edilecek denseydi kimse ihtimal vermezdi. Bakınız biz tüm bu yoğun çabalarımıza ve tehditlere rağmen herhangi bir olağanüstü tedbir, tabii birçok tedbir alıyoruz ama günlük hayatı etkilemeyecek şekilde bunları uygulamaya çalışıyoruz. Yeni boyutlar gerektiğinde bu tedbirler alınır. Hiçbir şekilde Türkiye olarak 'sıkıyönetim', 'olağanüstü hal' gibi böyle şeyler bizim şu anda düşündüğümüz hususlar değil o anlamda anlaşılmasın. Esas itibarıyla Paris'te dahi bazı yeni tedbirler alınma ihtiyacı söz konusu olmuşsa Türkiye de değişen şartlar ve farklı boyutlar olduğunda bunları demokratik hak ve özgürlükleri zedelemeden bu tedbirleri almakta da tereddüt etmeyiz. 'Bu tedbirler Fransa'da alındığı zaman demokratik hak ve özgürlüklerden sapma olmuyor da Türkiye'de bazı tedbirler alındığında oluyor' gibi bir yaklaşım da çifte standart anlamı taşır. Hiçbir şekilde demokratik hak ve özgürlüklerden taviz vermeyiz ama halkımızın güvenliği de aynı ölçüde ve hatta daha önemlidir. Çünkü halkın güvenliğinin olmadığı yerde özgürlüklerin kullanılması alanı da daralır."

- "Teröre karşı en büyük güç halkın omuz omuza vermesidir"

Bugün Başkent'teki terör saldırısının gerçekleştirildiği alana gittiğini acıyı, hüznü bir kez daha yaşadığını ve bölgedeki esnafı ziyaret ettiğini anımsatan Davutoğlu, "Gördüğüm husus, bir özellik, bir kere daha milletimle iftihar ettim. Evet acı bir olay yaşadık ama hayatı bundan sonra omuz omuza birlikte bu terörle mücadele etmenin yanında hayatı normal şekilde sürdürme kararlılığında olmalıyız. Bütün esnaflarımızın tepkisi buydu. Nihayet teröre karşı en büyük güç halkın omuz omuza vermesidir. Teröre vurulabilecek en büyük darbe de kritik zamanlarda, panik oluşturulmak istenen zamanlarda paniğe düşmeden, kaosa, karamsarlığa kapılmadan makul, rasyonel bir tavır gösterebilmektir" ifadelerini kullandı.

Başbakan Davutoğlu, bugün bu tavra ihtiyaç olduğunu vurgulayarak, şöyle konuştu:

"Bazı söylentiler, özellikle sosyal medya üzerinden halkı kaosa veya karamsarlığa düşürecek şekilde yapılan yayınlara da kimsenin itibar etmemesi gerekir. Efendim 'Şurada şu tehlike varmış', 'Gizli bir toplantıda şu konuşulmuş', 'Şöyle riskler varmış', 'Kimse sokağa çıkmasın' gibi böyle bir hava yayılmaya çalışılan ciddi bir sosyal medya manipülasyonu da var. Bütün vatandaşlarımızın bu konuda kendinden emin ama tabii ki alınacak güvenlik tedbirleri konusunda da hiç tereddüde düşmeksizin alacağımızdan da emin olarak günlük hayatı sürdürmeleri teröre verilebilecek en güçlü cevaptır. Hep beraber omuz omuza bu terör belasının üstesinden geleceğiz. Ben halkımızın basiretine, cesaretine ve bu ülkeye bağlılığına güveniyorum, en büyük gücümüz de yasalardan değil, halkımızın bu iradesinden bu duyarlılığından gelir. Yasalar buna güç katar, bunu tahkim eder. Ama son günlerde yayılmaya çalışılan söylentilere hiçbir şekilde itibar etmemek gerekir. Terörle mücadele edeceğiz, uluslararası standartlarda en etkin mücadeleyi sürdüreceğiz, uluslararası standartlarda da demokratik hak ve özgürlükleri sonuna kadar koruyacağız."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber