'Yav senin her yerin AB üyesi olsa ne yazar?'

Erdoğan: "Dün Hollanda'da yaşanan kepazeliği izlediniz değil mi? Bir yandan Dışişleri Bakanımızın uçuş iznini iptal ediyorlar. Diğer taraftan Sosyal politikalar bakanımız önünü kesiyorlar. Kardeşlerim uluslararası hukukta büyükelçilikler kendi topraklarıdır o ülkelerin. Kapıyı açmıyorlar düşüne biliyor musunuz? Yav senin her yerin AB üyesi olsa ne yazar? Sen önce uluslarası hukuku öğren.

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 12 Mart 2017 18:15, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'Yav senin her yerin AB üyesi olsa ne yazar?'

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, uluslararası hukukta büyükelçiliklerin, konsoloslukların o ülkelerin toprağı olduğunu belirterek, "Yani şu anda Hollanda'daki büyükelçilik de konsolosluk da bizim toprağımızdır. Düşünebiliyor musunuz? Kapıyı açmıyorlar. İçeriden konsolosu dışarı çıkartmıyorlar ve Bakanımızı oraya göndermiyorlar. Bunu yapan kim? Hollanda. Kim bu? Avrupa Birliği üyesi. Yahu senin her yerin Avrupa Birliği üyesi olsa ne yazar? Sen önce uluslararası hukuku öğren. Demokrasi nedir onu öğren. Yeri geldiği zaman Türkiye'ye demokrasi dersi vermek isteyenler önce bunu öğrenin, bunu." dedi.

Kocaeli'nde düzenlenen toplu açılış töreninde halka hitap eden Erdoğan, alandaki vatandaşların yoğun tezahüratlarına yönelik, "Maşallah, bu gençliği parlamentoda görmek istemiyorlar. İsteseler de istemeseler de 18-25 yaş arası gençlik 16 Nisan'dan sonra adım adım parlamentoya hazırlanıyor. Alışacaklar, alışacaklar..." diye karşılık verdi.

Erdoğan, Kocaelililerle bir kez daha özlem gidermenin, kucaklaşmanın memnuniyeti içerisinde olduğunu dile getirerek, "Geciktik. Zira Diyanet Vakfının bir programındaydık. O programdan sonra orada yine başka programlar oldu. Bundan dolayı geciktik hakkınızı helal edin." diye konuştu.

Kocaeli ile dostluklarının, muhabbetlerinin çok eskilere, gençlik dönemlerine kadar uzandığını aktaran Erdoğan, bu yüzden Kocaeli'nin nereden nereye geldiğini çok iyi bildiğini söyledi.

Konuşması sık sık tezahüratlarla kesilen Erdoğan, "Gençler fazla kalmadı 36 gün... Ona göre." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, depremden sonra adeta yeniden inşa edilen Kocaeli'nin yaralarını sarmakla kalmayıp, ekonomide, altyapıda, istihdamda, sosyal ve kültürel faaliyetlerde ulaştığı seviyenin bizzat şahidi olduğunu aktararak, şunları kaydetti:

"Bilhassa son 14 yılda Kocaeli adeta şaha kalktı. Bu şehrimizin gösterdiği başarıda, bakanlarıyla, milletvekilleriyle, belediye başkanlarıyla, valileriyle uyum içinde örnek bir ekip çalışması yürütmesinin büyük bir payı vardır. Bugün de Türkiye'nin Milli Savunma Bakanlığını, Kocaelili bir kardeşimize, sizlerin bir evladına emanet ettik. Milli Savunma Bakanımız, işte bu ekip çalışması bilinciyle hem ülkemize hem de şehrimize hizmet ediyor. 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında, ülkemizin milli savunmasını yeniden yapılandırırken Bakanlığımıza çok önemli görevler verdik. Kuvvet komutanlarımızı, harp okullarımızı, savunma sanayimizi Bakanlığımıza bağladık. Harp okullarımızı, Milli Savunma Üniversitesi altında yeniden yapılandırdık. Yeni yapısıyla 13 Şubat'ta Hava Harp Okulu açılmıştı, yarın da inşallah Kara ve Deniz Harp Okullarımız faaliyete başlayacak."

- "Kocaeli bunlara layık"

Türk Silahlı Kuvvetleri için subay, astsubay, sözleşmeli er ve askeri öğrenci olarak 30 bin personel aldıklarına işaret eden Erdoğan, hepsini de Milli Savunma Bakanlığının organize ettiğini dile getirdi.

Erdoğan, diğer yandan Kocaeli'nin gelişmesi, kalkınması, büyümesi bakımından çok önemli projelerin de aksamadan ilerlediğini ifade ederek, Büyük Şehir Belediyesinin tramvay hattı inşaatının sürdüğünü, metro projesiyle ilgili çalışmalara da başlandığını aktardı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kocaeli'nde şehir hastanesi, bin 180 yatak kapasitesiyle abide bir eser olarak yükseliyor. Stadyum bitmek üzere. Kocaeli'ni geleceğe taşıyacak projelerden biri olarak gördüğüm Bilişim Vadisi'nin ilk etabı tamamlanmak üzere. Osman Gazi Köprüsü ve otoyol Körfez kıyısındaki trafiği büyük ölçüde rahatlattı mı? 'Yapamaz diyorlardı.' Yapıldı mı? Biz yaparız. İman öyle bir şeydir ki tekeden bile süt çıkartır, süt. Mesele inanmak, azmetmek." şeklinde konuştu.

"Geçilen 14 yılda Kocaeli'ne yaptığımız yatırımların tutarı ne biliyor musunuz? 20 milyar/katrilyon." diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Hiçbir zaman Kocaeli'ni aman ha ötelemedik. Çünkü Kocaeli bunlara layıktı. Kocaeli kişi başına düşen milli gelir bakımından ülkemiz ortalamasının epeyce üzerinde bir yer alıyor. Sanayide ve ticarette olduğu gibi, doğal güzellikleriyle de müstesna bir yere sahip Kocaeli, devam eden projelerle çok daha ileri bir seviyeye çıkacaktır. Bugün de Kocaeli'ne elimiz boş gelmedik. Toplam yatırım tutarı ne biliyor musunuz? 1 katrilyon 352 trilyon lira, 286 ayrı eser. Bununla geldik. Kamu yatırımları, belediye hizmetleri, özel sektör vesaire, hepsi. Eğitimde 214 dersliğin, 7 atölyenin, spor ve konferans salonlarının, 300 öğrencilik pansiyonların, Gebze Teknik Üniversite ve bunun Elektronik Mühendisliği binasının, yarı olimpik yüzme havuzunun, İşletme Fakültesi binasının ve Katı Atık Laboratuvarının resmi açılışlarını yapıyoruz. Bunları tek tek kalem kalem saymayacağım. Bunları geçiyorum. Çünkü sizlerle asıl konuşacağım mesele var."

- "Senin her yerin Avrupa Birliği üyesi olsa ne yazar?"

"16 Nisan referandumu pek çok konuda bir turnusol kağıdı." diyerek konuşmasını sürdüren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, tezahüratlar üzerine, "Kızlar, ana muhalefetin başındaki zat ne zannediyor biliyor musun? 18 yaşında sadece erkekler girecek parlamentoya, kızların gireceğini bilmiyor. Bak onu da öğrensin. Niye? Bakıyorum hesabı yaparken hep erkekler üzerinden yapıyor. Sorarsan bunlar kadın haklarından da iyi anlarlarmış. Anlamazlar. Bilmezler. İnşallah kızlarımız da erkeklerle beraber genç, 18-25 yaş arası parlamento sıralarında yerlerini alacaklar." değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, dün Hollanda'nın Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'ya yönelik tavrına ilişkin ise şunları kaydetti:

"Dün Hollanda'da yaşanan kepazeliği izlediniz değil mi? Bir yandan Dışişleri Bakanımızın uçağının iniş iznini iptal ediyorlar, diğer taraftan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımızın bir hanım, önünü kesip, yanında maslahatgüzar ve ablası konsolosluk binamıza girmesini engelliyorlar. Uluslararası hukukta büyükelçilikler, konsolosluklar kendi topraklarıdır o ülkelerin. Yani şu anda Hollanda'daki büyükelçilik de konsolosluk da bizim toprağımızdır. Düşünebiliyor musunuz? Kapıyı açmıyorlar. İçeriden konsolosu dışarı çıkartmıyorlar ve Bakanımızı oraya göndermiyorlar. Bunu yapan kim? Hollanda. Kim bu? Avrupa Birliği üyesi. Yahu senin her yerin Avrupa Birliği üyesi olsa ne yazar? Sen önce uluslararası hukuku öğren. Demokrasi nedir onu öğren. Yeri geldiği zaman Türkiye'ye demokrasi dersi vermek isteyenler önce bunu öğrenin, bunu."

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Buradan Avrupa Birliği organlarını ve demokrasiyi, insan haklarını, hukuk devletini koruma misyonuyla çalışan tüm uluslararası kuruluşları, Hollanda'ya karşı seslerini yükseltmeye, hatta yaptırım uygulamaya davet ediyorum." dedi.

Erdoğan, Kocaeli'nde Perşembe Pazar Yeri'nde düzenlenen toplu açılış töreninde yaptığı konuşmada, çarşamba günü Hollanda'da seçim yapılacağını hatırlatarak, "Seçimden dolayı, beyler, ırkçılık yapmak suretiyle, oy toplayacaklarını zannediyorlar. Ben şimdi buradan Hollanda'daki Hollanda vatandaşı olan kardeşlerime sesleniyorum; Ne yapacağınızı biliyorsunuz değil mi? Gereğini nasıl yapacağınızı biliyorsunuz değil mi?" diye konuştu.

Şu anda Hollanda, Almanya, Belçika, İskandinav ülkelerinin televizyon ekranlarından kendisini izlediğini belirten Erdoğan, "Hepsine sesleniyorum; Ne yapacağınızı biliyorsunuz değil mi? Türkiye düşmanlarına karşı, Cumhurbaşkanınıza düşmanlık yapanlara karşı, orada ne yapacağınızı biliyorsunuz değil mi? Kullanacakları oyları nasıl değerlendireceklerini o kardeşlerim çok iyi biliyorlar." ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir ülkenin bakanı bir yana, herhangi bir vatandaşının hiçbir gerekçe gösterilmeksizin bu tarz muamelelere maruz bırakılmasının asla kabul edilemeyeceğini vurgulayarak, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Hollanda polisi daha da ileri giderek, bu durumu protesto eden vatandaşlarımızın üzerine atlarıyla, itleriyle saldırarak, demokratik haklarını kullanmak dışında talepleri olmayan insanları darbetmiştir. Gazetecileri darbetmiştir, yerlere yatırmıştır. Bir süredir Almanya başta olmak üzere, hemen tüm Avrupa ülkelerinde benzer zorluklarla karşılaşıyoruz. Bugün çıkmış Hollanda Başbakanı açıklama yapıyor; 'Türkiye ile ilişkilerimizi düzelteceğiz.' Neyi düzeltiyorsun? Dur bakalım, daha sen bedel ödemedin. Önce bunun hesabını vereceksin.

Sen benim bir bayan bakanıma, orada akla hayale gelmez şekilde, edepsizce ona davranırsan, bunun hesabını vereceksin. Benim vatandaşlarımın üzerine at, it sürersen, bunun hesabını vereceksin. Dolayısıyla öyle Türkiye hakkında bilmem ne raporu hazırlamak falan, geç o işleri. Biz bize yeteriz. Bize bu millet yeter. Bize Allah yeter."

Başbakan Binali Yıldırım'ın, akşam Hollanda Başbakanı Mark Rutte'yi aradığını anımsatan Erdoğan, "Verdiği cevap; 'Çarşamba günü seçim var, burada sıkıntılı durum var. Herhangi bir şey yapamayız. Bakan burayı terk etsin.' Şuna bak. Seni Türkiye gibi bir ülkenin Başbakanı arıyor, verdiği cevaba bak. Gün ola harman ola. Şu anda biz sabırlıyız. Sabırla bu işin üzerine giderek, bu işin hesabını soracağız. Öyle bu burada kalmaz." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Hollanda'da yaşanan hadisenin, diplomasinin, uluslararası hukukun, teamüllerin, nezaketin ayaklar altına alınması olduğuna dikkati çekerek, "Avrupa'dan ses çıkıyor mu? Çıkmıyor. Niye? Bunlar birbirini ısırmaz, aynıdırlar. Hollanda, Avrupa Birliği üyesi bir hukuk devleti gibi değil, bir muz cumhuriyeti gibi davranmıştır. Yıllarca Türkiye'ye insan hakları, hukuk, demokrasi nutukları çekenlerin kendilerinin aslında bu değerlerden ne kadar uzak olduğunu tüm dünya gördü. Şimdi, yaptıkları terbiyesizliğe kılıflar uydurmaya çalışıyorlar. Ne söylerlerse söylesinler, mızrak çuvala sığmaz. Yapılan işin adı bir skandaldır. Hollanda, bu terbiyesizliğinin bedelini mutlaka ödeyecektir. Buradan Avrupa Birliği organlarını ve demokrasiyi, insan haklarını, hukuk devletini koruma misyonuyla çalışan tüm uluslararası kuruluşları, Hollanda'ya karşı seslerini yükseltmeye, hatta yaptırım uygulamaya davet ediyorum." değerlendirmesinde bulundu.

Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı Fatma Betül Sayan Kaya'nın Hollanda'da yaşadıklarına değinen Erdoğan, şöyle devam etti:

"Benim bakanım, diplomatik bir arabanın içinde mahkum. Ondan sonra da 'bizim tayin edeceğimiz arabaya binmezse, çekiciyle alıp götüreceğiz' diyorlar. Şu vahşete bak. Var mı eğilmek. Biz Allah'ın huzurunda eğiliriz, secdede eğiliriz, başka eğilmek yok. Çünkü bu ülke, kendini hem Avrupa Birliği değerlerine hem de küresel demokratik kabullere sığmayan, ancak faşist yönetimlerde görülebilecek bir konuma düşürmüştür. Meselenin 16 Nisan halk oylamasının ötesinde bir anlama sahip olduğu açıkça ortadadır. Avrupa kıtası, Türk düşmanlığı, Müslüman düşmanlığı, İslam karşıtlığı hastalıklarının pençesinde inlemektedir. Irkçı partilerin ve ırkçı söylemlerin giderek yükselmesi, Avrupa'nın geleceğini tehdit ediyor. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarında kaybedilen 10 milyonlarca insandan, yaşanan derin acılardan gereken derslerin hala çıkartılmadığını, üzüntüyle müşahede ediyoruz. Biz kendi medeniyetimizin, kültürümüzün ve tarihimizin bize tavsiye ettiği şekilde, insan öncelikli, yaşatma öncelikli duruşumuzu sonuna kadar sürdüreceğiz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Avrupa genelinde 6,5 milyon Türkiye kökenli insanla, bu kıtada var olmakta, yaşamakta ve bir gelecek kurmakta kararlı olduklarını ifade ederek, "Avrupalı dostlarımızdan ırkçılığı ve İslam düşmanlığını bir kenara bırakarak, ortak geleceğimiz konusunda neler yapabileceğimizi konuşabileceğimiz bir iklimin tesisi için çalışmalarını bekliyoruz." şeklinde konuştu.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Tutturmuş bir tek adamlık, tek adamlık... Varsa yoksa tek adam sensin. Yedi seçim kaybettin hala partinin başında duruyorsun. Tek adam sensin. Öyle mi? Eğer senin, partinin mensuplarının iradesine saygın olsa bırakıp gitmen lazım. Partinin tabanına saygın olsa bırakıp gitmen lazım. Aldığın oylar ortada. Hala partinin başında duruyorsun. Batı'da bir parti başkanı bir seçim kaybetse, iki seçim kaybetse hemen istifasını verir, gider ama bunda böyle bir nezaket yok. Anlamaz bu işten ama er veya geç Kemal gidicidir." dedi.

Erdoğan, Kocaeli'nde Perşembe Pazar Yeri'nde düzenlenen toplu açılış töreninde yaptığı konuşmada, bugünün tarihinin 12 Mart olduğuna dikkati çekerek, bu tarihin, 2 önemli olayla anıldığını dile getirdi. Bunlardan birincisinin İstiklal Marşı'nın kabulü olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Bu vesileyle Kurtuluş Savaşımızın tüm şehitlerini, bu savaşı yürüten Gazi Mustafa Kemal'i ve Büyük Millet Meclisimizin tüm üyelerini, hassaten İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif Ersoy'u rahmetle yad ediyorum." diye konuştu.

İstiklal Marşı'nın "Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?/Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!/Canı, cananı, bütün varımı alsın da Hüda,/Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda", "Ruhumun senden, İlahi, şudur ancak emeli:/Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli./Bu ezanlar -ki şehadetleri dinin temeli/Ebedi yurdumun üstünde benim inlemeli." dizelerini seslendiren Erdoğan, vatandaşlara, "Evet... Milletimiz, 15 Temmuz'da vatanının uğruna gerekirse kendini feda edebileceğini tüm dünyaya gösterdi mi? F-16'lar bomba yağdırıyordu. F-16'lar bomba yağdırırken, bizim gençlerimiz kaçtı mı? Tanklar, toplar üzerine gelirken kaçtı mı? Bizim gençlerimiz tankların altına kendilerini attı mı? Modern silahlarla ki milletin silahlarıydı, o Feto'nun uşakları, alçaklar, kalkıp da onların üzerine kadın, genç, yaşlı demeden ateş ederken, onlar yıldı mı?" diye seslendi.

Konuşmasına "Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma, sakın./Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın./Doğacaktır sana vadettiği günler Hakk'ın.../Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın." dizeleriyle devam eden Erdoğan, "Ne yaptı? Göğsünü siper etti. Neye? F-16'lara, helikopterlerden yağan bombalara. O bombalar, bizim hanım kardeşlerimizi yıldırmadı, gençlerimizi yıldırmadı. Neden? Çünkü onlar 'Şehadet' dediler. 'Şehitler tepesi boş değil' dediler. O tepeye doğru yürüdüler. 'Ölürsem şehit, kalırsam gazi olacağım' dediler ve böyle yürüdüler. 249 şehidimiz oldu. 15 Temmuz, mabetlerimize namahrem eli değmesin diye, ezanlar yurdumuzun üstünde ebediyen inlesin diye, 249 kardeşimiz şehadete yürüdü. Allah'tan tüm şehitlerimize rahmet diliyorum. 2 bin 193 gazimize şifalar diliyorum. Milletimizin bu cesareti, bu iradesi, bu kahramanlığı karşısında bizlere düşen daha çok çalışmaktır." dedi.

Erdoğan, gazilerle dün yaşadığı diyaloğa değinerek, "Gaziler, dün akşam baktım ki İstanbul'da, Beyoğlu'nda, Hollanda Konsolosluğunun önüne yürüyorlar. Bana da telefonda diyorlar ki 'Reisim neredeyiz biliyor musun?', 'Hayırdır, neredesiniz?', 'Biz şimdi Hollanda Konsolosluğunun önüne gidiyoruz', 'Ne işiniz var?' Verdikleri cevap; (Rotterdam'da ne varsa burada da o var)" dedi.

Mehmet Akif Ersoy'un "Allah, bir daha bu millete İstiklal Marşı yazdırmasın" sözünü aktaran Erdoğan, "Çünkü bu marşın her kelimesinde, her satırında, her kıtasında koskoca bir milletin çektiği acıların izi vardır, kanı vardır. Kardeşlerim! 15 Temmuz'da milletimiz elbette yeni bir İstiklal Marşı yazmamıştır ama herkese şunu göstermiştir, Türk milleti gerektiğinde İstiklal Marşı'nın ifade ettiği ruhu diriltme konusunda en küçük bir tereddüt sahibi değildir. Yurdumuzun üstünde tüten en son ocak sönmeden, kimsenin bayrağımıza, ezanımıza, özgürlüğümüze, geleceğimize el uzatamayacağını, 15 Temmuz gecesi 7 düvele gösterdik. Ben bu milletin bir ferdi olmaktan, Cumhurbaşkanları olmaktan, evladı olmaktan Rabbime ne kadar hamdetsem azdır." ifadelerini kullandı.

12 Mart 1971'in ülke tarihinin utanç günlerinden birisi olduğunu kaydeden Erdoğan, "Darbeler, cuntalar ve muhtıralar silsilesinin bir halkasıdır. Demokrasimizin üzerinde kara bir leke olan 12 Mart Muhtırası, milletimiz için tıpkı 1960 darbesi, tıpkı 1980 darbesi, tıpkı 28 Şubat darbesi gibi hatta 27 Nisan bildirisi gibi bir ibret vesikasıdır. Kendilerini milletimizin iradesinin, tercihlerinin, halkı yetki verdiklerinin üzerinde görenler, 12 Mart'ta bir kez daha sahneye çıkmışlardır. 1969 seçimleri sonrasında yaşanan sorunların, yönetim sistemi içinde çözülememesi, darbecilerin eline koz vermiştir." diye konuştu.

- AK Parti ve MHP'ye teşekkür

12 Eylül öncesinde de cumhurbaşkanlığı seçimi krizinin sonuçlandırılmamasının benzer bir bahaneye imkan sağladığını anımsatan Erdoğan, şöyle devam etti:

"Türkiye artık böyle demokrasi ayıplarına muhatap olmasın diye yönetim sistemini değiştiriyoruz. 16 Nisan'da milletimizin takdirine sunulan anayasa değişikliği işte bu amaçla hazırlanmıştır. Kardeşlerim! Şimdi komşularımıza, anlatmanız lazım, bu 18 madde nedir, biz 16 Nisan'da neyi oylayacağız... Bunu anamuhalefetin başındaki zat bilmiyor ama siz bileceksiniz ve bunu herkese anlatacaksınız. Şimdi biraz sonra geleceğim, dün akşam Sultanbeyli'de bunları anlattım, bilmiyorum izleme imkanınız oldu mu? Bu mesele ülkemizin gündemine yeni gelmiş değil ta Osmanlı döneminden başlayarak, Cumhuriyet dönemi de dahil olmak üzere yönetim sistemi meselesi hep tartışılmıştır. Hep bir arayış içinde olunmuştur. Biz hem tarihi tecrübeleri hem son 14 yılda kendi yaşadıklarımızı özellikle de 15 Temmuz darbe girişimiyle ortaya çıkan durumu göz önünde bulundurarak, böyle bir adım attık. Öncelikle AK Parti Genel Başkanı ve milletvekillerine, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı ve milletvekillerine, Cumhurbaşkanı olarak şahsım ve milletim adına çok teşekkür ediyorum. Zira her iki partinin lider kadrosu, milletvekillerinin böyle bir dayanışmayı göstermesi, parlamentodan 339 oyla referandumun geçmesi, önemliydi. Niye? Bu çok önemli; milli iradeye gidip vizesini bu iki partinin mensupları verdi. Çünkü onlar, milli iradeden yanaydı."

- "Bu terazi bu kadar sıkleti çekmez"

Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Diğerlerine bakınca, kardeşlerim, şu anda kim 'hayır' diyor? Kandil 'hayır' diyor, İmralı 'hayır diyor. Şu anda o 'hayır' diyenlerle beraber kimler hareket ediyor, söylememe gerek var mı? Hepsini biliyorsunuz değil mi? Bakın, sevgili Peygamberimizin hadisi ortada: 'Kişi sevdikleriyle beraberdir.' Şimdi, kim kimi seviyorsa onunla haşrolunacak. Bir başka güzel söz, 'Söyle bana arkadaşını, söyleyeyim sana kim olduğunu.' Senin arkadaşın Kandil ise Kandil'dekilerle berabersin. Bunlar kan kusanlar değil mi? Bunlar, bu ülkeyi bölmek, parçalamak isteyenler değil mi? Şimdi çıkmış, anamuhalefetin başındaki zat, milleti aldatmak için elinden gelen yalanı söylüyor. Dürüst ol. Artık bu millet senin yalanlarından bıktı. Tutturmuş bir tek adamlık, tek adamlık... Varsa yoksa tek adam sensin. Yedi seçim kaybettin hala partinin başında duruyorsun. Tek adam sensin. Öyle mi? Eğer senin, partinin mensuplarının iradesine saygın olsa bırakıp gitmen lazım. Partinin tabanına saygın olsa bırakıp gitmen lazım. Aldığın oylar ortada. Hala partinin başında duruyorsun. Batı'da bir parti başkanı bir seçim kaybetse, iki seçim kaybetse hemen istifasını verir, gider ama bunda böyle bir nezaket yok. Anlamaz bu işten ama er veya geç Kemal gidicidir. Zira, mensubu olduğu parti bu yükü daha fazla taşıyamaz. Zira bu terazi bu kadar sıkleti çekmez."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber