'Yargıda temiz eller operasyonu şart'

Kaynak : Zaman
Haber Giriş : 18 Temmuz 2007 09:00, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in, 'Yargıda neler var neler. Banka suçlarına bakan 8. Ağır Ceza Reisi nasıl 5. Ağır Ceza'ya gitti?' sözleriyle alevlenen 'derin tartışma'ya Türkiye'nin önemli hukukçularından da yorumlar geldi.

Tartışmanın iki ana unsuru üzerinde duran hukukçular, birincisini bazı yargı mensuplarının çetelerle ve gayri ahlaki ilişkilerle anılması, ikincisini ise hakim ve savcıların atama işlemlerinde ideolojik davranılması olarak gösterdi. Yargıdaki derin tartışmayı bitirecek çözüm önerileri ise ortak: Temiz eller operasyonu yapılmalı. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu yeniden yapılandırılmalı, kararları yargı denetimine açılmalı.

Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, yargının şaibe kaldırmayacağına işaret ederken, hakim ve savcıların atama, terfi ve tayin işlemleri ile disiplin soruşturmalarını yürüten HSYK'nın yeniden yapılandırılması gerektiğini vurguluyor. Adli ve idari yargı olmak üzere iki dairesi ve bir genel kurulu bulunan geniş bir sistem oluşturulabileceğini belirten eski Adalet Bakanı, HSYK kararlarının yargı denetimine kapalı olmasının da yanlışlığına işaret ediyor. Eski DGM Savcısı Talat Şalk da, yargının öncelikle içeride bir temiz eller operasyonu yapması gerektiğine dikkat çekiyor. Eski İstanbul Barosu Başkanı Yücel Sayman ise görevde bulunduğu dönemde yaptırdığı bir anketi hatırlatıyor. 666 avukatın katıldığı ankette 631 avukatın 'yargıda yolsuzluk var' dediğini vurgulayan Sayman, hakimlerin atanmasında çıkar ilişkilerinin ve siyasi ilişkilerin de etkili olabildiğine işaret ediyor.

Bazı hakim ve savcıların kirli ilişkilere karışması, başarılı bir hakimin yerinin değiştirilmesi gibi olaylar nedeniyle yargıda iç denetim ve atama sistemindeki sorunlar tartışılmaya başlandı.

Suçlularla mücadele etmesi gereken bazı hakim ve savcıların çetelerle irtibatlı olduğunun ortaya çıkması, fuhuş olaylarına karışmaları, yargı camiasında tepkiyle karşılandı. Bu tür olayların sebepleri ve çözüm yolları tartışılırken yargının kendi içinde bir temiz eller operasyonu yapması gerektiği belirtiliyor. Ayrıca tartışmalı atamalar yapılması nedeniyle Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yeniden yapılandırılması öneriliyor. Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, kendisinin daha önce HSYK'nın yeniden yapılandırılması yönünde bir öneri getirdiğini hatırlatarak iki daire ve bir genel kuruldan oluşan daha geniş bir sistem oluşturulabileceğini söyledi. Emekli Yargıtay üyesi Ekrem Serim de, bu tür tartışmaların yaşanmaması için HSYK kararlarının yargı denetimine açılmasını istedi.

HSYK yeniden yapılandırılsın

Eski Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, hakim ve savcıların şaibeli olaylara karıştığına dair olayların yargı açısından son derece üzüntü verici olduğunu belirtti. Bu iddiaların üzerine kararlılıkla gidilmesi gerektiğini vurgulayan Türk, "Adalet devletin temelidir." sözünü hatırlatarak, bu tür olayların yargıya güveni zedeleyeceğine dikkat çekti. Türk, bütün mesleklerde olduğu gibi yargı mensupları arasında da yanlış yapanların çıkabildiğini söylerken "Ancak hakimlik ve savcılık mesleği şaibe kaldırmaz, bu konuda hiç tahammülü olmayan meslek, yargıdır. Görevlerini kötüye kullanan yargı mensuplarına kesinlikle müsamaha gösterilemez." diye konuştu. Türk, şaibelerin önüne geçilmesi için hakim ve savcıların atama, terfi tayin işlemleri ile disiplin soruşturmalarını yürüten HSYK'nın yeniden yapılandırılması gerektiğini söyledi. Adli ve idari yargı olmak üzere iki dairesi ve bir genel kurulu bulunan bir sistem oluşturulmasını öneren Türk, HSYK kararlarının yargı denetimine kapalı olmasının da doğru olmadığını belirtti.

Emekli Yargıtay üyesi Ekrem Serim, yargı mekanizması içinde görevini kötüye kullanan kişilerin cezalandırılması hatta meslekten çıkarılmasına varan tedbirlerin bulunduğunu hatırlattı. Hakim ve savcıların atama, terfi ve tayinleri konusunda dürüstlük ve liyakati esas alan daha objektif bir sistem oluşturulabileceğini ifade eden Serim, HSYK'nın yeniden yapılandırılması ve kararlarının yargı denetimine açılması gerektiğini vurguladı.

Görev yaptığı dönemde suç örgütlerine yönelik olarak çok sayıda operasyona imza atan eski DGM Savcısı Talat Şalk da suçluları tespit edip cezalandırması gereken hakim ve savcıların bu kişilerle birlikte suça karışmalarının adalete güveni yok edeceğinin altını çizerek şunları dile getirdi: "İnsan unsuru diğer mesleklerde olduğu gibi yargı açısından da çok önemli. Bu nedenle yargı mensuplarının mesleğe alınmasında meslek içindeki eğitimlerinde etik ilkelere ve dürüstlüğe önem verilmeli. Yargının önce kendi içindekileri temizlemesi, içeride bir temiz eller operasyonu yapması gerekir. Bazen yargı içindeki birtakım olayların üzerine gitmek isteyenler oluyor; ancak gücü yetmediği için sessiz kalabiliyor. Bir hukuk devletinde kanunların sadece yargılanan vatandaşlara değil, suç işleyen hakim ve savcılara da uygulanması gerekir."

İstanbul Barosu eski Başkanı Avukat Yücel Sayman, 1999 yılında İstanbul Barosu başkanıyken hakim ve savcılara yönelik bir anket yaptırttığını, 666 avukatın katıldığı bir ankette 631 avukatın 'yargıda yolsuzluk var' dediğini hatırlattı. O zaman bu anketin büyük gürültü koparttığını, hakim ve savcıların kendileri aleyhine bildiri yayınlayıp tepki gösterdiğini belirten Sayman, "O zaman tepki göstermek yerine bizim çözüm önerilerimiz dikkate alınsaydı, yargıdaki bozulma bu ölçüde olmazdı." dedi. Sayman, yargıda bir bozulma olduğunu ve Adalet Bakanlığı'nın açtığı soruşturmaların çözüm için yeterli olmadığını kaydetti. Hukukçular Derneği Başkanı Avukat Hüsnü Tuna da, bazı yargı mensuplarının hukuk kurallarına göre hareket etmediğini, kendilerine verilen yetkileri yasal çerçevede kullanmak yerine yasadışı güçlerin etkisinde kullandıklarını aktardı. İşini yapan savcının meslekten atıldığını, ancak bir şekilde yolsuzluğa, fuhşa karışanların, meslekle bağdaşmayan hareketlerde bulunanların çok küçük cezalarla geçiştirildiğini belirten Tuna, "Bugünkü gelinen nokta beklenen bir şey. Neşter vurulmayla çözülmeli. Üç beş kişilik vaka değil bu olanlar, yargının damarlarına girmiş durumda." şeklinde konuştu. Yargıyı siyasi düşüncelerine, ideolojik menfaatlerine alet edenlerin şiddetli cezalandırılması, en azından meslekten uzaklaştırılması gerektiğini belirtti.

Yargılanan bankacının kardeşi HSYK'da

Eski Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in banka davalarına bakan hakimin görevden alınmasına dikkat çekmesi gözleri eski İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mustafa Akın'a çevirdi. Akın, Hürriyet Gazetesi'ne yaptığı açıklamada, 28 Mayıs'ta Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkan Vekili Mahmut Acar'la görev yeri değişikliği ile ilgili görüşmeye gittiğinde karşılaştığı kişinin Kentbank'ın eski sahibi Mustafa Süzer'in kardeşi Hüseyin Süzer olduğunu söyledi. Akın, HSYK başkan vekilinin kapısında bekleyen Süzer'e 'Hayırdır?' diye sorduğunu ve 'HSYK başkan vekili ahbabım. Ziyaretine geldim.' cevabını aldığını kaydetti. Hüseyin Süzer de HSYK Başkan vekili Mahmut Acar'ı ziyarete gittiğini doğruladı. Hürriyet Gazetesi'ne "Sanırım mayıs ayı sonlarıydı. Yargıtay'dan çıkıp HSYK'ya gittim. Başkan vekili Mahmut Acar'ı ziyaret etmek istedim. Ben özel kalemdeyken içeriden 8. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Mustafa Akın çıktı. 'Hayırdır' diye sordu. Ben de Mahmut Acar'ı ziyarete geldiğimi söyledim. " dedi.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber