'Allah rızası için 3 lafta PKK'ya söyleyin'

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Biz eleştiri yapılmasına karşı değiliz. Ama Allah rızası için 3 lafta PKK'ya söyleyin. Bu kadar insanın kanını emmiş, bu kadar insanı öldürmüş bir örgüte karşıda bir laf söyleyin"

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 22 Mart 2016 23:13, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Allah rızası için 3 lafta PKK'ya söyleyin'

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, terörün kimi nerede vuracağının ve hedefinin belli olmadığını belirterek, "Terörün hedefi istikrarsızlaştırmak, terör örgütleri üzerinden kim bunları kullanıyorsa başka bir ülkeye had bildirmek, o ülkede istediği siyasi birtakım amaçları elde etmeye çalışmak ve nihayetinde Fransa'da, Belçika'da bile demokrasinin belli kısıtlar altına alınması söz konusu oluyorsa bu terör saldırısıyla birlikte de demokratik standartları birkaç tık aşağıya çekmek için terör örgütlerinin gayret ettiği anlaşılıyor" dedi.

Kurtulmuş, Ankara Palas'ta TRT Haber'in "Haber Odası" programında gündemi değerlendirdi, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Brüksel'deki terör saldırılarına ilişkin bir soru üzerine Kurtulmuş, terör kime yönelirse yönelsin, nihayetinde ölenlerin hepsinin can ve hazreti insan olduğunu, insanın da yaradılmışların en mükemmeli olduğunu vurguladı.

Ölenler için herkesin büyük bir üzüntü içerisinde olduğunu aktaran Kurtulmuş, "Ben bir kere daha bu anlamda ölenlerin ailelerine, Belçikalılara taziyelerimizi bildiriyorum" dedi.

Kurtulmuş, terörün, özellikle uluslararası bir network olarak geldiği noktayı görmek bakımından bugün fevkalade önemli bir tehlike sinyalinin Brüksel'de verildiğini belirterek, "Özellikle son yıllarda devam eden, Afrika'da, Afganistan'da, Ortadoğu'da devam eden, belki son on yıllar boyunca süren, Suriye'de son 5 yıldır tam manasıyla bir vekalet savaşlarına dönmüş olan bu terör meselesi ve onun sonucu olarak ortaya çıkan terör, şunu bize açıkça gösteriyor; terör örgütleri çok ciddi şekilde palazlanmış durumda. Terör örgütleri, dünyadaki bu siyasi istikrarsızlık, işgaller, baskılar, zulümler, iç savaşlar, çatışmalar, despot rejimlerin halklarının üzerine yüklediği o baskıların hepsi terör örgütlerinin ekmeğine yıllardır yağ sürdü. Suriye'deki iç savaş, terör örgütlerinin içerisinde yeni bir örgütü, DAEŞ diye bir örgütü, küresel bir network olarak ortaya çıkardı. Bizim hep söylediğimiz, uyarmaya çalıştığımız, 'Bu vekalet savaşında falanca bölgede benim işime yarayan örgüt, benim karşımda olan örgüt' diye eğer örgütleri ayırırsanız, bu örgütleri nasıl kontrol edeceğiniz belli olmaz" değerlendirmesinde bulundu.

- "Bu öyle bir şey ki bumerang gibi"

Yolda yürümesini bilmeyen, elinde yarım bardak temiz suyu olmayan, yarım lokma ekmeği olmayan bu insanların eline bu kadar büyük ölüm silahlarının kimler tarafından verildiğini sorgulayan Kurtulmuş, şunları söyledi:

"Çok iyi korunan bir şehir olan, Avrupa'nın başkenti Brüksel'in havaalanı ve metrosunda eğer Belçika istihbaratından daha yukarıda bir bombalama faaliyeti oluyorsa bunun bir tane anlamı var, bu örgütün istihbaratı, Belçika hükümetinin istihbaratından daha fazla. Aynı şeyi Fransa, Londra metrosundaki bombalamalar için söyleyebiliriz, aynı şeyi İstanbul, Ankara saldırıları için söyleyebiliriz. O zaman ortaya çok net bir şey çıkıyor; kim bunlara bu istihbarat desteğini veriyor, kim bunlara bu lojistik destekleri veriyor, kim bunlara bu silah desteklerini veriyor.

Bu adamlar, bu bombaları nereden sağlıyorlar. Bütün bunları ortaya koyduğumuz zaman, bütün dünyanın, doğunun, batının bütün ülkelerin üzerinde durması gereken çok hassas bir noktaya geldik. Terör örgütlerini palazlandırarak, onlar üzerinden dünyada küresel bir mücadele vermek, küresel ölçekte ya da bölgesel ölçekte kendi güçlerini artırmaya kimse kalkmasın. Bu öyle bir şey ki bumerang gibi bunu kullananlara dönüyor ve onları da vuruyor. İstanbul'da, Ankara'da, Suruç'ta bombalar patladığı zaman batı kamuoyu, dünya kamuoyu bundan çok etkilenmiyor belki ama şimdi çok sarsıcı, 'herkese uyanın artık, yeter artık' diyebileceğimiz bir noktada uyaran, fevkalade ciddi bir alarm veren bir saldırıyla karşı karşıyayız. Herkesin oturup ellerinin arasına başlarını alıp düşünmesi lazım. Ne yapıyoruz? Nereye gidiyoruz? Bu terör örgütleri bu ortamı nereden buldu? Terör örgütlerini dünyaya nasıl, onlar için son derece palazlanabilecekleri bir cennet haline kim getirdi? Kimler getirdi? Bu soruların cevaplarını bulup, dünyanın öyle amasız, fakatsız herhangi bir şekilde siyaseten tevile, tefsire ihtiyaç duymadan net bir şekilde bu mücadelenin bir insanlık cephesi olarak bütün terör örgütlerine karşı yekvücut olarak mücadele etmesi lazım. Ülkelerin de rejimlerin de hükümetlerin de bu konuda son derece duyarlı olması lazım."

- "Anlamalarını ümit ederiz"

"Avrupa başına gelen bu felaketlerden sonra gerçekten Türkiye'yi biraz daha anlamaya başlar mı?" şeklindeki bir soru üzerine Kurtulmuş, "Anlamalarını ümit ederiz" dedi.

Yıllardır Türkiye'nin mücadele ettiği PKK, daha önce ASALA gibi çeşitli isimlerdeki terör örgütlerinin uzun yıllar batı ülkelerinde, batı başkentlerinde kendilerine çok büyük siyasi destekler bulduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Çok açık söyleyeyim, bu anlamda bu örgütlerin kasalarının Avrupa başkentlerinde olduğunu, bu anlamda ekonomik desteklerinin de oralardan devşirildiğini biliyoruz. Ayrıca tabii ki birçok batı menşeli silahın da özellikle son terörle mücadele sırasında bu anlamda bu örgütte yakalandığını cümle alem biliyor. Biz bir kere daha çok net bir şekilde söylüyoruz, 'DAEŞ kötü öteki iyi, DAEŞ iyi öteki kötü...' Böyle bir şey yok. Bu örgütlerin, kime nerede vuracağı belli değil. Evet, biz Türkiye olarak bir taraftan terörle mücadele ediyoruz. Sadece şu son zamanlarda değil 40 yıldır mücadele ediyoruz. Bunu yaparken de gerçekten ülkemiz de bu kadar istikrarsız ülkenin içerisinde Türkiye hala siyasi istikrarını koruyabilen neredeyse tek ülke. Ukrayna'dan Yemen'e kadar geniş coğrafyayı ele alın, Libya'dan Irak'a kadar geniş coğrafyayı ele alın, bu coğrafyada tek siyasi ve ekonomik istikrarlı ülke, terörle mücadelede can pahasına bir bir istiklal mücadelesi veriyor ama aynı zaman da demokrasi, hukuk içerisinde bu mücadeleyi vermeye gayret gösteriyor."

- "Ortaya çıkacak kriz ve kaos hiçbir zaman hiçbir terör örgütlerine yaramayacak"

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Sur'da, Cizre'de, Suruç'ta, Ankara'da, İstanbul'daki patlamalarda yaşananların başka ülkelerde yaşanması durumunda tepkilerin çok daha farklı olacağına işaret etti.

Brüksel'deki terör saldırısının ardından alınan güvenlik önlemlerine işaret eden Kurtulmuş, ayrıca Fransa'daki terör saldırısının hemen ardından olağanüstü hal ilan edildiğini dile getirdi.

"Baktığınız zaman Türkiye terörle mücadelede demokratik şartlara riayet etmeye gayret eden bir ülke. Bu anlamda da hem terörle mücadele veriyor hem de bunun sivil halka yansımaması için azami gayret sarf ediyor" diye Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Bütün bunların hepsini gerçekten bu batıda sizin söylediğiniz, 'bu çifte standardın', 'bu belki teröre karşı iki yüzlülüğün' ortadan kaldırılması için bir fırsat olmasını temenni ederiz. Çünkü, kimi nerede vuracağı belli değil, hedefi belli değil. Hedefi, istikrarsızlaştırmak, terör örgütleri üzerinden kim bunları kullanıyorsa başka bir ülkeye had bildirmek, o ülkede istediği siyasi bir takım amaçları elde etmeye çalışmak ve nihayetinde Fransa'da, Belçika'da bile demokrasinin belli kısıtlar altına alınması söz konusu oluyorsa bu terör saldırıyla birlikte de demokratik standartları birkaç tık aşağıya çekmek için terör örgütlerinin gayret ettiği anlaşılıyor. Sonuçta ortaya çıkacak kriz ve kaos hiçbir zaman hiçbir terör örgütlerine yaramayacak. Bunu o örgütlerin adamları da biliyor, onların yöneticileri de biliyor ama onlar birileri tarafından taşeron olarak kullanılıyor. Diyelim, Belçika'nın böyle bir kriz yaşaması hangi ülkeye, hangi rakibinin işine yarıyorsa onlar bu örgütleri kullanıyorlar. Daha somut gelecek olursak, Türkiye'nin yıllardır PKK ile uğraşması, DHKP/C ile ve yine en az son 4-5 yıldır DEAŞ ile uğraşması, kimin işine yarıyorsa o ülkeler marifetiyle de Türkiye, bu terör kıskacının içine alınmaya çalışılıyor. Dolayısıyla herkes aklını başına alsın. Kimse bu örgütlerin, 'işine yarar, ötekinin işine yarar' diye bir tasnife girmesin. Terör, insanlık suçudur. Batıda bütün politikacıların söylediği, 'demokrasi, insan hakları, insana saygı...' Bunlar üzerinden bir değerler silsilesi varsa, bu değerler silsilesine sahip çıkmanın ilk koşulu, teröre bütünüyle karşı çıkmaktır. Terör örgütlerinin arasında hiçbir ayrım gözetmeksizin hepsini karşımıza almaktır."

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Siz kalkar da 'Ülke yönetilemez, yönetilemiyor, bu hükümet bu işi yapamıyor' derseniz hem haksızlık yaparsınız, hem de halka saygısızlık yaparsanız" dedi.

Kurtulmuş, Ankara Palas'ta TRT Haber'in "Haber Odası" programında gündemi değerlendirdi, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

"Suriye sorunu çözülmediği sürece yabancı savaşçı sorunu Batı'yı daha çok rahatsız etmeye devam edecek mi?" sorusu üzerine Kurtulmuş, bu sorunun devam edecek şekilde göründüğünü söyledi.

Kurtulmuş, Suriye'de siyasal istikrarsızlık, toplumun farklı kesimlerinin Esed döneminde, sonraki bu baskı, iç savaş ve devlet teröre döneminde tamamıyla yönetimin dışına itilmesinin, insanların karar süreçlerinin dışında bırakılması, toplumun geniş kesimlerini kendini ifade edecek bir zemin bulamamasının, arkasından da bombalamalarla 450 bine yakın insanın öldürülmesinin başlı başına teröre müsait bir ortam ortaya çıkardığını vurguladı.

Kurtulmuş, "Eğer Suriye, Irak'ın işgaliyle birlikte başlayan süreç, Irak'taki istikrarsızlık, toplumsal bölünme, arkasından Suriye'deki istikrarsızlık, arkasından gelen iç savaş, arkasından gelen vekalet savaşları olmasaydı, bugün de DEAŞ diye bir terör örgütüyle dünya karşı karşıya kalmayacaktı. Bu kadar açık" diye konuştu.

1978'lerde Rusların işgaliyle başlayan süreçle birlikte hem ön Asya'da hem Ortadoğu'da hem Kuzey Afrika'da hem de Yemen'e kadar olan Arap coğrafyasında çok önemli bir dönemin başladığına dikkati çeken Kurtulmuş, bu dönemin işgaller, çatışmalar, iç savaşlar vasıtasıyla devam ettiğini ve bu bölgelerde siyasi istikrarsızlık ve çatışma ortamının yarattığı "teröre yatkın kitlelerin" oluştuğunu kaydetti.

Kurtulmuş, yabancı işgallerle ortaya çıkan "ikinci nesil" silahlı grupların da ortaya çıktığını belirterek, "Yani; babasını, ailesinin büyüklerini savaş ve baskı döneminde kaybetmiş, bu anlamda dünyaya tutunacak hiçbir dalı kalmamış olan yüzbinlerle ifade edilecek insan ortaya çıktı. Dolayısıyla, Suriye sorunu pratik olarak bu işgaller, iç savaşlar, çatışmalar zincirinin en son ve maalesef kuvvetli halkası Suriye'deki iç savaştır. Suriye'de bir barış ortamı olmadan, sukünet sağlanmadan, devlet ve kamu düzeni tesis edilmeden ve tüm toplumsal kesimlerin kendisini ifade edebildiği bir siyasal katılım süreci aşılmadan Suriye bir türlü sukünete erişmeyecek ve yabancı savaşçılar meselesi ağırlıklı olarak Suriye üzerinden hem bölgeyi hem Batı'yı tehdit etmeye devam edecektir" değerlendirmesinden bulundu.

- Terörle mücadele

Terör örgütü PKK'ye yönelik mücadele hakkında ise Kurtulmuş, şunları kaydetti

"Suriye'deki bu karışıklık ve siyasi türbülans olmasaydı, Suriye'de böyle lime lime edilmiş, bölge bölge parçalanmış bir Suriye olmasaydı, Türkiye bugün PKK terörüyle bu kadar kesin, bu kadar ağır bir saldırının altında olmayacaktı. Bir taraftan PKK, bir taraftan DAEŞ'in ağır saldırıları altında Türkiye kalmayacaktı. Bu herhalde çok açıktır.

PYD üzerinden Kuzey Suriye'de PKK'nın çok ciddi bir şekilde hem askeri, hem silah-mühimmat, hem lojistik, hem de özellikle siyasi anlamda büyük bir destek sağladığı aşikardır. Özellikle DAEŞ ile mücadele adı altında Batılı ülkeler tarafından o bölgelere yukarıdan atılan silahların önemli bir kısmının PYD'nin eline geçtiğini biliyoruz. Bir kısmı da DAEŞ'in eline geçmiştir. Dolayısıyla bu silahların bir kısmı PKK'nın elinde olduğu herhalde anlaşılıyor."

Terörle mücadele konusunda ise Kurtulmuş, polis, asker, jandarma özel hareket, polis özel harekat birimlerinin ortak timler oluşturarak Cizre, Sur, Silopi, Nusaybin'de bu mücadeleyi çok üstün bir koordinasyonla yürüttüklerini vurguladı.

Farklı istihbarat birimleri arasında eş zamanlı olarak mükemmel bir koordinasyon oluşturulduğunu dile getiren Kurtulmuş, bunun başarılı şekilde PKK ile mücadelede sürdürüldüğünü işaret etti.

- "Meseleyi asla sadece güvenlik meselesi olarak görmüyoruz"

Kurtulmuş, konuşmasında şunlara yer verdi:

"Bu meselede, sivil halkla ile militanların, teröristlerin ayırt edilmiş olmasıdır. Sivil halka zarar verilmemesi için azami bir gayret gösteriliyor olmasıdır. Olaylar başlamadan evvel, öz yönetim ilanlarında birkaç yüz kişiyle bunların yapılması. Dün, Diyarbakır'daki Nevruz kutlamalarına geçen yıllara nazaran az sayıda insanın katılmış olması, terör örgütlerine sahadaki mücadelelerinde Kürt kardeşlerimizin destek vermemiş olması bu mücadeledeki koordinasyonunun, sürdürülen bu mücadele stratejisinin önemli bir sonucudur. Yani bu anlamda PKK gücünü arttırarak Suriye'deki bu karışılıklardan istifade etti. Bu doğrudur. Ama sonuç olarak da Türkiye'de güvenlik kuvvetleri de çok kısa bir süre içerisinde bu çatışmaları bitirecek şekilde hazırlıklı... Bizim güvenlik birimlerimiz bakımında da yeni bir mücadele konseptidir. Önceden dağlarda, kırsal alanda mücadele ediyordunuz, şimdi şehirlerde mücadele ediyorsunuz. Bu mücadelede hiçbir sivile de zarar gelmemesine gayret edeceksiniz. Bizim açımızdan da güvenlik kuvvetleri açısından da gerçekten başarılı bir süreç devam ediyor. Halk bu anlamda terör örgütüne asla destek vermiyor. Biz bu kadar sert bir mücadelenin devam ediyor olmasına rağmen meseleyi asla sadece güvenlik meselesi olarak görmüyoruz. Onun için de 'Birlik, Huzur ve Demokrasi Eylem Planı', 82 maddelik bir plan ortaya koyduk, bu plan maddi ve manevi anlamda restorasyon sürecidir. Şehirlerin yeniden imar ve inşası, oradaki insanlarımızın maddi ve manevi kayıplarını telafi edecek bir restorasyon süreci öngördük. Bu plan şimdi tıkır tıkır işliyor."

- "Terör örgütleri, 'Türkiye yönetilemesin' diye bunları yapıyor"

"Güneydoğu'da, devletin verdiği bir karar var. 'Önce kamu güvenliği' diyerek buradaki kalkışmanın üzerine olanca gücüyle gidiyor. Orada şehitler veriyoruz, can kayıpları, mağduriyetler var, sonuç olarak önemli bir mücadele veriliyor. Fakat Türkiye aynı zamanda terör örgütlerinin toptan bir saldırısına maruz kalmış durumda. Aynı zamanda tanıdık terör örgütlerinin asimetrik bir takım alışmadığımız eylemleriyle de mücadele ediyor. Bir taraftan da bu kaotik ortamdan kaynaklanan iki iddia var siyaset sahnesinde. Muhalefetin iddiası, 'Türkiye'nin yönetilemediği' yolunda. Siz, 'Tüm bunlara rağmen bir istikrar içinde gidiyor Türkiye' dediniz. Birincisi, 'Türkiye yönetilemiyor, o nedenle zayıf noktada ve her yönden çok yönlü terör saldırısına maruz kalıyor ve bunları önleyemiyor'. Başka bir tez var. Sayın Cumhurbaşkanının şahsında ifade edilen bir tez bu. 'Erdoğan giderse bu işler biter' meselesi. Bu konudaki değerlendirmeniz nedir" sorusuna Kurtulmuş, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu veya bazı muhalif çevrelerin iddialarının son derece sakıncalı iddialar olduğunu dile getirdi.

Kurtulmuş, "Zaten, terör örgütleri 'Türkiye yönetilemesin' diye bunları yapıyorlar. Dolayısıyla 'Türkiye'nin yönetilemediğini' iddia etmek bir kere halkın iradesine saygısızlıktır. 1 Kasım seçimlerinde halkın, yaklaşık iki kişiden birisinin oyunu almış olan bir iktidar ortadadır. Şunu anlarım. Bir muhalefet partisinin, ana muhalefet partisinin, somut olarak herhangi bir mesele üzerinden bir tenkit geliştirmesini anlarım. Ama siz kalkar da 'Ülke yönetilemez, yönetilemiyor, bu hükümet bu işi yapamıyor' derseniz, hem haksızlık yaparsınız, hem de halka saygısızlık yaparsanız. Fransa'da, Belçika'da bu kadar terör saldırısı olurken, hangi muhalefet 'Hükümet iş başından gitsin, hükümet bu işi yapamıyor, bu işte sorumlu hükümettir' der. Siz, 'Terör saldırısı karşısında bu işten sorumlu olan hükümettir' derseniz, terör örgütlerinin ağzıyla konuşmuş olursunuz. İnsanlar o kadar kamplaşmış, o kadar, 'Aman bir hata yapsınlar da saldıralım' halinde hareke ediyorlar ki" ifadelerini kullandı.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Teröre karşı mücadelenin önemli bir ayağı bu toplumsal psikolojiyi diri tutabilmektir. Bunu yapacağız. Tedbirlerimizi de alacağız, uyanık da olacağız. Korku insani bir şeydir, herkes korkar ama korkunun bizi esir almasına müsaade etmeyeceğiz" dedi.

Kurtulmuş, Ankara Palas'ta TRT Haber'in "Haber Odası" programında gündemi değerlendirdi, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Beyoğlu'ndaki terör saldırısı sonrasında yaptığı konuşmada, terör örgütlerinin halkı içine kapatmak, yıldırmak ve korkutmak istediğini aktaran Kurtulmuş "Yılmayacağız, yolumuza devam edeceğiz, okullara, çarşılara gideceğiz, dostlarımızla alışverişe gideceğiz, günlük hayatımız nasılsa o hayatı sürdüreceğiz" dediğini hatırlattı.

Kurtulmuş, aynı konuşmada terör örgütlerinin, hükümetin de adım atamaz hale getirilmesini istediğini ve tam tersi hükümet olarak reform paketinde hangi sözleri verdilerse onları da yapmaya devam edeceklerini söylediklerini anlattı. "Böylece hükümeti paralelize etmek isteyen, halkı terörize etmek isteyen terör örgütlerine fırsat vermeyeceğiz" dediklerini de anımsatan Kurtulmuş, Twitter üzerinden son cümlesinin kullanılarak, "haksız" ve "seviyesiz" olarak eleştirildiğini anlattı. Aynı konuşmanın içinde, "Bunlar bu terör karşısında milletimizin bölünmesini, parçalanmasını istiyorlar ama çok şükür milletimiz teröre karşı yekvücut durarak iyi bir sınav veriyor" dediğini aktaran Kurtulmuş, "İyi bir sınav veriyor" cümlesinin alınarak, kendisine yönelik başka bir Twitter saldırısı yapıldığını aktardı.

Kurtulmuş, Bakanlar Kurulu Toplantısı sonrasında Nevruz'u kutladıkları için de Twitter üzerinden tepki gördüklerini dile getirerek, "Bu bir hastalık halidir, çok şükür topluma mal olmuş bir şey değil ama bazı çevrelerde böyle bir hastalık hali oldu" diye konuştu.

- "Demokrasi dışı yolları özleyenlere yeşil ışık yakmaktır"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hakkında "Diktatör gidene kadar bombalar patlayacak" dendiğini anımsatan Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Bu namussuzluktur, bu şerefsizliktir, böyle bir şey olmaz. Bu memlekette halkın seçtiği cumhurbaşkanının nasıl gideceği bellidir. Seçim var 2019'da. Hazırlanırsınız ortak olarak, herkes bir aday çıkarıyorsa çıkarır ya da farklı adaylar çıkar. Sayın Cumhurbaşkanımız o zaman aday olur, olmaz onu bilmiyorum. Başkanlık sistemine geçilir, geçilmez o milletin vereceği bir karardır ama sonuçta demokrasilerde iş başına seçilerek gelenlerin nasıl gönderileceği bellidir. AK Parti hükümetini istemiyor musunuz, onun da yolu bellidir. Genel seçime gidersiniz birinci parti olursunuz, hükümeti alırsınız. Şimdi bunların dışında herhangi bir yol teklif etmek, bunları sosyal medya üzerinden yapmak gerçekten kabul edilebilir bir şey değil, demokrasiyi anlamamaktır ve maalesef demokrasi dışı yolları özleyenlere yeşil ışık yakmaktır. Bu tür tavırlar, davranışlar, demokrasi dışı o eski Türkiye'ye ait alışkanlıkları bekleyenlere, özleyenlere yeşil ışık yakmaktır. Böyle bir şey yok. Onlar artık geride kaldı. Bu millet AK Parti'yi seçti, biz hesabı millete veririz. 2019'da seçime gideriz, yaptıklarımızı millet beğenmezse bizi iktidardan düşürür. Sayın Cumhurbaşkanımız da halk tarafından seçildi, tekrar bir seçim olur, orada nasıl bir sonuç ortaya çıkar buna millet karar verir ama oturduğun yerden 'Sayın Cumhurbaşkanı gitsin, Türkiye huzura kavuşsun' demek millete haksızlıktır. Cumhurbaşkanımıza karşı ciddi bir saygısızlıktır. Bunu kabul etmek mümkün değil, hele hele 'yönetemiyorsunuz' demek, bu millet bize 'yönetin' diye oy verdi. Yönetip yönetemediğimize karar verecek olan Sayın Kılıçdaroğlu değildir."

Kurtulmuş, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun grup konuşmasında "Bu olayların müsebbibi AK Parti iktidarıdır. AK Parti iktidarı nedeniyle terör saldırıları olmaktadır" sözlerinin hatırlatılması üzerine ise şöyle konuştu:

"(AK Parti hükümeti dolayısıyla terör devam ediyor) demek, hastalıklı durumun bir devamıdır. O zaman adama sorarlar, 'terör örgütünün niçin terör eylemlerini yaptığını biliyor musunuz', 'Onlarla beraber aynı duyguları mı paylaşıyorsunuz' diye sormak lazım" dedi.

Kurtulmuş, AK Parti hükümetinin teröre karşı her sahada mücadele etmeye çalıştığını vurgulayarak, önleyebildiklerini önlediklerini ancak dünyanın en iyi korunan yerlerinde dahi terör örgütlerinin koruma tedbirlerini aşabildiğini gördüklerini söyledi.

- "Gönülleri, zihinleri bölmeye çalışıyorlar"

Bu milletin Çanakkale'de büyük bir mücadele verildiğini anımsatan Kurtulmuş, "Birinci Dünya Savaşı'nın kaybedilmesiyle galip devletler masanın üzerine cetvelleri, haritaları koydular, bugünkü sınırları çizdiler. Lübnan, Suriye sınırını çizdiler. Bu sınırları ve bütün geniş coğrafyadaki Osmanlı'dan belki 30'a yakın devlet çıkardılar. Önce sınırları böldükleri insanların bir asır sonra gönülleri, zihinleri bölmeye çalışıyorlar. Sınırları böldüler ama Türkleri Kürtlere, Kürtleri, Araplara düşman edemediler. Şimdi yapmaya çalıştıkları, ikinci Sykes-Picot dediğimiz, bir kere daha bölmek, bir kere daha parçalamak. Bu sefer sınırlarla böldükleri insanları zihinlerini bölerek, gönüllerini bölerek birbirinden ayırt etmek" ifadelerini kullandı.

Türkiye'nin bu coğrafyanın "amiral gemisi", "kilit taşı" olduğunu dile getiren Kurtulmuş, şu değerlendirmede bulundu:

"Kilit taşını alıp dağıttığınız zaman, parçaladığımız zaman bütün o sütunu indirmiş oluyorsunuz. Bunu yapmaya gayret ediyorlar. "Bölgeyi ne kadar bölerlerse bölsünler ne kadar istikrarsız hale getirirlerse getirsinler. Eğer Türkiye istikrarlı bir şekilde varlığını sürdürür, demokrasisiyle insan haklarına saygıyla büyük medeniyet değerlerini sahiplenmesiyle devlet millet uyumunu sağlamış olan siyasal istikrarıyla Türkiye eğer burada güçlü bir ülke olarak ayakta durursa bu aslında bölgenin de teminatıdır. Arap'ın Farisi'nin, Kürt'ün, Türk'ün diğer unsurların bölünmemesinin teminatı güçlü bir Türkiye'dir. Güçlü bir Türkiye'yi böldüğünüz zaman bölgedeki diğer bütün ülkelere çok rahat dokunursunuz. Şimdi sıkıntı şu batıya avuç açan, ayakları üzerinde zor duran, ne olan ne ölen, 'otur' dendiği yerde oturan, 'konuşma' dendiği yerde konuşmayan bir Türkiye olsa o zaman inanın Türkiye'den daha iyisi yok. O zaman bütün bu çevrelerde Türkiye'ye övgüler yağdırılır. Ne zamanki siz güçlü bir şekilde bu coğrafyanın sözcülüğüne soyunuyorsunuz, bu bölgede yeniden ikinci Sykes-Picot'u uygulatmayacağınızı duruşunuzla ortaya koyuyorsunuz o zaman bütün güçleriyle abanıyorlar."

- "Alışmayacağız"

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, terör saldırıları sonucu halkın sokağa çıkmaktan korktuğunun hatırlatılması üzerine burada iki şey yapılmaya çalışıldığını söyledi.

Bunlardan birincisinin halkın korkması, yılması, çekinmesinin sağlanması ve günlük hayatına devam etmemesi olduğunu ifade eden Kurtulmuş, "Tam tersine korkmayacağız, yılmayacağız, çekinmeyeceğiz, alışmayacağız. Bu anlamda günlük hayatımıza devam edeceğiz. Ne yapıyorsak, ticaretimize, seyahatimize, gezmemize, dostlarımıza, arkadaşlarımıza vakit ayırmaya, çocuklarımızla ailemizle birlikte olmaya, çarşıya pazara gitmeye, neyi yapıyorsak bunu yapmaya devam edeceğiz. Teröre karşı mücadelenin önemli bir ayağı bu toplumsal psikolojiyi diri tutabilmektir. Bunu yapacağız. Tedbirlerimizi de alacağız, uyanık da olacağız. Korku insani bir şeydir, herkes korkar ama korkunun bizi esir almasına müsaade etmeyeceğiz." şeklinde konuştu.

Dün gerçekleştirilen Bakanlar Kurulu Toplantısı'nda güvenlik konusunun 1-1,5 saat ele alındığını ifade eden Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Biz hükümet olarak şunu yapmaya çalışıyoruz. Normal işimize devam edeceğiz. Biz bunu yapmak mecburiyetindeyiz. Bugün de grup toplantısında Sayın Başbakanımız taşeron işçiler ve diğer reformlarla ilgili konuyu müjde olarak vermiş oldu. Eğer biz bunları yapamazsak, 11 saatlik bir bakanlar kurulunun tamamını güvenliğe ayırırsanız ve Türkiye'de hükümet olarak, siyaset olarak güvenlikten başka, şiddetten başka bir şey konuşamaz hale gelirseniz aslında siz de gündeminizi başkalarına kaptırmış olursunuz. Ne biz hükümet olarak gündemimizi başkalarına kaptıracağız ne de halk olarak, birey olarak ben Numan Kurtulmuş olarak, günlük hayatımı nasıl devam ettiriyorsam bunu devam ettireceğiz."

Kurtulmuş, demokrasi tanımına ilişkin bir soru üzerine, şöyle devam etti:

"Şiddetin sadece şiddetle önlenmesi mümkün değil, terör örgütlerinin devlete ve halka karşı bir tehdit oluşturmaktan çıkarılması için elbetteki sonuna kadar gidilecek, terör örgütlerinin artık iş yapamaz hale gelmesi, teslim olması sağlanacak. Bu Türkiye'nin önündeki çok önemli, belki bir numaralı gündem maddesi budur ama bunu yaparken Türkiye asla şimdiye kadar kazanmış olduğu demokratik kazanımlarından geri adım atmayacak. Bu anlamda hatta demokratikleşme konusunda eksik kalan adımlarımız neyse bu adımları da tamamlamak mecburiyetindeyiz. Uzun vadede terörün zeminini boşaltmanın yolu demokratik reformlarla bu ülkedeki bütün yurttaşların, hangi kimliğe sahip olursa olsun, ister etnik ister mezhebi kimlik olsun, hangi kimliğe sahip olursa olsun, herkesin kendisinin bu ülkenin sahibi, birinci sınıf yurttaş olarak hissedebileceği adımların atılabilmesidir. Onun için bir taraftan bu mücadele devam ederken, diğer taraftan Roman vatandaşların haklarıyla ilgili çalışmaları yapıyoruz. Yine aynı şekilde irfan merkezleri ve cemevlerinin yasal statüye kavuşturulmasıyla ilgili Alevi yurttaşların talepleriyle ilgili olan bir takım çalışmaları yapıyoruz."

Alevi vatandaşların talepleriyle ilgili bir sorun olup olmadığının sorulması üzerine Kurtulmuş, "Bu çok tartışmalı bir alan. Devlet olarak bizim 'biz bunu şöyle tanımladık, siz de bunu şöyle anlayacaksınız' deme hakkımız yok. Bu bir inanç meselesidir. Daha doğrusu haklar meselesidir. Bu konuda dışarıdan, yukarıdan bir tanımlama getirmeksizin bu hakların kendi mecrası içerisinde nasıl seyredebileceği konusunda farklı yaklaşımlar var, bunlar tartışılıyor. İnşallah bir sonuç elde edeceğiz" yanıtını verdi.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Biz eleştiri yapılmasına karşı değiliz. Ama Allah rızası için 3 lafta PKK'ya söyleyin. Bu kadar insanın kanını emmiş, bu kadar insanı öldürmüş bir örgüte karşıda bir laf söyleyin" dedi.

Kurtulmuş, Ankara Palas'ta TRT Haber'in "Haber Odası" programında gündemi değerlendirdi, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Terör operasyonlarına ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, Türkiye'nin terörle ilgili ciddi mücadele verdiğini belirterek, bu konuyla ilgili yasal boşlukların ortadan kalkması için de terörle mücadele yasasının değiştirildiğini hatırlattı.

Kurtulmuş, teröre destek veren insanları bu tutumlarından vazgeçmesi gerektiğini dile getirerek, "Biz eleştiri yapılmasına karşı değiliz. Ama Allah rızası için 3 lafta PKK'ya söyleyin. Bu kadar insanın kanını emmiş, bu kadar insanı öldürmüş bir örgüte karşıda bir laf söyleyin. Dolayısıyla bir tarafta mevcut yasalar çerçevesinde kararlılıkla bu mücadele sürdürülecek. Diğer tarafta teröre karşı siyasette, iş dünyasında, bilim çevrelerinde, akademide ortak, ulusal bir dayanışma çemberinin kurulması sağlanacak" diye konuştu.

Dokunulmazlıkların kaldırılmasına ilişkin soru üzerine Kurtulmuş, bu konunun çok konuşulduğunu dile getirerek, "AK Parti kendi milletvekillerinin dokunulmazlık dosyalarından ürküyormuş gibi bir algıyla bütün mevcut dokunulmazlıkların kaldırılması talep edildi. Biz de buna riayet ederek şu anda 530 civarında fezleke var. Gelen fezlekelerle ilgili hemen Anayasa değişikliği yapalım" ifadelerini kullandı.

Hangi partiden olursa olsun fezlekesi olan tüm milletvekillerinin dokunulmazlıkların kaldırılmasına onay verdiklerini aktaran Kurtulmuş, ancak dosyaların tek tek açılıp yıllarca tartışılacak bir pozisyonun oluşmasına da rıza göstermeyeceklerini kaydetti.

Kurtulmuş, kürsü ve fikir dokunulmazlıklarının mutlaka korunması gerektiğini belirterek, bu aşamada "Bütün dokunulmazlıklar kaldırılsın, bunu tamamıyla kaldıralım" demenin bu dosyaları sulandırmak ve polemikleri arttırmak manasına geleceğini söyledi.

Herkesin yaptığı siyasi eylemin karşılığını ödeyeceğini vurgulayan Kurtulmuş, "Ankara'daki terör eylemini gerçekleştiren teröristin evine taziyeye gitmek hangi demokratik kurala uyar. Dokunulmazlıklar milletvekillerini korumak için ihdas edilmiş bir kurum değildir. Demokrasilerde dokunulmazlık, demokrasiyi korumak için tesis edilmiş bir kurumdur" şeklinde konuştu.

- "Millete verdiğimiz bir söz var"

Kurtulmuş, "Yeni anayasaya ilişkin hükümetin yeni bir takvimi var mı?" sorusuna, mevcut parlamentonun üzerindeki en büyük sorumluluklardan birisinin yeni anayasa olduğunu anlattı.

Bu sorumluluğunu hiçbir şekilde ötelenemeyeceğine dikkati çeken Kurtulmuş, AK Parti hükümetinin bu konuda iyi niyetini gösterdiğini ancak bazı partilerin eskiden kalma düşünceleri ortaya koyarak yeni anayasanın yapılmasına engel olduklarına işaret etti.

Kurtulmuş, her partinin yeni anayasa yapım sürecine katkıda bulunması gerektiğini belirterek, şöyle konuştu:

"Böyle diyerek de sonuna kadar bekleyemeyiz. Millete verdiğimiz bir söz var. Bu yasama yılı bitmeden muhtemelen nisan ayındaki yapacağımız MKYK toplantısında anayasayı tartışacağız, AK Parti'nin anayasa teklifini olgunlaştıracağız. Parti içerisinde bu belli bir noktaya gelecek. Ondan sonra eğer uzlaşma sağlanırsa ne ala, sağlanamazsa kendi görüşümüzü mecliste bir teklif olarak sunacağız. Umarım 367'yi buluruz. Oda olmazsa 330 bularak bunu millete götürme imkanımız olur."

- "Başkanlığı sadece Cumhurbaşkanı ve AK Parti için istemiyoruz"

"Başkanlık sistemiyle ilgili bir revize olacak mı?" sorusu üzerine Kurtulmuş, başkanlık sisteminin sadece Cumhurbaşkanının şahsı için veya AK Parti'nin parti kimliği için isteniyor gibi bir izlenim yaratıldığını belirterek,"Herhangi biri AK Partili ağzını açıp 'anayasa' dese hemen başkanlık sistemi istiyorsunuz sözüyle muhatap oluyoruz. Evet başkanlık sistemini istiyoruz. İyi tasarlanmış, gerçekten bütün kontrol ve denetim mekanizmalarını kurmuş bir sistem içerisinde başkanlık sistemi olmalıdır" değerlendirmesinde bulundu.

Kurtulmuş, başkanlık sisteminin anayasal reform sürecinde atılacak adımlardan sadece bir tanesi olduğunu ifade ederek, başka bir partinin de bu konuda vereceği fikirlere açık olduklarını dile getirdi.

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, "Çözüm Süreci bir müddet Türkiye'de devam etmemiş olsaydı yani Çözüm Süreci'nin vermiş olduğu o barış, huzur ortamı olmamış olsaydı, Allah muhafaza, bugün Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki olaylar çok daha farklı bir noktaya gidebilirdi. Halk hükümetin iyi niyetini görmüş oldu" dedi.

Kurtulmuş, Ankara Palas'ta gerçekleştirilen TRT Haber'deki "Haber Odası" programında gündemi değerlendirdi, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

"Geri Kabul Anlaşmasına" ilişkin Kurtulmuş, Avrupa'ya mülteci akınları başladığı için anlaşmanın yapıldığını belirtti.

Geçen yıl yaz ayında Avrupa'nın yüzüne mülteci sorununun bir "şamar" gibi vurulduğuna dikkati çeken Kurtulmuş, 20 sene önceki konuşmalarında bugün yaşanan olayları anlattıklarını söyledi.

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Hala Avrupa'da geniş kamuoyu bunu küresel bir sorun olarak görmüyor. Eğer ciddi tedbirler alınmazsa bu üçüncü dünya savaşı kadar önemli bir tehdittir, 'üçüncü dünya savaşı nedenidir' demiyorum ama üçüncü dünya savaşı kadar önemli bir tehdittir dünya için." ifadesini kullandı.

"Siz kapınızdan kovsanız, bu insanlar bacanızdan girecek, pencereden girecek" diyen Kurtulmuş, küresel ölçekte göçmen meselesini çözebilecek yeni tezlere ihtiyaç olduğunu dile getirdi.

Bu göçmenler için ortak habitatlar kurulabileceğini vurgulayan Kurtulmuş, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Gayri safi milli hasılaya oranladığınızda 2014 yılında dünyanın en fazla yardım yapan ülkesiyiz. Her ülke gayri safi milli hasılası oranında BM Mülteciler Yüksek Komiserliği'ne (UNHCR) destek olsun, maddi katkı sunsun, fon sunsun. İnanın böyle bir yola açsak, böyle bir yolu dünya bulabilse o zaman dünyanın her yerinde göçmen habitatları oluşur. Sadece kamp demiyorum, o yaşadıkları bölgeler, alanlar içerisinde kendi ekonomilerini de kurarlar, kendi yönetimlerini de kurarlar, köy yönetimleri anlamında söylüyorum, bu insanlar hiç kimseye yük olmadan kendi kültürleri içerisinde o gittikleri ülkelerde, o ülkenin vatandaşları tarafından da kabul edilen unsurlar haline gelirler. Buyurun bunları konuşalım, hiç bunları konuşmazlar. Avrupa, göçmeler birinci derecede yöneldiği yer olarak görülüyor. Dünya buna küresel bir çözüm bulmak için formüllerini geliştirmek mecburiyetinde. Avrupa Birliği'nin de en büyük sınavı göçmen meselesidir. Göçmen meselesi Avrupa, Avrupa Birliği için varoluşsal bir krizdir."

- "Terör meselesi arızi bir durumdur"

"Yüksekova'da ve Nusaybin'de yürütülen operasyonların devam edecek mi, sivil çözümler devreye girecek mi?" sorusu üzerine ise Kurtulmuş, şu değerlendirmeyi yaptı:

"Terör meselesi arızi bir durumdur, demokratik bir yönetim için arızi bir durumdur. Bölgedeki şartların vermiş olduğu ilave destekleri de kullanarak terör örgütü haddinden fazla hareketlilik içerisine girdi ve bunun karşısında da güvenlik kuvvetlerimiz koordinasyon içerisinde onlara hadlerini bildirecek çalışmaları yürütüyor. Dolayısıyla ümit ederiz ki terör örgütü artık hiç bir şekilde hareket edemez hale getirilerek o parantez, terör parantezi kapatılır. Demokratik bir ülke ilanihaye terörle, terör örgütlerinin tehdidiyle karşı karşıya kalamaz, bu tehdidi savar ve yoluna devam eder."

Terör olaylarının yaşandığı bölgelerdeki en büyük kazanımın bölge halkının destek vermemesi olduğunu belirten Kurtulmuş, "En kısa süre içerisinde bu bölgede terör örgütünün ortaya çıkarmış olduğu bu yıkıntıları aşabilecek bir niteliğe sahibiz" dedi.

- "Halk hükümetin iyi niyetini görmüş oldu"

HDP'nin önde gelen isimlerinin Dolmabahçe mutabakatı çerçevesinde "çözüm masasının" yeniden kurulabileceği yönündeki çağrılarının anımsatılması üzerine Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, "Çözüm Süreci bir müddet Türkiye'de devam etmemiş olsaydı yani çözüm sürecinin vermiş olduğu o barış, huzur ortamı olmamış olsaydı, Allah muhafaza, bugün Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki olaylar çok daha farklı bir noktaya gidebilirdi. Halk hükümetin iyi niyetini görmüş oldu" açıklamasını yaptı.

"Bu hükümet illa işi silahla çözmek istiyor" algısının oluşturulmaya çalışıldığı, halkın buna inanmadığına dikkati çeken Kurtulmuş, şunları kaydetti:

"Bu aşamadan sonra bir kere terör örgütünün muhatap olarak asla mümkün değildir. Demokratik kurallar, sınırlar içerisinde hareket eden herkesin, farklı bütün toplumsal kesimlerin ne söylediğine dikkat ederiz. Onları, bundan sonra Türkiye'de yeniden demokrasinin inşa edilmesi, bu anlamda birlik, huzur ve demokrasi eylem planının uygulanması sırasında ve sonrasındaki işlerimizde bu işi sahiplenmeye davet ederiz. Biz başından itibaren HDP'ye '7 Haziran'da 6 milyon insanın oyunu aldınız, 1 Kasım'da 5 milyona yakın insanın oyunu aldınız, biz bu kadar çok insanın oyunu almış parlamentoya taşınmış bir siyasi partiyi meşru bir parti olarak görürüz' dedik ama bu partinin meşruiyetinin devam edip, etmeyeceği o partinin kendi eylemleriyle ilgilidir. 'Terörle aranıza bir mesafe koyun' diyoruz. Türkiye'de terör sadece o bölge halkının hayatını yaşanmaz hale getirmiyor. Siyaset mi yapmak istiyorsun, dağın sözcülüğünü mü yapmak istiyorsun? HDP'nin handikabı burada."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber