'Rotayı Semih Terzi değiştirtti'

Darbe girişimi sırasında Özel Kuvvetler Komutanlığı Etimesgut Özel Hava Alay Komutanlığında meydana gelen olaylarla ilgili 27 kişi hakkında hazırlanan iddianame Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 20 Aralık 2016 21:18, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Rotayı Semih Terzi değiştirtti'

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 15 Temmuz 2016'daki askeri darbe girişimi kapsamında Özel Kuvvetler Komutanlığı Etimesgut Özel Hava Alay Komutanlığında meydana gelen olaylara ilişkin 27 kişi hakkında iddianame düzenleyerek, Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderdi.

İddianamede Özel Kuvvetler Komutanlığı Etimesgut Özel Hava Alay Komutanlığında gerçekleşen ve bu askeri birlikten darbeye katılan personel ile ilgili olarak Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma evrakının, fezlekeyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği belirtildi.

Albay Ümit Tatan'ın "müşteki" olarak yer aldığı iddianamede şu isimler "şüpheli" olarak yer aldı:

"Ümüt Arif Bağ, Ahmet Balaban, Türkay Bilge, Fatih Ceylan, Hüseyin Çakıroğlu, Mustafa Çokangın, Emre Demir, Süleyman Ektaş, Burak Erhan, Soner Erol, Yücel Fındık, Fikret Girgin, Murat Güler, Mustafa Güngör, Ramazan Gürkaynak, Eray Hazır, Izzet Henek, Halit Kabil, Emre Kahraman, Temel Ilter Pala, Mehmet Sağlam, Umut Taşcı, Veli Tüven, Dursun Varlı, Özalp Yeşil, Murat Yeşilyurt, Harun Yıldız."

İddianamede sanıkların "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek, TBMM'yi ortadan kaldırmaya veya görevlerini kısmen veya tamamen yapmasını engellemeye teşebbüs etmek", "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek" suçlarından üçer kez "ağırlaştırılmış müebbet hapis" cezası ile "terör örgütü üyesi olmak" suçundan 7 yıl 6'şar aydan 15'er yıla kadar hapse çarptırılmaları istendi.

İddianamede bazı sanıkların ayrıca "kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak" suçundan da mahkumiyetleri talep edildi.

-"Gülen'in emir ve talimatları doğrultusunda

İddianamede halen ABD'nin Pennsylvania eyaletinde yaşayan Fetullah Gülen'in emir ve talimatları doğrultusunda hareket eden FETÖ mensubu değişik rütbelerdeki bir kısım asker ile onlarla birlikte hareket eden sivil şüphelilerin 15 Temmuz 2016'da silahlı askeri darbe teşebbüsünde bulundukları belirtilerek, darbe girişimi gecesi, FETÖ mensubu teröristlerin Ankara ve İstanbul'daki eylemleri hatırlatıldı.

Darbe teşebbüsü sırasında büyük kısmı sivil toplam 246 kişinin öldüğü ve 3 bin civarında kişinin de yaralandığı, bu ölüm ve yaralamaların, darbecilerin sivil halkı uçaklarla bombalaması, helikopterlerden ve tanklardan ağır ateşli silahlarla ateş etmeleri suretiyle gerçekleştiği aktarılan iddianamede, darbeci teröristlerin suikast amacıyla Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın bulunduğu otele baskın yaptıkları, Erdoğan'ın 15 dakika önce otelden ayrılması nedeniyle suikast girişiminden kurtulduğu vurgulandı.

Aynı şekilde İstanbul'dan Ankara'ya karayoluyla gelen Başbakan Binali Yıldırım ve beraberindeki konvoya da darbeci askerlerin silahlı saldırıda bulunduğu, konvoyun yolu değiştirerek başka bölgeye intikal etmesi ve korumaların karşılık vermesi sayesinde kurtulduğu ifade edilen iddianamede, FETÖ mensubu askerlerin darbe planlaması çerçevesinde Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Fahri Kasırga ile Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hulusi Akar, dönemin Genelkurmay İkinci Başkanı Orgeneral Yaşar Güler, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Salih Zeki Çolak, dönemin Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Galip Mendi, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Abidin Ünal'ın da arasında bulunduğu birçok komutanın rehin alındığına yer verildi.

İddianamede, darbe teşebbüsüne ilişkin, çeşitli savcılıklarca yürütülen soruşturmalardaki şüpheli beyanları da özetlenerek, "darbe teşebbüsünün Fetullah Gülen'in emir ve talimatları doğrultusunda hareket eden TSK içerisinde yapılanmış ve örgütlenmiş FETÖ mensuplarınca gerçekleştirildiğinin anlaşıldığı" bildirildi.

İddianamede, şöyle denildi:

"15 Temmuz 2016'da, Türk ordusu içerisinde örgütlenmiş olan Fetullah Gülen'in talimatları doğrultusunda hareket eden bir kısım askerler ağır ve vahim savaş silahlarıyla toplumu korkutmak, yıldırmak ve sindirmek için sivil insanlar üzerine ateş ettikleri, bir kısım insanları öldürdükleri ve bir kısım insanları da yaraladıkları, bu yöntemle ve bu eylemler sonucunda devlet yönetimini ele geçirmek istedikleri, ülkede yaşayan insanların anayasa ve yasalarla güvence altına alınmış haklarını kullanmalarını engelledikleri, bir kısım insanların yaşama hakları ellerinden alındığı, bazı üst düzey kamu görevlileri rehin alınmış ve özgürlüklerinden yoksun bırakılmış, bir kısım insanların seyahat özgürlükleri ellerinden alındığı, bazı televizyon kuruluşları ele geçirilerek gazetecilerin haber verme ve vatandaşların da haber alma özgürlüklerinin kısıtlandığı, kamu düzeninin bozulduğu ve ülkenin iç güvenliğinin çok ciddi bir tehlikeye maruz bırakıldığı, sonuç olarak askeri darbe teşebbüsüne ilişkin belirtilen eylemlerin Terörle Mücadele Kanunu çerçevesinde bir terör eylemi niteliğinde olduğu ve bu darbe teşebbüsü ile terör eylemlerini FETÖ mensuplarının gerçekleştirdikleri anlaşılmıştır."

İddianame, Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesinde değerlendirme aşamasında bulunuyor.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, FETÖ'nün darbe girişimine ilişkin daha önce, Astsubay Ömer Halisdemir'in şehit edildiği Özel Kuvvetler Komutanlığındaki eylemlere ilişkin biri 18, biri 69 kişi hakkında iki iddianameyi mahkemeye göndermiş, bunlardan biri Ankara 14. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilmişti.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca, 27 kişi hakkında düzenlenen iddianamede, Özel Kuvvetler Komutanlığı Etimesgut Özel Hava Alayı Komutanlığında 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi kapsamında meydana gelen olaylar ile bu komutanlıkta görev yapan askeri personelin gerçekleştirdiği eylemlere yer verildi.

Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede, FETÖ üyesi değişik rütbedeki askerler ile sivillerin 15 Temmuz'da askeri darbe gerçekleştirmeye yönelik daha önceden, başta Ankara'daki kuvvet komutanlıkları olmak üzere birçok askeri birliği kapsayacak şekilde planlamalar yaptıkları ve bir takım kararlar aldıkları belirtildi.

Türk Silahlı Kuvvetleri içerisinde yapılanmış FETÖ üyelerinin planlamalar doğrultusunda hazırlıkları yaptıkları bildirilen iddianamede, şüphelilerin değişik adlar altında personel, araç ve mühimmat tedarik ettikleri, alınan bu kararlar ile yapılan hazırlıkların örgüt yapılanması içerisinde büyük gizlilik içerisinde, planlamadaki emri yerine getirecek örgüt mensuplarına iletildiği, askeri darbe kararına ilişkin planlamaları FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in onaylamasıyla 15 Temmuz 2016'da akşam saatlerinde darbe girişimine başladıkları kaydedildi.

İddianamede, FETÖ mensubu askerlerle fikir ve eylem birlikteliği içerisinde hareket ettiği belirlenen Özel Kuvvetler Komutanlığı Etimesgut Özel Hava Alay Komutanlığında görevli şüphelilerin, Özel Kuvvetler Etimesgut Özel Hava Alay Komutanı olarak görev yapan müşteki Albay Ümit Tatan'ı olay gecesi enterne edip, askeri darbenin sevk ve idaresinin yapılacağı Akıncılar Üssü'ne götürerek Hava Alay Komutanlığının kontrolünü ele geçirmek için aldıkları talimat doğrultusunda harekete geçtikleri kaydedildi.

Şüpheliler Halit Kabil, Dursun Varlı, Hüseyin Çakıroğlu, Mehmet Sağlam, Murat Güler, İzzet Henek, Ümüt Arif Bağ, ve Burak Erhan'ın müşteki Albay Tatan'dan önce alay komutanlığına geldikleri ve normal uygulamadan farklı olarak koltuk altı kılıflarında tabancaları takılı vaziyette olduğu kaydedilen iddianamede, şüphelilerin Tatan'ın yanına gelerek "Komutanım biz her şeyi organize ettik, merak etmeyin, hem yürüyelim hem izah edelim." sözlerine yer verildi.

Şüpheli Burak Erhan'ın, müşteki Tatan'ın arkasından yürüyen tanık Hasan Soytürk'ün yanına gelerek ensesinden tuttuğu ve sakin olmasını söyleyerek elinde bulunan silahını aldığı anlatılan iddianamede, şunlar kaydedildi:

"Şüpheliler Halit Kabil ile Murat Güler'in Albay Tatan'ın kollarına girdikleri ve şüpheli Kabil'in müşteki Tatan'a 'Birinci başkandan emir aldık, şu anda darbe gerçekleşiyor, zorluk çıkartmayın, sizi helikopterle Akıncı Üssü'ne götüreceğiz.' dediği, müştekinin bu durumdan kendisinin haberinin olmadığını belirtmesi üzerine, şüphelilerin müştekiye hitaben zorluk çıkartmaması gerektiğini aksi takdirde güç kullanacaklarını söyledikleri ve müştekinin cep telefonunu aldıkları, şüphelilerin kendisini ikna etmeye çalıştığı sırada, şüpheli Binbaşı Mehmet Sağlam'ın müştekiye hitaben çok konuşmaması gerektiğini, aksi takdirde kelepçeyle arkadan bağlayıp ağzını ve gözünü kapatacaklarını söylediği belirtildi."

Etimesgut Özel Kuvvetler Hava Alay Komutanı müşteki Albay Tatan'ı, enterne edip Akıncılar 4. Ana Jet Üs Komutanlığı'na götüren şüphelilerin alay komutanlığının kontrolünü ele geçirdikleri aktarılan iddianamede, şüphelilerden Balaban, Kabil, Varlı, Bağ, Sağlam, Bilge ve Çakıroğlu'nun alayın yönetilmesi hususunda birlikte hareket ederek emir ve talimatlar verdikleri bildirildi.

- Rotayı Semih Terzi değiştirtti

Darbe girişiminde Diyarbakır'dan gelen Özel Kuvvetler 1. Tugay Komutanı Semih Terzi ve 26 tim personelini almaya giden uçağın, uçuş planının darbe girişiminden bir hafta önce planlandığı belirtilen iddianamede, Casa uçağının saat 23.15 sıralarında Diyarbakır'a iniş yaptığı, uçuş planlamasına göre, ilk önce Diyarbakır, oradan Cizre, Cizre'den Ankara'ya dönüş yapılacak şekilde planlanmasına rağmen Terzi'nin helikopterle geldiği Diyarbakır'da uçağın rotasına müdahale ederek uçağın Cizre'ye uğramadan Diyarbakır'dan doğrudan Ankara'ya gitmesi için emir verdiği kaydedildi.

İddianamede, Terzi'nin Gölbaşı Özel Kuvvetler Komutanlığı'nın kontrolünü ele geçirmek için geldiği, Terzi ve beraberindeki askerleri Gölbaşı'na götürmek üzere helikopterler ayarlanmaya çalışıldığı, helikopterlerin uçmama ihtimaline karşı da şüpheli Harun Yıldız'ın sevk ve idaresinde bir otobüsün hazır bekletildiği, uçağın 11. Hava Ulaştırma Üs Komutanlığı'na iniş yapması gerekirken şüphelilerin yönlendirmesiyle Etimesgut Özel Kuvvetler Hava Alay Komutanlığı'na inişinin sağlanmaya çalışıldığı kaydedildi.

Alay komutanı müşteki Albay Tatan'ın alıkonulmasından sonra komutanlığın kontrolünü ele geçiren şüpheli Ahmet Balaban'ın darbe teşebbüsü sırasında öldürülen Semih Terzi'yi karşıladığı belirtilen iddianamede, Terzi ve beraberindekilerin Gölbaşı'ndaki Oğulbey Kışlası'na sevki için iki helikopterin hazırlanması talimatı verdiği ve alayda kendisiyle birlikte hareket eden şüphelilerle birlikte uçuş planlaması yaptığı bildirildi.

Şüpheliler Dursun Varlı, Özalp Yeşil, Murat Yeşilyurt, Mehmet Sağlam, Soner Erol ve Ramazan Gürkaynak'ın iki helikopterle Diyarbakır'dan gelen Terzi ve beraberindeki askerleri Oğulbey Kışlası'na götürmek üzere hazırlıklar yaptığı bildirilen iddianamede, Terzi ile birlikte helikopterdeki 18 kişi hakkında Gölbaşı Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma yürütüldüğü anımsatıldı.

İddianamede, Gölbaşı'na giden Semih Terzi'nin 16 Temmuz 2016'da saat 02.30 sıralarında yaralandığının bildirilmesi üzerine şüphelilerden Varlı, Yeşil ve Yeşilyurt'un mürettebatını oluşturduğu helikopterin Etimesgut'tan hareket ederek Oğulbey Kışlası'na geldiği ve Terzi'yi alarak GATA'ya götürdükleri, buradan ayrıldıkları sırada açılan ateş sonrasında helikopterin kuyruk kısmına mermi isabet ettiği ve helikopterin saat 03.00 sıralarında Etimesgut Özel Kuvvetler Hava Alay Komutanlığı'na iniş yaptığı aktarıldı.

- Darbecilerin faaliyetleri

Şüphelilerin darbe girişimi sırasında yaptıkları faaliyetlere yer verilen iddianamede, şunlar sıralandı:

"Alayda kripto muhabere astsubayı olarak görev yapan şüpheli Süleyman Ektaş'ın çağrılmadığı halde askeri darbeyi öğrenerek alaya geldiği ve kripto odasını açtığı,

Şüpheli Veli Tüven'in başkasının yerine nöbete gelerek, alayın nizamiye nöbetini tuttuğu,

Şüpheli Yücel Fındık'ın, destek birlik komutanlığında nöbetçi astsubay olarak görev yaptığı, izinsiz uçuş yapan helikopterlere bixi silahı ile uçuş için gerekli telsiz ve tablet bilgisayarları planlı bir uçuş programı olmadığı halde diğer şüphelilere teslim ettiği,

Şüpheli Umut Taşçı'nın suç tarihinde bakım taburu nöbetçi astsubayı olarak görev yapan şüphelinin amiri olmamasına ve hava sahası uçuşa kapatılmasına rağmen Fatih Ceylan'ı isteği üzerine uçuş emrini sorgulamadan izinsiz uçuş yapan helikopterleri hangardan çıkartarak uçuşa hazırladığı,

Şüpheli Mustafa Güngör'ün stok seviye astsubayı olarak görevli olup helikopter yedek parçalarından sorumlu olduğu, olay gecesi görevli olmadığı ve çağrılmadığı halde alaya gelerek izinsiz uçuş yapan helikopterlerin yedek parça ihtiyacını karşılamak üzere hazır bulunduğu,

Şüpheli Fikret Girgin'in kalite kontrol teknisyeni olarak görev yaptığı, olay gecesi görevli olmadığı halde alaya geldiği, yetkisi olmadığı halde, nişancı personeli arayarak alaya çağırdığı,

Pilot üsteğmen olarak görev yapan şüpheliler Temel İlter Pala, Emrah Kahraman, Emre Demir, Eray Hazır ve Mustafa Çokangın'ın görevli olmamalarına ve darbe girişimini öğrenmelerine rağmen alaya geldikleri,

Şüpheliler Ahmet Balaban, Halit Kabil, Ümit Arif Bağ, Türkay Bilge, Dursun Varlı, Murat Güler, Mehmet Sağlam ve Hüseyin Çakıroğlu'nun kanuna aykırı emirlerini yerine getirerek askeri darbenin başarıya ulaşması için kendilerine verilen emir ve talimatlarını yerine getirdikleri belirlenmiştir."

Darbe girişimi sırasında Özel Kuvvetler Komutanlığı Etimesgut Özel Hava Alay Komutanlığında meydana gelen olaylarla ilgili 27 kişi hakkında hazırlanan iddianamede müşteki ve tanık ifadelerine yer verildi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, 15 Temmuz 2016'daki askeri darbe girişimi kapsamında hazırladığı iddianame, Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi. İddianamede, müşteki ve tanık ifadeleri de yer aldı.

Buna göre, Etimesgut Özel Kuvvetler Alay Komutanı Ümit Tatan, 15 Temmuz akşamı Kara Pilot Binbaşı Hüseyin Çakıroğlu'nun kendisini arayarak, Özel Kuvvetler Komutanlığına (ÖKK) gitmesi gerektiğini söylediğini belirtti.

Tatan, gitmeden önce televizyonda bir hareketlilik gördüğünü ancak DEAŞ'ın büyük bir eylem içerisinde olduğunu düşündüğünü aktardı.

Nizamiyede kendisini karşılayanlardan Kara Pilot Yarbay Halit Kabil ve Kara Pilot Binbaşı Murat Güler'in koluna girerek, darbe yapıldığını söylediğini belirten Tatan, "Eğer bu hiyerarşik bir darbeyse senden önce benim haberim olması gerekirdi" karşılığını verdiğini bildirdi.

Bunun üzerine koluna girenlerin zorluk çıkarması durumunda güç kullanacaklarını söylediğini ifade eden Tatan, zorla helikoptere bindirilerek Akıncı üssüne götürüldüğünü, burada 20-22 saat bekledikten sonra Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı'nın emrinde olduğunu belirten askerlerce kurtarıldığını anlattı.

Tanık olarak ifade veren, 1. Tugay Komutanlığına bağlı 122. Özel Kuvvet Tim Komutanı Ahmet Kemal Yılmaz, Diyarbakır'dan Semih Terzi ile gelen ekipte bulunduğunu ancak ilk anda Terzi'nin darbeci olduğunu bilmediğini ifade etti.

Terör operasyonuna katılacak şekilde hazırlanmalarının istendiğini ancak Ankara'ya gidileceğinin belirtilmesi üzerine şüphelendiğini belirten Yılmaz, hazırlandıkları sırada sosyal medyadan İstanbul'da köprülerde bir hareketlilik olduğunu öğrendiklerini ve uçak kaçırıldığı yönünde haberler yayıldığını, bu nedenle ABD'deki 11 Eylül saldırısına benzeyen bir saldırı yapılabileceğini düşündüklerini anlattı.

Bu sırada, yanlarında bulunan Fatih Şahin'in darbe yapıldığını söylediğini aktaran Yılmaz, kimsenin bunu ciddiye almadığını belirtti.

Yılmaz, uçağa hareket ederken radyoda Başbakan Binali Yıldırım'ın konuşmasını duyunca "Bu paralelcilerin darbesi" dediğini, bir astsubayın Genelkurmay Başkanlığının internet sitesindeki darbe açıklamasını göstermesi üzerine de sitenin ele geçirilmiş olabileceğini ve buna itibar etmemeleri gerektiğini söylediğini ifade etti.

Bu sırada, ÖKK'da Ömer Halisdemir'e ateş ettiği belirlenenlerden Mihrali Atmaca'nın kendisine "Komutanım şimdi biz paralelcilerle çatışmaya mı gidiyoruz" diye sorduğunu, kendisinin de "Evet Mihrali hazırlığını ona göre yap" karşılığını verdiğini ve aralarında gülüştüklerini anlattı.

Ankara'ya indikten sonra Semih Terzi'nin durumundan şüphelendiği için ÖKK'ya hareket eden helikopterlere binmediğini ancak helikoptere binmek üzere 14 kişi belirlediğine değinen Yılmaz, kendisiyle birlikte 7 personelin daha orada kaldığını, daha sonra Zekai Aksakallı'ya ulaştığını ve ondan aldığı emirleri yerine getirdiğini belirtti.

Yılmaz, "Olaydan sonra öğrendiğime göre Semih Terzi karargaha gittikten sonra Ömer Halisdemir isimli Astsubay Kıdemli Başçavuş tarafından vuruluyor. Fatih Şahin de Ömer Astsubayı vurup, ateş baskısı emri veriyor. Ateş baskısı demek oradaki bulunan tüm askerlere 'ateş edin' emri demektir. Oradaki askerler yani benim gönderdiğim personel Semih Terzi'nin darbecilere karşı mücadele ettiğini sanıyorlar. Semih Terzi'nin vurulduğunu görünce ve Fatih Şahin'in de ateş baskısı emrini vermesi üzerine ateş ediyorlar. Ben bu hususu sonradan öğrendim." diye konuştu.

Tanık Hasan Ünver, darbeci Semih Terzi'nin bulunduğu uçağın birliklerine iniş yaptığını söyledi.

Terzi ile birlikte gelen 7 kişilik bir timin Terzi'ye katılmak istemeyerek birliklerinde kaldığını ve daha sonra da bu timin darbe karşısında durduğunu ifade eden Ünver, söz konusu timin Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı'nın emrinde olduğunu öğrendiklerini belirtti.

Semih Terzi'nin Ankara'ya geldiği uçakta bulunan Engin Yetik ise verdiği ifadede yaşananları anlattı.

Silopi'de görev yaptığı sırada görev değişimi ile 1 Temmuz tarihinde Diyarbakır'a geldiğini belirten Yetik, 13 Temmuz'da dönmesi gerektiğini ancak kargo uçağı bulunamadığı için dönüş yapamadığını bildirdi.

Bu nedenle 15 Temmuz'da ilk gelen uçakla yola çıktığını bildiren Yetik, uçağa ilk bindiğinde sadece uçuş ekibinin bulunduğunu aktardı.

-"Semih Terzi telefonla mesajlaşıyordu"

Uçağın planlı olarak Cizre'ye gitmesi gerektiğini bildiren Yetik, ancak Cizre'ye gidişin iptal edildiğini ifade etti.

Yetik, şöyle devam etti:

"12. Özel Kuvvet taburundan uçağa binenler oldu. Ayrıca Semih Terzi'de uçağa bindi. Uçakta Cizre'ye gidecek 2 kişi vardı. Kaç tane tim personeli olduğunu tam olarak bilmiyorum. Bu şekilde yola çıktık. Telefondan haberlere baktık. Haberlerde darbeden bahsediyordu ancak işin gerçeğini öğrenemedik. Yolda tim personeline mühimmatın şarjöre basılması emri verildi. Uçaktayken bir ara ayağa kalktım. Semih Terzi'nin telefonda mesajlaştığını gördüm. Telefonda isim olarak Celal Koca ve Ümit Bak isimlerini gördüm. Ancak ne yazdığını göremedim. O sırada benim telefonum çekmiyordu. Onun nasıl yazıştığını bilmiyorum."

Uçakta yolcu olarak bulunduğunu aktaran Yetik, uçağın iniş yapmasının ardından darbeci Terzi'nin birkaç kişi ile çalışan helikopterlere doğru gittiğini vurguladı.

Uçuş teknisyeni Kıdemli Başçavuş Burhan Sivri,15 Temmuz günü Diyarbakır, oradan Şırnak'a planlı uçuşları olduğunu daha sonra da Etimesgut'a dönüş yapacaklarını söyledi.

Söz konusu uçuşun saat 19.15 sıralarında iptal edildiği bilgisinin verildiğini belirten Sivri, daha sonra uçuşun yapılacağının belirtilmesi üzerine hazırlık yaptıklarına değindi.

Saat 23.15'te Diyarbakır'a iniş yaptıklarına işaret eden Sivri, eşiyle yaptığı telefon konuşmasında İstanbul'da yaşanan olayları öğrendiğini bildirdi.

- "Terzi'nin söylemesi üzerine uçak özel hava alayı apronuna yanaştı"

Daha sonra uçağa Semih Terzi ile beraber 24 kişilik timin bindiğini belirten Sivri, "Uçak komutanı olan Cemal Yüzbaşı, Semih Terzi'nin isteğiyle uçuşun Şırnak ayağını iptal ederek Etimesgut'a dönme kararı aldı. Ayrıca Semih Terzi Şırnak'ta personel olmadığını söylemişti. Bu şekilde saat 23:59'da kalkış yaptık. Kule, harekat komutanının emri doğrultusunda kalkışın iptal edildiğini söyledi. Semih Terzi'nin uçakta olduğu bilgisi verildi. Bir kaç dakika içerisinde kuleden piste giriş ve kalkış için izin geldi." ifadesini kullandı.

Askeri radarlara silahlı kuvvetler bünyesinde uyulması gereken bir emir olup olmadığının sorulduğuna dikkati çeken Sivri, "Herhangi bir emir yok." denildiğini belirtti.

Gece saat 02.00'de Etimesgut'a iniş yaptıklarını vurgulayan Sivri, Terzi'nin söylemesi üzerine uçağın özel hava alayı apronuna yanaştığını ifade etti.

- "Bazıları ağır hareket ediyordu"

Sivri, "Bir kısım Tim personeli çok hızlı bir şekilde uçağı terk etti. Bir kısmı ağır hareket etti. Uçağın içindeki çöpleri toplayıp atmaya giderken timcilerin aralarında 'bu işte bir yanlışlık var' deyip giden ekibe küfür ettiklerini duydum." diye konuştu.

Aynı uçuş ekibinde yer alan Yüzbaşı Ersun Atılgan ise uçak komutanın Yüzbaşı Cemal Yılmaz olduğunu kendisinin de ikinci pilot olarak görev yaptığını belirtti.

Diyarbakır'a iniş yaptıklarında İstanbul'da yaşananları duyduğunu ancak neden kaynaklandığını öğrenemediğini bildiren Atılgan, bu sırada çok sayıda özel kuvvetler askerinin beklediğini gördüğünü ifadesini kullandı.

Atılgan, şöyle devam etti:

"Uçakta beklerken Cemal Yüzbaşı dışarıda koordinasyon sağlıyordu. Bu sırada Semih Terzi onu yanına çağırmış. Etimesgut'a gideceğini, Zekai Paşa'nın bundan haberi olduğunu söylemiş. Bunun üzerine Cemal Yüzbaşı Etimesgut'a geri döneceğimizi söyledi. Zaten olağanüstü bir şeylerin olduğunu düşündüğümüz için Etimesgut'a dönmek bize mantıklı geldi. Bununla birlikte Semih Terzi'nin emri vardı. Cemal Yüzbaşı dışarıda özel kuvvetlerin Etimesgut'a dönecek personeli olduğunu, onları da uçağın limitleri oranında götüreceğimizi söyledi. Cemal Yüzbaşı havalanmadan önce alay komutanını görev değişikliği bilgisi vermek için telefonla aramış. Ancak kendisine ulaşamamış." - "Zekai Paşaya ulaşıp ulaşamadığını sorduk"

Etimesgut'a inişte herhangi bir ikaz almadıklarına da değinen Atılgan, "Uçuş sırasında Semih Terzi'ye, ne olduğunu, Zekai Paşa'ya ulaşıp ulaşmadığını sorduk. O da bize Zekai Paşa'ya ulaşamadığını, ne olduğunu bilmediğini, Etimesgut'a dönmesi gerektiğini söyledi." dedi.

Uçak inmeden kokpite gelen Terzi'nin, Özel Kuvvetler Komutanı Zekai Aksakallı'ya ulaşamadığını ve emir komutanın kendisinde olduğunu söylediğini aktaran Atılgan, Terzi'nin uçaktan inişte bazı askerlerce karşılandığını kaydetti.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 15 Temmuz 2016'daki askeri darbe girişimi kapsamında Özel Kuvvetler Komutanlığı Etimesgut Özel Hava Alay Komutanlığında meydana gelen olaylara ilişkin 27 kişi hakkında düzenlediği iddianamenin şüphelilerinden Özel Helikopter Tabur Komutanlığı yapan Halit Kabil, soruşturma sırasında alınan ifadesinde, Özel Kuvvetler Harekat Şube Müdürü Albay Ümit Bak'ın kendisine, "Alay Komutanı Ümit Tatan Albay geldiğinde onu alacaksınız, işe karıştırmayacaksınız. O hükümet yanlısı, o bu işin içinde olmaz" dediğini söyledi.

Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede, şüphelilerin soruşturma aşamasında alınan ifadeleri özetlendi.

Buna göre, suç tarihinde Özel Hava Alay Komutan Yardımcısı olarak Albay rütbesinde görev yapan Ahmet Balaban, 15 Temmuz'da kendisini arayan nöbetçi amir Kara Pilot Binbaşı Hüseyin Çakıroğlu'nun "Acilen birliğe gelmeniz lazım" dediğini belirterek, şu ifadeyi verdi:

"Kara Pilot Yarbay Halit Kabil yanıma gelerek, 'Alay Komutanımız hakkında tutuklama emri var. Tutuklamamız lazım' dedi. Nereden çıktığını sordum. O da 'Genelkurmay Birinci Başkanının emri ile tutuklanması gerekiyor' dedi. Kimin söylediğini sordum. Özel Kuvvetler Harekat Şube Müdürü Albay Ümit Bak'ın söylediğini belirtti."

Telefonla görüştüğü Bak'ın da Genelkurmay Başkanının emriyle alay komutanının tutuklanması gerektiğini söylediğini ve yine onun emriyle ülke yönetimine el konulduğunu belirttiğini kaydeden Balaban, bazı subayların gelerek, iddianamede "müşteki" olarak yer alan Alay Komutanı Albay Ümit Tatan'ı tutuklayıp, helikoptere koyduklarını söylediğini anlattı.

Tatan'ın Akıncı'ya götürüldüğünü bildiren Balaban, sonrasında nöbetçi amir Çakıroğlu'nun, Diyarbakır'dan Semih Terzi'nin bir taburla geleceğini ifade ettiğini kaydetti.

Balaban, "Ümit Bak'ı aradım ve Terzi'nin uçakla geleceğini sordum. O da, 'Evet, Komutanım Birinci Başkanın emriyle bu şekilde olacak' dedi" ifadesini kullandı.

Terzi'nin uçaktan inince kendisine, "Burada giriş çıkış olmayacak. Emniyet tedbirlerini artırın" dediğini bildiren Balaban, daha sonra Terzi'nin, iki helikopterle Gölbaşı Oğulbey'e gittiğini, helikopterler geri dönerken Bak'ın dahili telefondan arayarak Semih Terzi'nin yaralandığını söylediğini ve helikopterle GATA'ya nakledilmesini istediğini belirtti.

Balaban, Halit Kabil'e bilgi vererek, "Ne gerekiyorsa yapalım" sözlerine yer verdiğini, bir helikopterin Terzi'yi alarak GATA'ya götürdüğünü ifade ederek, şunları aktardı:

"Terzi ile gelen taburdan bir unsur helikopterlere binme esnasında 'Uçakta eşyalarımız var, onları indireceğiz' dedi. Kim olduğunu hatırlayamadığım biri bana tüm personelin birliğin içerisinde gezdiğini söyledi. Bunu bana Türkay Bilge Binbaşı söyledi. Ben de çıkıp tim komutanını yürüyerek aradım. Konuştuğu cep telefonunu bana verdi. 'Zekai Paşa telefonda' dedi. Zekai Paşa bana telefonda 'Ne yaptınız?' dedi. Yaptığımız işleri anlattım. Zekai Paşa, Semih Terzi ile ilgili kötü bir ifade kullanınca anormal bir durum olduğunu anladım. Bana 'Helikopterler bundan sonra kalkmayacak, uçuş olmayacak' deyince 'Emredersiniz' diyerek telefonu kapattım. Sabaha kadar gözlem ve denetim faaliyetleri devam etti. Sabahleyin de tim personeli bizi gözlem altına aldı."

-"Onu alacaksınız. O hükümet yanlısı"

Şüpheli Halit Kabil ise darbe girişimi günü Ümit Bak'ın kendisini arayarak, "Alarm durumu var, toparlanın" demesi üzerine birliğe hareket ettiğini anlattı.

Birliğe gelince Bak'ın kendisini tekrar arayarak, "Beni iyi dinle. Birinci Başkanımızın emri ve Semih Terzi Tuğgeneralin koordinatörlüğünde ülke anormal bir duruma girdi. Sıkı yönetim durumuna geçiyoruz. Alayda gerekli tedbirlerinizi alın" dediğini ifade eden Kabil, "Bana, 'Alay Komutanı geldi mi? diye sordu. Henüz gelmediğini söyledim. 'Ümit Tatan albay geldiğinde onu alacaksınız, işe karıştırmayacaksınız. O hükümet yanlısı, o bu işin içinde olmaz' dedi" ifadelerini kullandı.

Albay Tatan gelince, "Özel Kuvvetler Karargahından aldığımız emir gereği Birinci Başkanın emri ile Semih Terzi'nin koordinatörlüğünde Türkiye olağanüstü bir döneme girdi. Gelen emre göre sizi herhangi bir olaya karıştırmadan Akıncılar'a götürmem istendi" sözlerine yer verdiğini, Tatan'ın ise "Nasıl olur? Ne demek?" gibi ifadeler kullandığını aktaran Kabil, "Beraber yürüyerek durumu anlattım. 'Nedenini, niçinini bilmem ancak pozisyonunuz bu şekilde. Zorluk çıkartmayalım' dedim." beyanını verdi.

Kabil, "Ancak helikoptere geçerken biraz direnince kol ve ayaklarından tutarak helikoptere aldık. Helikoptere bindiğimizde sakinleşti" diye konuştu.

Akıncılar'a gidip döndükten sonra televizyonlardaki haberleri ve uçakların atışını görünce ne olup ne bittiğini anlamaya çalıştığını ve gerginliğinin arttığını dile getiren Kabil, komutanlıklarına ait havaalanından hareket eden helikopterlerin atış yapmadığını, darbe girişimine karışmadığını ifade etti ve suçlamaları reddetti.

-"Tatildeyken ne zaman döneceğimi sordu"

Jandarma Pilot Yarbay Ümüt Arif Bağ da 13 Temmuz'da Mersin'de tatilde bulunduğu sırada Halit Kabil'in kendisini arayarak, ne zaman döneceğini sorduğunu, "Bir an önce gel de senin arsa işini halledelim" dediğini belirtti. 15 Temmuz akşamı Halit Kabil ile birlikte olduğunu, o sırada Kabil'e telefon geldiğini ve onun da "Tamam komutanım" dediğini anlatarak, telefon açan kişinin Albay Ümit Bak olabileceğini söyledi.

Bağ, kullandığı helikopterle o gece Alay Komutanı Tatan'ı Akıncılar Üssüne götürdüğünü ifade ederek, "(İnince) Alay komutanını götürüp teslim ettiler. Ben teslim etmedim. Sadece helikopteri kullandım. Tatan'ın kendisi ile ilgili kişisel bir meseleden dolayı mı yoksa daha üst mercilerin emriyle mi alıkonulduğunu bilemiyorum. Sadece bana söyleneni yaptım." dedi.

Suç tarihinde pilot binbaşı olan Dursun Varlı da Halit Kabil'in gece 22.00 sıralarında arayarak, acilen birliğe gelmesini istediğini, bunun üzerine alaya gittiğini aktararak, şu ifadeyi verdi:

"Alaya intikal ettikten sonra tabur komutanını gördüm. 'Hemen üzerini değiştir. Üniformanı giyin gel' dedi. 'Durum nedir?' diye sordum. Yarbay Kabil bana Genelkurmay Birinci Başkanı ve Özel Kuvvetler Komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı'nın emriyle hareket edeceğimizi söyledi. Kendisine 'Bu bir terör eylemi mi?' diye sordum. Çünkü bir gün önce Fransa'da terör eylemi olmuştu. Radyoda gelirken köprülerin tutulduğuna ilişkin haberler duymuştum. Bana 'Bu bir askeri müdahale' dedi. Ben de 'Emredersiniz komutanım' dedim."

Varlı, Diyarbakır'dan gelen ve başında darbeci Tuğgeneral Semih Terzi'nin bulunduğu timin tam teçhizatlı 6 personelini helikopterle Oğulbey'e götürdüklerini, bir başka helikopterde de yaklaşık 12 kişinin bulunduğunu dile getirerek, "Tekrar Etimesgut meydanına geldik. Tam motor sustururken Halit Kabil bana Gölbaşı'ndaki karargahta bir yaralı olduğunu, onu acil GATA'ya götürmemiz gerektiğini söyledi. Ben de helikopterim ile gecikmeksizin kalktım. Oğulbey'deki karargahtan yaralıyı aldım, GATA'ya götürdüm. Yaralı kişi Semih Generalmiş."

-"Kesinlikle tereddüt etmeyin"

Şüphelilerden Binbaşı Mehmet Sağlam da 15 Temmuz'da Aksaray'da izindeyken şüphelilerden Kabil'in kendisini arayarak, ne zaman Ankara'ya geleceğini sorduğunu, cuma veya cumartesi geleceğini söylediğini, bunun üzerine Kabil'in, "Cuma günü görev çıkabilir. Cuma görev yerinde olursan, iyi olur" dediğini anlattı.

Darbe girişimi gecesi 22.30 sıralarında Kabil'in telefonla arayarak, alarm verildiğini ve derhal birliğe gelmesi gerektiğini söylediğini ifade eden Sağlam, birliğe gittiğinde Kabil'in personeli toplayarak, "Genelkurmay Başkanlığının emri ile sıkıyönetim ilan edilmiştir. Yine Özel Kuvvetler Komutanlığının emri ile Özel Kuvvetler Hava Alay Komutanı Ümit Tatan tutuklanmıştır" dediğini kaydetti.

Buna hiçbir personelin karşı çıkmadığını belirten Sağlam, yazılı emir olup olmadığını sorduğu Kabil'in, "Kesinlikle tereddüt etmeyin arkadaşlar" ifadesini kullandığını bildirdi.

Albay Tatan'ın helikopterle Akıncılar'a götürülmesinden sonra sanıklardan Albay Balaban'ın Diyarbakır'dan içinde 25-26 kişi olan bir uçağın geleceğini, bu personelin Özel Kuvvetler Komutanlığının Gölbaşı Oğulbey'deki kışlasına nakledileceğini söylediğini belirten Sağlam, iki helikopterin Diyarbakır'dan gelenleri Oğulbey'e götürdüğünü belirtti.

Alaya yeni atandığını, bir hafta görev yaptıktan sonra izne ayrıldığını kaydeden Sağlam, şüpheli Kabil'in emri dışında hiçbir şey yapmadığını, onu da alaya atandıktan sonra tanıdığını dile getirdi.

-"Bizi mazur görün"

Pilot Binbaşı Murat Güler de darbe gecesi arkadaşı Serkan Gökhan ile Merkez Orduevinde buluştuklarını, çay içerken jetlerin üzerilerinden geçmeye başladığını ifade ederek, şunları söyledi:

"Ne olduğunu anlamaya çalıştık. Bir saldırı karşısında jet uçaklarının savunma amacıyla havalandığını düşündüm. Tam orduevinden çıkmak üzereyken o günkü alay nöbetçi amiri Binbaşı Hüseyin Çakıroğlu aradı, 'Komutanım alarm verildi. Alaya bekliyoruz' dedi. Ben de olay sonrası bir reaksiyon gösterilecek düşüncesiyle alaya gittim. Vardığımda Dursun Varlı Binbaşı ve Halit Kabil Yarbay ile karşılaştım. Hemen üzerimi giyinmemi ve silah kuşanmamı söylediler. Giyinip dışarı çıktığımda Halit Kabil, alaydaki herkese 'Özel Hava Üst Karargahından, Özel Kuvvet Komutanlığından ve Genelkurmay Birinci Başkanlığından aldığım emre göre alay komutanı Tatan'ı alıp, Kazan'daki Akıncı Jet Üssüne götürmemiz gerekiyor. Bu konu ile ilgili çatlak ses duymayacağım' diye emretti. Hem alay nöbetçi amirinin çağrısı hem de Halit Yarbayın beyanı ve herkesin buna itaat etmesi karşısında herhangi bir şeyden şüphelenmediğim, daha doğrusu darbe olduğunu bilmediğim için verilen emri yerine getirmek istedim."

Güler, Kabil'in, Tatan'a Akıncılar Üssüne götürüleceğini söylediğini, Tatan'ın ise buna itiraz ettiğini bildirdi.

"Alay komutanımıza helikoptere intikal etmesini rica ile ilettik. İtiraz etti. Biz emri yerine getiriyoruz, lütfen helikoptere geçer misiniz?" dediklerini belirten Güler, Tatan'ı, kendisi ile Halit Kabil, Dursun Varlı, Mehmet Sağlam ve Hüseyin Çakıroğlu'nun götürdüğünü, bir ara direnen Tatan'ın darp edilmediğini, ancak yere düştüğünü kaydetti.

Güler, "Helikoptere Ümit Tatan'ı bindirdik. Bir yanına Halit Yarbayım oturdu, diğer yanına da ben. Helikopteri Ümit Arif Bağ ve ismini hatırlayamadığım bir yüzbaşı kullanıyordu. Bu şekilde helikopterle Akıncılar Üssüne geldik. Götürülürken alay komutanına, 'Komutanım ben de bu durumda olmanızı istemiyorum, bu duruma üzülüyorum, ama bir emri yerine getiriyorum. Bizi mazur görün' dedim." diye konuştu.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının, 15 Temmuz 2016'daki askeri darbe girişimi kapsamında Özel Kuvvetler Komutanlığı Etimesgut Özel Hava Alay Komutanlığında meydana gelen olaylara ilişkin 27 kişi hakkında düzenlediği iddianamenin şüphelilerinden Pilot Üsteğmen Emre Demir, komutanları Albay Ümit Tatan'ın derdest edilmesine ilişkin, "Apronda bekleyen helikopterin sağ kapısının dibinde, piste yatırılmış vaziyette alay komutanı Ümit Tatan'ı gördüm. Binbaşılar Dursun Varlı, Mehmet Sağlam ve Yarbay Halit Kabil, Alay Komutanını yere yatırmışlardı ve helikoptere bindirmeye çalışıyorlardı." dedi.

Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede, şüphelilerin soruşturma aşamasında alınan ifadeleri özetlendi.

Buna göre, Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişimi sırasında Özel Kuvvetler Özel Hava Alay Komutanlığında kıdemli başçavuş olarak görev yapan şüphelilerden Murat Yeşilyurt, çalışmamasına rağmen, sonradan darbeci olduğunu öğrendiği Yarbay Halit Kabil'in kendisini arayarak "Murat Başçavuşum, alarm var. Hemen birliğe gelin." talimatı üzerine birliğe geçtiğini söyledi.

Hangar ve karargah binasına doğru yöneldiğini ve burada Yarbay Halit Kabil, Yarbay Ümit Arif Bağ, Binbaşı Dursun Varlı ve birkaç pilotla karşılaştığını aktaran Yeşilyurt, komutanlarının talimatı üzerine bir helikopteri daha çıkarıp uçuşa hazırlamak üzere hangara girdiğini belirtti.

Hangardan çıkardığı bir helikopteri uçuşa hazırladığını anlatan Yeşilyurt, şöyle devam etti:

"Kontrollerini yaptım, beklemeye başladık. Muhtemelen 5-10 dakika sonra diğer helikoptere 6-7 kişi civarında bir kalabalığın yaklaştığını gördüm. Helikopteri uçuşa hazırladıktan yaklaşık bir - bir buçuk saat kadar sonra Silopi'den CASA uçağı geldi. 'CASA uçağından tim inecek.' dediler. Benim, kim nereye inecek, bilgim yoktu. Daha sonra helikoptere 1. pilot binbaşı Dursun Varlı geldi. Yanında 2. pilot Yüzbaşı Özalp Yeşil vardı. Bana 12 kişilik bir tim alacaklarını söylediler. Helikopteri çalıştırdık. Ancak bizim helikoptere 12 kişi değil 6-7 kişi geldi. Darbeci olduğunu öğrendiğim Semih Terzi ve 12 kişi diğer helikoptere bindiler. Bize bu ekibi Oğulbey'de bulunan Özel Kuvvetler Karargahı'na götüreceğimiz söylendi. Pistten kalkış yaptık ve Özel Kuvvetler Karargahı önüne indik. Timi tahliye edip biz tekrar alaya döndük.

Biz alaya döndükten sonra Semih Terzi'nin yaralandığını söylediler. Helikopterle tekrar Oğulbey'e gittik. Önceki yere tekrar indik ve yaralanın gelmesini bekledik. Yaralı geldi. Biz de onu alıp acil şekilde GATA'ya götürdük. Orada birkaç dakika ambulans bekledik. Yaralıyı GATA'ya bırakıp kalkış yaptığımızda birkaç dakika sonra havadayken hafif mermi isabeti aldık. Alayda piste indikten sonra motorları susturup helikopteri kontrol ettiğimde 4 mermi deliğine rastladım. Bu şekilde helikopterin uçamayacağını Dursun Varlı'ya ilettim. Bu esnada biz havada olduğumuz için Özel Kuvvetler Komutanımızın yaptığı açıklamayı duymadık. Biz helikopteri içeri aldık. Hangara geçtik. Olayın ne derece vahim olduğunu, iç yüzünü emir aldıktan sonra öğrendik."

- "Hepsi tabancalıydı"

Özel Kuvvetler Hava Alay Komutanlığı pencere makineli tüfek nişancısı olarak görev yapan Astsubay Kıdemli Başçavuş Fatih Ceylan da ifadesinde, saat 22.30 sıralarında Tabur Komutanı Yarbay Halit Kabil'in kendisini telefonla arayarak acil uçuş olduğunu söyleyip birliğe gelmesi yönünde talimat verdiğini anlattı.

Kıyafetini giyip 15-20 dakika içinde birliğe geçtiğini belirten Ceylan, şunları söyledi:

"Halit Yarbay nizamiye önünde bekliyordu. Bana, 'Uçuş var. Git hangar nöbetçi astsubayını bul, uçuş için helikopteri dışarı çıkarın.' dedi. Biz helikopteri dışarı çıkartıp emniyete aldık. Ben uçuş malzemelerimi almak için tabura gittim. Taburun önünde tekrar Halit Yarbay'la karşılaştım. Bana 'Helikopteri göreve hazırla. Silah, teçhizat ve mühimmat al.' dedi. Depo sorumlusu Yücel Başçavuş'u aradım. İki adet Bixi aldım. Monte etmek üzere gerekli parçayı almak için deponun anahtarını bana verdi. Birinci silahı koydum. İkinciyi koyarken alay komutanı Albay Ümit Tatan'ı Halit Yarbay, Dursun Binbaşı ve diğer hatırlayamadığım kişilerle, üç dört kişi zorla iterek helikoptere dayadılar. Ben o anı görünce şok oldum. Alay Komutanı bana bakıp ismimi söyleyince kendime geldim. Aldığım mühimmatı hemen hangara sokup kaçmaya başladım. Hepsi tabancalıydı. Mehmet Binbaşı bana 'Nereye gidiyorsun?' dedi. Ben de korkuyla helikoptere döndüm. Ben helikopter çalışırken yangın söndürme cihazını dolandırdım. Yangın cihazını helikoptere yerleştirince kaçmaya yeltendim. Ancak yine çağırdılar. Hiçbir uçuş ekipmanım olmamasına rağmen helikoptere bindim. Helikopterde sadece tam emin olmamakla birlikte 1 adet Bixi olabilir. Başka mühimmat veya bomba yoktu. Kulaklığım olmadığı için helikopter yükselene kadar konuşulanları duymadım. Helikopter kalktıktan sonra bir kulaklık buldum. 'Lojmanlara doğru git.' dedi. Ben Oğulbey'e gideceklerini düşündüm. O ana kadar ülkedeki gelişmelerden haberim yoktu. Çok korkmuştum. Akıncılar'a gidene kadar bir arbede ya da kavga olmadı. Akıncı kulesinin izin vermesine de şaşırdım. Bir Kara Kuvvetleri helikopterinin yanına indik. Oradan harici giysili askerler indi. Ümit Albay'ı da helikopterden indirdiler. Bir tane minibüse bindirdiler. Akıncılar'a geldiğimizde sürekli uçaklar kalkıyordu."

Lojistik şube ikmal astsubayı Harun Yıldız da 15 Temmuz'da Yarbay Halit Kazancı'nın sabah kendisini çağırdığını ve birlikteki silahları sorduğunu belirterek, "Tatbikat olacağından silahları hazır etmemi ve aldıracağını söyledi ve saat 13.00-14.00 sıralarında aldırdı. Diğer silahların da bir yerde hazır olmasını, ihtiyaç olursa onları da aldıracağını söyledi." diye konuştu.

Helikopter pilotu Üsteğmen Temel İlter Pala da bölük komutanı Binbaşı Dursun Varlı'nın talimatı üzerine 22.30 sıralarında birliğe geldiğini, darbe girişiminden haberi olmadığını söyledi.

Pala, şöyle devam etti:

"Dursun Binbaşı ile Mehmet Sağlam Binbaşı gazinoya geldiler. Binbaşı Mehmet Sağlam masada bulunan su şişelerini alarak, bana 'İlter bunları helikoptere götür.' dedi. Ben de hangarın içerisinden helikoptere doğru gittim. Helikopter çalışıyordu. Kalkışa hazır vaziyetteydi. Suları yan pencereden Başçavuş Fatih Ceylan'a verdim. Yarbay Halit Kabil de helikopterin içerisindeymiş, kapısını hafif aralayarak, kulağıma 'Akıncı'ya gidiyoruz, Dursun Binbaşı'ya söyle, bizi orada karşılasınlar.' dedi. Albay Ahmet Balaban'a helikopterin nereye gittiğini sordum. O da cevap vermedi, sustu. Akıncı'ya gidip gitmediğini sordum. Ayrıca Halit Yarbay'ın Akıncılar'da kendilerini karşılanmasını istediğini Albay Ahmet Balaban'a söyledim. Bana binbaşı Dursun'un nizamiyede olduğunu, ona söylememi istedi. Ben de oraya doğru yöneldim. Binbaşı Mehmet Sağlam'ı gördüm. Ona durumu anlattım. O, 'Ben Binbaşı Dursun'a söylerim.' dedi. Sonra helikopter tabur binasındaki odama geldim ve bilgisayara baktım. Darbeden söz edildiğini duydum. Haberleri takip ettim. Daha sonra koridorda hareketlilik duydum. Arkadaşların idari işler astsubayı odasında toplandığını gördüm. Orada televizyonu biraz takip ettik. Odada Dursun Binbaşı ile Mehmet Sağlam Binbaşı vardı. Bizi koridorda topladılar. Dört kişiydik. Hatırladığım kadarıyla üsteğmen Mustafa Çokangın, Üsteğmen Emre Kahraman, Üsteğmen Emre Demir, Üsteğmen Eray Hazır vardı. Dursun ve Mehmet Binbaşı bize hitaben 'Sıkı yönetim ilan edildi, yeni komutanlar atandı. Umarım bütün Silahlı Kuvvetler bu emre uyar.' dediler. Daha sonra Dursun Varlı Binbaşı helikopterler Oğulbey'e gidecek, iki ekip lazım dediler. Darbe olduğunu anladığım için beni seçmemeleri, amacıyla geri planda durdum. Onlar da Yüzbaşı Özalp Yeşil ile Yüzbaşı Soner Erol'u 'Bizimle uçacaksın' diye götürdüler. Soner Yüzbaşı o esnada yeni içeriye doğru giriyordu, 'Ne oluyor?' diye sorunca, kendilerine 'Uçuş var, sen de geleceksin dediler.' ve onu da alıp götürdüler. Bu esnada CASA uçağı alay apronuna park etti. İçinden 26 kişi indi. Bu kadar kişinin indiğini konuşmalardan duydum. Bu CASA uçağı Diyarbakır, Hatay ya da Şırnak'dan gelmişti. İki tim olarak özel kuvvetler kişilerdi."

- "Kimse bir yere gidemez"

Helikopter pilotu Üsteğmen Emre Kahraman da saat 22.30'da talimat üzerine birliğe geldiğini, silah arkadaşlarından Albay Ümit Tatan'ın tutuklandığı yönünde bilgi aldığını, daha sonra Alay Komutan Yardımcısı Albay Ahmet Balaban'ın odasına geçtiğini söyledi.

Balaban'a Ümit Tatan'ı kimin tutukladığını sorduğunu ancak cevap alamadığını anlatan Kahraman, şöyle devam etti:

"Odamın da bulunduğu helikopter tabur binasına geçtim. İdari işler astsubaylığı odasında bulunan küçük bir televizyonun etrafında Binbaşı Mehmet Sağlam, Binbaşı Dursun Varlı, Yüzbaşı Özalp Yeşil, Üsteğmen Emre Demir, Üsteğmen Mustafa Çokangil, Üsteğmen Eray Hazır ve Başçavuş Yücel Fındık vardı. Kanallar arasında dolaşarak ne olduğuna bakıyorlardı. Bu sırada TRT'de bayan spiker darbe bildirisi okuyordu. Dursun Varlı ve Mehmet Sağlam Binbaşı'nın silah kılıflarının takılı olduğu, yani silahlı olduklarını gördüm. Normalde biz Ankara'daki uçuşlarda mesai de dahil silah taşımayız. Dursun ve Mehmet Binbaşı'nın kendi aralarında Ümit Albay'ı kastederek 'Adam direndi.' şeklinde birkaç cümle söylediğini duydum. Dursun Binbaşı'ya 'Siz mi tutukladınız?' dedim. O da 'Evet' dedi. 'Emri kimden aldınız?' dedim. O da 'Karargahtan yazılı emir geldi.' dedi. Ama emri kimin verdiğini söylemedi. Arada Dursun Binbaşı başkalarıyla da konuşuyordu. Ben de televizyona bakıyordum. Dursun Binbaşı bize yönelik 'Arkadaşlar aslında sizi burada zorla tutamayız.' dediği esnada, Mehmet Binbaşı sözünü keserek 'Dursun, öyle bir şey yok. Artık kimse bir yere gidemez. Zaten arkadaşlar gitmez değil mi?' dedi ve sert bir şekilde bakarak hepimize tek tek sordu. Elinde de plastik bir kelepçe ile oynuyordu. Bu sırada tabur komutanı Halit Kabil Yarbay geldi ve biz de koridora çıktık. O da silahlıydı, bize 'Arkadaşlar, buraları kolaçan edin. Her yere yetişemiyoruz.' dedi. Uçuş yapılacağını öğrendim. Dursun Binbaşı yanımda bulunan Yüzbaşı Özalp Yeşil'e 'Sen benimle uç.' dedi. Özalp Yüzbaşı 'Ben 1,5 kadeh rakı içtim.' dedi. Dursun Binbaşı 'Olsun olsun, gel. Bir şey olmaz.' dedi ve kolundan tutup götürdü.

Ne olduğunu öğrenmek için televizyon odasına gittik. Fatih Ceylan Başçavuş odaya geldi. 'Ben ne yaptım' diye dövünüyordu, 'Ben yandım' diyordu, 'Ne oldu?' diye sorduğumda cevap vermedi ve gitti. Sonradan öğrendiğime göre kendisi Ümit Tatan Albay'ı götüren helikopterde kabinde bulunmuş."

Pilot üsteğmen Eray Hazır da şu ifadeleri kullandı:

"Bizim birlikte Özel Kuvvetler timi kalmıştı. Onlar bundan sonra emir komutanının kendilerinde olduğunu, bütün nöbetçilerin silahlarının toplandığını, aksi hareket edeni vuracaklarını söylediler. Ben darbeci olduklarını zannettim. Özel Kuvvetler timi oraya yayıldığında Binbaşı Dursun Varlı, Mehmet Sağlam, Murat Güler ve Yarbay Halit Kabil'in ortadan kaybolduklarını gördüm. Bu arada Özel Kuvvetler komutanı Tümgeneral Zekai Aksakallı'ya telefonla ulaştık. Cemal Yüzbaşı kendisine, Binbaşı Dursun, Murat, Türkay ve Yarbay Halit'in Alay Komutanımızı kaçırdığını, burada bir özel kuvvet timinin olduğunu, sizden emir aldıklarını söylediklerini anlattı. Komutan, o timin kendisinden emir aldığını söyledi. Cemal Yüzbaşı'ya o time uymamızı söyledi. Biz de o saatten sonra o tim ne dediyse onu yaptık. Bir süre sonra ortadan kaybolduğunu belirttiğim Binbaşı Dursun Varlı, Murat Güler ve Yarbay Halit Kabil teslim oldular. Yücel Başçavuş bize gelerek Mehmet Sağlam'ı gördüğünü ne yapmamız gerektiğini time söyledi. Onu da üç kişiyle birlikte aldılar."

- "Bu devirde darbe yapılabileceğini asla ihtimal vermiyordum"

Pilot Üsteğmen Mustafa Çokangın da bir restoranda eşiyle yemek yediği sırada telefonla birliğe çağrıldığını belirterek, şöyle devam etti:

"Televizyon seyrederken önce İstanbul Boğaz Köprüsü'ndeki askeri hareketliliği gördük. TRT'de haber spikeri bildiriyi okuyunca darbe yapıldığına kanaat getirdim. Bu devirde darbe yapılabileceğini asla ihtimal vermiyordum. Daha sonra buraya binbaşı Dursun Varlı ve Binbaşı Mehmet Sağlam geldiler. Üzerlerinde tabancaları vardı. Ayrıca üniformalarında kimliklerini gösteren peçler sökülmüş durumdaydı.

TRT spikeri yasa dışı bildiriyi okurken Binbaşı Dursun Varlı'nın 'Artık yarın farklı bir gün olacak.' dediğini duydum. Bu sırada Mehmet Sağlam bize yanımızda silahımız olup olmadığını sordu, ben silahımı evde bırakmıştım, bazı arkadaşlar silahlarını depoda bıraktıklarını söylediler, bazıları da benim gibi yanlarına almadıklarını söylediler.

Mehmet Sağlam, 'Merak etmeyin, herkese yetecek kadar mermimiz var. Silahları depodan alırız.' dedi. Ben bu sırada bir grup tarafından darbenin yapıldığına kanaat getirdim ve bizi de figüran olarak kullandıklarını düşündüm ve buna asla alet olmayacağıma karar verdim. Kendisiyle uçmamı isteyince Mehmet Sağlam'a üç duble rakı içtiğimi söyledim, normalde bağırıp kızacağını düşündüm ancak hiç bir şey demedi."

- "Ne yapacağımı şaşırdım"

Şüpheli Pilot Üsteğmen Emre Demir de Albay Ümit Tatan'ın derdest edilmesine ilişkin şu bilgileri verdi:

"Birliğe gittiğimde Binbaşı Dursun Varlı, birazdan Alay Komutanın giriş yapacağını bu nedenle nizamiye tarafına gitmemizi söyledi. Biz de selamlama yapmak için nizamiyeye gittik. Sonradan anladığım üzere alay komutanını derdest edecek grup karargah binasının önünde kaldı. Ben o zaman bu grubun alay komutanını derdest edeceğini bilmiyordum. Biz nizamiyeye gittiğimizde çok kısa bir süre sonra Alay Komutanı Kara Pilot Albay Ümit Tatan, nizamiyeden girdi. Selamlamayı yaptık. 15 metre kadar önümüzde durdu, birileriyle bir şeyler konuştu. Daha sonra bize dönerek 'Arkadaşlar kışla emniyetini aldınız mı? Şahsi silahlarınız üzerinizde mi?' diye bize sordu. Silahım benim üzerimdeydi. Daha sonra alay komutanı alay binasına gitmek için 30 metre kadar ilerleyince alay binası önünde normal şartlarda orada durarak komutanı selamlaması gereken rütbeli askerler ile diğer askeri personel komutanın geldiği yöne doğru yürümeye başladılar, muhtemelen komutanın bizimle konuşmasını farklı yorumlayarak şüphelendiler. Alay komutanının üzerine yürüyen grup içerisinde görebildiğim kadarıyla Binbaşı Dursun Varlı, tabur komutanı Yarbay Halit Kabil, o gün izinli olduğunu bildiğim Binbaşı Mehmet Sağlam vardı. Bu üç kişi komutanın hizasına geldikten sonra koluna girerek alayın istikametine birlikte yürümeye başladılar. Bu sırada karşı istikamette de rütbesini tam bilemediğim ancak yarbay ya da binbaşı olduğunu tahmin ettiğim Ümit Arif Bağ vardı. Bu dört kişi alay komutanını derdest etmeye başlamışlar. Bu sırada alay komutanımız 'Ne olur arkadaşlar!' diye bağırdı. Halit diye bağırdığını duydum. Giderek alay komutanın sesi yükselmeye başladı, sürekli 'Yapmayın arkadaşlar!' diye bağırıyordu. Bu sırada alay komutanı ile bizim bulunduğumuz alanın arasından Astsubay Burak Erhan G3 piyade tüfeği ile yüzü bize dönük şekilde tertibat almış bir şekilde bekliyordu. Hareket ettiğimiz takdirde ateş edecekmiş gibi bir görüntüsü vardı, normalde bu tür bir tüfeğin Burak astsubayın elinde olması mümkün değildir, ancak yanılmıyorsam kendisi daha önce TİM olarak çalışmış ben o an ne yapacağımı bilemedim, müdahale ettiğim an bana ateş edebileceklerini düşündüm ayrıca böyle olağanüstü bir hadisenin bir senaryo olabileceği ve bunda bizim kullanılıyor olabileceğimizi düşünerek kararsız kaldım, adeta boğazım kurudu birlikte Güneydoğuda PKK'ya karşı mücadele ettiğimiz ve bu nedenle çok güvendiğimiz arkadaşlarımın böyle bir eylemin içinde olmaları karşısında ne yapacağımı şaşırdım, bu hareketi onlara konduramadım. Bu sırada elinde tüfeği ile bekleyen Astsubay Burak Erhan bana diğer eliyle ısrarlı bir şekilde gel anlamında işaretler yaptı, daha sonra bunu kafasıyla tasdik eden hareketler yaptı, o sırada öndeki grup alay komutanını apronda hazır vaziyette bekletilen bir helikoptere doğru götürüyorlardı. Astsubay Burak da yine aynı şekilde gel işareti yaparak onların arkasından gidiyordu, ben önce gidip gitmemekte çok tereddüt ettim. Sonra Burak astsubayın arkasından gitmek zorunda kaldım ileride apronda bekleyen helikopterin sağ kapısının dibinde piste yatırılmış vaziyette alay komutanı Ümit Tatan'ı gördüm. Binbaşılar Dursun Varlı, Mehmet Sağlam ve Yarbay Halit Kabil alay komutanını yere yatırmışlardı ve helikoptere bindirmeye çalışıyorlardı. Ben o sırada şoka girmiştim. Arka tarafta karanlık bir yerde beklemeye başladım, kaçmak için fırsat bekledim. O sırada nöbetçi amir Binbaşı Hüseyin Çakıroğlu yanıma geldi kendisine neler oluyor diye sordum, ancak bana cevap vermedi. Daha sonra 150 metre ilerideki taburuma gittim."

- "Bu Erdoğan'a karşı bir harekettir"

Alay karargahında muhabere elektronik bilgi sistemler kısmında telsiz sistem işletmeni olarak görev yaptığını belirten şüphelilerden Süleyman Ektaş, "Olay günü akşam mesai bitiminde eve gittim, saat 23.00 sıralarında kışlayı aradım, santraldeki asker emniyet tedbirlerinin artırıldığını, alay komutanımız ve komutan yardımcısının çağrıldığını ama henüz gelmediklerini, nöbetçi amiri Binbaşı Hüseyin Çakıroğlu'nun da güvenlik tedbirini artırdığını söyledi. Saat 24.00'te ne olduğunu merak ettim, bize ihtiyaç var mı diye düşünerek kripto bölümünde görevli tek ben olduğum için ihtiyaç olur diye saat 00.00'da kışlaya gittim." ifadelerini kullandı.

Alay karargah binasının önünde aralarında şüphelilerden Halit Kabil, Burak Erhan ve Mehmet Sağlam'ın da bulunduğu 5-6 kişilik bir grubun, Semih Terzi'yi getirecek uçağı beklediklerini söylediğini bildiren Ektaş, "Bu sırada çok kuvvetli bir patlama oldu ama nereye atıldığını bilmiyorum, ben burada beklemeyelim içeriye geçelim dedim. Ama onlar içeriye geçmediler, kapıda kaldılar ben içeriye televizyona bakmak için gazinoya geçtim. Uçak sesini duyduk Hasan Ünver, Semih Terzi komutana bakmaya gittiğinde çoktan helikoptere binip gitmişti. Normalde generaller geldikleri zaman karargah binasında bir süre mola verip ihtiyaçlarını görüp öyle geçerlerdi, o yüzden şaşırdık, yardım saat kadar sonra Hasan özel kuvvetlerde tanıdığı birisini aradı, Semih Terzi'nin vurulduğunu söyledi." şeklinde konuştu.

Alay Komutanlığının bozulan server'ını tamir etmek için darbe girişiminden sonraki perşembe gününe kadar kışladan çıkmadığını belirten Ektaş, "Perşembe saat 20.40'ta alay komutanının emriyle toplandık, benim ismimi söylediler, çıktım beni gözaltına aldılar." dedi.

Şüphelilerde Veli Tüven, Binbaşı Hüseyin Çakıroğlu'nun kendisinden acil müdahale mangasını çağırmasını istediğini, kendisinin de sebebini sorduğunda 'Oğulbey'den alarm verildi.' demesi üzerine acil müdahale mangasını çağırdığını belirtti.

Alay komutanı Ümit Tatan'ın komutanlığa gelerek çevre emniyetinin alınması talimatını verdiğini belirten Tüven, şöyle devam etti:

"Alay komutanı Tatan, çevreyi emniyete almamızı söyleyerek içeriye doğru gitti. İleride Dursun Varlı ve diğer komutanlar vardı, Ümit Tatan'ı karşıladılar. Emre Demir üsteğmen geldi 'Buradan kimse çıkmayacak da girmeyecek de, alay komutanı dahil.' dedi. Alay komutanı deyince çok şaşırdım, öyle söyleyince ben dönüp arkama baktım, alay komutanı nerede ve ne oluyor diye. Alay komutanı, bizim otobüslere bindiğimiz yer civarındaydı, diğer komutanlar alay komutanının koluna gitmişlerdi, ben çok şaşırdım. Çünkü bu kadar samimi olmaları normal değildi, alay komutanı bir şeye kızıyor gibiydi, yüksek sesle konuşuyordu, ama cümlelerin ne olduğunu ben duyamadım.

Alay komutanını götürmeye devam ettiler, o grubu bir daha gördüğümde artık helikoptere doğru gidiyorlardı, helikopterin orada alay komutanının sesini duydum, bağırıyor yardım istiyor gibiydi, biz ne yapacağımızı bilemedik tedirgin olduk. Komutanı helikoptere bindirdikten sonra helikopteri çalıştırdılar ama kalkmadılar, 20-25 dakika o şekilde beklediler, uçaklar alçak uçuş yapmaya başladılar, o sırada darbe olduğunu anladım, sonra kalktılar."

Sabah 06.00 sıralarında kapıya bir siyah araç geldiğini ve 'kimseyi alma' dedikleri için kapıyı açmadığını ileri süren Tüven, "Tim komutanı aracı karşıladı, meğer bana aracı içeriye al diye bağırmışlar ben duymamışım, aracın içerisinde bir ya da iki tim personeli varmış, aracı içeriye aldım, ondan sonra tim komutanı bağırarak benim yanıma geldi, 'Niye açmıyorsun? Kendini vurdurma bana!' dedi. Ben de herkes bir şey söylüyor ne yapacağımı şaşırdım, o da bana 'buranın komutanı artık benim, biz buraya el koyduk, ben ne dersem onu yapacaksın.' dedi." ifadelerin kullandı.

Darbe girişimi sırasında Destek Grup nöbetçi astsubay olduğunu belirten şüpheli Yücel Fındık, "15 Temmuz'da normal mesaiye geldim, akşam Destek Grup nöbetçi astsubayı olduğum için mesaiye devam ettim. Bu tarihten 2 gün önce çarşamba ve perşembe günleri Halit Kabil, beni gördüğünde 'Cuma nöbetçisin unutma ha' diye ikaz etti. İkinci soruşunda ben ona 'Hayırdır komutanım siz de mi nöbetçisiniz? diye sorduğumda, gülerek 'Çok istiyorsan ben de gelirim.' dedi. O sırada neden böyle dediğini anlamamıştım. Olaylar bittiğinde malzeme deposunun anahtarı bende olduğu için böyle dediğini tahmin ediyorum." diye konuştu.

Kendisine bağlı olarak 2 malzeme deposu olduğunu öne süren Fındık, "Bunların birinde helikoptere takılan silahlarla M16 tüfekler, uçuş malzemeleri bulunur. Diğer depoda arama kurtarma malzemeleri bulunur." dedi.

Şüphelilerden Fatih Ceylan'ın kendisini arayıp uçuş olduğunu ve bixi ile telsiz lazım olduğunu söylediğini ileri süren Fındık, "Alarm durumu olduğunu söyledi. Helikopter taburuna depoya giderek iki tane bixi ve prc 434 telsizi deftere kaydederek teslim ettim. Bunları aldı. Diğer depodan silah bağlama aparatı alacağını söyledi. Alarm durumu ve uçuş olduğunu söylediği için ayrıntılarını sormadım. Ben malzeme teslim ederken uçuş emri ya da uçuş programını sormam. Bulunduğum birlikte uçuş emri sorularak malzeme teslim edilmez. Alarm durumu olduğunu söylediği için askerlerin başına gitmem gerekiyordu. Bu nedenle diğer malzeme deposunun anahtarını ona verdim. Diğer malzeme deposunda silah ve mühimmat yoktur. Uçuşla ilgili malzemeler vardır. Oradan çelik yelek ve bixinin helikoptere bağlanması için kullanılan aparat almış deftere yazmamış." sözlerini sarfetti.

Şüphelilerden Halit Kabil'in darbe olduğunu, bundan sonra kendisinin emir komutasında olduğunu söylediğini belirten Fındık, şunları kaydetti:

"Zaten kendisi benim 1. sicil amirimdir. Neden böyle bir şey dediğini anlayamadım. Genç teğmenler de panikledi. Ne olduğunu anlamaya çalıştılar. İdari işlerin kapısını açıp televizyonu açtık. Dursun Varlı konuşmaya başladı. 'Bu Recep Tayyip Erdoğan'a karşı bir harekettir, komutanlarımız değişecek, Alay komutanını götürdük, Diyarbakır'dan Semih Terzi geliyor, Özel Kuvvet komutasını o alacak' dedi. Mehmet Sağlam, emir komutayı anlattı. Telefonundan genelkurmayın yönetime el konulduğuna dair emrini orada bulunanlara gösterdi. 'Bundan sonra ya bizden ya da karşı taraftandansınız, tarafınızı seçin' deyip eliyle tabancasını tuttu. Tabancayı çıkarmadı. Kendisini onaylatmak için oradaki genç teğmenlere değil mi diye sertçe sordu. Onlar da tedirgin olup tepkisiz kaldı. Televizyonda Zekai Paşa'nın sesini duydum. Darbe karşıtı konuşuyordu. Kabil, Sağlam ve Varlı 'nın olduğu grup bunun sahte olduğunu, gerçek olmayabileceğini söylediler, tüm ordunun darbeye destek olduğu izlenimini vermeye çalışıyorlardı. Üçü birlikte sonradan dışarı çıktı."

Şüpheli Umut Taşçı ise şüphelilerden Fatih Ceylan'ın kendisine acil durum olduğunu ve helikopterlerin dışarı çıkacağını söylediğini belirterek, "Acil durum olduğunu söylediği için uçuş emri olup olmadığını sormadım. Ben emirleri Ceylan'dan almam, ancak acil durum olduğunu söylediği için acil durumun varlığına inanarak helikopteri çıkarttım. O gün planlanmış bir uçuş yoktu." dedi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının 15 Temmuz 2016'daki askeri darbe girişimi kapsamında Özel Kuvvetler Komutanlığı Etimesgut Özel Hava Alay Komutanlığında meydana gelen olaylara ilişkin 27 kişi hakkında düzenlediği iddianamenin şüphelilerinden Özalp Yeşil, darbe girişimi gecesi şüphelilerden Binbaşı Dursun Varlı'nın kendisini acil olarak alaya çağırdığını bildirerek, gittiğinde Varlı'nın kendisine, "darbe olacağını, sıkı yönetim ilan edileceğini söylediğini" belirtti.

Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilen iddianamede, şüphelilerin soruşturma aşamasında alınan ifadeleri özetlendi.

Şüphelilerden Binbaşı Hüseyin Çakıroğlu, darbe girişimi gecesi nöbetçi amir olduğunu belirterek, o gece planlı uçuş bulunduğunu, uçakların saat 20.00'de kalkması gerektiğini anlattı.

Ancak 19.50'de Özel Kuvvetler vardiya amirliğinden tüm uçuşların yasaklandığına dair emir geldiğini bildiren Çakıroğlu, bunu, Alay Komutanı Albay Ümit Tatan'a bildirdiğini, onun da bilgiyi teyit etmesini istediğini ifade etti.

Çakıroğlu, saat 22.30 civarında Helikopter Tabur Komutanı Yarbay Halit Kabil'in kendisini arayarak alarm verildiğini, alay komutanının Özel Kuvvetler Karargahına gitmesi gerektiğini söylediğini, kendisinden de birlik personelini alaya çağırmasını istediğini bildirdi.

O saatte Kabil'in görevde olmadığını belirten Çakıroğlu, alay komutanı Ümit Tatan'ı telefonla aradığını ama ulaşamadığını anlattı. Çakıroğlu, bazı personeli arayarak, "Alaya bekliyoruz" dediği bazı kişilerin "Geliyorum" dediğini kaydeden Çakıroğlu, bu sırada Albay Tatan'ın telefonla kendisini aradığını, "Bir durum mu var? Beni aramışsın" dediğini söyledi.

Çakıroğlu, "Ben de 'Halit Kabil yarbayım beni aradı, alarm verilmiş. Sizi özel kuvvetler karargahına bekliyorlarmış' dedim. 'Tamam. Sen durumu netleştir' diyerek telefonu kapattı." ifadesini kullandı.

İlerleyen saatlerde alaya gelen Albay Tatan'ın, koluna girilerek, helikopterle Akıncı Üssüne götürüldüğünü, bu sırada Tatan'ın, "Arkadaşlar ne oluyor?" dediğini belirten Çakıroğlu, "Kabil de kendisine birinci başkanın emri ile tutuklandığını söyledi." dedi.

Suç tarihinde alay komutanlığında jandarma pilot olan Türkay Bilge ise olay günü abisi, eşi ve yeğenlerinin Ankara'ya gelmeleri nedeniyle Albay Tatan'dan yarım gün izin aldığını anlattı. Misafirleriyle akşam dışarıda bulunduğu sırada sıra dışı bir hareketlilik fark ettiklerini anlatan Bilge, "Saat 23.00 sıralarında bu hareketliliğin terör saldırısı olabileceğini düşünerek misafirlerim ile oradan ayrılmaya karar verdim" diye konuştu.

Lojmanlara açılan nizamiyenin girişinde kuyruk olduğunu, 23.30-00.00 sularında alaya girdiğine işaret eden Bilge, şöyle devam etti:

"Burada kimden duyduğumu hatırlamıyorum fakat bir darbe girişimine başlandığını öğrendim. Hatta burada nizamiyede bulunan Erdoğan Söyleyen Başçavuş, Süleyman Ektaş Başçavuş ve Veli Tüven Kıdemli Başçavuş'a bu hareketin paralel yapının işi olabileceğini, bu harekete destek verilmemesi gerektiğini söyler tarzda bir konuşma yaptım. Bu konuşmanın amacı bu şahısların da harekete destek verdikleri değil, sadece bir sohbetten ibarettir."

Alaya geldiğinde Albay Tatan'ın Akıncı Üssünde "güvenli bir yere intikal ettirildiğini" kendisine söylediklerini bildiren Bilge, şu görüşlere yer verdi:

"Albayı rehin aldıklarından bahsetmediler. Sadece güvenliğini sağlamak amacıyla intikalini sağladıklarını söylediler. Sonradan Albayın Jandarma Pilot Yarbay Ümüt Arif Bağ tarafından Akıncı Üssüne götürüldüğünü öğrendim. Alayda sonradan öğrendiğim kadarıyla Ahmet Balaban Albay, Halit Kabil Yarbay, Ümüt Arif Bağ Yarbay, Dursun Varlı Binbaşı, Mehmet Sağlam Binbaşı, Murat Güler binbaşının darbe girişimine destek verdiklerini sonradan cumartesi sabah saat 08.30 sıralarında öğrendim. Bu saydığım şahıslar benim alayda olduğum sırada hepsi görevlerinin başında çalışmaktaydılar.

Darbecilere destek verdiklerini sonradan öğrendiğim ve isimlerini zikrettiğim şahıslardan Semih Terzi Tuğgeneralin askeri kargo uçağı ile Etimesgut'ta bulunan 11. Hava Ulaştırma Terminaline geleceğini söylemişlerdi. Bu konuşmalar Alay Komutanlı Ümit Tatan'a vekalet eden, daha doğrusu bize vekalet ettiğini söyleyen Albay Ahmet Balaban'ın odasında gerçekleşmişti. Bütün emirler Balaban tarafından odada bulunan isimlerini saydığım diğer komutanlara veriliyordu. Ben isimlerini saydığım bu isimlerin darbeci olduğunu bilmiyordum. Kendilerine güvenmiştim. Ben Semih Terzi'nin darbeci olduğunu bilmiyordum. Odada bulunanlar Tuğgeneralin darbeci olduğunu değil, darbeyi engellemek üzere Ankara'ya geldiğini söylediler."

Şüpheli Astsubay Başçavuş Burak Erhan da olaydan 3-4 gün önce Tabur Komutanı Yarbay Halit Kabil'in "Telefonlarınız açık olsun. Bugünlerde alarm olabilir" dediğini, görevi sorduğunda ise "Gizli bir görev" cevabını verdiğini ama niteliğini söylemediğini anlattı. Erhan, darbe girişimi gecesi 22.30 sıralarında eşiyle dışarıda çay içerken Kabil'in kendisini arayarak, acil alaya çağırdığını ifade etti.

Alay Komutanı Tatan'ın Akıncılar Üssüne götüren helikopterde kendisinin de bulunduğunu dile getiren Erhan, üsse gidince Tatan'ın minibüse bindirildiğini, Tatan'ın iki cep telefonunu minibüsteki askere verdiğini ve bunu da komutanın kulağına söylediğini anlattı.

Erhan, "Kendisinin öldürülmesinden korktum. Çok şükür sağdır. Komutanımız beni helikopterde gördüğü için kesinlikle ismimi yanlış hatırladığını düşünüyorum. Hiçbir şekilde zor kullanmadım yapılan hiçbir faaliyetten de haberim yoktur. Biz aynı helikopterle geri döndük" diye konuştu.

Şüpheli İzzet Henek, darbe girişimi gecesi kendisini Halit Kabil'in alaya çağırdığını belirterek, şunları ifade etti:

"Normalde izinli olduğum için uçuş yazılmaz ve bu nedenle de neden çağrıldığımı merak ettim. 'Acaba beni mi kontrol ediyor' diye düşündüm ve alaya geldim. Burada Kabil bana 'Uçuş var, üzerini giyin' dedi. Ben de içeri gidip üzerimi giyindim. Daha sonra alay yolu üzerinde kendisi dururken görevi sordum. bana Genelkurmay Birinci Başkanı ve Özel Kuvvetler Komutanının emri ile Albay Tatan'ı helikopter ile Akıncılar Üssüne götüreceğimizi söyledi. Yazılı emrin de geleceğini söyledi."

Henek, Tatan'ın götürüldüğü helikopterde ikinci pilot olduğuna dikkati çekti.

-"Oluyor bir şeyler, başladı"

Yüzbaşı rütbesiyle helikopter pilotu olan şüpheli Soner Erol, şu beyanı verdi:

"Gelişmelerden eve geldikten sonra saat 22.30 sıralarında televizyondan haberim oldu. Ancak 'Beni ilgilendirmez, beni arayan da yok' diye düşündüm. Televizyondaki haberlere göre durumun vahim olduğunu düşününce saat 23.40 sıralarında nöbetçi subayı Hüseyin Çakıroğlu'nu aradım. 'Abi neler oluyor' dedim. O da 'Sonra konuşuruz' dedi ve telefonu kapattı. Daha sonra gece 00.20 de benim amirim olan Binbaşı Türkay Bilge arayarak alaya gelmemi istedi. Ben de izinli olduğumu söyleyip, gelmeyeyim dedi. O da 'Gel gel, herkes burada' dedi. Ben de olaylara karışmış duruma düşmemek ve gidip yoklama vermek amacıyla kabul ettim. 00.35 sıralarında birliğe geldim. Aracı dışarıya park ettim ve o sırada aracından bir şey alan Türkay Bilge ile karşılaştım. Ne olduğunu sordum. Dudak büktü ve 'Anlamadım. İçeri gidelim' dedi. Nizamiyeye geldiğimizde Binbaşı Dursun Varlı ile karşılaştım. Sanki nizamiyeye gelenleri karşılama pozisyonundaydı. 'Abi ne oluyor' dedim. O da güldü ve 'Oluyor bir şeyler, başladı' dedi. 'Ne başladı' dedim. Alay komutanının nerede olduğunu sordum. 'Alay komutanını götürdüler' dedi. Kim, nereye, nasıl diye panik sorular sordum. Pis bir gülümseme yaptı. Normalde biz silah taşımayız, ancak o gün üzerinde silah taşıyordu."

Şüpheli Özalp Yeşil, darbe gecesi 22.45'te şüphelilerden Binbaşı Dursun Varlı'nın kendisini acil olarak alaya çağırdığına işaret ederek, şunları kaydetti:

"Saat 23.00 sıralarıydı. Dursun Varlı'yı telefonla aradım, 'Komutanım ben geldim. Ne yapayım?' diye sordum. Üniformamı giyip tabur binasının önüne gelmemi söyledi. Ben de dediğini yaptım. Gittiğimde yanında Yarbay Halit Kabil, Üsteğmen Emre Demir de vardı. Ne yapacağımızı sorduk, eşimin beklediğini söyledim, o da bana eşimi hemen göndermemi, darbe olacağını, sıkı yönetim ilan edileceğini söyledi. Ben de eşime bunu anlatarak hemen eve giderek kapıları kilitlemesini söyledim. Geri onların yanına döndüm."

- "Sende mi Ramazan..."

Şüpheli Başçavuş Ramazan Gürkaynak, talimat üzerine birliğine geçtiğini, alay komutanı binası ile nizamiye arasındaki yolda 7-8 komutanını gördüğünü bildirdi. Alay Komutanı Tatan'ı ise görmediğini aktaran Gürkaynak, şunları söyledi:

"Halit Kabil'e durumu sordum. O da bana 'Sen git, üzerini giyin. Helikopteri hazırla' dedi. Üzerimi değişmek için odama çıktım. Uçuş çantamı da alarak helikopterin yanına gittim. Helikopteri kontrol etmeye çalışırken, diğer helikopteri çıkartan Astsubay Başçavuş Murat Yeşilyurt'u gördüm. Onların helikopteri çıkartmasına yardım ettim. Daha sonra kendi helikopterimin yanına gittim. Uçuş öncesi kontrolleri yaparken bir grubun yaklaştığını gördüm. Bu grupta Alay Komutanı Albay Ümit Tatan'ın yanında, Yarbay Halit Kabil, Binbaşı Dursun Varlı, Binbaşı Mehmet Sağlam, Binbaşı Murat Güler, Binbaşı Hüseyin Çakıroğlu ve Başçavuş Burak Erhan vardı.

Alay Komutanı Ümit Tatan'ı görünce esas duruşa geçtim. Alay Komutanının helikoptere yolcu olarak geldiğini veya pilot olarak uçacağını zannettim. Ama bir, bir buçuk metre bana yaklaşınca komutanın ellerinin arkada olduğunu, Yarbay Halit Kabil ile Binbaşı Dursun Varlı'nın Alay Komutanının koluna girdiğini gördüm. Alay Komutanı Ümit Tatan bana 'Sen de mi Ramazan' deyince ellerimi kaldırıp 'Vallahi komutanım, benim hiçbir şeyden haberim yok, alarm var dediler, bende geldim' dedim. Alay Komutanı kendisini getirenlere 'Arkadaşlar, yanlış yapıyorsunuz, burada çift başlılık var' dedi. Tatan'ı helikoptere bindirmek istediler. Komutan binmek istemedi. Direndi. İçlerinden hangisinin dediğini hatırlamıyorum. 'Birinci Başkanın emri var, helikoptere bineceksiniz' dedi."

Gürkaynak, Tatan'ın yere yatırılmak istendiğini, onun durumunu görmemek için helikopterin diğer tarafına geçtiğini ifade ederek, şunları kaydetti:

"Ben korku ve panik içindeydim. 1. pilot Yarbay Ümit Arif Bağ ve 2. pilot Yüzbaşı İzzet Henek bana 'Helikopteri çalıştırıyoruz' dedi. Helikopterin içerisine bindim. Kalkış pistine doğru hareket ettik. Pilotlar kuleyle temas kurdu. Kuleci kalkışa izin vermedi. Pilotlar 1. Başkanın emri olduğunu söyledi. Kuleci Hava Kuvvetleri Komutanlığı 1. Başkanın araması gerektiğini söylediler. Yarbay Halit Kabil, helikopterden inerek Alay Karargah binasına gitti.

5-10 dakika sonra Halit Kabil, geri döndü. Akıncılar'a indik. Alay Komutanımızı teslim ettiler. Ardından tekrar alaya intikal ettik. Helikopterin motorlarını susturduk. Bana ikmal yapmamı söylediler. Piste gelen uçaktan Semih Terzi ve timleri indiler. Ellerinde silahlarla etrafı emniyete aldılar. Semih Terzi ile beraberindeki 12 tim personeli benim bulunduğum helikoptere bindiler. Diğer helikoptere de 6-7 kişi bindiler. Bir timde uçağın iniş yaptığı yerde kaldılar. Arka koltuktaki kulaklığı Semih Terzi Paşa alıp, emir komuta bende direk kalkın dedi. İki helikopter birlikte kalkış yaptı. Helikopterle Özel Kuvvetler Karargahına hareket ettik."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber