Kurtulmuş: Avrupa'nın mülteci tedbirleri beyhude bir çabadır

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Avrupa'nın mülteci akınını çözmek için polisiye tedbirlere odaklandığını belirterek, "Bu beyhude bir çabadır. Dünyadaki bu adaletsizlikler sürdüğü sürece göçmen dalgasından asla kurtulamayacaklardır." dedi.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 08 Ekim 2016 14:32, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Kurtulmuş: Avrupa'nın mülteci tedbirleri beyhude bir çabadır

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, El Şark Forum 2016 İstanbul Buluşması'nın açılış programında katılımcılara hitap etti.

Kurtulmuş, uluslararası sistemin mekanizmalarının hemen hemen soğuk savaş sonrasında ortaya çıkan hiçbir krizi çözebilme yeteneği göstermediğine vurgu yaptı.

Kurtulmuş, başta BM olmak üzere uluslararası sistemin Suriye'de iç savaş, arkasından gelişen vekalet savaşı, Ukrayna ve Yemen'deki sorunu çözme yeteneğini ortaya koyamadığını söyledi.

Bu yılın sonuna gelindiğinde bütün ülkeleri ilgilendiren, Ortadoğu coğrafyasından kaynaklanan iki temel sorunla karşı karşıya kalındığını belirten Kurtulmuş, şunları aktardı:

"Bunlardan birisi küresel göç, birisi de küresel terörizmdir. Öncelikle olarak, bugün ortaya çıkan küresel göç ve küresel terörizmin sonuçlarını iyi araştırmak, bu sebepleri ortadan kaldırarak sonuçları bertaraf etmek mecburiyetindeyiz. Bizim hem küresel terörü hem küresel göçü bölgemizde yaşanan çok sayıda sebebin bir sonucu olarak görmemiz, Batı'daki bazı siyaset yapıcıların ise sadece sonuçlarla ilgilenmesidir. Dolayısıyla açık söylüyoruz, açlıklardan, kıtlıklardan, işgallerden başlayan bir sürü sebep bugün hem küresel göçün hem küresel terörizmin nedenidir."

"Bu beyhude bir çabadır"

Numan Kurtulmuş, bugün Avrupa ülkeleri ve oradaki siyaset yapıcıların hemen hemen tamamına yakınının, Avrupa'daki mülteci sorununu çözmek için sınırlarını nasıl kapatacaklarını, Ege ve Akdeniz'de nasıl tedbir alacaklarını, suni birtakım tedbirlerle nasıl dikenli teller, nasıl duvar öreceklerini düşündüklerini anımsattı.

Avrupa'nın mülteci akınını çözmek için polisiye tedbirlere odaklandığını anlatan Kurtulmuş, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Bu beyhude bir çabadır. Değil sınırlarınızı, gök kubbenizi kurşundan kubbelerle örseniz, dünyadaki bu adaletsizlikler, bu haksızlıklar, bu işgaller, bu çatışmalar, bu vekalet savaşları, bu baskılar sürdüğü sürece, insanların büyük bir çoğunluğu refah içerisinde yaşarken çok daha büyük bir çoğunluğu yarım bardak suya muhtaç olduğu sürece Avrupa da diğer ülkeler de göçmen dalgasından asla kurtulamayacaklardır. Dolayısıyla sorunlarımızın çözülebilmesi için coğrafyamızda yaşanan sorunlara neden olan esas sebepleri bulmak, bunlar üzerinde mücadele etmek, bunları ortadan kaldırmak mecburiyetindeyiz. İşte bu coğrafyamızda 90'lardan sonra ortaya konulmaya çalışılan tek kutuplu dünya sisteminin, oldu-bitti ile gerçekleştirmeye çalıştığı yeni düzenin artık tutmadığını Suriye'deki krizle her gün biraz daha derinleşen krizle ortaya koyuyor."

Kurtulmuş, Irak'a müdahalenin ortaya çıkardığı siyasi belirsizlikler, siyasi dengesizliklerin DAEŞ'in Musul'u bir günde elini kolunu sallayarak almasına, Rakka'yı bir günde hiçbir dirençle karşılaşmadan işgal etmesine vesile olduğunu anlattı.

Numan Kurtulmuş, neo-emperyal stratejileri iyi anlamak, bunları çözmek ve hep beraber nedenleri ortadan kaldırmak mecburiyetinde olunduğunu söyledi.

"Filistin meselesinin demokratik bir zeminde çözümün imkanları ortadan kaldırıldı"

Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Filistin'deki gelişmelere de değinerek, Filistin'de ümitler yeşermiş ve sandığın ortaya konulmasıyla demokratik bir temsil sürecine geçilmişken, maalesef bombalarla, uçaklarla Filistin demokrasisinin toprağa gömüldüğünü aktardı.

Filistin meselesinin demokratik bir zeminde çözümünün imkanlarının ortadan kaldırıldığını belirten Kurtulmuş, şöyle konuştu:

"Bütün bu olumsuzluklara rağmen 'Arap Baharı' diyerek, İslam dünyasının, Arap dünyasının büyük çoğunluğunda halklar, despot rejimlerden başlarında kendilerine karşı demir yumruk gibi duran ama güçlülerin karşısında ayakları titreyen diktatörlere karşı özgürlük, onur ve demokrasi mücadelesi büyük bir şekilde gelişmişken, bir kere daha bu mücadelenin yolu kesildi. Öne Suriye'deki iç savaş, arkasından güçlü devletlerin vekalet savaşlarıyla dünyadaki bütün silahlı örgütlerin getirilip, davet edilmiş olduğu Suriye coğrafyası bir savaş ve katliam coğrafyasına dönüştürüldü. Aynı şekilde Mısır'da demokratik taleplerle halkın iş başına getirdiği yönetim, antidemokratik yollarla iş başından uzaklaştırılarak maalesef Mısır'daki özgürlük ve demokrasi talepleri de rafa kaldırılmış oldu. Bir realite daha var. O da plan, hangi plan olursa olsun, eksiklikler ve nedenler ne olursa olsun, bu coğrafyada birbirini öldürenler de bu coğrafyanın insanlarıdır. Maalesef bu bölgenin insanları birbirlerini öldürmeye devam ediyor. Bu tablonun iyi analiz edilmesi ve bu tablodan çıkış için siyasi ve sosyal fay hatlarının ortadan kaldırılarak, kardeşliğimizin hep beraber yeniden tesis edilmesi için de çok örnek bir gayret göstermek mecburiyetindeyiz."

"Türkiye tüm zorluklara rağmen insanlara kucak açıyor"

Kurtulmuş, Irak'ta Saddam'ın zulmünden kaçan, Suriye'de 5 yıldır devam eden iç savaştan kaçan 3 milyondan fazla mültecinin Türkiye'ye sığındığını dile getirdi.

Türkiye'nin tüm zorluklara rağmen bu insanlara kucak açtığını, ev sahipliği yaptığını, 12 milyar doların üstünde bir maliyeti gözünü kırpmadan Suriyeli mültecilere tahsis ettiğini aktaran Kurtulmuş, "Dolayısıyla Türkiye bu özelliğine devam ediyor. Türkiye bir taraftan ekonomik ve siyasi gelişmesini sürdürürken, diğer taraftan bölge ülkeleri başta olmak üzere dünyanın bütün ülkelerinin hak ve hukukunu savunmak için elinden her türlü imkanı ortaya koymaya çalışıyor." diye konuştu.

Numan Kurtulmuş, real politiğin ne anlama geldiğini gayet iyi bildiklerini ifade ederek, aynı şekilde asırlardır insanlığın peşinden koştuğu yeni bir Medinetü'l-Fazıla'nın nasıl üretilebileceğinin çabası içinde olduklarını söyledi.

Mültecilerle ilgili olarak yaptıkları çalışmalarda bu çabayı ortaya koyduklarını belirten Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu dahil olmak üzere, her uluslararası platformda 'Dünya 5'ten büyüktür' derken bu gayreti ortaya koymak için Medinetü'l-Fazıla gibi bir dünya oluşturmak için bu çabaların içinde bulunuyoruz. Bunları söyledikçe, mazlumların hakkını, hukukunu aradıkça zalimlerin, despotların, gücü elinde bulunduranların ne kadar rahatsız olduğunu da biliyoruz. Ancak sonuç itibarıyla bu coğrafyanın ana unsurlarından birisi olarak, asırlardır gelen büyük tecrübeye sahip ülkenin insanları olarak hiç kuşkusuz bu yolda çabalarımızı bedeli ne olursa olsun sürdürmeye devam edeceğiz. Gözümüzü kırpmadan dünyanın adaletli bir dünya olması, coğrafyamızın da Medinetü'l-Fazıla gibi olması için elimizden gelen her gayreti ortaya koyacağız."

"15 Temmuz'da güçlü Türkiye'den rahatsız olanlar ortaya çıktı"

Numan Kurtulmuş,Türkiye böyle bir konumda durduğu için, Filistin'deki, Mısır'daki demokrasiyi, Arap dünyasında, Arap Baharı ile gelecek olan yeni adalet düzenini ortadan kaldırmak için birilerinin seferber olduğunu, aynı şekilde 15 Temmuz'da da güçlü ve büyük bir Türkiye'nin öne çıkmasından rahatsız olanların yine ortaya çıktığını söyledi.

15 Temmuz'un Türkiye'nin asırlar boyu devam eden tecrübesi içerisinde en önemli tecrübelerinden bir tanesi olduğunu belirten Kurtulmuş, şöyle devam etti:

"Tarihi dönüm noktalarından birisidir. 15 Temmuz'da ruhlarını satmış, birilerinin piyonu haline gelmiş, sadece bir maşa görevi gören birtakım unsurlar, ülkenin onlara sağladığı uçakları, helikopterleri ve tankları kullanarak Türkiye'nin ve demokrasinin önünü kesmeye çalıştılar. Zannettiler ki daha önce olduğu gibi millet sokağa çıkmayacak, demokrasisini korumayacak. Ancak Sayın Cumhurbaşkanımızın kararlılığı, feraseti ve cesareti, milletimizin dirayeti ve cesaretiyle millet sokaklara çıktı, tankların önüne, uçakların önüne yığıldılar. 241 şehidimiz, 2 bine yakın gazimizle bu darbe teşebbüsünü bertaraf ettik. Allah milletimizden razı olsun."

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, 15 Temmuz gecesinde, Türkiye'ye dünyanın her yerindeki dostlarının, kardeşlerinin dualarıyla destek olduğunu vurguladı.

Kurtulmuş, 15 Temmuz gecesi, "Bu gece karanlık bir gece ama yarın sabah Türkiye'de çok aydınlık bir fecirle doğacağız." dediklerini ve öyle de olduğunu dile getirdi.

Türkiye'nin bu aydınlık fecre yeniden doğmasının, İslam coğrafyasının da Müslüman ümmetinin de yeniden aydınlık bir fecre uyanması anlamına geldiğini ifade eden Kurtulmuş, "Şimdi önümüzde yeni bir dönem var. Türkiye olarak çok daha güçlü olacağız, çok daha çalışacağız. Milletimize ve şehitlerimize karşı can borcumuzu ödemek için bütün gücümüzle gayret edeceğiz. 14 Temmuz'da bir çalışıyorsak, şimdi bin çalışacağız. 14 Temmuz'da dünyanın bir yerine gidiyorsak, şimdi dünyanın her yerine gideceğiz. Bu coğrafyanın yeniden ayağa kalkmasını sağlayacak, hep beraber ortak çabaları ortaya koyacağız." dedi.

"Sorunlarla yüzleşmekten kaçınmayacağız"

Sorunlarla yüzleşmekten kaçınmayacaklarını ve korkmayacaklarını aktaran Kurtulmuş, konuşmasına şöyle devam etti:

"Birçok problem var. Dışsal faktörler, bunları uzun uzun konuşacağız. Ama birçok da içsel faktör var. İçimizden kaynaklanan bu faktörlerin ortadan kaldırılması, bu bölgenin bir esenlik adası, bir adalet merkezi haline gelmesi için yapacaklarımız var. Bu çerçevede ilk yapmamız gereken şey, bu coğrafyanın insanlarının, siyasetçilerinin aralarındaki meseleleri çatışarak değil, konuşarak, rızayla, uzlaşarak, anlaşarak çözme becerisini kazanabilmesidir. Eğer biz kendi sorunlarımızı, kendi gücümüzle, kendi bilgimizle rızaya dayalı müzakerelerimizle çözme becerisini gösteremezsek, elin oğlu 10 bin kilometre öteden gelir, ülkelerimizi, kendi yurtlarımızı işgal eder. Dolayısıyla ilk yapmamız gereken şey budur. Anlaşmazlıklarımızı, karşılıklı rızayla çözebilecek bir beceriye kavuşmak. Sözünden emin olunan insanlar toplumu oluşturmak."

Başbakan Yardımcısı Kurtulmuş, Hazreti Ali'nin tabiriyle insanların "Ya hilkatte eş, ya dinde kardeş" olarak bir anlayışla hareket etmek gerektiğini belirterek, "Bunların hepsini modern dille ifade edersek, barışı gözeten, özgürlükten eşitlikten, adaletten yana olan, toplumun kendi kendini yönettiği demokratik toplumları tam manasıyla oluşturabilmek. Bunun için canla başla çalışmak zorundayız. Eğer bu sonuca ulaşamazsak, bunun bir tane alternatifi vardır. Eğer kendi içindeki sorunlarını, demokratik yollarla çözen, bir Ortadoğu-Kuzey Afrika oluşturamazsak bunun tek alternatifi kaos ve krizdir. Kaos ve kriz mühendislerine, kaostan ve krizden beslenenlere çok daha fazla imkan sağlamış oluruz." diye konuştu.

Kurtulmuş, bölgeyi tekrar esenlik yurdu ve Pax Ottomana'da olduğu gibi barış ve adalet içinde herkesin bir arada yaşadığı coğrafya haline getirmek için 5 noktanın altını çizmek istediğini belirtti.

Bunlardan birincisinin, farklılıkları zenginlik olarak gören toplumsal bir anlayışa kavuşmak ve inşa etmek, ikincisinin güce değil, adalete dayalı bir yönetim sisteminin esas alınması, üçüncüsünün hukukun üstünlüğüne dayalı bir eşitlik anlayışının, pratikte uygulanması ve başarılabilmesi olduğunu ifade eden Kurtulmuş, dördüncü olarak muhalefeti tabi ve vazgeçilmez olarak gören bir siyaset anlayışının benimsemek gerektiğine dikkati çekti.

Kurtulmuş, beşinci olarak zayıfı, mağduru, yoksulu gözeten bir iktisat anlayışına hayat verilmesinin önemli olduğunu gerektiğini belirterek, "Eğer bu 5 şey üzerinde çalışmalarımızı, planlarımızı yoğunlaştırırsak, 100 senedir her gün biraz daha bölünmeye çalışılan bu coğrafya derlenip, toparlanacak ve inşallah 100. yılında Sykes Picot ters yüz edilecektir." değerlendirmesinde bulundu.

Cetvellerle 100 yıl evvel sınırların çizildiğini ama insanların gönüllerini, zihinlerini parçalamayı başaramadıklarını söyleyen Kurtulmuş, "Türkiye-Suriye, Irak-Türkiye, Irak-Suriye sınırı, hangi fiziki, hangi tarihi gerçeklik üzerine oturuyordu? Türkiye'nin şehirlerini, Türkiye sınırında yaşayan insanları, aileleri birbirinden ayıran, 'Sen Suriyelisin', 'Sen Türkiyelisin' diye bunları ayıran hangi gerçeklik var?" diye konuştu.

Kurtulmuş, şimdi hain planın, son 20 yıldır gönülleri ve zihinleri bölmeye çalıştığını belirterek, şunları kaydetti:

"Oyun bu mu? Akıl akıldan üstündür. Onların aklı varsa, planları varsa, Müslümanların da hem akılları vardır, hem inançları vardır, hem de bunlara ilave olarak Allah'ın lütfettiği ferasetleri vardır. Eğer ferasetimizi kullanırsak, iki tane emrin de tecelli edeceğinden hiç şüpheniz olmasın. 'Allah zamanı, gücü, kuvveti, insanlar arasında, medeniyetler arasında değiştirir.' İcabını yerine getirirsek, Allah'ın izniyle dünyada ve bölgede söz sahibi olacak milletleri ayağa kaldırabiliriz. İkincisi ise 'Onlar planlar yaptılar, Allah da bir plan yaptı. Allah'ın planının devreye girmesi için Allah'a inananların, kendi planlarını devreye sokması lazım."

Ali Kemal Akan

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber