Tesettürlü doktorun testis ultrasonunu çekmediği haberi Nisan'daki seçimle ilgili...

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 18 Aralık 2006 09:36, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Taha Kıvanç'ın yazısı

Demokrasinin günah galerisi

Politik kimliği de olan bir dostum, geçen gün, ?Taha Kıvanç'ı her gün okuyup ay sonunda topluca bir daha okumak lâzım? diyen bir SMS gönderdi. Üstündeki ayrıntıdan gecenin hayli ilerlemiş bir vaktinde (04:35) yazdığı anlaşılıyordu notu. Bir gazeteci dostum da, daha dün, ?Geç saate kadar oturmam gereken gecelerde Kulis'i okumadan yatmıyorum? dedi bana.

Yanlış yapmıyorlar. Şu sıralarda yazdıklarım bana ayrı keyif veriyor; keyif sirayet edici bir şeydir, okurlara da geçtiğini sanıyorum. Yeniden erken seçime heveslenen, bu yolla ülkenin geleceğini derinden etkileyeceğini uman çevreler de sıkı birer Kulis okuru kesilmişlerse hiç şaşmam. Onlar bir yandan bastırıyor, ben bir yandan onları deşifre ediyorum... Keyfe bak!

Konuyu bu açıklıkla konuştuğum bir dost, ?İyi de? dedi, ?Ev ödevi vermene tahammül edemiyorum.? Önce ne dediğini anlamadım, sonra ara sıra yaptığım ?Mayısta yazdığım Kulis'lere göz atsanız iyi olur? veya ?Konuyla ilgili eski haberleri hatırlayın? türü ricalarım aklıma geldi. Galiba bazen fazla talepkâr oluyorum. Okura ödev vermek yerine, işlerini kolaylaştırmalıyım.

Şimdilerde olan her şey gelecek nisan ayında başlayacak cumhurbaşkanı seçimiyle ilgili. ?Her şey? diyorsam, aklınıza gelen/gelmeyen her şeyi kast ediyorum.

THY apronunda hiç kurban kesilmemiş midir bugüne kadar? Bütün uçaklarında nazar boncuğu bulunan bir işletme THY; çok uzun yıllardır bu böyle. Herhangi bir olaydan sonra mutlaka şükür kurbanı da kesilmiştir. Ancak, işte gördünüz, sadece Türkiye değil bütün dünya şu sıralarda İstanbul Atatürk Havaalanı apronunda kesilen deveyi konuşuyor. Bir sakallı bir sakalsız resmedilen bir mühendis, nereden aklına esmişse, ?Başımızın derdi RJV uçakları seferden kalktı, kurban keselim? hevesine kapılmış...

?Kapılmışsa kapılmış? deseniz de, ben bunun tesadüf olduğuna inanmam. Önce mühendisi, eğer o saf biriyse onu buna teşvik edeni araştırırım.

Dün, bir gazete, ?Testis diye çekmediler? manşeti ile çıktı. Gazeteye göre, testisleri şişen genç bir çobanın ultrasonunu çekmeyi üstüste reddetmiş iki tesettürlü doktor; onların konuyu savsaklaması yüzünden bir testisini kaybetmiş genç çoban... Hastane de konuyla ilgili soruşturma açmış...

Olmaz mı, olur elbette de, bana yine de çok tuhaf geliyor bu haber... Doktor olana kadar kimbilir kaç yüz kere erkek anatomisiyle tanışmıştır doktorlar; teşhis veya tedavi için önlerine gelen erkeklere 'hasta' gözüyle bakmasını da biliyorlardır. ?Peki ne olmuştur?? derseniz, benim tahminî cevabım hazır da, Sağlık Bakanlığı'nın hemen devreye girerek Konya'daki hastanede ne olduğunu kesin rapora kavuşturmasını tercih ederim. Çok ilginç bir sonuç çıkacağına eminim...

Akıllı insan aynı delikten iki defa sokulmaz, ama bizde sokulmalar yüzünden delik folluğa döndü. İşin en ilginç tarafı, sokulan gibi sokanın da aynı oluşu. Geçmişte hangi konuda, kim, ne yapmışsa, bugün de aynı konuda, aynı kişi, hemen hemen aynı davranışla karşımıza çıkıyor. Bu denli kolay aldatılmayı akıl kolay almıyor, ama ortada akıl da yok zaten...

Bugünküne benzer kritik günlerde yapılmış haberlere bir de bu gözle bakınız lütfen.

Mayıs ayında yazdığım bir yazıda (18 Mayıs) konuya biraz alegorik yaklaşmıştım. O sırada önce sol bir gazeteye üç kez bomba atılmış, ardından da Danıştay'a saldırı düzenlenmişti. ?Türkiye'nin 11 Eylülü? yakıştırmasının yapıldığı günlerdi. Daha önce yazdıklarımdan bazı öngörülerimi gündeme taşıdıktan sonra şunları yazdım:

?Müneccim miyim ben? Hayır, yalnızca 'Ülke istikrarlaştırma el kitabı' adlı bir kitabı kimbilir kaç kez okudum. Mart ayından başlayarak tanık olunan gelişmeler hep o kitaba uygun cereyan ediyor. Kitabın ilgili bölümünde, 'İktidarı yalnızlaştırın' yazıyor, hemen Ak Parti'yi geçmişin kapatılmış partileriyle eşdeğer gösterecek gelişmeler karşımıza çıkıyor... Bir bölüm 'Ekonominin kırılganlığını gösterin' konusuna ayrılmış; sıra oraya geldiğinde, döviz, borsa ve faiz üçgeninde sarsıntılar yaşanıyor... 'Bundan sonra sıra siyasî cinayetlerde' demek için 'müneccim' olmak gerekmiyor...

Bu yazımın çıktığı gün karşılaştığım politikayla kendisi de yakını olduğu kişi kadar ilgili bir tanıdığım, ?Sözünü ettiğin kitabı kitapçılarda arattım, bulamadılar? demişti bana. Gülmüştüm.

Ak Parti yeni yaptırdığı genel merkez binasında büyükçe bir salonu müzeye dönüştürmeyi düşünmeli bence; en uygun köşeyi de 'demokrasinin günah galerisi' olarak ayırarak... 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat öncesi ve sonrasında kimler ne yazmış, kimler ne çizmiş sergileyen bir köşe... Belki utandırır...

Utanmazlarsa, utandırmak benim görevim olsun...

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber