İşsiz teknik öğretmenlerin sayısı 50 bini aştı
Abbas Güçlü'nün yazısı...
Öğretmen olmanın dayanılmaz ezikliği
Yeni bir öğretim yılına daha ilk adımı attık. Dün minikler okullu oldu. Büyükler de haftaya. Daha sonra da üniversiteli abiler, ablalar yoğun bir koşuşturmanın içerisine girecekler.
Velilerin çilesi ise hiç bitmiyor. Onlar kışın eğitimle, yazın da sınavlar, kayıtlar, bütünlemeler ve yeni okul arayışlarıyla zaten hep dolular.
Son yıllarda, okullar açılıyor derken yüreği cız edenlerin en başında, atama bekleyen öğretmenler geliyor. On binlerce öğretmen açığı varken, dersler boş geçerken, öğrenciler ehil olmayan ellere teslim edilirken, onlar tayin bekliyorlar. Hem de yıllardır. Bir dokun bin ah işit durumundalar. İşte her gün yüzlercesi gelen mail'lerden bazıları:
Atalarımızın 'ağaç yaşken eğilir' sözünü Milli Eğitim Bakanlığı ve Maliye Bakanlığı unutmuş durumda. 50 000 mezunu olan Sınıf Öğretmenliği'ne verilen kadro, bizimle alay edilircesine çok küçük bir rakam. Bu boşluk vekil ve ücretli öğretmen alınarak ayda 500 YTL verilerek kapatılmaya çalışılıyor. Öğrencilerin size: 'öğretmenim siz geçici misiniz yoksa kalıcı mı?' diye sorduklarını düşününüz, o anki psikolojiniz ne olurdu, ne hissederdiniz? Bu bizim için gerçekten çok acı bir durum. Kadrolu, sözleşmeli, vekil, ücretli... Niçin öğretmenler kendi aralarında ayrılıyor ya da neden öğretmenlik bu kadar basite indirgendi?
Lise branşlarından son dört yılda yapılan atama sayısı 8 bin civarında. Haftalık ders saati en az ders olan Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi'nden son dört yılda 6300 atama yapılırken "Edebiyat+Matematik+Fizik+Kimya+Biyoloji+Tarih+Coğrafya+Felsefe Grubu" öğretmenliklerinden son dört yılda yapılan toplam atama sayısı sadece 7700'dür. Yani sekiz lise branşı, bir Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi branşını güç bela geçmektedir. İşte rakamlar: Biyoloji:993, Fizik:230, Kimya:231, Din dersi:7.758.
Kişilikli bireyler, mutlu ve huzurlu bir toplum için "din ve ahlak eğitimi" kesinlikle gereklidir. Ancak "din ve ahlak eğitimi" bir toplum için ne kadar önemliyse "milli değerlerin aktarılması, hayata bilimsel yaklaşmak, bireyin çevresini tanımasını sağlamak, bireye sorgulayıcı ve eleştirel tutum kazandırmak" da o kadar önemlidir. Sözün özü, eğitimde tasarruf olmaz.
İşsiz teknik öğretmenlerin sayısı 50 bini aştı. Hayat her gecen gün daha da zorlaşıyor piyasada iş bulmak için uğraşıyoruz ama nafile. İlkokul mezunu arkadaşımla aynı yerde çalışıyoruz. Bu kadar okuma boşuna mıydı? Mühendis olsak, gideriz bir işadamının yanına, 'mühendisim, bizi işe al deriz' ama 'şu anda branşın ne' diye sorulduğunda 'teknik eğitim fakültesi mezunu öğretmenim' dediğimde 'git oğlum, sen diplomanı Milli Eğitim'e ver, burada ne işin var' diyorlar.
17 bin Okulöncesi Öğretmenliği mezunundan yalnızca biriyim. 5 yıl önce kazanmıştım üniversiteyi. Memleketimden binlerce kilometre uzaklarda okuyacaktım ama yine de çok sevinçliydim; çünkü en sevdiğim işi yapacaktım, sürekli çocuklarla birlikte olacaktım ve onlara bütün sevgimi ve şefkatimi verecektim. Evet, hâlâ inanamıyordum, Okulöncesi Öğretmenliği bölümünü kazanmıştım, mutluluktan uçuyordum. İhtiyaç çoktu ama bakanlık bizi atamak yerine usta öğretici çalıştırarak işi hallediyordu. 15-16 bin okulöncesi öğretmenliği mezunu boş gezerken.
Eşim Ordu ili Perşembe ilçesinde sözleşmeli öğretmen olarak görev yapmakta. Buraya başka bir ilden eş durumu tayiniyle geldi. Daha önce çalıştığı ilde maaşlarını kadrolu memurlar gibi çalışmadan peşin olarak alıyordu. Milli Eğitim Bakanlığı, göndermiş olduğu genelgede de maaşların peşin olarak yatırılmasını emretmektedir. Buna rağmen Ordu İli ve İlçe Milli Eğitim müdürlükleri maaşları peşin olarak yatırmayıp çalıştıktan sonra yatırmaktadırlar. Mağdur durumdayız.
Özetin özeti: Bir yanda boş geçen dersler, öte yanda yıllardır tayin bekleyen öğretmenler. Gerekçe: IMF, mali disiplini bozar diye izin vermiyor. Bu kadar basit. Çocuklar da öğretmenler de ülkemizin geleceği de kimsenin umurunda değil...