'İşçinin alın terinden sömürme anlayışını bir kenara koyun'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Ben buradan başta devlet olmak üzere işverenlerimize sesleniyorum, ne olur ücret takdirini yaparken işçinin alın terinden sömürmek suretiyle kazanma anlayışını bir kenara koyun. Bilin ki işçinin alın terinin hakkını vermek, sizin bereketinizi daha da artıracaktır, sizi daha da zengin kılacaktır."

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 08 Mayıs 2016 16:06, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'İşçinin alın terinden sömürme anlayışını bir kenara koyun'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Biz anneleri kendi medeniyetimizin bizlere koymuş olduğu hedef sebebiyle ayaklarının altı öpülesi anneler olarak bildik, öyle anladık, şahsen öyle yaşadım, öyle zannediyorum ki öyle yaşıyoruz. Anne farklı bir varlık. Bizler onların eseriyiz ve onlar bizler için çok çileler çektiler." dedi.

Erdoğan, Haliç Kongre Merkezinde düzenlenen Uluslararası 8. Is Saglıgı ve Guvenligi Konferansında katılımcılara hitap etti.

Etkinliğin açılışında İbrahim Sadri'nin okuduğu "Hoşçakal Anne" şiirini dinlerken duygulandığı görülen Erdoğan, konuşmasına, konferansın başarılı geçmesini dileyerek başladı.

Dünyanın 58 ülkesinden konferans için Türkiye'ye gelen tüm misafirlere "hoş geldiniz" diyen Erdoğan, bu önemli etkinlik vesilesiyle katılımcıları medeniyet, tarih ve kültür şehri İstanbul'da misafir etmekten büyük bir memnuniyet duyduklarını söyledi.

Erdoğan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı ile ekibini, iş hayatının tüm taraflarını, akademisyen, öğrenci ve uluslararası kuruluş temsilcilerini bir araya getirdikleri için tebrik ederek, yurt içi ve dışından programa katılan, gelecek üç gün boyunca fikirleri, tespitleri ve eleştirileriyle konferansa katkı sunacak tüm katılımcılara teşekkür etti.

Soma faciasında yitirilen 301 şehitle birlikte iş kazalarında hayatlarını kaybeden tüm işçilere rahmet, ailelerine ve yakınlarına baş sağlığı dileyen Erdoğan, "Sözlerimin hemen başında, bu salonda bulunanlar başta olmak üzere tüm kadınların anneler gününü gönülden tebrik ediyorum. Bu anlamlı gün Türkiye'nin ve dünyanın tüm kadınları için bütün anneler için hayırlara vesile olmasını Rabbimden niyaz ediyorum." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Az önce İbrahim Sadri kardeşimin o dokunaklı şiiri, o duygularımızı hakikaten adeta tazeleyen şiiri, bizleri özellikle annesi olmayanları, çok daha farklı yerlere taşıyordu. Ben de bunlardan bir tanesiyim. Biliyorum ki şu anda annesini ebediyete uğurlamış olan kardeşlerimin duygusu, acısı aynıdır. Zira biz anneleri kendi medeniyetimizin bizlere koymuş olduğu hedef sebebiyle ayaklarının altı öpülesi anneler olarak bildik, öyle anladık, şahsen öyle yaşadım, öyle zannediyorum ki öyle yaşıyoruz. Anne farklı bir varlık. Bizler onların eseriyiz ve onlar bizler için çok çileler çektiler. Çok çileler çektiklerini kendi kızlarımda da müşahede ediyorum. Evlatları nasıl yetiştirdiklerini, gecelerin onlar için nasıl geçtiğini, gündüzlerin nasıl geçtiğini görüyoruz. Onun için tabii bir günün anneler günü olmasını, sadece bir prosedürün yerine gelmesi olarak düşünüyorum. Bizim için her an, her gün anneler günüdür. Anneleri ellerinden öpüyorum. Onlara saygılarımı sunuyorum. Buradan rızkının peşinde koşan, dokunuşlarıyla dünyamızı daha yaşanabilir bir yer haline getiren emekçi kadınlarımızı bir kez daha selamlıyorum. Afrika'nın, Asya'nın çilekeş annelerine, Filistin'in cesur annelerine, Suriye'nin, Irak'ın, Mısır'ın, Myanmar'ın fedakar annelerine en derin hürmetlerimi sunuyorum. Özellikle her biri, bir kahramanlık abidesi olan şehitlerimizin vakur annelerine, milletçe minnet ve şükranlarımızı ifade etmek istiyorum. Başta sevgili annem olmak üzere, ebedi aleme irtihal etmiş Hakk'ın rahmetine kavuşmuş tüm anneleri hayırla yad ediyor, mekanları inşallah cennet olsun diyorum."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iş kazalarındaki kayıplara ilişkin, "ILO'nun da belirttiği gibi bu kayıpların kahir ekseriyeti yani yüzde 98'i şayet gerekli tedbir alındığında, var olan düzenlemeler tam olarak uygulansa, önlenebilir kazalardan kaynaklanıyor. Başlı başına bu rakamlar bile ortada üzerinde etraflıca düşünmemiz gereken, çok ciddi bir sorun olduğunu göstermektedir. Ben burada meselenin imkan, para, teknoloji veya düzenleme eksikliği olduğu kanaatinde değilim. Bu utanç verici manzaranın ortaya çıkmasının esas nedeni insana yönelik çarpık bakış açısıdır." dedi.

Erdoğan, Haliç Kongre Merkezinde düzenlenen Uluslararası 8. Is Saglıgı ve Guvenligi Konferansında katılımcılara hitabında, bu yıl ki konferansın ana temasını, sürdürülebilir iş sağlığı ve güvenliği başlıklarının oluşturduğunu söyledi.

Bilhassa içinde bulunulan süreçte bu konunun oldukça yerinde bir seçim olduğuna inandığını dile getiren Erdoğan, şüphesiz sağlıklı ve güvenli bir ortamda çalışma hakkının, insanın en temel haklarından birisi olduğunu aktardı.

Ancak Uluslararası Çalışma Örgütü'nün (ILO) istatistiklerinin yapılan onca çalışmaya, alınan mesafeye rağmen hala bu konuda arzu edilen seviyenin oldukça gerisinde kalındığını gösterdiğini vurgulayan Erdoğan, şöyle devam etti:

"ILO rakamlarına göre, dünyada 1,2 milyarı kadın olmak üzere 3 milyar civarında iş gücü bulunuyor. Maalesef her 15 saniyede bir, her günde yaklaşık 6 bin işçi, iş kazaları veya meslek hastalıkları nedeniyle hayatını kaybediyor. Her yıl yaklaşık 360 bin kişi, iş kazası, 2 milyona yakın kişi de meslek hastalıklarından dolayı aramızdan ayrılıyor. Daha da vahimi, bu sayının 22 bini çocuk işçiler oluşturuyor. Okulda olması ya da parkta oyun oynaması gereken çocuklar, o minik omuzlarının taşımayacağı ağır bir yükün altına sokuluyor. Bunun yanında dünyada her yıl 160 milyon işçinin işle ilgili meslek hastalıklarına yakalandığına üzülerek şahit oluyoruz. ILO'nun da belirttiği gibi bu kayıpların kahir ekseriyeti, yani yüzde 98'i şayet gerekli tedbir alınsa, var olan düzenlemeler tam olarak uygulansa, önlenebilir kazalardan kaynaklanıyor. Başlı başına bu rakamlar bile ortada üzerinde etraflıca düşünmemiz gereken çok ciddi bir sorun olduğunu göstermektedir. Ben burada meselenin imkan, para, teknoloji veya düzenleme eksikliği olduğu kanaatinde değilim. Bu utanç vereci manzaranın ortaya çıkmasının esas nedeni, insana yönelik çarpık bakış açısıdır. İnsanı sadece bir üretim aracı olarak gören mevcut anlayış, insanı araçsallaştırarak, insan hayatını değersizleştirmektedir."

- "Bizim anlayışımızda insan 'homoekonomikus' değildir"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir fabrikanın üretim sürecinde makineyle insanı aynı değerde gören anlayışı asla kabul etmediğini belirterek, "İnsana bu şekilde yaklaşanlar, üretim maliyetlerini düşürmek, kar marjlarını artırmak için insan hayatını hiçe sayan adımları atmaktan elbette çekinmezler. İşçilerin ücretleri ve sosyal hakları kısıtlanarak işçiyi iş kazaları ve meslek hastalıklarından koruyacak önlemleri almayarak, kazanç olmaz. Ve o kazanç bizim değerlerimizde haramdır. Bu kazanmak değil çalmaktır. İşçinin hakkını gasp etmektir." diye konuştu.

İnsanı eşrefi mahlukat, yaratılmışların en şereflisi, küçük evren olarak gören, devlet felsefesini "İnsanı yaşat ki devlet yaşasın anlayışın" üzerine bina eden bir medeniyetin mensupları olduklarını anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Biz insana makine gibi, ham madde, sermaye gibi salt bir üretim aracı olarak bakmayız, bakamayız. Bizim anlayışımızda insan 'homoekonomikus' değildir. İş kazalarının azaltılması, can kayıplarının ve emek sömürüsünün önüne geçilmesi için öncelikle bu konuda kendimizi düzeltmeli, insanı merkeze alan bir anlayışı, iş hayatına hakim kılmalıyız. Kuşkusuz sadece hükümetin veya iş verenlerin alacağı tedbirlerle bu sorunun üstesinden gelinmesi mümkün değildir. İşçilerimizin de gerekli hassasiyeti göstermesi, onların da bu konuda dikkatli olması gerekir. Günlük hayatımızda veya denetimlerimizde şu manzaralara sıkça rastlıyoruz. Bakıyorsunuz, hükümet kuralı koymuş. İş veren de üzerine düşeni yapmış. Gerekli tertibatı almış, hazır etmiş, fakat işçimiz çok basit nedenlerin arkasına sığınarak, hatta 'Bana bir şey olmaz' diyerek, bu tedbirleri uygulamıyor. 'Hava sıcak' diye bakıyorsunuz bareti takmıyor. 'Rahatsız ediyor' diye koruyucu elbisesini giymeyen, 'Hemen hallederim' diye temel güvenlik önlemlerini almayan işçi kardeşim, öncelikle kendi canını tehlikeye attığını bilmelidir."

- "Sacayaklarından biri eksik olursa arzu edilen ilerleme sağlanamaz"

Erdoğan, işçilerin ve sendikaların bu konuda azami derecede dikkatli olması, var olan imkanları sonuna kadar kullanması, olmadığı zaman da işvereni zorlaması gerektiğine işaret ederek, "İş sağlığı ve güvenliği bilincinin topluma mal edilmesi, sorunların tüm tarafların katılımıyla çözülmesi ancak çalışan, işveren, sendikalar ve idarenin el ele vermesiyle mümkündür. Bu sacayaklarından birisi eksik olursa, birisi üzerine düşen görevi yerine getirmezse arzu edilen ilerleme sağlanamaz." değerlendirmesinde bulundu.

İş sağlığı ve güvenliği konusunun günlük siyasetin tartışmalarına, ideolojik hesaplaşmalara mahkum edilemeyecek kadar önemli bir mesele olduğuna dikkati çeken Erdoğan, insan hayatını ilgilendiren bu konuda tüm ayrışmalar, gündemlerin bir tarafa bırakılarak ortak hareket edilmesi gerektiğini söyledi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Hal böyleyken ne yazık ki ülkemizde yaşanan elim kazaları dahi istismar etmekten, bu hadiseleri kendi çıkarları için kullanmaktan imtina etmeyen bir kesimle karşılaşıyoruz. İnsanların acılarını kanatmaktan çekinmeyenler, 1 Mayıs işçi bayramlarını da yakmanın, yıkmanın, sokakları terörize etmenin bir aracı haline getirmenin çabası içinde oldular. Emekçi kardeşlerimizin fedakarlıklarının, alın terlerinin sembolü olan, bu anlamlı günü terör propagandası yapmak, canlı bombaları kahramanlaştırmak için bir fırsat olarak görenler var. İşçilerin hak ve hukukunu savunması gereken örgütlerden bazıları da bu noktada hep sorumsuz bir tavır sergilediler. Emekçileri kendilerine kalkan yaparak, polise, kamu mallarına, dükkanlara saldırmanın işçi haklarıyla alakası olabilir mi? Terör örgütü flamalarıyla yollara dökülmenin, işçi bayramıyla ne ilgisi olabilir? Bu tavır her şeyden önce emekçi kardeşlerime yapılmış bir hakarettir. Bu tarz eylem ve söylemler en çok da bu bayramın gerçek sahibi işçilerimizi rencide etmektedir. Son yıllarda sendikalarımızın büyük bir kısmının 1 Mayıs'ı ruhuna ve manasına uygun biçimde tam bir işçi bayramı olarak kutlamalarından memnuniyet duyuyorum. Bu manzarayı ülkemizin normalleşmesinin, olgunlaşmasının ve demokratikleşmesinin bir parçası olarak gördüğümü de özellikle belirtmek istiyorum."

- "Türkiye'de son 13 yılda önemli reformlar yapıldı"

Erdoğan, son 13 yılda Türkiye'nin işçi hakları, maaşları, iş sağlığı ve güvenliği noktasında çok önemli reformları hayata geçirdiğini, ilk günden beri insani kalkınmayı, çevreyle, insanla barışık bir büyümeyi kendilerine rehber edindiklerini dile getirerek, ekonomiyi büyütürken milletin milli gelirden aldığı payın adaletli şekilde dağılmasına hassasiyet gösterdiklerini söyledi.

İşverenlerin önünü açarak, işçilerin haklarından kısmadıklarını vurgulayan Erdoğan, "Zira bizim anlayışımızda, emeğin sömürülmesine rıza gösteren anlayışın da işvereni düşmanlaştıran bağnazlığın da yeri yoktur. Bunun bilinmesi lazım." şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Ben buradan başta devlet olmak üzere işverenlerimize sesleniyorum. Ne olur ücret takdirini yaparken işçinin alın terinden sömürmek suretiyle kazanma anlayışını bir kenara koyun, bilin ki işçinin alın terinin hakkını vermek sizin bereketinizi daha da artıracaktır, sizi daha da zengin kılacaktır." dedi.

Erdoğan, Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen Uluslararası 8. Is Saglıgı ve Guvenligi Konferansı'nda yaptığı konuşmada, hak ve adaleti gözetmeyen hiçbir ideolojinin insana fayda sağlamayacağını söyledi.

"Bu salonda bulunan iş hayatımızın tüm tarafları. Attığımız adımların Türkiye'nin bu alanda geldiği, katettiği mesafenin en büyük şahitleridir." diyen Erdoğan, daha önce iş kanunundaki bir kaç madde ile düzenlenen İş Sağlığı ve Güvenliği konusunu, 2012 yılında çıkartılan İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile yeni bir zemine kavuşturduklarını kaydetti.

Kanunla iş yerlerini "Az tehlikeli, tehlikeli ve çok tehlikeli" olmak üzere üç sınıfa ayırdıklarını belirten Erdoğan, "10'dan az çalışanı olan tehlikeli ve çok tehlikeli iş yerlerine sorunlarını çözmeleri için devlet desteği sağladık. Ülkemizde daha önce olmayan iş güvenliği ve iş yeri hekimi belgelendirmesine başladık. Bu yasaya istinaden 39 yönetmelik yürürlüğe girdi. Mevcutla birlikte 95 bin iş güvenliği uzmanı ve 29 bin iş yeri hekimi... Evet sertifikasını aldı. Madenlerde yer altına giren herkesin oksijen maskesini taşımasını ve belirli aralıklarda dolum ve değişim istasyonları bulunmasını zorunlu hale getirdik." diye konuştu.

- "Ücret takdirini yaparken işçinin alın terinden kazanma anlayışını bir kenara koyun"

Erdoğan, bunun yanında gelir adaletini düzeltmeye yönelik adımlar attıklarını ifade ederek, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"2002 yılında ülkemizde, yani 14 sene önce asgari ücret neydi biliyor musunuz? 184 lira. Bugün bu rakam bin 300 liraya çıktı. Emekli maaşlarının tabanları 66 lira ile 376 lira arasındaydı. Bugün 920 lira ile bin 618 lira arasında değişen bir taban emekli maaşı var. En düşük memur maaşı 392 lira iken bugün en düşük memur maaşı 2 bin 395 liraya ulaştı. Bunu söylerken bunlar idealdir demiyorum, sadece bir kıyaslama yapıyorum, bir mukayese yapıyorum. Bundan önceki dönemlere baktığımız zaman artan değil sürekli enflasyonun yiyip bitirdiği maaşlar varken, şimdi durum öyle değil, devamlı enflasyonun üstünde bir rakamın olduğunu görüyoruz. Ben buradan başta devlet olmak üzere işverenlerimize sesleniyorum. Ne olur ücret takdirini yaparken işçinin alın terinden sömürmek suretiyle kazanma anlayışını bir kenara koyun, bilin ki işçinin alın terinin hakkını vermek sizin bereketinizi daha da artıracaktır, sizi daha da zengin kılacaktır. Mesela yıllardır beklenen intibak düzenlemesini hayata geçirerek, yaklaşık bir milyon 783 bin emeklimizin maaşında iyileştirme yaptık. Devlet olarak söylüyorum. 2007-2015 yılları arasında toplam 8 milyon kişiye 3,5 milyar lira konut edindirme yardımı ödedik. 2003-2014 yılları arasında 4,5 milyon kişiye 15 milyarın üzerinde tasarruf teşvik ödemeleri yaptık. Bunlar tabi bugünkü rakam. İstihdam noktasında da yeni iş alanları ürettik."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2002 yılında 22 milyon kişinin iş gücüne katıldığını, bu yılın ocak ayı itibarıyla aynı sayının 29,5 milyona ulaştığını kaydederek, artan iş gücüne rağmen istihdam artışının devam ettiğini anlattı.

Erdoğan, "2002 yılında sadece 125 bin kişiye iş imkanı sağlayan İş-Kur, 2015 yılında 890 bin kişiye iş buldu." dedi.

Bu yılın ilk çeyreğinde aynı rakamın 250 bin kişiye ulaştığını dile getiren Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:

"Yıl sonu hedefimiz olan bir milyon kişiyi işe yerleştirme yolunda emin adımlarla ilerliyoruz. Ayrıca tüm vatandaşlarımızı genel sağlık sigortasından yararlanır hale getirdik. Tabi bugün burada Türkiye'nin en büyük kuruluşu yok. Şimdi buradan söylerim duyar kırılmaz zaten. Daha önce de söylemiştim. Bugün Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği'nin üyesi yaklaşık 1,5 milyon. Şimdi buradaki her üye Eyüboğlu hatırlatırsın kardeşim bize. Her üye, Bendevi Bey de burada bir kişi alsa, ne demek bu. 1,5 milyon işsize iş demektir. Her üye bir kişiyi kendi iş yerine almış olsa iş sahibi yapsa 1,5 milyon işsize iş imkanı sağlamış olursunuz. Ne kaybeder ya. Bir kişiyi yanına aldığı zaman batar mı? Yok. Tam aksine bereketlenir orası. Olay bu kadar basit. Ama maalesef bunlar öldüğümüzde bizimle beraber, bu paralar da gelmeyecek. Bunlar burada kalacak. Öyleyse şöyle açalım. İşsiz insanımızı iş sahibi yapalım ve onlar da bu ekmek kapısına her zaman inanıyorum ki ben fedakarlıkla bakacaktır, hep duacı olacaktır."

Yapılanların önemli ve değerli olduğunu ancak yeterli olmadığını aktaran Erdoğan, iş sağlığı ve güvenliğinin değişen şartlara, yeni iş alanlarına, ortaya çıkan yeni ihtiyaçlara göre güncellenmesinin büyük önem arz ettiğini ifade etti.

Hiç kimsenin, hiçbir ülkenin bu konuda "Tekamüle erdik, artık yapılması gerekenlerin tamamını yaptık" diyemeyeceğini vurgulayan Erdoğan, bu anlayışla sürekli kendilerini yenilemeye devam edeceklerini söyledi.

Yasa çıkarmanın tek başına yeterli olmayacağını, bir iş sağlığı ve güvenliği kültürünün de oluşturulması gerektiğini ifade eden Erdoğan, sağlıklı ve güvenli iş yerlerinin oluşması, iş kazaları ve meslek hastalıklarının önlenebilmesi için herkese düşen sorumluluklar olduğunu kaydetti.

Bu konudaki çabaların ulusal ve uluslararası düzeyde işbirlikleriyle desteklenmesi ve iyi uygulamaların paylaşılmasının süreci hızlandıracağını belirten Erdoğan, "8. Uluslararası İş Sağlığı ve Güvenliği Konferansı'nın bu noktada çok değerli bir adım olduğuna inanıyorum, bu düşüncelerle konferansın tüm katılımcılar için hayırlara vesile olmasını diliyorum" şeklide konuştu.

Konuşmasının ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan'a, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Süleyman Soylu, iş sağlığı ve güvenliğini temsilen çini baret ile üzerinde Ahzap Suresi'nin 45, 46 ve 47. ayetlerinin bulunduğu minyatür eser hediye etti.

Erdoğan da daha sonra iş sağlığı ve güvenliği hususuna, dizileri ve haberleriyle önem arz eden televizyon kanallarının genel müdürlerine ve dizi yapımcılarına ödül verdi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber