Ankara'da bir tiyatro oyunu...

Kaynak : Sabah
Haber Giriş : 27 Mart 2007 09:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

ASLI AYDINTAŞBAŞ

Birinci perde: Komutanlar bir gece eşlerini alarak Çankaya'ya yemeğe gider. Ankara'da bir paniktir başlar. İçerde eşler ve komutanlar son derece lezzetli bir yemek yer; ardından kadınlar ve erkekler ayrı ayrı kahve er. Havadan sudan konuşulur ve iç politika gündeme gelse de ortada ciddi bir planlama havası yoktur. Dışarıda gazeteciler, Köşk'ün kapısına üşüşmüş en ufak bir sinyal için aportta bekler. O gün ve ertesi gün herkes telefona sarılıp tanıyıp tanımadığı tüm askerleri arar. Sonuçta Köşk'ten dışarı su sızmaz. Ancak o sahne, genetik olarak gizli zirveler ve yemekli "mesajlara" alışmış olan Ankaralıların hafızasına yazılır.

İkinci perde: Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı hakkında hapisteki Abdullah Öcalan'a "Sayın" dediği için soruşturma başlatılır. Aslında kimse soruşturmadan ciddi bir şey çıkacağı düşüncesinde değildir. Ancak ortada olan, ana muhalefet liderinin bir haftadır eline aldığı CDROM'u sallayarak yaptığı kampanyanın etkili olmuş olduğudur. Başbakan, 7 yıl önce Avustralya'da bir radyo kanalına verdiği röportajda "Kürt sorunu" konusuna değinir ve alelacele verdiği röportajda "Sayın Öcalan"

der. Ancak normalde bir dil sürçmesinden ibaret sayılabilecek mesele, şu zamana kadar "Sayın Öcalan" diyen herkesin ceza aldığı memlekette özel bir polemik konusu haline gelir. Asıl mesele, bu röportajın neden şimdi çıktığıdır. Ankara'nın gizemli yollarını bilenler, "Daha ne kasetler çıkacak" havasındadır. Bu tarz "derin devlet" takılanlardan bıkmış usanmış AK Partililer ise, röportajın şimdi çıkmasının tesadüf olmadığını ancak bu tarz "kaset operasyonları" nın ancak AK Parti'ye yarayacağını söyler. Ancak Ankaralılar yine de tam ikna olmamış durumda, imalı imalı bakar.

Üçüncü perde: Komutanlar, nedeni ve zamanı çok anlaşılamayan bir ziyaret gerçekleştirir Meclis Başkanı'na. Önceden çok dedikodusu olur. O gün geldiğinde, komutanlar kameraları istemez. İçerde 4 yıl önceki gergin ziyaretin tersine, esprili ve rahat bir ortam vardır. Kimsepolitikaya girmez . Yunanistan'ın 4-1 mağlubiyet aldığı maç, Başkan'ın memleketi Manisa ve mesir macunundan konuşulur. Komutanlara bol bol hediye verilir: Ancak Ankaralıların kafaları çoktan başka komplolara yönelmtir. Neden şimdi? Neden Meclis Başkanı? Ve en önemlisi, neden mesir macunu?

Dördüncü perde: Hükümetle iyi geçinen ve kabinedeki bakanlardan biriyle yakınlığıyla tanınan çok önemli bir iş kadını, gözaltına alınır. Aslında söz konusu şirket ve sahibesi, hükümetin doğrudan desteğine sahip değildir ve iş kadınının bakanla dostluk iddiaları, tepe makamlardakileri fazlasıyla rahatsız etmiştir. Ancak yine de olayların sıkışık bir haftaya denk gelmesi, Ankaralılar tarafından manidar bulunur. Haftalardır "Bu hafta heyecanlı geçer" diye heveslenip sonra sinek avlayan skandal severler, bu olayı memlekette tüm sorunları içine alan devasa bir komplonun bir parçası olarak görmek ister. Ortada herhangi bir bağlantı olmasa da, konu cumhurbaşkanlığı meselesine bağlanır.

Son perde: Ve birinci bölümün son perdesi, arada yaşanan tüm heyecan dolu dakikalara rağmen son derce sıkıcı geçer. Mekan yine Çankaya Köşkü'dür. Artık veda etmeye hazırlanan ev sahibi, kendisinden sonra kimin geleceğini tayin etmek için yapılan komplolara değil, emeklilik hayatında yaşayacağı evin bilumum sorunlarına kafa yormaktadır.

Giderayak gerilimi artırıp artırmamak arasında kararsızdır. İkisinin de faturası ve omuzlarındaki yükü büyüktür. Bir gün kendisini ziyarete gelenlere "43 yıllık devlet hizmetim var; bunun 7 yılı cumhurbaşkanlığı" der. Bir başka gün, "Protokolden sıkıldım. Halkın arasına karışmak istiyorum artık" sözleri çıkıverir ağzından.

Kan, gözyaşı, heyecan bekleyenler, bu birbirinden kopuk ve anlamsız sahneleri nasıl bağlayacaklarını bilmezler. Her şey vardır ama beklenen senaryoların hiçbiri oynanmamaktadır. Yoksa... Yoksa bu film diğerlerinden farklı mı bitecektir?

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber