Eğitim Sen'den seviye belirleme sınavı eleştirisi

Kaynak : Memurlar.Net
Haber Giriş : 28 Aralık 2007 00:53, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42

Eğitim Sen Genel Başkanı Alaaddin Dinçer'in açıklaması.

MEB Eğitim Teknolojileri Genel Müdürlüğünce, Orta Öğretime Geçiş Sistemi doğrultusunda 2007-2008 öğretim yılı sonunda ilköğretimden ortaöğretime geçişte esas alınmak üzere ilk defa, 6. ve 7. sınıflar ile 2008-2009 öğretim yılından itibaren de 6, 7 ve 8. sınıflara yönelik olmak üzere Merkezi Sistem Sınav Yönergesi kapsamında seviye belirleme sınavları (SBS) 27 Aralık 2007'de yapılmıştır.

Her şeyden önce belirtmek gerekir ki, bugün pilot illerde 50 bin öğrencinin katılımıyla uygulamaya konulan Seviye Belirleme Sınavı (SBS) eğitim sisteminin sorunlarını çözmekten uzaktır.

Türkiye'de eğitim sistemi, ilköğretimden başlayarak üniversite sonrasına kadar, kelimenin tam anlamıyla sınav merkezli hale gelmiştir. Eğitim sistemimiz, öğrencileri eğitmek, onların çok yönlü olarak gelişmelerini sağlamak yerine her yıl milyonlarca öğrencinin girdiği ÖSS gibi sınavlara hazırlayan bir yapıya bürünmüştür. İlköğretimin sonundan itibaren başlayan sınav sisteminin nihai noktasını üniversiteye giriş sınavları oluşturmaktadır.

Her yönüyle sınavlara endekslenen eğitim sistemi kamu eğitimini işlevsiz bırakarak, eğitimi dershane, özel ders, özel okul alanına kaydırmıştır. Okulların yapması gereken eğitimi dershaneler yapmakta, bu nedenle her yıl sınav zamanlarında sınıflar boşalmaktadır. Eğitimin niteliğini olumsuz etkileyen bu durumun öncelikle sorgulanması gerekir.

İlköğretimden başlayarak, çocukluklarını bile yaşamadan tam anlamıyla bir yarış içine sokulan çocuklarımız, gençlerimiz arasındaki eğitim rekabeti, bu rekabet ve yarışın bir ürünü olarak ortaya çıkan dershanelerin ortaya çıkmasıyla daha da artmış, oluşan dershane sistemi okullarımızda verilen eğitimin niteliğini yitirmesine, en temel işlevlerini dahi yerine getiremez duruma gelmesine neden olmuştur.

Sınava dayalı eğitim sistemimizin ortaya çıkardığı en çarpıcı sonuç, tamamen eşitsizlikler üzerine kurulu olan eğitim politikalarının eğitim sistemini iflas noktasına getirmiş olmasıdır. SBS, tıpkı daha önce çeşitli adlar altında uygulanan sınavlar gibi, mevcut eşitsizlikleri ortadan kaldıran değil, aksine, daha da derinleştiren bir işlev görecektir. SBS ile birlikte, çocuklarımızın dershaneye gitme yaşı daha da alt sınıflara inecektir. Türk Eğitim Derneği'nin (TED) yaptığı araştırmaya göre, 2004 yılında ilköğretimde takviye almak amacıyla, Türkiye genelinde 240 bin ilköğretim öğrencisi dershaneye gitmiştir. Aradan geçen üç yıllık sürede, bu rakamın katlanarak arttığı bir gerçektir. SBS, bu artışı daha da hızlandıracaktır.

Eğitimde uygulanan ölçme ve değerlendirme sistemlerinin nesnel (objektif) ölçütler yerine, öznel (subjektif) ölçütlere dayandırılmış olması, ilköğretim başarı puanı uygulamasını tartışılır kılacaktır. SBS uygulaması ile birlikte özel ders, kurs vb uygulamalar daha da artacak, bunun sonucunda öğretmen, öğrenci ve veli ilişkilerinde ciddi olumsuzluklar yaşanacaktır.

Eğitimde Temel Sorun Sınav Değil; İstikrarlı Bir Eğitim Politikasının Olmamasıdır

İkili öğretim, kalabalık sınıflar, alt-yapı eksiklikleri, öğretmen açıkları, yetersiz ücretler gibi pek çok sorunun yanında, özellikle son yıllarda yaygınlaşan sözleşmeli öğretmenlik, geçici personel çalıştırma gibi uygulamalar, eğitimin niteliğini ve sürekliliğini olumsuz etkilemiştir. Her yıl on binlerce öğrencinin yapılan sınavlardan ?sıfır? puan alması, eğitim sisteminde yıllardır yaşanan sorunlara çözüm üretilmemesinin sonucudur.

Bugüne kadar, çeşitli adlar altında yapılan sınavlarda ortaya çıkan sonuçlar, çocuklarımızın matematik bilmeyen, soyut düşünemeyen, doğadaki olayları algılamakta ve yorumlamakta bilimsel anlamda yetersiz kaldıklarını göstermiştir.

İlköğretimden başlayarak üniversiteye kadar, sürekli olarak yapılan sınavlara endekslenmiş bir eğitim sisteminin nitelikli olması nasıl mümkün değildir. Eğitim sistemimiz çocuklarımızı eğitmemekte, sadece yapılacak olan sınavlara hazırlamaktadır. Dolayısıyla öncelikli olarak yapılması gereken, öğrencilerimizi sınav cenderesinden kurtarmaktır. İlköğretimden itibaren üniversiteye kadar yapılan sınavlarda çocuklarımız ve gençlerimiz resmen yarıştırılmakta, birbirleriyle rekabet etmeleri istenmektedir. Kapitalizmin dayattığı ?piyasacı eğitim? anlayışının tipik bir örneği olan bu anlayış derhal terk edilmeli, öğrencileri birbiri ile rekabet eden değil, onları geliştiren, çok yönlü bilgi ve beceri kazandırıcı, nitelikli bir eğitim anlayışı benimsenmelidir.

Çocuklarımız Sınav Cenderesinden Kurtarılmalıdır

Okul öncesi eğitimden yükseköğrenime kadar tüm eğitim sistemi; bölgeler, okullar ve cinsiyetler arasındaki eşitsizliklerin giderildiği, herkesin eğitim hakkından, eşit ve parasız olarak yararlanacağı ve kimsenin eğitim hakkından mahrum bırakılmayacağı bir şekilde yeniden düzenlenmelidir. Eğitimde fırsat eşitliği ancak bu şekilde sağlanabilir. Aksi takdirde her yıl yapılan sınavlar öncekilerin tekrarı olmaktan öteye gitmeyecek, eğitim sistemi yeni başarısızlıklar üretmeye devam edecektir.

Geleceğin eğitim sistemini oluşturmak için temel hedefimiz, her bireyin 18 yaşına kadar çocuk kabul edildiğini unutmadan, kamusal ve nitelikli bir eğitim sistemi oluşturmaktır.

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber