Masum insanlar da FETÖ kıskacında

Önce Ergenekon, sonra Balyoz, Kafes ve Zirve katliamı... Tanık bulamayınca kumpas üzerine kumpas kuran FETÖ, masumların da hayatını kararttı. Öyle ki Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Hrant Dink gibi cinayetleri bile kumpasın parçası olmayı reddeden günahsız insanların üzerine yıktı.

Kaynak : Akşam
Haber Giriş : 17 Eylül 2016 08:45, Son Güncelleme : 15 Ağustos 2021 19:01
Masum insanlar da FETÖ kıskacında

Vahşice katlettiler

Malatya'da 18 Nisan 2007'de İncil basımı yapan Zirve Yayınevi'nde çalışan Alman uyruklu Tilman Ekkehart Geske ile Necati Aydın ve Uğur Yüksel boğazları kesilerek öldürüldü. Zanlılardan Salih Gürler, Cuma Özdemir, Hamit Çeker ve Abuzer Yıldırım olay yerinde yakalandı. Üçüncü katın penceresinden kaçmak isterken düşerek yaralanan Emre Günaydın, tedavisinin ardından çıkarıldığı mahkemece tutuklandı. Zirve Yayınevi katliamı Mart 2011'de Ergenekon soruşturması kapsamına alındı. 17 Mart 2011'de dönemin Malatya Jandarma Alay Komutanı olan emekli Albay Mehmet Ülger'in de aralarında bulunduğu 20 kişi gözaltına alındı. Malatya 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi, Hurşit Tolon'un da aralarında bulunduğu 4 kişi hakkında 2013'te tutuklama kararı verdi. Davada müdahil avukatlardan Erdal Doğan davanın Kafes Eylem Planı'yla birleşmesini talep etmişti.

Ya gizli tanık olursun ya da hapiste çürürsün!

Zirve davasında gizli tanık olmadığı için fareli hücreye atılıp itibarı elinden alınan bir diğer isim ise Levent Gelegen. Dönemin savcısı Zekeriya Öz, Gülegen'i açıkça tehdit edildi: Ya gizli tanık olursun ya da hapiste çürürsün!

Malatya'daki Zirve katliamı davasında gizli tanıklığı kabul etmeyen Levent Gelegen o kara günleri AKŞAM'a anlattı: Türkiye'de faaliyet yürüten ve 2003-2005 arasında tanıştığım Yeni Zelandalı E.O. adlı bir misyoner 2007 Aralık'ta benimle irtibata geçti. Zirve'de öldürülen misyonerlerin katil zanlılarının arkasında askerlerin olduğunu söylememi istedi.

Örgütlerle ilişkim varmış!

Polise gidip bu şekilde ifade verirsem her türlü desteği vereceklerini ifade etti. 20 Kasım 2008'de Taraf Gazetesinde yayınlanan bir ihbar mektubunda yer alan; Tuğgeneral Veli Küçük'ün özel ekibinde olduğum, JİTEM adına faaliyet yürüttüğüm iddialarının yer aldı. Zirve cinayetini işleyenler ve PKK/KONGRA GEL sempatizanıyla irtibatlı olduğum iddia edildi.

Cezaevi vaizi iknaya çalıştı

Artvin Yusufeli Cumhuriyet Başsavcılığında görev yapan Ali Cihan Yediyıldız isimli savcı beni Gürcü Joni Malishava olarak gösterip dinleme kararı almış. Bir taraftan Zirve Davası kapsamında yargılanırken diğer tarafta Gürcü bir çetenin üyesi olarak soruşturmaya dahil ediliyorum.. Malatya E Tipi Kapalı Cezaevindeyken cezaevi vaizi Cihan Özel bana alçakça tekliflerde bulundu: Ne varsa anlatın, suçsuzsanız tahilye edilirsiniz!

Zekeriya Öz: Yakanı kurtarman zor

2008'de yakalandıktan sonra firari savcı Zekeriya Öz'ün karşısına çıktım. Öz bana "Seni günah keçisi ilan etmişler, bu işten yakanı kurtarman zor. Ya gizli tanık olur ya da ömrün cezaevinde geçer" dedi. Ben bu eli kanlı terör örgütüne rest çektim ve bu benim hayatımın 9 yılına mal oldu. 2 yıla yakın cezaevi hayatı ise KDV'si. Benden istenen, hiç tanımadığım insanlara iftira atmamdı. Özellikle Zirve cinayetiyle ilişkilendirmeye çalıştıkları askerler ve bazı akademisyenler aleyhine ifade vermem gerekiyordu.

Tatlıses saldırısında adım geçti!

2008- 2010 arasında Mersin Emniyetinde görevli olan FETÖ'cü polislerin işkencelerinden kaçtım, 11 ay sonra gözaltına alındım. İfadeden sonra serbest kaldım ancak artık adım İbrahim Tatlıses'e silahlı saldırı düzenleyen Uçmak çetesiyle geçiyordu.

Fareli hücrede tecrit

Tutuklu kaldığım yaklaşık 19 aylık sürenin tamamında tecrit altında tutuldum. 80 günümü küçücük bir hücrede farelerle geçirdim. Hiç kimseyle görüştürülmedim. Her şeyimi kaybettim, şu an 43 TL yevmiye ile tarım işçiliği yapıyorum.

Erdoğan bu ülke için bir fırsat

Bu yapı bir yere geldiğinde kendilerine ne yapıldıysa aynısını yapıyor. Bu adamlar kesinlikle bir birlerini satmıyorlar. Suç kardeşliğine dayalı bir örgütsel yapılar var. Bir telefon numarası almışlar eline. Hem İstanbul, hem Malatya, hem Adana'dan telefon ettirmişler. O telefon benim eşimin telefonu. İlkokul üç sınıf öğrencisi kızımın önünde götürdüler. Ben onun etrafımda dönmesini unutamıyorum. İlk kez devlet her yönüyle farkına vardı. Gelecek nesillerin bekası için bu yapının ortadan kaldırılması gerekiyor. Recep Tayyip Erdoğan bunun için bir fırsattır. Bu fırsatlar çok az gelir.

Resmen ölmemi beklediler

Yedi defa kalp krizi geçirdim. O süre içinde Silivri'deyim. 5 defa doktora gittim 'bir şey yok' dediler. Ali isimli kardiyolog muayene etti. Kalbimin sağ tarafı ölmüş. Şu halinizle sizi ameliyata alırsak masada kalırsınız dedi. 20 gün ilaçla tedavi ardından da ameliyat oldum, 4 damarım değişti. Cezaevinde girdiğimde benim sağlık karnemde yazılmış aspirin yoktur. Orada hemen 1 senelik süre içim paramparça oldu. Bana 'cami bombalayacak' dedikleri adamlar baktı. Bu insanlara teşekkür ederim. Hepsi benim ailem...

İlahiyatçı Ruhi Abat

Zaten Malatyalı 'Zirve'yi üzerine atalım!

Kumpasın birer parçası olmak için ikna edilemeyen İlahiyatçı Ruhi Abat, önce Ergenekon davasıyla tanıştı. O kumpasın ardından sırf Malatyalı diye Zirve Yayınevi katliamı üzerine yıkıldı. ,FETÖ kumpasını tadanlardan biri de İlahiyatçı Ruhi Abat.. 1998'de bir dergide 'Dinler arası Diyaloğun Tartışma Noktası' başlığıyla yayınladığı makale yüzünden bütün hayatı altüst oldu. Hayatı boyunca bir tane bile aspirin kullanmayan Abat, bu süreç içerisinde açık kalp ameliyatı oldu. Ameliyattan iki gün sonra cezaevine gönderildi. Abat'a bu süreç içerisinde Ergenekon, Balyoz davalarından tutuklanan askerler baktı. Malatya İnönü Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Görevlisi Ruhi Babat, kumpasla tanışmasını, kumpas süresince yaşadıklarını ve tahliye olduktan sonraki süreci tüm açıklığıyla AKŞAM'a anlattı.

23 tane faili meçhul ihbarı

23 adet faili meçhul ihbar mektubu yazıldı. Bu mektuplar dil ve üslup olarak bir birinin aynısıydı. Bu ihbar mektuplarını yazanların bir tanesi bile bulunmadı. Zaten onu hiç bulamazlar. İlker Çınar isimli yalancı tanığı Halkalı'da bir evde alıkoyuyorlar. 1 ay süreyle orada yükleme yapıyorlar. Hangi dosyada şaibe varsa İlker Çınar oraya gidiyor ve ifade veriyor. Bu şahıs bunları itiraf etti. Bunu, Ali Fuat Yılmazer, Yurt Atayün Zekeriya Öz ve İsmail Aksoy da yaptı.

Tüm suikastları bize yıktılar

Bizim dosya 24 Aralık 2010 itibariyle FETÖ'nün propaganda aygıtı olarak piyasaya sürüldü. Eylem ve söylemleri manipüle etmek için bir propaganda üstlendi. TUSHAD (Türkiye Ulusal Stratejiler ve Harekat Dairesi) isimli

bir yapıyla bizi ilişkilendirdiler.

Santoro cinayeti bile...

Varlığı olmayan bir örgüttü. MİT ve Genelkurmay 'Kayıtlarımızda böyle bir örgüt bulunmamıştır' şeklinde yanıt vermesine rağmen bu suçlama devam etti. Uğur Mumcu, Bahriye Üçok, Eşref Bitlis, Turgut Özal.. Türkiye'de ne olmuşsa bizim üzerimize isnat ettiler. . Cumhuriyet Gazetesi'nin bombalanması, Erdoğan Teziç'e suikast girişimi Rahip Santoro, Hrant Dink ve Malatya Zirve ve arkasından Muhsin Yazıcıoğlu'nun ölümünü bize yıktı.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber