'CHP'nin adalet anlayışı sakat bir anlayıştır'

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ: - "Cumhuriyet Halk Partisi'nin adalet anlayışı sakat bir anlayıştır" - "Biz onların adalet anlayışını geçmişte adalet bakanlarının hakim ve savcı alımlarında, 'Ne yapacaktım, buraya ülkücüleri mi dolduracaktım' şeklindeki açıklamasıyla 'bugün kadrolaşacaksın ama yarın bunlar sana lazım olacak' açıklamalarının altında görüyoruz. Yani CHP'li olanlara devlette yol açıp, olmayanlara yolu kapamak, CHP'nin adalet anlayışının geçmişteki uygulamaları örneği"

Kaynak : Anadolu Ajansı
Haber Giriş : 02 Eylül 2017 11:47, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
'CHP'nin adalet anlayışı sakat bir anlayıştır'

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, CHP'nin Çanakkale'deki Adalet Kurultayına ilişkin, "Cumhuriyet Halk Partisi'nin adalet anlayışı sakat bir anlayıştır. Biz onların adalet anlayışını geçmişte adalet bakanlarının hakim ve savcı alımlarında, 'Ne yapacaktım, buraya ülkücüleri mi dolduracaktım' şeklindeki açıklamasıyla 'bugün kadrolaşacaksın ama yarın bunlar sana lazım olacak' açıklamalarının altında görüyoruz. Yani CHP'li olanlara devlette yol açıp, olmayanlara yolu kapamak, CHP'nin adalet anlayışının geçmişteki uygulamaları örneği." dedi.

Bozdağ, bayramlaşma programlarına katılmak üzere geldiği Yozgat'ta, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Bekir Bozdağ, "CHP adalet yürüyüşünün ardından Çanakkale'de kurultay düzenledi, daha sonra adalet konusunda söylemleri oldu. FETÖ'nün de soruşturma kapsamı gündemde iken CHP'nin nasıl bir yol izlediğine ilişkin düşüncelerini aktarır mısınız?" sorusu üzerine, CHP'nin yürüyüşünü "planlı bir adaleti istismar yürüyüşü" olarak nitelendirdi.

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, "Planlı bir mühendislik hareketidir. Tamamen dünya kamuoyunu, Türkiye'nin aleyhine yönlendirmek ve Kılıçdaroğlu'nun 2019'a cumuhurbaşkanı adaylığı sürecinde adaylık taşlarını döşemek, onun adaylığını sağlamak maksadıyla yapılan bir siyasal çalışmadır." diye konuştu.

Türkiye'de hak ve adalet konusunun milletin tamamı tarafından önemsenen, değer verilen bir konu olduğunu vurgulayan Bozdağ, şöyle skonuştu:

"Adalet yüce bir değerdir, bu yüce değeri yüceltmek hepimizin ortak görevidir. AK Parti hükümetleri döneminde toplumun devlet imkanlarından aldığı pay, sosyal hukuk devleti olmanın gereği olarak adil bir şekilde Türkiye'nin dört bir yanına dağıtılmıştır. Baktığınız zaman bizim hükümetlerimizin yatırımlarına Türkiye'nin sadece bir iline, bir ilçesinde veya bölgesine değil, her yerde eş zamanlı aynı anlayış içerisinde adımlar atılmıştır. Her yerde eş zamanlı aynı anlayış içerisinde adımlar atılmıştır. Biz, bölünmüş yol dedik, Türkiye'nin her ilinde eş zamanlı başladı. Toplu konut dedik, her yerde eş zamanlı başladı. Doğalgaz dedik, Türkiye'nin dört bir yanına doğalgaz getirdik. Üniversiteler dedik, Türkiye'nin dört bir yanına üniversiteleri bütün illere ulaştırdık. Sağlık dedik, Türkiye'nin dört bir yanında sağlıkta büyük reformlar yaptık ve havayolu dedik, halkın yolu haline getirdik. Dikkat edilirse eserleri Türkiye'nin dört bir yanına dağıtılışında ve hizmetlerin milletimizin her bir ferdine ulaştırılmasında adil ve eşitlik ilkesine uygun hakkaniyetli bir dağılım, Türkiye Cumhuriyeti ilk defa AK Parti hükümetleri döneminde oldu. AK Parti'ye oy versin vermesin, her yerde adaletli bir dağılımı ve eşit yaklaşımı gördü. Ülkenin doğusuna ayrı, güneydoğusuna ayrı, İç Anadolu'suna ayrı başka yerlerine ayrı politikalara ilk defa AK Parti son vermiş, her yere eşit, her yere adil bir dağılımı siyasetin merkezine koymuştur ve halk da bu adaletli eşit yaklaşım nedeniyle her seçimde bize verdiği desteği artırmıştır."

Halkın da bu dağılımdan, bu anlayıştan memnuniyetinin ortada olduğuna işaret eden Bozdağ, bunun açık yüreklilikle söylemesi gerektiğini ancak bunu değiştiren çevreler bulunduğunu kaydetti.

"Cumhuriyet Halk Partisi'nin adalet anlayışı sakat bir anlayıştır." diyen Bozdağ, değerlendirmelerine şöyle devam etti:

"Biz onların adalet anlayışını geçmişte adalet bakanlarının hakim ve savcı alımlarında, 'Ne yapacaktım, buraya ülkücüleri mi dolduracaktım' şeklindeki açıklamasıyla 'bugün kadrolaşacaksın ama yarın bunlar sana lazım olacak' açıklamalarının altında görüyoruz. Yani CHP'li olanlara devlette yol açıp, olmayanlara yolu kapamak, CHP'nin adalet anlayışının geçmişteki uygulamaları örneği. Üniversite okumak isteyen kızlarımız arasında başı açık, başı kapalı diye ayrım yapmak ve bu ayrımı da mahkeme kararlarıyla tescil ettirmek onların adalet anlayışıdır. Haksızlığa adalet diyen mahkeme kararlarıyla bu adaleti tescil etti diye övünen ve bu yasakları savunan bir hareket onların anlayışında başı açık başı kapalı yavrularımız arasında ayrım yapıp bazılarına ortaöğretim, yükseköğretim kapılarına sonuna kadar açıp bazılarına da kapıları sonuna kadar kapatmak hem eşitlik hem adaletin gereğinde. Bu doğru bir şey mi?"

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, CHP'nin Çanakkale'deki adalet kurultayına ilişkin, "CHP deyince, her zaman, haksızlığa adalet diyen ve haksızlığı savunan, mahkeme kararlarıyla da bunun tescilini adalet diye millete anlatan hastalıklı bir anlayış benim aklıma geliyor." dedi.

Bozdağ, bayramlaşma etkinliklerine katılmak üzere geldiği Yozgat'ta, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Bekir Bozdağ, CHP'nin Çanakkale'de düzenlediği adalet kurultayıyla ilgili soru üzerine, daha önce başörtülü birinin öğretmenlik yapması, üniversitede çalışmasının mümkün olmadığını söyledi.

CHP'nin, bu durumu "adalet olarak gördüğünü ve savunduğunu" belirten Bozdağ, şöyle konuştu:

"Şimdi Türkiye'de baktığınızda bütün haksızlıklar kaldı mı, kalmadı. Üniversitelere giriş sınavında meslek liselerinin önündeki katsayı engeli adalet diye yıllar yılı savunuldu. Bu milletin evlatlarının neredeyse yarısına haksızlık yapıldı. Yarısına hakkı olmadığı halde fazla birtakım puanlar verildi. Bu da eşitlik adına, adalet adına savunuldu ve CHP tarafından savunuldu. Onların adalet anlayışı, bu haksızlıktı. Parlamentoda başörtülü bir milletvekili yoktu. Onların birisi Sayın Merve Kavakçı hanımefendi, başörtülü seçildi, meclise girdi. Onların adalet anlayışında başörtülü milletvekili meclise giremez, girdiği zaman ona haddini bildirmek lazımdı. Dönemin başbakanı merhum Ecevit, meclis kürsüsünden 'bura devlete meydan okunacak yer değildir, bu kadına haddini bildirin' diye kükredi. CHP deyince, adalet deyince benim aklıma bunlar geliyor. Her zaman, haksızlığa adalet diyen ve haksızlığı savunan, mahkeme kararlarıyla da bunun tescilini adalet diye millete anlatan hastalıklı bir anlayış benim aklıma geliyor."

Çalışma hayatında ve eğitimde "başı örtülü, başı açık" ayırımını ortadan kaldıklarına dikkati çeken Bozdağ, "Geçmişin adalet duygularını rencide eden, insanların devlete olan güvenini yok eden ne kadar haksız, eşitsiz gayri adil uygulama varsa tamamına son veren yaklaşımı AK Parti hükümetleri ortaya koymuştur ve adaleti hem hizmetlerde hem de hayatın her alanında tesis eden adımları hükümetlerimiz atmıştır." değerlendirmesinde bulundu.

- "Türk yargısı bağımsız ve tarafsızdır"

Türk yargısının da bağımsız ve tarafsız olduğunu belirten Bozdağ, "Yargının içerisinde Fetullahçı Terör Örgütü'nün bazı hakim ve savcıları örgüte katması ve bunların tarafsız, bağımsız hakim ve savcılık yapma vasfını yitirmeleri nedeniyle yaklaşık 4 bin 500 civarında hakim ve savcı, bağımsız ve tarafsız görev yapamayacağı kabul edilerek Hakimler ve Savcılar Kurulu tarafından meslekten uzaklaştırılmıştır." dedi.

Bu yapılırken yargının bağımsızlığı ve tarafsızlığı üzerine düşen gölgelerin ortadan kaldırılması, yargının işgaline, yargı görevi yapanların bir terör örgütü tarafından rehin alınmasına son verilmesinin amaçlandığını vurgulayan Bozdağ, Şunları kaydetti:

"Cumhuriyet Halk Partisi, geçmişin alışkanlıklarıyla siyaset üretemediği alanlarda yargı desteği ile yol alan bir anlayışı yeniden hayata geçirmek istiyor. Onu görüyoruz. Geçmişte Cumhuriyet Halk Parti'li siyasetçiler siyaset üretmekte, hükümete karşı mücadele etmekte aciz kalınca Yargıtay bir açıklama yapardı, Danıştay bir açıklama yapardı, Anayasa Mahkemesi başkanı bir açıklama yapardı. Onların adına esasında sol siyaseti onlar üretirlerdi ama şimdi siyasete karışmayan, anayasa ve hukukun gereğini yapan bir Türk yargısı var. Ama sürekli yargıdan destek alarak siyaset yapma alışkanlığını kazanmış olan CHP, son yıllarda bu desteği göremeyince 'yargı tarafsız, bağımsız vasfını yitirdi' diye Türk yargısına büyük bir iftirayı dillendirmektedir. Bu doğru değildir. Esasında taraflı ve adil olmayan bir yargı uygulaması Türkiye'nin gündeminde şu anda yoktur. Tamamen siyasal bir bakışla CHP'nin Türk yargısını karalaması söz konusudur. Adalet kurultayı ve adalet yürüyüşle Cumhuriyet Halk Partisi, maalesef Türk yargısına da Türk adaletine de mahkemelerimize de devletimize de milletimize de hem büyük bir saygısızlık yapmakta hem de büyük bir zarar vermektedir. Türkiye'de adaletin olmadığına dair argümanları kimler dile getiriyor? Bakıyorsun, PKK, FETÖ, DHKP-C dile getiriyor. Batılı ülkeler bunu dile getiriyor. CHP bu söylemleriyle bunların değirmenine adeta su taşımış oluyor ve Türkiye'ye haksızlık yapıyor. Türkiye'nin yargısına, hakimlerine ve savcılarına haksızlık yapmaktadır. Bu haksızlığı milletimiz de yakinen görmektedir."

CHP'nin, adalet kurultayını düzenlediği yeri de eleştiren Bozdağ, "Bizim açımızdan son derece manevi yeri yüksek olan bir yer. O toprakların her bir karışı şehitlerimizin kanı ile sulanmıştır. Ben oraları çok iyi bilen, tarihi bilen dostlarıma sorduğumda, tarihi bilenler orada her adımı atarken, besmele çekerek atarlar çünkü adım attığımız yerde bir şehidimizin, şehit düştüğü yer olabilir veya onun altında şehitlerimizin herhangi birisi bulunabilir. Onun manevi sorumluluğu içerisinde adım atmak ve orada besmele ile adım atmak edep gereğidir' diye değerlendirme yapmıştı." dedi.

Başbakan Yardımcısı Bozdağ, şunları kaydetti:

"Gördük ki kurultayda şehitlerimizin metfun bulunduğu bu büyük alanın içesinde o manevi bakımdan değer verdiğimiz yerin içerisinde çiftetelli atan, göbek atan, alkol kullanan bir edepsizliğe, bir saygısızlığa, bir terbiyesizliğe de bazı Cumhuriyet Halk Parti'liler imza attılar. Bazı gazeteler atletli fotoğraflı halk adamlığı vatandaşlık çıkarmaya çalışıyorlar. Onlara buradan ifade etmek isterim. Siz, Türk halkına sorun bakalım, hangi Türk vatandaşı şehitlerimizin manevi huzurunda içki içip, çiftetelli oynayıp, göbek atıyor. Halk adamı, halkını bilen, halkın değerlerine saygılı olan birisi bunu yapar mı, yapamaz. Türkiye'nin dört bir yanında hangi mezarlıkta veya mezarlık çevresinde içki içilip, göbek atılabilir, oynanabilir ve bunu halk hoş görebilir? Çok büyük bir terbiyesizlik, çok büyük bir edepsizlik, çok büyük bir saygısızlık ve hakaret var burada. Şehitlerimize saygısızlık vardır. Gazilerimize saygısızlık vardır. Milletimize saygısızlık vardır. Tarihimize saygısızlık vardır. İnancımıza saygısızlık vardır. Şimdi bu saygısızlığın üzerini örtmeye gayret ediyorlar. Saygısızlığı yaptıktan sonra üzerini örtmek için çaba yanlıştır. Doğru olan saygısızlığı yapmamaktır, yaptırmamaktır. Hem yapacaklar hem de bu saygısızlıktan özür dilemeden, bu saygısızlığı yapanlara haddini bildirmeden sıyrılacaklar. Böyle bir şey olmaz. Bu saygısızlığı yapanlar hem disiplin cezalarına hem de ceza hukuku bakımından suç oluşturan bir eylem varsa buradan ceza görmeleri hem de milletten özür dilemeleri lazım. Sadece onların değil Sayın Kılıçdaroğlu'nun da 'Türk milletinden özür diliyorum' demesi şehitlerimizin manevi hatırasını zedeleyen bu saygısızlar nedeniyle şehitlerimizin manevi huzurlarında bizzat onlardan 'özür diliyorum' demesi lazım."

Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'ndeki (IKBY) referandum kararıyla ilgili "Umarız ki bu referandum ertelenir ve bölge daha fazla istikrarsızlığa, huzursuzluğa, güvensiz ortama itilmez. Yeni kargaşanın, yeni karmaşanın ortaya çıkılmasına fırsat verilmez. Türkiye bu referandumun ertelenmesi için gerekli girişimleri bugüne kadar sürdürdü, bundan sonra da sürdürecektir. Ayrıca Kerkük'ün de bu referanduma dahil edilmesi ayrı büyük bir yanlıştır." dedi.

Bozdağ, bayramlaşma programlarına katılmak üzere geldiği Yozgat'ta, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

Bir basın mensubunun, Kuzey Irak'ta bağımsızlık referandumu gerçekleştirileceğini ve referandumda Türkiye'nin tavrının ne olacağını sorması üzerine Bozdağ, Türkiye'nin bu konudaki tavrının çok net olduğunu söyledi. Irak'ta toprak bütünlüğüne, siyasal birliğine, egemenliğine ve bağımsızlığına saygının esas olduğuna dikkati çeken Bozdağ, şunları kaydetti:

"Türkiye, bu birliğin bozulmaması gerektiğini yüksek bir dille ifade etmiştir. Yapılacak halk oylamasının yanlış olduğunu sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, Dışişleri Bakanımız yüksek düzeyde ifade etmişlerdir. Hem kamuoyu nezdinde hem de yapılan ikili görüşmelerle ifade edilmiştir. Burada bu referandumun yapılması, bölgeye huzur, istikrar getirmez, güvenlik ortamını bozar, bölgeyi istikrarsızlaştırır ve bu bölgeden hiç beklenmedik sorunların ortaya çıkmasına yol açar. Bölgede sadece Kürtler yaşamıyor, orada ihtilaflı bölgeler var, Türkmenler ve Araplar var. Sadece Barzani'nin tek başına alacağı kararla o bölgenin kaderinin değiştirilmesi mümkün değildir. Hepsi bu referanduma karşıdır, Irak merkezi hükümeti de bu referanduma karşıdır. Dolayısıyla Türkiye bu referandumun yapılmamasının doğru olduğunu, bölgenin huzuru, güvenliği, istikrarı, barışı için referandumun ertelenmesinin şart olduğunu ifade etmiştir. Umarız ki bu referandum ertelenir ve bölge daha fazla istikrarsızlığa, huzursuzluğa, güvensiz ortama itilmez. Yeni kargaşanın, yeni karmaşanın ortaya çıkılmasına fırsat verilmez. Türkiye bu referandumun ertelenmesi için gerekli girişimleri bugüne kadar sürdürdü, bundan sonra da sürdürecektir. Ayrıca Kerkük'ün de bu referanduma dahil edilmesi ayrı, büyük bir yanlıştır. Çünkü Kerkük üzerinde pek çok ihtilaflı konu vardır ve bunların hiçbirisi açıklığa, çözüme kavuşturulmamıştır. Hem Kerkük hem bölgenin tamamını kapsayan bu referandumu Türkiye olarak yanlış görüyoruz, büyük bir tarihi hata olarak görüyoruz. Bölgenin huzursuzluğuna, istikrarsızlığına, daha fazla güvensiz ortamın oluşmasına yol açacak büyük bir yanlıştır. Umarız bu yanlıştan dönülür."

- "Yeni Srebrenitsa'nın Arakan olmasına dünya izin vermemelidir"

Basın mensubunun, "Myanmar'da Müslümanlara yönelik bir insanlık suçu işleniyor. Türkiye'nin bu konuda nasıl bir adım atması bekleniyor? Bangladeş'e Arakanlı Müslümanlara yönelik herhangi bir yardım yapılacak mı?" sorusu üzerine Başbakan Yardımcısı Bozdağ, Myanmar'da Arakanlı Müslümanlara soykırımı andıran büyük bir katliam yapıldığını söyledi.

Uluslararası toplumun Arakan'da yaşanan katliama kör, sağır ve dilsiz olduğunu belirten Bozdağ, şunları söyledi:

"Oradaki gerçekleri görmek istemeyen, feryadı figanı duymak istemeyen ve bu haksızlığı yüksek sesle ifade etmek istemeyen bir uluslararası toplumla karşı karşıyayız. Türkiye bu noktada insanlığın sesi olmuştur, vicdanı olmuştur. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız, Başbakanımız, hükümetimiz, Dışişleri Bakanımız olmak üzere bölgedeki katliamların durdurulması, şiddetin sonlandırılması, huzur ve güvenliğin tesis edilmesi bakımından önemli girişimlerde bulundu. Hem ülke liderleri ile görüşmeler yapıldı hem Birleşmiş Milletler nezdinde girişimde bulundu, hem İslam İşbirliği Teşkilatı nezdinde girişimlerde bulunuldu."

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun, dün Bangladeş hükümetine çağrıda bulunduğunu ifade eden Bozdağ, "Arakanlı Müslümanları kabul edin, sizin masraflarınızı Türkiye olarak biz karşılayacağız" dediğini hatırlattı.

Bu çağrılarını yenilediklerini ama sessizliğin hala devam ettiğini kaydeden Bozdağ, şöyle konuştu:

"Arakan'daki bu katliamlardan elbette ki birinci derecede sorumlu Myanmar hükümetidir ama bu katliamı durdurma gücüne sahip olup da bu gücü kullanmayan Birleşmiş Milletler, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK), uluslararası toplum ve diğer herkes bu katliamın devamından manen sorumludur. Oradan kaçan, hayatını ailesini kurtarmak için yangın yerinden kaçanlara kapılarını açmayan, onları ölüm tehdidi tehlikesiyle başbaşa bırakanlar da onları katledenler gibi manen bu işten sorumludurlar, mesuliyetten kurtulamazlar. Bunu buradan ifade etmek istiyorum. Myanmar'da yeni bir Srebrenitsa vakasıyla dünya karşı karşıyadır. Bildiğiniz gibi Bosna Hersek'te dünyanın gözü önünde hem de Birleşmiş Milletlerin güvenli bölge ilan ettiği yerde, Birleşmiş Milletlerin seyrettiği bir ortamda, bir gecede 7 bin 500 Boşnak kardeşimiz şehit edilmişti, bir soykırım yaşanmıştı. Şimdi bir benzeri Arakanlı Müslümanlara yapılıyor ve burada da büyük bir katliam ile karşı karşıyayız. Yeni Srebrenitsa'nın Arakan olmasına dünya izin vermemelidir. Birleşmiş Milletler ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, uluslararası toplum derhal harekete geçmeli. Bu kanlı, gözyaşılı vahşeti durdurmalıdır."

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber